simpsons adlı dizinin zeki karakteri homer referanduma evet oyu kullanacağını açıkladı. böylece akepenin tüm dünya üzerindeki gücünü tekrar görmüş olduk..
rte ve onun dahi fikirlerine evet diyen dünyaca ünlü bir kişi daha. gurur duyuyoruz.*
işte bu türk ün gücü. her bir köşesi teknolojik araştırmalar yapan tesislerle dolu olan yurdumun dünyaya meydan okurcasına kurduğu alt yapının ürünüdür. ülke içindeki iletişim ağlarının bant genişliğine sabit disklerin yetişememesi dünyaca ünlü sabit disk üreticilerinin utanç kaynağı olmuştur. ssd diskler türk'ün altyapısında kullandığı teknolojiyi tam gücüyle çalıştırabilmesi için geliştirilmiştir. o kadar güçlü altyapımız var ki 1 dakikalık videoyu ortalama 5 dakikada izliyoruz. başka hiçbir telekomünikasyon altyapısında olmayanı türkiye başarmış, zamanı uzatmıştır. başka milletler ise 1 dakikayı 1 dakika olarak yaşar, türkler ise 1 dakikayı 5 dakika olarak yaşayarak, düşünmek ve üretmek için daha çok zamana sahip olurlar. işte bu türk'ün gücü, türk'ün teknolojisi.
t.i ın en iyi parçalarından biridir. need for speed most wanted oyununun soundtrackleri arasındadır. nakaratındaki lead, baştan sonra arkada duyulan string, ve tabii ki t.i ın topluma her şakısında mal ettiği "ay ay ay" deyişleri.*
sözleri;
ay, ay, ay (do ya thang) ay (do ya thang) ay (do ya thang) ay ay, (do ya thang) ay, ay, ay (x2)
fresh out the house got the beat on suicide as i ride up and down martin luther king drive, standin tall lookin down on the block, these boys snitchin all day i look around on the block.
i'm in a silver sl five pounder on the block, aintcha ever seen a young playa clown in the drop,
(do ya thang) aint nuttin to a g gang spit fluently, groups of hoe's pursuin me,
as if there's more than two of me
monday my chevys orange(orrnge) and tuesday its ocean blue
28's sit over you, ferrari drops and rovers too,(do ya thang)
hoes sit'em out, t.vs i'mma flip'em out, 50 bricks they ain't shit, tell 'em niggaz "ship it out".
i'm commin down shinnin rose gold feelin like a magpoles, cadillac with five hoes, make these suckas hate mo', (do ya thang)
damn right pimp we do this every night with the same big faces make these lame hoes bite.
chorusx2
i got that top down (top down)
i got the tints now (tints now)
i got some rims a lot of rims now
do ya thang(im doin it)x4
i'm in the hood in a drop top, super-sport, mash, let the horses holler and the porsche is fallin niggas on their porches holla (do ya thang )
they call me "thunderbelt" cut me down to somethin else, shorty somethin else, hot enough to make the summer melt.
man i got a friutloop chevy followin me on 24's look at your own cutlass green diamond purple hearts (do ya thang) a james bond car drizzled as a porn star spring we was green, so my cutlass is a orange car.
i got a curly haired, dirty red broad, eatin lemon heads, leanin in the lincoln with a pump by her left leg, (do ya thang) lookin in the tan and getcha left side bent, then leave ya laid out at lakewood by the lake bitch.
color coated rims chop the streets till they rock up, muscle cars straight buckin look how it stands up(do ya thang), yeah i'm in the ride look like a fruit drink, it makes these hoes thirsty when they see the pineapple paint
chorusx2
i got that top down (top down)
i got the tints now (tints now)
i got some rims a lot of rims now
do ya thang(im doin it)x4
baby 'laq green, drop coupes stack cream, earrings in my ear look like a baby flat screen (do ya thang)
i'm doin it, my neck piece green, ice bubblicious purple, i'm a grande hustle king.
"super-clean" is on the scene; italian leather match the polo boots, and the wood grain lame i'll show you how to do the do (do ya thang) blowin fruits same flavor as the candy gloss in the backseat got a freak pullin her panties off.
"arrr!" weigh the anchor on the cuban link chain, diamonds stacked on top of diamonds, custom made pinky ring (do ya thang) fishin hats, polo shorts with the polo man, wearin blue and tan in the blue and tan avalanche.
jackers never had a chance, set up in the avalanche, they hopped out the van and startin shootin like a cameraman, top down, hit the switch an let it drop down, passin by the underground, they can hear me underground.
chorusx2
i got that top down (top down)
i got the tints now (tints now)
i got some rims a lot of rims now
do ya thang(im doin it)x4
akşam saatleridir. derin bir uykuya dalmak için kafamı yastığa koymuş, nerdeyse uyumak üzereyimdir. birden tespit edemediğim bir yerden bağırış sesleri gelir. kafayı pencereden uzatırım ama etrafta çok ev vardır. sonra kafayı uzattığım pencerenin karşısındaki küçücük pencereden seslerin daha rahat anlaşıldığını farkederim. ranzanın 2. katına çıkıp zor bela o küçücük pencereden kafamı çıkarıp seslerin geldiği noktaya doğru odaklanıp dinlemeye başlarım..
50 cent in curtis adlı albümünden bir parçadır. "i'm pulling the trigger no mistake for that cake" dediği yerde melodi dışında gelen kalın piano vardır beni benden almıştır.
kulaklardan birine inadına daha yükses sesle baskı yapan müziklerdir. misal sol kulağınıza müzik efendi gibi verilir ama sağ kulağa ses efetkleri dayatılır..
kimisi kulaklardan birine hi hat verir kimisi ses efektlerini.. bazıları abartıp clapsleri dayar kulaklardan bir tanesine.
uludağ sözlüğün yönetim biçiminin değişmesi ile çok daha başarılı bir sözlük olacağını düşünen bir yazar olarak aşağıdaki satırları yazıyorum.
7. nesil bir yazar olmama karşın 2007 yılından bu yana uludağ sözlüğü ciddi anlamda takip ederim. uludağ sözlükte yazar olma sebebim ise fatih altaylı nın sözlükler hakkında ileri geri konuşmasını sindirememdir. zaten ilk entryim fatih altaylı başlığı altındadır.
peki nedir zall ın bize kattığı insan hakları hakkındaki değerler. bunu açıklamak için öncelikle sözlük nedir bunu açıklamak gerek. sözlük yapısı itibari ile bilgi kaynağı olma özelliğinin yanı sıra yazarların düşüncelerini başka medya ortamlarında dile getiremeyecekleri katar taraflı ve özgürce dile getirebilmesine olanak sağlayan platformdur. bu özgürlük sözlük formatı ve türkiye cumhuriyeti yasaları delinmediği sürece dilenildiği gibi kullanılabilir. birde moderatörlere toz kondurmadığınız sürece..
1 aylık kafa iznine çıktık yönetimi eleştirmek için..
onca entry yazdık mesaj attık..
dedim siktir et meybivi entry yaz geç, beğenmiyorsan siktir olup gidersin. sonra başladım bilgi içerikli entry girmeye. sonra zall çok kazanıyormu benzeri bir başlığa entry girdim. hemen ardından esnaf zall başlığını açtım. oo oda ne öyle başlık entry doluyor arkadaş. kimisi hakçı zall yazıyor, kimisi zall parti kursun, kimisi şöyle zall, böyle zall. akşam akşam iyi gülmüştüm. birden başlık sol frameden kayboldu. başlık altındaki onlarca entry siliniverdi sıra sıra. 3-4 tane entry falan kalmıştı, belki onlarda kalmamıştır.* önce eksi oy almıştır yazarlarda silmişlerdir dedim, sona başlığı aradım sol framede cidden yok.
ve ne olduysa ondan sonra oldu. sözlüğü ticari amaçlar için 1 saat kapattığı ayıbını yüzüne söyleyince gücüne giden zall karmama sardı. esnaf zall başlığı açıldıktan sonraki 6 gün;
1. ve 2. gün: doğru dürüst entry girmedim 1 eksi 2 tane artı oy aldım sanırsam. karmam düştü
3. gün: 4 tane entry girdim yaklaşık. ne artı ne eksi oy aldım karmam düştü.
4. gün: 3-4 tane entry girdim 2 tane eksi oy, yaklaşık 12-15 tane artı oy aldım karmam düştü.
5. gün: 10 kadar entry girdim. eksi oy almadım, 10 kadar artı oy aldım, karmam düştü.
6. gün: yani dün. 50 kadar entry girdim, bazı entrylerim çoştu. dün nerden baksam 30-35 tane artı oy, 5 tane eksi oy aldım karmam yine düştü.
bugün ne mi oldu? dün şeytanın bacağını kırdım karma artacak dedim, sexy karmam 121 den 115 e düşmüş. önce bir derdim var dan moderatörlere yazıklar olsun dedim.* sonra hızımı alamadım moderatör sikmek adlı ünlü başlığı tekrar açtım. değerli moderatörlerimiz incinmesin diye onlardan bahsetmedim bu başlıkta. entrym format dışıymış. peki dedim, tanım ekleyerek tekrar düzelttim. aa oda ne? moderatör sikmek başlığı altındaki entryler uçuverdi.. ve yine başlık sol frame de yok ?
ha bana kalırsa sikmişim karmasını, başlığı. sadece 2007 yılından beri takip ettiğim sözlüğün yöneticilerinin ne kadar beceriksiz insanlar olduklarını tekrar tekrar görmüş oldum. zall sözlük denilen oluşumların 2. en büyüğüne sahipse biraz durduğu konumu yaptığı hareketleri bilsin. sikimdirik meybivinin karmasını düşürmek bulunduğun pozisyonda ona bişey katmaz. bana hiç bişey katmaz. çok iyi codersa sql injection açıklarnı kapatsın sözlüğün.
son olarak: karmanın amk, 3 kuruşluk bilgi girdim ya onlara harcadığım zamanında amk. zikimde mi ? zikleyeninde amk. silincekmiyim? silmeyenin de amk. oturun şimdi çoluk çocuk karma düşürün, am göt meme diye başlıklar açıp klavyelerinize attırın..
düzen: serzenişimden sonra karma normal şekilde yükselişe geçti. ne güzel ne garip.*
90 lı yılların başlarında ortaya çıkmış elektronik bir enstrümandır. gangsta rap tarzında ki müziklerde bolca duyulur. dr. dre bu enstrümanı bu müzik tarzına mal edenlerin başını çekmektedir. iğrenç bir enstrüman gibi gelse de yerinde kullanıldığı vakit bu yargı aslı yansıtmayacaktır.
php ile ms sql veritabanında çalışmak için kullanılır. mysql komutlarının kullanımıyla aynı şekildedir. tek fark mysql yeri mssql yazmaktır. php ile mssql veritabanında çalışmak için php.ini dosyasında * ";extension=php_mssql.dll" önündeki noktalı vigülü kaldırmak gereklidir. ayrıca yok ise kütüphanelerin saklandığı dizine php_mssql.dll dosyasını yüklemeniz gerekmektedir.
örnek:
mssql_query ("select * from tablo where deger=1");
kullanımı görüleceği üzere mysql veritabanı ile çalışmakla aynıdır.
php nin mysql querylerini yazmak için kullandığı komuttur. şu şekilde yazılır; mysql_query
örnekler aşağıdaki gibidir.
mysql_query ("select * from tablo where deger=1");
yukarıdaki örnek istenilen veriyi alır fakat herhangi bir yerde saklayamaz.
$degisken = mysql_query("select * from tablo where=deger=1");
yukarıdaki örnek ise queryden dönen sonucu $degisken isimli değişkende tutar.
$degisken = mysql_query("select * from tablo where deger = '$deger'",$mysql);
yukarıdaki örnekte ise sonuc $degisken içinde saklanır. $mysql veritabanı bağlantı bilgilerinin tutulduğu değişkendir. birden fazla veritabanı ile çalışıyorsanız hangi veritabanında işlem yapmak istediğinizi bu şekilde belirtirsiniz. where ifadesinden sonra gelen $deger ise bir değişkendir ve sql komutları arasında değişken kullanımına örnek vermek için konulmuştur. buradaki püf nokta ise, sql komutlarını çift tırnak içinde yazıp kullanacağınız değişkenleri tek tırnak içinde yazmanız gerektiğidir. aksi bir durumda değişkeniniz string ifade olarak algılanacaktır.
*microsoft silverlight ın geliştirdiği, çok yüksek çözünürlüklü fotoğrafları görüntülemek için geliştirilmiş bir teknolojidir. açıklamak gerekirse;
elinizde çok yüksek çözünürlüklü bir fotoğraf var. misal 30 gigapixel.* bu fotoğrafı açmak istediğiniz vakit bilgisayarınız kitlenip kalacaktır. daha da ileriye gidecek olursak bu fotoğrafı internette insanlara göstermek istiyorsunuz, eyvahlar olsun.. önce onlarca gigabayt boyutundaki resmi bilgisayara indirmek sonra bunu web tarayıcısında göstermek gerekecek. bilgisayarın donmasını saymazsak günümüz koşullarında bir kaç gün sonra fotoğrafı açabilirsiniz. fotoğrafa zoom yapmak istediğinizde ise yine bir kaç saat beklersiniz. peki bunun önüne nasıl geçeriz? tabii ki fotoğrafı düşük çözünürlükte göstermek ve zoom yapılan bölgeleri gerçek çözünürlüğünde göstererek. biraz daha açıklayalım.
1280 x 800 pixel çözünürlüğe sahip bir monitörde 30 gigapixel fotoğrafı zoom yapmadan açsanız dahi fotoğraf 1280x800 pixel çözünürlükte gözükecektir. ee niye eşek yüküyle işlem yaptıralım bilgisayara? o zaman 30 gigapixellik fotoğraf 1280x800 pixel çözünürlükte yorumlansın..
sonra %15 zoom yaptınız fotoğrafa, şimdi ne olacak peki? yine aynı işlem gerçekleşecek. fotoğrafın %15 lik zoom yapılmış halini deep zoom 1280x800 pixel olarak gösterecek. %20 zoom yaptığınız zamanda aynı işlem gerçekleşecek. taki siz 30 gigapixellik fotoğrafın 1280x800 pixel çözünürlüklü en küçük parçasını görene kadar zoom yapabileceksiniz ve deep zoom sayesinde zoom yapmadığınız onlarca gigapixel alanı boşuna işlemeyeceksiniz.
deep zoom ve benzerlerini google maps gibi javascript ile yapabileceğiniz gibi adobe flashlada yapabilirsiniz. ama en gelişmiş imkanları sunan silverlightır. sonuç itibari ile yüksek çözünürlüklü fotoğrafların görüntülenmesinde çok ciddi iş, ağ trafiği ve bellek tasarrufu yaparısınız.
not: konuya tam olarak hakim olmadığımdan ötürü eksik veya yanlış bilgi vermiş olabilirim. ama aşağı yukarı işleyiş bu şekildedir.
referandumun sonucunun hayır çıkmasını kutlarken hırsını alamayan tayyip in pastadan çıkması durumudur. ayrıca referanduma hayır çıktıktan sonra akepelilerin yerin dibine gireceğinden ötürü pastadan akepeli şahıs çıkması gerçekleşmesi zor bir durumdur.
son olarak kimse söylemeden söyleyeyim, göte girecek başlıklardan biri olmaya adaydır. acı tarafı ise sadece benim değil, tüm türkiyenin götüne gireceği gerçeğidir.
sık karşılaşılan durumdur. klavyenizin tuşları artık eskisi gibi değildir. tuşlara basıp bıraktığınızda ok gibi eski haline dönmüyordur. sanki klavye mekanik parçalardan oluşan bir araç ve siz o aracın hareketli parçalarını motor yağıyla yağlamışsınız hissini uyandırır. ne yazık ki zaman içerisinde motor yağı kurumuş ve üzerine kir - toz yapışmıştır. tuşlara bastığınızda bir zamanlar duyduğunuz "tıkır tıkır" sesler artık kulağınıza gelmiyordur. bastığınız tuş ok gibi eski haline gelmiyordur. hayatının son demlerini yaşayan biri gibi ağır ağır yukarı çıkıyordur.
kaçınılmaz gün gelir, son demlerini yaşayan klavye tuşunuz basıldıktan sonra eski halini alamaz. giderek yavaşlayan hareketleri durur. panik yaparsınız, hemen kalp masajına başlarsınız. tuşa vurursunuz, tepki yoksa tekrar vurursunuz, yoksa tekrar tekrar tekrar..
neyseki tuş hayata dönmüştür. yukarıdan işareret parmağıyla kuvvetli olduğu kadar hızlı ve ardı ardına yapılan vuruşlar onu hayata döndürmüştür. fakat kapsamlı bir ameliyat kaçınılmazdır. yılların çınarı bu halleremi düşecekti diye içlenirsiniz.. klavyenin içini açıp işlemlere başlayacağınız sırada gördükleriniz sizi geçmişe götürür. o zaman anlarsınız klavyenizin nasıl bir yol arkadaşı olduğunu. o zaman anlarsınız yılların yıkamadığı ve yıkamayacağı bir çınar olduğunu.
ekmek kırıkları, kurumuş reçel, yemek artıkları, bir zamanlar uzun olan saç telleriniz, yanlışlıkla attırdığınız spermler.. ne günleriniz geçmiş klavenizle. yol arkadaşınızmış meğer.. içinizde bir hüzünle kirleri temizlersiniz. tüm tuşları söküp hiç bir işlem yapmadan geri takarsınız mal gibi. hatta ilk günkü gibi tertemiz, adeta kullanılmamış olan home, end, page up, insert, pause break tuşlarıda bunlara dahildir. klavyenizi geri toparlarsınız, denemek için tüm parmaklarınızla saçma sapan tuşlara basarsınız.
yılların ancak eskitebildiği o koca çınar silik harflerine karşın ilk günkü gibi yoluna devam ediyordur. tuşlarının boyutuna ve arasındaki boşluğa alıştığınız klavyeniz tekrar sizinledir. artık tuşları da basılı kalmıyordur..
lcd ekranları mıncıklayan insanların karşılaşacağı sinir bozucu durumdur. ekranınızda siyah, beyaz, mavi, kırmızı veya en gıcığı olan yeşil nokta veya noktalar oluşur ve asla düzelmez. benim gibi monitöre kalemle dokunup çıkan şekilleri ve renk değişimlerini seven mal insanlardansanız ölü pixeller ile tanışmanız epey çabuk olabilir.
ayrıca fotoğraf makinelerinin ccd - cmos sensörlerinin birinin veya birkaçının arızalanmasınada denir. bu durumda çekilen fotoğrafta siyah noktalar olur.
son olarak, tanınım gelmedi sözlük, bilimsel olarak açıklayamıyorum ölü pixelleri. transistörler, kaygan sıvılar falan..
ilk okulda yapılan aktivite değildir. kardeşimin kilo kilo pamuk, kilo kilo kuru fasulye harcayarak yaptığı hobidir. halbuki bilmezmi benim bacaksız kardeşim toprağın hem verim hem maliyet açısından hobisi için paha biçilemez bir malzeme olduğunu. sanayileşen toplumlarda çocukların doğal güzelliklerden mahrum kalmasının en büyük kanıtıdır benim afacan.* öğretmenlerimiz toprakta olmayıpta pamukta olan ne bulmuş ki küçük yaşta bebelerimizi böyle yetiştirmiş..
sonuç: maaşımın bir kısmını toptan pamuk alımına harcıyorum.*
19 ağustos 2010 akşamı. ben beklenmedik sorunlar nedeniyle projenin teslim tarihini 1 gün geciktirmişim. daha da kötüsü eve yürüyerek gidiyorum. ellerim cebimde, başım yere eğik, hafif sallanarak yerdeki boş kola tenekelerine ayak uçlarımla vuruyorum. 2 adım ileri gidiyor, bir daha vuruyorum. 2 adım ileri gidiyor tenekeye bir daha vuruyorum. içimdeki sıkıntıyı boş tenekeye vurarak gideriyorum. zaman geçtikce 2 adım ileri savurduğum tenekem 5 adım ileriye kadar gidiyor ve çöp kutusunun yanına geldiğinde zalim belediye temizlik işleri aracı geliyor ardından tenekemi alıp gidiyor. derken taffy2g nin yanına ulaşıyorum. oda sıkkıın. hava sıcak, kasvet var ortalıkta.. tükkandan içeri giriyorum;
sıkıntılarımız yüzümüze vurmuş, bir aradayken vaa, vöö, mmmm diyerek anlaşan 2 insan suskunca otuyordur. derken;
taffy2g: pes oynayalım mı?
meybivi: tansiyonum düşük, karnım aç eve gitsem diyodum..
taffy2g: aa hadi..
meybivi: hakkaten keyfim yok canım istemiyo..
taffy2g: hadi abicim ya..
meybivi: tamam. süper fikir ya canım çok sıkılıyodu.
o sırada karşı esnaf gelir. pes yapıyomuyuz bugün diye sorar ve evet cevabını alır. esnaflar hemen tükkanı kapatıp kepenkleri indirir. o sırada sexy erkek ahmet gelir. onuda seyirci olarak yanımıza alırız. karşı esnaf + arkadaşı, taffy2g + meybivi ve ahmet playstation salonuna gider.
ilk maç taffy2g ve meybivinin olur.
ikinci maçta yeniliriz.
üçüncü maçta sinir yapan biz maçı 5-1 alıp keyifle salonun dışına çıkarız. günün tüm bitkinliği bitmiştir. tüm sıkıntılar süzülüp paçalarımızdan akmıştır. fakat acı gerçek ile karşı karşıya geliriz. gün bitmiştir. yarın iş vardır. 5 arkadaş ps salonunun önünde sigara içerken bir an sessizlik olur. sexy erkek ahmet sıkılıp karizmatik bir tavırla elini cebine sokar. telefonu çıkarıp manitayı arayayım der. bizler halimize ağlama aşamasına gelmişizdir. taffy2g ve meybivi susar çünkü maçı 5-1 almışlardır. söylenecek söz kalmamıştır. karşı esnaf ve arkadaşı susar çünkü 5-1 yenilmişlerdir utanıyolardır. ama sexy erkek ahmet 5-1 yenen takımın taraftarıdır ve arayacak bir sevgilisi vardır. dahası bizim için biten gece onun için bitmemiştir. bodrum un tüm gece hayatını alt üst edebilecek bir karizmayla manitayı arayayım demiştir. eminizdir bu adam hepimizden şanslı.
ardından geceye noktayı koyan anlar yaşanır.
(30 saniye geçmişe dönüş)
sigaralar efkarla içilirken ahmet elini cebine sokup manitayı arayayım dedi,
o an berbat geçen tüm günüm gözümün önünden geçti,
herşey ağır çekimle ilerliyordu sanki, boğazın düğümlenmişti,
ahmet ağır çekimde gördüğüm dünyada telefonun tuşlarına basıyordu,
ve sıçtığı an geldi,
kontürü olmadığını farkeden sexy erkek ahmet "manitayı arayayım" sözüne hassiktir edasıyla, yanlışlıkla "ankesörlü telefondan" diyerek devam etti..
ve birden ağır çekimde gördüğüm dünya yavaşça hızlanıverdi. kulağımdaki çınlama, yankılanarak gelen ahmetin sesi ve ağır çekimde uzayarak gördüğüm bulanık dünya düzelmeye başlarken çevremdeki herkes gülüyordu. farkettim ki dünya yaşamak için çok güzel. ışığı gördüğüm anda ankesörlü telefon yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgiyi birden sağlamlaştırıverdi.. hayat en ummadık anda bile basit jestlerle onu yaşamamı, yaşamayı kaçırmam gerektiğini hatırlatıverdi.. henüz bu gerçeği unutmak için çok genç olduğumuda..
bir young buck parçasıdır. 50 cent e dissidir aslında. kısa bir hikayesi vardır.
young buck sıkıntılı olduğu bir günde kokaine sarılır ve hemen ardından 50 cent i arar. ağlayarak sıkıntılarından bahseder. 50 cent ise young buck a kafasına takmaması gerektiğini, tony yayo hapiste iken o günleri birlikte atlattıklarından bahseder. kendisine birbirlerinden uzaklaşmamaları gerektiğini söyler. gün gelip young buck g unit den ayrıldığında * 50 cent bu telefon konuşmasını web sitesinde * yayınlar. young buck bunun üzerine the taped conversation adlı diss i yazar. şarkının ortalarında 50 cent e ıslık çalıp, yanıma gel oğlum, otur oğlum* sözler etmiştir. bu diss in ardından eski g unit üyesi olan the game, g unit e the taped conversation remix adlı diss i yapmıştır.
