inanması güç ama gerçek olan, tarihin yazdığı insanlık örnekleri. böylesine fasist ve soykırımcı bir ülkeden. *
- ispanya;daki insanlık dramı ve yapılan zulümler iyice artınca Kaptan-ı Derya ve Cezayir Beylerbeyi Kılıç Ali Paşa;ya gönderilen bir fermanla ispanya;da zulme uğrayanlara yardım edilmesi emredilir.
- Birçok Müslüman ve Yahudi;nin, ispanya;dan önce Afrika sahillerine aktarıldığı daha sonra bunlardan bir bölümünün Adana, Tarsus gibi sancaklara yerleştirildiği tarihi kaynaklarda yer alıyor. Zulümden kaçarak sığınan bu insanlar, durumlarını toparlayıp verimli hale gelene kadar 5 yıl vergiden muaf tutulurlar.
- Tarihçi Bernard Lewis, bir eserinde, Avrupa;da baskı görüp kovulan Yahudilere Osmanlı;nın kucak açtığına dikkati çekiyor. Lewis, Osmanlı;nın, kovulan ve baskı gören Yahudileri her zaman kabul ettiğini, hatta baskılardan kurtulmaları için Osmanlı topraklarına çağrıldıklarını ifade ediyor.
- Avrupa;da katı yönetimlere karşı koyma ve hürriyet cereyanı sırasında ayaklanan beş bin Macar ve Polonyalı da zulümden kaçarak ;da Türklere sığındı. Osmanlı Devleti;nin savaşı göze alarak sığınan bu mültecileri vermemesi, bir insanlık destanı olarak tarihe geçti.
- 1917 Bolşevik Devrimi sonrası ülkelerini terk eden Beyaz Ruslar, ilk durak olarak Türkiye;yi seçer. Rusya;dan kaçanları da engin hoşgörü ve misafirperverlikle kabul eden Türkler, kaçarken yanlarına hiçbir şey almayan Beyaz Ruslara yardım amacıyla Hilal-i Ahmer Cemiyeti tarafından on binlerce göçmen için 1921 yılının ocak ayında "halk çorbası" kampanyası başlatır.
demokrasi denilen her bireyin hakkı olan yaşam hakkını kendilerine maske ederek, kendi düzenleri için masum insanları hedef olan teror gurupları ve sempatizanlarına karşı otoritenin ağırlığını koyması.
aklı başında her bireyin isteyeceği ve sonuna kadar mucadele edeceği demokrasi ve insan haklarını kendi pıs işlerine alet eden dürzülerin kuyrukları sıkışınca demokrasi diye anıracakları bellidir.
ama;
sokaklarda can güvenliği kalmamiş,
kapkaç, teror, olağan hale gelmiş,
teror üyeleri gözlerinizin içine bakarak dalga gecercesine beyanet verebiliyorsa,
şehit haberleri artık normal seyrindeyse,
sağcısı, solcusu, yobazı, teroristi, mafyası, kafasına göre kurtarılmış bölgeler ilan edebiliyorsa,
otobüs yakarak, ormanlar telef edilerek, kapkaç çeteleri kurarak mücadele eden şerefsizler demokrasi ve insan haklarına sığınabiliyorsa,
çok işe yarayan bir yöntemdir...
kafanıza göre takıldığınız ve ruhunuzla, beyninizle körükörüne inandığınız her hangi bir ideolojiyi savunan sitelerden copy - paste yöntemi ile yapıştırmak sureti ile inanclarınızı pekiştirebilirsiniz.
yaptığı her hainliği ve omurgasızlığa ülkücü denilen, kendilerinden pek fazla farkı olmayan çapulcuları örnek gösteren küba, iran ve rusya'dan ithal hiyar çesidi...
kendilerine tane tane anlatılması farz olan;
bu ülkeyi ne çapulcu ülkücü tayfası,
ne küba'dan ithal hıyar çesidi,
nede arap faşisti yobazlar,
türkiye cumhuriyetine, insanlarına, vatandaşına birbirlerini bahane ederek kan kusturamayacaklar...
aynı bokun çesitli tonlarındaki renkleri ile birbirlerini yerken. masumları katleden bu omurgasızlar hastalıklı beyinlerinde dolaşan irinleri ile başbaşa bırakmayan, atatürk'çü, laik cocukları var bu vatanın.
en masum kutlamalarda, ellerinden gelse anneler gününde bile ellerinde molotoflar ile polisi, askeri bir kenara biraktım yoldan geçen vatandaşa bile sarkan cibiliyetsizler...
- devrim... devrim... sosyalizm...
diye;
haykıran hastalıklı beyinlerin bir zamanlar banka soymak, kahvehane taramak, molotof sallamaktan başka bir bok yememesi ve ülkeyi kan gölüne çevirmesi elbet unutulmadı... unutulmayacak.
pkk denilen eli kanlı soysuzlar ile aynı kulvarda bu itleri görmek şaşırtmıyor.
zaten bildirileri gayet açiktır;
1982 yılı başlarında PKK, DEV-YOL. TKEP (Türkiye Komünist Emek Partisi), THKP/C Acilciler, TKP işçinin Sesi, S\T (Sosyalist Vatan Partisi), TKP (Türkiye Emekçi Partisi) ve DS (Devrimci Savaş) örgütleri müştereken FKBDC (Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi)ni oluşturmuşlardır.
kansızların kuyrukları sıkıştığı zaman, gözlerimizin içine baka baka söyledikleri martaval. neden? bir laz, çerkez,oralı buralı aynı sözü söylemiyor?
ya da;
söylemek ihtiyacı duymuyor?...
hiç bir hedef gözetmeden, sadece katletmek amacı ile masum insanların üzerine gönderilen, hainlerin Terör örgütleri tarafından intihar eyleminde kullanılan teröristlerinde kişi olarak ruhsal bunalımda olan, psikolojik tedavi gören, örgüt içinde iken her şeyini kaybedip bitmiş olan ve bunalıma girenler arasından seçildiği, bazı intihar kobayı eylemcilerinde başka teröristlerce tehdit ve silah zoruyla eylem yerine kadar getirilip eyleme zorlandığı, eylemi kabul etmeyen örgüt mensuplarının da katledildikleri bilinmektedir...
Çünkü intihar eylemi, çaresizliğin bir eylemidir. Bu eylem bir insanın iç dünyasındaki bunalımlarını dışa vurduğu gibi bir örgütün iç yaşamındaki bunalımlarını da ortaya koymaktadır.
ve;
sebepleri gayet açıktır;
Küçülme kompleksine girmek,
Faaliyet kanallarının tıkandığını hissetmek,
Kitle desteğini kaybetme korkusuna kapılmak,
Muhatap alınmamaktan doğan panik ve tedirginlik içine sürüklenmek,
Tahrik olmak,
Demoralize olup psikolojik bunalıma girmek,
Kendi kadrolarını ve taraftarlarını psikolojik baskı altında bulundurmak,
Mağdur görünüp kamuoyunun desteğini almak şeklinde belirlenmiştir.
sonuç olarak,
Arkasında hangi güçler bulunursa bulunsun eğer bir terör örgütü bu eylem yöntemine başvuruyorsa, bu durum örgütün bir çıkmazın içine girdiğinin göstergesidir...
bir an da, bir zaman diliminde belki kaderin oyunu, belki de feleyin bir çelmesi ile bitmiş tükenmiş. geride kalanlar ile acısı yaşanan yüreklere gömülen hayat hikayeleri.
neden?...
niçin?...
nasıl?...
olduğu pek kimse tarafından ilgi görmemiş ve hiç bir zaman görmeyecek tükenen, yitirilen hayatlar... mavi çarşi' da, ulus' da hangi düşünceye hizmet olarak, katledilmiş masumların hayat hikayeleri.
60 yaşlarındaki dede bağırıyordu;
- torunum babasını sorduğunda ne cevap vereceemmm...
gözü yaşlı bir baba;
- damatlığı için para vermiştım düğünu 2 gün sonraydı...
diye bağırıyordu..
şehit anaları kendini parçalarken, babalar; vatan sagolsun diye gururluydu...
sebepsiz yere yakılan ormanların bile bir hikayesi var.
pek bilinmeyecek, sahiplenilmeyecek.
düşünce özgürlüğü maskesi ile bu ülkeye bir çok acılar yaşatmış hastalıklı beyinlerin histerik derecesinde sahiplendikleri sol örgütler.
kardeşlikten dem vuran bölücüler,
gerizekalı ülkücü bozuntuları...
ama;
gerçek vatan severler, atatürk'cü nesiller cumhuriyetin cocukları elbet hesap soracak, elbet;
keser donecek, sap dönecek.
bir vatan nasıl vatan olur. bir evlat nasıl kahpe kurşunlara davullarla, zurnalarla uğurlanır, gencecik yaşında dölsüzlerin, kahpelerin hain pusularında vatanı için, namusu ve şerefi için sehadet şerbeti içer...
Mehmedim, Bayrak Yere Düşmeyecek SÖZ OLSUN!..
Mehmedim, Yüreğimizden Sevdanı Kimse Sökemeyecek SÖZ OLSUN!..
Mehmedim, Adını Dilimizden Kimse Düşüremeyecek SÖZ OLSUN!...
Mehmedim Sen Burada olmasan da yanımızdan seni kimse ayıramayacak SÖZ OLSUN!...
Burcu Burcu toprak kokan Memlektimin her köşesinde mirasın Türk Bayrağı Dalgalanacak SÖZ OLSUN!!!!!
SÖZ OLSUN MEHMEDiM, SÖZ OLSUN!
edit;
sahsım adına kimin ne kazandığı beni ilgilendirmez. önemli olan benim için içeriğidir. internette pkk godoşluğu yapan binlerce site dururken, her ne şekilde olursa olsun bu vatan için canını feda etmiş şehitler anlatılmaktadır. gerisi boştur.
bir aziz nesin klasigi...
kısaca kendi doğruları ile yaşayan ve birbirini rahatsız etmeyen sokak kedilerinin bir cuvala doldurulduğu zaman birbirlerini parçalamaları.
sağcısı, solcusu, türbanlısı ile kendi haline yaşayan ülkemizin şu anki durumu...
şiddet ile tavsiye edilir.
baba parası ile devrim yapan yeni yetmeleri kısıtlamak için konulması gereken kural.
üretmeden emekcinin hakkını savunan, bu yeni yetmeler devrimci olacaklarsa eğer hayatın acımasız yüzü ile karşılaştıkları zaman olsunlar ki macalarını görelim.
baba parası ile okudukları okulun kantinlerinde ya da sert türkü barlarda halay eşliğinde devrim yapan ama okulunu bitiripte eli ekmek tutunca 180 derece dönen ergenlere "yavaş devrim yap jölen akmasın" tarzında serzeniş.
binbir salakca ve ahmakca kompleksleri yüzünden sevgilisini kaybetmiş, bulunduğu her ortamda eski sevgili diye mızmızlanan eseğin eski sevgilisini kendisinden daha kaliteli bir eşek cinsi olan zebra ile gördüğünde düştüğü durum.
"giden gider, kalan saglar bizimdir" ya da "önümüzdeki maclara bakıyoruz" tarzı kılışe laflar edeceğine hala eski sevgili diye ağlayan bu eşek çesidi zebra tarzı kalite şekilli bir eşek gördüğünde; eşek tepmişe döner ayrı konu.
bir diğer versiyonu icin;
(bkz: eski sevgiliyi panda ile gören ayı)
issiz dağlarda kafalarına göre kurtarılmış bölgeler ilan ederek ülke kuran üç beş tane gurursuz, omurgasız ırzı kırığın dünya tarihinde görülmemiş kahpelikleri.
mehmetciğin karşısına cıkamayacak kadar korkak, hedef gözetmeden, sivil asker ayırt etmeden yollara mayın döşeyerek ülke kurmayı kendilerine hak görecek kadarda arsız. kendilerini her plotformda destek olan ucube sempatizanlarıda cabası.
kuyrukları sıkışınca uyuz itler gibi ezilmişlik, hak, hukuk gibi kavramların ardına sığınarak duygu sömürüsu yapmaları sadece ve sadece mide bulandırıyor.
savaşında kendine göre kuralları olduğu, savaşmaktan daha ziyade tek hedefleri ülke ekonomisini, insanları hedef alan bu kancıkları tarih elbet yazacak ve hasap soracak.
her zaman şikayet edilen, demokratik bir ülkeye yakışmayan eli sopalı polis haydar'ı özlemek olarak tarif edilen düşünce.
bütün yetkileri elinden alınmış;
trafikte alkollü araba kullanarak masum insanların canına kast eden pişkinlerin yaptıkları edepsizlikler,
kapkac yapmayı meslek edinmiş asalaklar,
'öcalansız bir dünyayı başınıza yıkarız' diyebilen kanı bozuklar,
16 aylık bebeğe tecavüz eden sapıklar,
devrimcilik adına ortalığı birbirine katıp, esnafın kafasına kaldırım taşı atan hazır ekmek düşmanlarının masum insanlara yaptıkları rezilliklrin en büyük sıkıntısı polis teşkilatının elinin kolunun bağlı olması ve ucube yargı sistemi olduğu su götürmez bir gercek...
bu ülkeye de yaşayan kanı bozukların demokrasi ve insan hakları arkasına sığınarak verdikleri zarar ortada.
eli maşalı polis haydar gelsin...
gencliğinde her türlü ortamlarda tavan yaptıktan sonra bir ayağı cukura girince, hacca gidip bütün günahlarından arındıktan sonra ülkemizin tek eksiği olan camii işlerine girerek bonus sevap kazanmaya kendisini adamış amcalar.
zaten her mahallede en az üç ya da beş tane bulunan hicbir esnetik özelliği olmayan, bir coğu bayram namazları haric dolmayan camiilerimize gönül vermiş amcalar.
en acısı,
bütünleme sınavına girmiş haylaz lise öğrencisi edası ile kendisini kandırması.
gelecekte, dünya üzerinde üreten ve calışan tüm robotların hakkını savunan duyarlı devrimci sloganı.
biraz bilim kurgu olmasına rağmen;
gelecek zamanlarda ezilen ve üreten aynı zamanda sömrülen işcilerin yerini alacak olan robotların ayda sadece iki litre makina yağına talim etmesini kınayan sert devrimcinin atacağı slogan olabilir. ortada ne işci kalmıştır ne de emekci.
alternatifleri icin;
hangi akla hizmet ettiği bir türlü çözülememiş turist ceşidi.
kendisine her türlü pislik yapılmasına rağmen, kazıklanmasına, yolda, plajda rahat yürümesine bile izin verilmemesine rağmen inadına her sene belki beş defa ülkemize gelen acaip turistler.katledilmiş bir doğa, içine sıcılmış tatil beldeleri ve eğitimsiz ucuz iş gücü, yılışık personel ve bir cok sacmalıklara rağmen gıcıklığına ı love türkey diyen bir garip insan evlatları.
eskiden bir tesellimiz 'ülkemiz ucuz' diyorduk o da kalmadı maşallah epeyde pahalı.
bomba patlar ölürler,
kapkac maduru olurlar,
taciz ve tecavüze uğrarlar,
kazıklanırlar, dalga gecilir, yobazlar tersler,
kendi ülkelerinde ülkemize karsi sistematik bir bicimde uygulanan karalama ve kötülemelere inat,
olur oğlu olur...
ama;
inadına gelirler, onlar mi cok salak yoksa biz mi bilinmez...
her beyaz corap giyeni maganda, her selam vereni potansiel tacizci, her mini etek giyeni orospu gören, zihniyet ile hic bir farkı olmayan garip bir cesit.
kurtlar vadisini seyreden her insan evladı ya mafyacılıga özeniyor ya da harac kesiyor...
ya da;
cete kuruyor...
kabul edin ya da etmeyin... bu ülkede bu dizi seyrediliyor... seviliyor...
milyonlarca kişi seyrediyorsa vardır adamların bir bildiği...
her platformda bu diziyi seyretmediğini idda eden fakat hic bir bölümünü kacırmadığına emin olduğum nice bünye vardır allah bilir.
zaten türkiye'de,
kimse.... magazin programı izlemiyor,
kimse... pop star tarzı yarışmaları seyretmiyor,
kimse... seda sayan dinlemiyor.
kimse... ahu ile meric'in aşkına şahit olmadı...
ve;
kimse kurtlar vadisini seyretmiyor...
bu saydıklarımız hiç bir türk gencini bağlamıyor...
bu diziler ve şarkıcılar, magazin moğolistan'nın gercekleri...
biz sadece uzaktan yorum yapıyoruz.
' gerilla vuruyor kürdistanı kuruyor' diyen zihniyetin aynısı olma ile birlikte;
* yavaş kur götün başın dagılmasın...
diyerek açıklıyoruz; *
bir gurubun gerilla olarak kabul edilmesi için;
- bir lider tarafından yönetilmek,
- nizami harb kurallarına göre savaşmak,
bir gurubun eşkya olarak kabul edilmesi icin;
- asker, sivil ayırt etmemesi,
- kafasına göre mayın döseyerek, bombalar patlatarak hedef gözetmemesi.
bir gurubun kanı bozuk katil olarak kabul edilmesi icin;
- tamamen sivillere yonelik eylemler yapması.
- ülke ekonomisini hedef alarak truzim beldelerini, otobüsleri, ormanları hedef alması.
bir gurubun mayası bozuk olarak kabul edilmesi içinde;
bunları desteklemesi, sempatizanlıgını yapması yeterlidir.
adresinden görülebilecegi üzere Sayaçlardaki düşüşün sadece tropik ormanlara (en tehlike altında olan ve sürekli bilginin ulaştığı doğal ortam) ilişkin olduğu göz önüne alındığında ve diğer türleri kapsamadığı düşünüldüğünde, yok olan doğal ortamların gerçek seviyesi
çok daha yüksektir.
ülkemde hic bir kavramın ve ideolojinin kendi yarasına merhem olmaması durumu;
sagcılar;
malum yaptıkları, insanları katletmeleri,
solcular;
kendilerine bile faydaları yok.
ortacı lümpenler;
tikky takımı her kesim tarafından tescillendi.
muhafazakarlar;
yeşil sermaye...
kürtler;
lider olarak gördükleri kişiler ve sacmalamaları zaten malum.
türkler;
kendilerini aramak ile meşkul.
lazlar;
her fıkrada baş rol oynuyorlar . seviyoruz sizi be...
devrimciler;
ha gayret biraz daha molotof ...
vatan severler;
cuval olayı bozdu be abi...
dönekler;
her kesim tarafından kucaklandı.
ibneler;
topsunuz olum...
rock,
özenti..
grup yorum;
taverna bile soylediniz.
mustafa yıldızdogan;
bayrak dedin... piyasa sarkısıda mecburen abi dedin...
lise talebeleri;
lan zikişiyorsunuz kameraya bari cekmeyin,
dersleri boş gectiği zaman tadını cıkarmak yerine birbirlerinin kafasına tebeşir atan, kız öğrencilerin etek altına ayna koyan fırlamaların bolca bulunduğu bir dersane tadında ülkem.
demokrasi adı altında kendi gibi düşünmeyenlerin katili ülkem. devrim adına insanları yakan, banka soyan, adam kacıran, din adına otel basan , aydınları yakan, halklara özgürlük adına, orman yakan, tatil beldelerinde bomba patlatan, belediye otobüsü yakan ülkem, milliyetcilik tadında gencecik insanları boğma telleri ile katleden halkım, namus ugruna oz kızını kesen, sosyalist olmak adına katile, ırzı kırıga, hırsıza af cıkaran memeleketim.... ülkesini savunmak adına kahpece adam öldüren, savunmasız bir gazeteciyi katledebilen yurdum pislikleri.
acaba;
hep başlarında eli sopalı bir mahmut hoca mı olsun...
kabul edin ya da etmeyin bu ülkeye demokrasi bol geliyor.
özgürlükleri hep kendimize istiyoruz.
7 den 77 ye bir cok konularda fikir ayrılığı yasayan bir toplum olarak, ülke değerlerimizi hor kullanmak, sadece tüketmek ve israf etmekte ne kadar başarılı olduğumuzun resmi; Ekonomik Forumu; tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye 30 ülke arasında en müsrif ülke olarak seçilmiş.
Bireysel israfta evlerde kullanılan enerji ilk sırada ye alıyor.
Bu alanda israfi buluyor.Musluklardan akan suyla yılda 20 trilyon lira israf ediliyor.
Bu tesbite sondan başlamak gerekirse istanbulun nüfusu 10 milyon. Günde kişi başı en az bir ekmek tüketilse sadece istanbulda günde 500 bin ekmek israf oluyor.
Bu konuda daha önce Ankara Ticaret Odası ; Ekmekteki Kayıp Ekonomi; adıyla bir yazı hazırlandı.
Her yıl ekmek için 7 milyar dolar harcayan ülkemiz bunun 700 milyon dolarını yani yüzde 10 unu çöpe atıyor.
Günde üretilen 120 milyon ekmeğin 12 milyonu israf ediliyor.Buna göre 10 ekmeğin 9 u tüketiliyor 1;i israf ediliyor.
Bu araştırmaya göre israf oranı 1/20 değil 1/10dur.
Ekmek israfında bayatlama ön plana çıkıyor.Bayatlayan ekmeğin yüzde68 si çöpe, 35i hayvan yemi olarak kullanılıyor. israfın yüzde 70i maalesef lokantalarda yapılıyor.
Her iki araştırmaya göre istanbul8217;da her gün 500 bin ile 1 milyon arasında ekmek israf ediliyor.bu rakamlar hiç küçümsenecek kadar da değil.
Bu araştırmaları değerlendiren izmir il Milli Eğitim Müdürü: Ülkemizde günlük ekmek israfının maddiyat 750 bin Yeni Türk Lirasıdır. iki günlük ekmek israfı ile bir okul yapılır. Bunun için ekmek israfını önlemeli bu yönde projeler hayata geçirilmelidir.
ata'mın ' türk, övün, calis. güven' sözünü kendine göre yorumlayan kesime inat; türk'üm;
ne mutlu ki türk üm. calisiyorum;
kapkac yapmıyorum, laleli'de kari satmiyorum, 25 cocük yapip devlet baksin demiyorum. güveniyorum;
ülkeme, askerime, vatanıma, polisime, yargiya, bu ülkeye, bu genclige, güveniyorum. ne iran da ki sehlere. ne küba daki devrimciye, nede aga babalarinin kucaginda ülke kuran kansizlara. ogunuyorum;
dort mevsimi bir günde yasayan cennet kösesi vatanım ile, calisana kucak acan topragim ile, ay yildiz bayragim ile, sehitlerim ile.....
silahlı mücadeleyi esas alan yıkıcı sol örgütler, münferit eylemlerin yanında, toplumsal olayları bahane ederek kitleleri isyana teşvik etmektedir. Kurtarılmış bölgeler ilan etme, legal alanları sonuna kadar kullanma, sendikalar vasıtasıyla işçilere yönelme, öğrencileri örgüt içerisine çekme, cezaevlerinde eylemler ile Türkiye gündemine yerleşmek isteyen yıkıcı sol örgütler, her dönemde ve her alanda kanunların boşluklarından faydalanarak faaliyetlerine devam etmek istemektedirler.
Aynı amaçla kurulan ve faaliyet yürüten sol terör örgütleri her ne kadar fikir ayrılıkları, iç çekişmeler ve liderlik mücadeleleri ile ayrılık yaşasalar da bazı faaliyetlerde birlikte hareket etmekte ve bu doğrultuda ittifaklar kurabilmektedirler.
Lübnan-Bekaa'da PKK'nın DEV-SOL'a kamp tahsisi, son zamanlarda kırsal alanda birlikte hareket etmeleri, DEV-SOL (DHKP/C) ve PKK'nın karşılıklı lojistik ve ekonomik dayanışma içerisinde olduklarını göstermektedir.
6 Haziran 1993 tarihinde PKK'nın siyasi kanadı olan ERNK' nın Avrupa Temsilciliğinin çağrısı üzerine TDP örgütü PKK, TKP/ML-HAREKETi, TKP/KIVILCIM, MLSPB, TKKKÖ, TKEP, EKiM örgütleri ve Devrim Dergisi temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan Devrimci Demokratik Güç Birliği (DDGB) içerisinde yer almasıyla daha önce eleştirdiği PKK terör örgütüyle işbirliği içerisine girerek ortak hareket etmeye başlamıştır.
1996'da PKK ve DHKP/C arasında her türlü alanda birbirini destekleme, birlikte eylem gerçekleştirme yönünde bir protokol imzalanmış, iki örgüt 1997 yılında Karadeniz kırsal alanında kış üslenmesini birlikte gerçekleştirmiştir.
1998 yılında da PKK ile DHKP/C'nin dışında kaldığı diğer sol terör örgütleri arasında Devrimci Birleşik Güçler adı altında eylem birliği çerçevesinde protokol imzalanmıştır.
Türkiye'de her yıl yüz binlerce ağaç yangınlar, tarla açma ve beton yapılaşma yüzünden yok olurken, bunlara bir de kaçak ağaç kesimi eklendi... istanbul'un ciğerleri Şile Ormanları'nda en büyüğü 20 yaşında olan 1.5 milyon meşe ağacı kaçak kesimle yok edildi. işin vahim tarafı ise ağaç katliamından sorumlu olarak suçlananlar, ormanları korumak ve yaşatmakla görevli memurlar! Vatandaşların ihbarlarını değerlendiren Orman Bakanlığı müfettişleri yaptıkları incelemelerde, Esenceli, Kömürlük köyleri, Ömerli Barajı'nın su havzaları ve Göçbeyli Özel Ormanları'nda kimliği belirsizkişiler tarafından kaçak olarak ağaçların kesildiğini belirledi.
ellerine aldiklari kaval ile ulkemizdeki fareleri peslerine takan, bas rolunu oynadiklari masal daki gibi bir ucuruma dogru ilerleyen "tarih tekerrur den ibarettir" sozunu dogrularcasina kendi felaketlerini hazirlayan masal kahramanlari.
hic bir aciklamasi olmadan, kendi utopyalarini dunya tarihinde gorulmeyen bir kalleslik ve alcaklik ile ayakta tutmaya calisan, yasadiklari ulkenin masumlarini, belediye otobuslerini, ormanlarini hedef alan kahpeliklerine; canak tutan kavalcilari ile birlikte ilerleyen fareler elbet tarihde ki yerlerini alacak.
"her masal mutlu sonla biter"
diye;
bir kanun yok elbet. kaldiki batan gemiyi ilk once farelerin terk ettigini kabul edersek, kavalcilar ucurumdan asagi duserken peslerinden surukledikleri fareler ucurumun dibinde kendi leslerini yemesi normal olacaktir. kanin ve kinin tadini igrenc dislerinde hissetmis olan fareler, emecek kan bulamayinca kavalcilarina dunyayi dar edecektir.
tarih;
farelerden cok kavalcilarlardan hesap soracaktir.
