Konuya o dönemi hatırlamak için Heredot la girelim:
.....Küçük esnafın, el işçilerinin ve aşk satıcısı küçük kızların topladıkları paralarla yükseltilmiş bu anıt.En yüksek yerinde, ben oradan geçtiğim zamanda da beş tane taş blok vardı, üzerlerine kazılı olan yazıtlarda, buna katılan her meslek dalının ne kadar verdiği yazılıydı, bu rakamlara göre en çoğunu bu küçük kızcağızlar vermiş oluyorlardı.şunu da belirteyim Lydia lı halk kızlarının hepsi de, kocaya varıncaya kadar kendilerini satarlar, çeyizlerini bu zanaatla yaparlar, zaten kocaları bile bu kızları ancak kızın kendi isteğiyle yanlarında tutabilirler
Lidyalıların görenekleri şudur ki, Lidyalılar kız çocuklarını orospuluğa bırakırlar. Bizim bildiklerimiz içinde ilk olarak altın ve gümüş para basan ve kullanan ve ilk olarak ufak tefek ticaret işlerine girişenler bunlardır.
ilk para dere yatağındaki elektron denilen işlenebilen fakat değeri olmayan madenden Lydia da basılmıştı.fakat bu değersiz madenin işlenme amacı çift yönlüydü (paranın iki yüzü-doğadaki her şeyin olması gerektiği gibi-)
Birincisi...küçük kızlıktan evlenme dönemine kadar olan yaşantısını çeyizlerini kurmak için
Kendilerini satarak geçiren kızlar. bu dönem alış verişlerinde değiş tokuş yöntemini kullanmakta zorlanıyorlar hem taşınabilir bir değere ihtiyaç duyuyor hem de vergilendirme doğru düzeyde yapılamıyordu
ikincisi.... bu yüzü gerçekten korkunçtu çünkü insanlar koşullanan varlıklardı ve buna alıştıklarında....
En haz duyacakları ilişkiyi belli bir değer üzerinden yaptıklarında tüm ilişkilerini bunun üzerinden yaşıyorlardı.(yani cinsel hazlarının doruğunu para vererek yaşadıklarında para olmadan iktidarları (ereksiyonları) da olmuyordu (kendi eşlerinde dahi) . Tüm iktidar kralın elinde yani hazinesinde toplanıyordu ve herkes ona muhtaçtı)
ilk basılan tüm sikkeler iktidar öğeleri taşımaktadır. bu simgeler erkekliğin yani ereksiyonon simgeleridir. Ve iktidar (kitle ve iktidar tarihinde) ilk defa en güçlü silahını insanların üzerinde psikolojik olarak hakimiyetini kurarak oluşturmuş oluyordu
Kroisos bizim tanıdığımız adla Karun bütün zenginliğini bu vergilendirme ve iktidara ilk defa gerçek anlamıyla sahip olma ilkesiyle elde etti.
Paranın ilk kullanıma girişi havadan halka dağıtılarak (ve bu zeus a adanarak yapılmıştır) başlamıştır.
Bugün mersinde (eski Lidya şehri) görülen macun şenlikleri bu ritüelin bir devamıdır.(baharat yollarının hakimiyeti ile iktidar başka bir boyutta yoluna devam etmiştir.) insanlık tarihinde ne nerede ilk defa başladıysa (hala geçerliliğini koruyan) orda onun izleri mutlaka gözlenir.
Ve yalnızca parayı isteyen gerçekten kim varsa onlarda mutlaka küçük kızlara ilgi gözlenir bu kaçınılmazdır.
Elif Şafak'ın Mahrem'i.. şişman bir kadının hayatına dair komik ve bazen dayanılmaz notlar, çekik gözlü, mum suratlı bir adam, samur, yaratık.. hayal gücü.. ve gerçek = mutlu son..
Yalnız yalın olmaktır.Doğarken ve ölürken yalnızız geldiğimiz yerden yalnız geliriz,giderken yalnız gideriz.Yaşamaya başladıkmı yalnızlığı sevemeyiz.Aslında gerçek olan her zaman yalnız olmamızdır,arada sırada yalnızlığımızı paylaşacak başka yalnız insanlar alırız hayatımıza.
Çoğunluğun kabul etmiş, görüş, inanç, tespit gibi konularda,bilmezlerin veya bilmek istemeyenlerin 'karalayıcı ve küçültücü' tavırlar ile eleştirmeleri karşısında, kendilerine hatırlatılan (!) ahlâki bir seviye...
Eskilerimiz derler ki....
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir...
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötekdir...
Bazıları üzülecek ama buda arapça.
'sa'leb' tilki anlamına geliyor.
Peki kış aylarında içimizi ısıtan salebin tilki ile alakası ne?
Salep arapça ismi 'husyetül sa'leb' olan bir bitkinin kökünden yapılıyor.
husyetül salep (affınıza sığınarak) 'tilki taşağı' anlamına geliyor..
köklerin tilkinin bu uzvuna benzerliğinden dolayı bu ismi....! ! almışşş? ? ..:=)
her evlilik potansiyel bir mantık evliliğidir zaten
ister aşık olunsun
ister görücü usulü evlenilsin
ister canı dişine gelmiş bir delikanlı gözüne kestirdiği kızı kaçırsın
ister zorla evlenmek zorunda bırakılsın...
mantık misafirperverdir
oturmak isteyenlere kalk git demez..
hayatın en hüzünlü anı, DELi GiBi sevdiğin insanın buna hiç değmediğini GÖRDÜĞÜN ANDIR ve en büyük kaybın onun için harcadığın yıllardır. Senin aşkını bugün hak etmeyen, bil ki 10 yıl sonra yine hak etmeyecektir.
BIRAK GiTSiN....
sen öyle usulca gel geç
ömrümün kıyısından
en ortasına doğru
ve soyun tüm düşlerinden
çıplak bir hayalin ortasında
en güngörmez yerine
beni koy
ve tüm susmaları anlat
gözlerimden
gözlerine kurduğum köprülerle
sen öyle
hüzzam makamında
şarkılar dolayıp diline
yaklaş
ömrümün en deli yanlarına
gün doğmuş
batmış
umursamadan
bas üstüne
tüm kazanılmadan kaybedilmişlerin üzerine
Niçin hep birlikte barış ve uyum içinde yaşamayalım? Hepimiz aynı yıldızlara bakıyoruz, aynı gezegenin üzerindeki yol arkadaşlarıyız ve aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz...
Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin taktirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği taktir edebilmek, başkalarındaki "en iyiyi bulabilmek";
Aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşkbiter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşıkolunur.O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yılakadeh kaldıranlardır.Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artıkevliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.Zafer, direnenlerin olur.
Hintli bir Adam suda Bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür. Onu
kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır AMA akrep onu sokar. Hintli
tekrar akrebi Sudan kurtarmaya çalışır AMA akrep onu tekrar sokar.
Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi
kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli Adam şöyle der: "Sokmak
akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var.
Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?"
Sevmekten vazgeçmeyin. iyiliğinizden vazgeçmeyin.
Etrafınızdaki insanlar sizi soksalar da ....