istanbul da ve Ankara da yapılan mitinglerden daha farklı olmasını beklediğim mitingtir. Fark ne olur bir fikrim yok ama izmirim den mutlaka değişik bir şeyler bekliyorum ben.
Milyonlarca vatandaşın katıldığı, tehlikede olan laikliği ve cumhuriyeti kurtarmak adına yapılan mitinglere farklı bir gözle bakan insan topluluğudur. Bu topluluk, bu mitingierin amacının halkı germek ve kaos ortamı yaratmak olduğunu savunur. Zira haklıdır da. Her şeyin bedeli vardır, laikliğin de elbet. Laikliğin ve cumhuriyetin elden gidecek olmasındansa şurda bir kaç hafta gerilmemizin lafı bile yapılmamalıdır.
Laiklik ve Cumhuriyet tehlikededir, ama halk isterse bu tehlikeden sıyrılmasını en güzel şekilde bilir. akp li başbakan ve bakanlar da hangi ara validelerini yanlarına alıp da gittiklerinin farkına bile varamazlar.. Bu üç maymunu oynamakla da hala halkın gözünü boyadıklarını zannederler ama asıl kendilerini kandırdıklarını kendi içlerinde bile itiraf edemezler. Ne kadar kulaklarını tıkasalar da, milyonlarca insanın mitinglerde kendilerine olan inanılmaz tepkilerini gözlerine sokmasına rağmen bunu görmezlikten gelseler de, hatta ve hatta mitinge gitmeye çalışan vatandaşları abuk subuk yöntemlerle engellemeye çalışsalar da; bu halkın, onların en zor engellerini bile aşıp kendilerine feleklerini şaşırtacak bir güce sahip olduğunu unutmaktadırlar..
"niye bu adam bu kadar çok seviliyor ve niye hakkında devamlı entry giriliyor, herkes çok seviyor da ben neden haz etmiyorum kendisinden" tarzında kendi kendime sorular sormama neden olan filozof.
Özellikle bu aralar, Türk gençliğinin günde en az bir kere olmak üzere her gün okuması gerektiğine inandığım, Atatürk ün Türk gençliğine seslendiği yazıdır. işin ilginç yanı, şu sıralar okunduğunda, Atatürk ün uzun yıllar öncesinden sanki şu anda bulunduğumuz rezalet durumu görüp bu seslenişi kaleme almış olmasıdır. Ve artık hiç bir şeyle ilgilenmeyen, farklı bir dünyada yaşayan, kendini başka başka ve tuhaf şeylerle meşgul eden Türk gençliğini uyandırmada (eğer okunursa) birinci derecede aktif rol oynayacağına inandığım hitabedir. Zira artık, yumurta kapıya dayanınca, genci yaşlısı demeden, bir uyanma hissi oluşmuş durumdadır. Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızdaki asil kanda mevcut olduğuna Tandoğan ve Çağlayan mitinglerinden sonra aşırı derecede inanmış durumdayım. Fakat benim endişem damarlarımızda gerçekten asil bir kanın dolaşıp dolaşmadığı değildir.
Acaba, şu an aşırı derecede muhtaç olduğumuz damarlarımızdaki asil kanda bulunan kudret bu milleti kurtarmaya yeter mi? Muhtaç olduğumuz kudreti niye daha yeni yeni farkına varıp da ancak harekete geçebiliyoruz? Yumurtaya kapıya dayandıktan sonra damarlarımızdaki asil kan gerçekten işe yarar mı?
"Atatürk ün Gençliğe Hitabesi" olmasa, bu kendi kendime sorduğum sorulara yanıtım pek de iç açıcı olmayabilirdi. Fakat, ne kadar geç olursa olsun uyanıp da harekete geçtiğimiz taktirde(ki geçtik, hem de fazla fazla) bizi kimsenin durduramayacağını söyleyen Atatürk e sonsuz derecede inanıp güvendiğim için, Atatürk ün bu kadar ileriyi görebildiğini bildiğim için, Atatürk ün Türk milletinin ortak bağımsızlık duygusuna sonuna kadar inandığı için, her zaman, her şart her koşulda bu millete güvenim sonsuzdur..
sanıldığının aksine bazı özel üniversitelerde okumak devlet üniversitesinde okumaktan daha zordur, bir kaçı süründürür. Bunu bize en basitinden, istanbul üniversitesinden gelen bir hocayla bizim hocaların soruları arasındaki dünyalar kadar fark gösterdi.
Ayrıca eğitimin ingilizce olması bu zorluğu daha da katlıyor. Bunu bilmeden, şahit olmadan konuşulması saçmalıktır.
insanı baştan çıkaran Sezen Aksu şarkısı. Cd nin bozulmasına sebebiyet verecek kadar bağımlılık yaptığı gözlenmiştir. Şu aralar tekrar o şarkıyla kafayı yemekteyim.. Bir kez dinlemeden önce her şeyin göze alınması gerekmektedir..
arkadaşımın sahneye fırlayıp beni Sezen le konuşturmak için araması üzerine telefonum meşgul olduğu için açamamam sonucu beni az evvel itibariyle bunalıma sokmuş konser..
Sezen in yeri bellidir bu memlekette. Ajda dan veya bilmemkimden ne kadar önde ya da arkada olduğunu ıspatlamaya çalışmak boşunadır. Sezen in tahtı bellidir, halkın ona sevgisi, saygısı, sahiplenişi, her şey ortadadır, bu yüzden Sezen le bilmemkim kişisini karşılaştırmak son derece saçmadır. Sonuçta o bilmemkim kişisine harbiden yazık olur. Görünen köy de kılavuz istememektedir. Tüm bunların aksini iddia edenler ya kördür ya da kör taklidi yapmaktadır. Muhtemelen kör taklidi yapmaktadır. Zira kör olmak bile bütün bu gerçeklerin görülmesini engelleyemez. Bu durumda sindirim sisteminde bir bozukluk aranmalıdır.
(bkz: boynuzun kulağı geçmesi)
(bkz: boynuzun kulağı öyle bir geçmesi ki kulağın gözükmemesi)
birinci ve zorunlu kuralı tabii ki de saçların sarıya boyanmasıdır. Saçlarınızı sarıya boyatmadan tiki falan olabileceğinizi düşünmeyin sakın. ikinci zorunlu kural da marsık kıvamına gelinceye kadar solaryuma girmektir. Hatta hiç çıkmasanız solaryumdan daha pratik. Bu iki temel kuralı yerine getirdikten sonra geriye sizi tam bir tiki haline getirebilecek giyimdi kuşamdı vs. gibi olaylar kalıyor. Spor bol cepli pantolonlarınızı üstünüze geçirdikten sonra onunla uyumluluğu en düşük olan converseleri giyip dünyanın en kokoş takılarını, sallanan eşşek kadar küpelerinizi ve hayvan gibi taşlı yüzüklerinizi parmağınıza geçiriniz. Bu arada nerdeyse unutuyordum, saçlar pırasa kıvamında olmassa baştan kaybedersiniz..
Türk pop müziğinin en tepesindeki bu insanı karalamak için daha elle tutulur, mantıklı, seviyeli, ikna edici olmak gerektiğinin bir kere daha altını çizmek zorunda olmama sebep olan kraliçem..
Seni sevmeyen 1 kişiyse seven 10 kişi kraliçem, hele karalamak isteyip de mantıklı sebep sunamayanlar 0 kişi..
ikisini kıyaslama çabalarında olan ve ikisini birbirlerine yakın gören insanların bakış açılarındaki daralmadan ciddi anlamda şüphe ettiğim, ikisinin kıyaslanmasını uzaktan hayretler içinde izlediğim süregelen tartışma.. Varsın süregelsin, uzaktan ses etmeden bu iki insanın nasıl kıyaslanabildiğini seyredip eğlenmek de fena değil..
Entel olma çabalarına aralıksız devam eden, bunu konuşmalarına da çok farkedilir bir biçimde yansıtan, gündemde kalmak adına ona buna taş atmaktan çekinmeyen, hıncal gibi kalemini silah kabul eden ve devamlı insanlara yönelten, benim ve dikkate değer bir insan kitlesinin acımalarına kendi kendini maruz bırakmış garip varlık.. Sıfatı gazeteci ama gerçekte nedir bilinmez..