vardır çoraplarımda ton farkı
ilk gördüğümde çok beğenmiştim ben
lunaparkı
seni de beğenmiştim bi aralar
aşığın saftiriği kaçanı kovalar
merhaba güzelim özledim seni.
ayırt etmem karaköy poğaça ya da simit
sabahları çok aç olurum çünkü
sabah yemeyeceğim tek şeydir pekmez
gece uykum gelmez sabah da gitmez
merhaba güzelim hatırladın mı beni?
seni anan benim için doğurmuş
beni anam senin için doğurmamış
işte bizim sorunumuz budur yosmam
kaotik, paradoksal, oksimoron, entropik
ütopik, platonik, kompetitif, egzantrik
merhaba güzelim birer kahve daha içelim.
adamın asabını bozmayın lan!
-sakin ol sevgilim
-kes lan sen de
-ama aşkım !? :(
-sokarım aşkına bir sana iki
şiir bitmek üzere gidiyorum ben
merhaba güzelim ben tiki ten ten.
ara sıra gidip geliyorum avrupaya insanlar sıkıntıda falan değil herkes gülüyor eğleniyor. dönüyorum türkiyeye, insanlar sıkıntılı gergin, mendebur suratlı, türkiye galiba yedikçe bel ve kalçadan büyüyor sadece.
"karma" nın ne kadar hızlı çalıştığının canlı örneği. selçuğun kendine hafif temasında sanki emrahın annesine bişey olmuş gibi tepki verince, kendisi de bir dakika sonra burağa yaptığı temiz top çalmada sarı kart gördü.
umarım o zeminde bir iki futbolcu sakatlanır sezon kapatır ayağı kırılır da, tff yönetiminin suratları düşer.
gelelim futbola.
fb oynuyor gs izliyor gibi görünse de, bunun tamamen taktik amaçlı olduğunu ve prandellinin topun arkasında takımını görmek istediğini düşünüyorum. zira fazla hazırlık maçı yapmadı cimbom.
eğer ikinci yarıda daha fazla top tutan ve organize olan bir gs izlersek bu teorimden dolayı kendimi takdir edip keyiften kendimi sikecem.
2000 li yılların başında antalyada bir otel, o zamanlar belboy olarak çalışıyorum, her önüme gelen turiste "what's your plan tonight" diyorum.. çok çanta yedim kafama, çok terslendim, ön büroya çok şikayet mektubu yazıldı hakkımda , zaten heyecan için çalışıyorum umurumda değil tabi bunlar..
günde en az 30 kadına teklif ediyorum, 1 ya da 2 si kabul ediyor, otelde namım almış başını yürümüş..
bir gün bir afet-i devran geldi tek başına tatile..
resepsiyonundan barmenine, belboyundan otel sahibine kadar ağzımız açık kaldı, dibimiz düştü hatuna, nası alımlı nası güzel nası mini etekli dekolteli..
neyse, hatun 1 hafta kaldı kimse cesaret edip de yanına yaklaşamadı, irina shayk ın ikizi öyle diyeyim.
check out yaptığı gün bavullarını taşımak bu fakire düştü.
dedim " how was your holiday?"
dedi "like shit"
dedim "why?"
dedi " i was alone all nights and no one talk to me"
dedim "yapma yaa" .." davet etseydim gelir miydin?"
şimdi herkes boş bulduğu yere otursun.. siz pek muhterem mahlukatlara hayatın anlamını açıklayacağımdır.
1-görmek; hayat ne gördüğündür. gözlerindir. diğer gözlerle gözgöze geldiğinde gözbebeklerinizin agu diye konuşmasıdır. o yüzden onun adı gözbebeğidir. bebekler konuşamaz ama hissederler. dünya'ya nasıl bakıyorsun? o gözler ruhunun uhrevi alemden, dünyevi aleme açılan penceresidir. ne demiş mevlana? "dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti.." sen o pencereden ne gördün?
alemdeki her zerrecik senin bir yansımandır. nereye bakarsan bak, göreceğin kendi suretinden başka bir şey değildir. karşında bir düşman mı var? işte o sensin. sevgiliye bakınca gördüğün şey ne? işte o sensin. annenle, babanla, arkadaşlarınla, tezgahtarla, kasapla, kuryeyle, polisle, tinerciyle, orospuyla, bir gay ile, bir travesti ile, müdürle, ünlü birisiyle gözgöze geldiğinizde ne oluyor?
korku ve şüpheyle gözlerini kaçırıyorsunuz, ya da biraz daha uzun bakmak için kendinizi zorluyorsunuz, ya da gözlerinizi ondan alamıyorsunuz değil mi? işte onlar sizsiniz, onları seviniz.
2-konuşmak-dinlemek; insan ne konuştuğudur. en uzun süre sohbet edebildiğiniz insan kim ise, onu ne pahasına olursa olsun kaybetmeyin. cümlelerine en uzun süre aynı merak ve ilgiyle katlandığınız insanı da sakın kaybetmeyin. konuşun. susmak bazen iyidir fakat konuşmak ibadettir. insanların sizi yargılamalarından, konuştuğunuz şeyleri saçma bulmasından çekinmeden konuşun. güzel ve anlamlı konuşmaya çalışın. önemli olan ne dediğiniz değil, nasıl dediğinizdir. bir insan sizinle konuşmayı kesmiş ya da azaltmışsa, ya size küsmüştür ya da hayatında artık istemiyordur. bu evrensel bir yasadır. konuşmayı kesmek en büyük tavırdır. insan duymak ister çünkü. sevdiğinizi söyleyin, kızdığınızı söyleyin, nefret ettiğinizi, bayıldığınızı, ilgilenmediğinizi, çok istediğinizi söyleyin. çekinmeyin. nasıl ki gidilemeyen yer sizin değildir, dile gelmeyen şeyler de sizin değildir. seviyordunuz ama söylemediniz = siz hiç sevmediniz.
3-düşünmek; "sen düşünceden ibaretsin, gerisi etsin kemiksin" demiş mevlana. bizler sadece düşünceden ibaretiz. rüyaların yapıldığı maddeden yapılmayız. etrafımızdaki nesnel dünya, düşüncelerimizden ibarettir. güzel düşünürsek güzel olur, kötü düşünürsek kötü olur. aklından iyi düşünceler geçen iyi birisidir, aklından kötü düşünceler geçen kötü birisidir, aklından yavşakça düşünceler geçiren yavşaktır, aklından korkak düşünceler geçiren korkaktır, aklından seksi düşünceler geçiren seksidir. yaşlandığını düşünen yaşlıdır, yeteri kadar iyi olmadığını düşünen yeteri kadar iyi değildir, hep kendisini değil başkalarını da düşünenin empati yeteneği gelişmiştir, zekidir, sadece kendilerini düşünenler evrendeki en aptal canlılardır.
"insan düşüncelerinin ürünüdür. ne düşünürse ona dönüşür." mahatma gandhi
"düşüncelerinize dikkat edin. sözleriniz olurlar. sözlerinize dikkat edin. davranışlarınız olurlar. davranışlarınıza dikkat edin. alışkanlıklarınız olurlar. alışkanlıklarınıza dikkat edin. değerleriniz olurlar. değerlerinize dikkat edin. kaderiniz olurlar." mahatma gandgi
4-sevmek; çok sev. elinden gelen yetmez, elinden gelmeyen kısmınla da sev. gücün bu kadar mı? sevgin kendi yarıçapındaki bir daireyi mi kapsıyor? ne talihsizsin, özellikle de senin daha çok sevmen gerekiyor. düşmanını, ölümü, sıtmayı, kanseri bile sev. benim cici kanserim diye sev onu. çünkü o kanser de senin bir parçan. katilleri de sev, özellikle de küçük çocukları öldürenleri. n'oldu? sevmekte zorlanıyor musun? sevgi için bahane mi arıyorsun? bazı şeylerden nefret mi ediyorsun? etme. içine karışacak bir tane nefret atomu seni parçalamaya yetecek kadar büyük bir atom bombası gücündedir. evrendeki tek bir zerreden dahi nefret etme. aksine onları sev, atomlar sevgiyle büyür.
ilişkilerde bir tarafın götü kalkar, egosu şişer, şişer, şişer en sonunda patlar. bu patlamanın ardından ayrılık gelir. ayrılığın hemen ertesinde patlayan ego yavaş yavaş söner ve yok olur. o zaman alkol alıp eski sevgili aranır. çok büyük bir eşşeklik yaptığı ve onu geri istediği söylenir. çünkü ego yeniden şişmek istemektedir ve bunun için en uygun kimse daha önceden test edilmiş olan eski sevgilidir. ego şişirme pompacısıysanız bu densiz daveti kabul eder pompaya devam edersiniz. başınıza ne geleceğini bilecek kadar akıllıysanız bu densiz daveti reddeder, egosuyla bir sorunu olmayan yeni bir sevgili ararsınız.
"eğer öteki dünya yoksa ben bir şey kaybetmem, ama varsa sen çok şey kaybedersin" diyor. ama öteki dünya yoksa da sen bu dünyayı kaybediyorsun. ahahahah
dün gece hayatımda ilk defa bir kadın bana oral seks yaptı. daha önceleri bir kaç kere ele vermişliğim vardı ama bir türlü şu oral seks denen şeyi yaptıramamıştım. parasını verdiğim orospu bile bana oral seks yapmıyordu çıldirazaktım. neyse konu bu değil, dün gece anladım ki kadınların dudakları pekala da cinsel organ lan!!
am-göt-meme diye sabitlediğimiz cinsel ögelere neden ağız eklenmiyor? ve neden kadınların ağızları açıkta?
am denen iğrenç ve kaba organı (öehh midem kalktı) bir yana koyun, güzel bir dudak ve ağızı diğer yana. hangisi daha güzel ve estetik? tabi ki dudaklar. ve de açıktalar!
kadınlar resmen çıplak geziyorlar!
araplar bu işe uyanmışlar ve kadınların dudaklarını kapatmışlar. dünyanın geri kalanı gerçekten büyük bir gaflet içinde. bu da arapların üstün ırk olduklarının ispatı. şaka lan şaka. almanlar üstün ırk.
tanrı nın basın sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, yaşları 20 ila 29 arasında değişen yaklaşık 4.5 milyon türk kızının, beyinlerinde evlilikle ilgili olan kısımlarda doğuştan gelen bir arıza nedeniyle geri çağrıldıkları ifade edildi.
buna göre; 1984-1994 model türk kızları bu küçük arıza için servise gidecekler ve herhangi bir ek ücret ödemeyecekler. bundan önceki en büyük geri çağırma, toyota nın, fren mekanızmasının elektronik kısmındaki bir arıza yüzünden 2 milyon aracı geri çağırması idi. bu açıdan bu olayın yeni bir rekor olduğu bildiriliyor.
geri çağrılmaya neden olan arızanın, türk kızlarında görülen 20 yaşına girince durup dururken evlenme isteği, şuursuzca koca arama, hayatlarının en güzel dönemlerinde çocuk doğurup kilo alma arzusu, facebookta bebek fotoğrafı paylaşma, erkeklere evlenme konusunda baskı yapma ve sürekli "ne zaman evleneceğiz" diye sorma belirtilerine neden olduğu kesinleşti.
bunun sebebinin östrojen ve oksitosin hormonlarının, düzensiz salınımı ve buna bağlı olarak beyinde oluşan komplikasyonlar olabileceği tahmin ediliyor...
ps4 versiyonu için konuşuyorum; tamam artık bu oyun olmuştur.
gelmiş geçmiş bütün seriler içinde bir numara, hatalarından arınmış ve mükemmele yaklaşmış. adamlar yapmış. ne oyun yapmışlar ama yalnız. iyi oyun yapmışlar. çok iyi. çok.
o gün ve günlerde çok değil, bir kaç kilometre ötede ağzına burnuna polis tekmeleri, kafasına gözüne biber gazı kapsülü, vücudunun her yerine tazyikli ve ilaçlı toma suyu yiyen bu ülkenin kendi öz gençlerinin esamesi okunmazken, sadece türbanlı olduğu için yalan yanlış ve şaibeli ifadelerle gündeme gelen ve iktidarın ve yalaka yandaşlarının diline pelesenk ettiği olay.
nereden baksan ayrımcılık, adam kayırmacılık, toplumun bir kesimin diğer kesiminden üstün görmecilik, halkı kin ve nefrete teşvik, toplumun belirli bir kesimini hedef gözeterek suça teşvik, anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık, din istismarcılığı, gerçek olmayan bilgiler ve iddialarla kamu oyunu ve adaleti çarpıtma, hezeyan, goygoy, kara propaganda.
"cambaza bak" kurnazlığı ile, aslolan garabeti saklayıp, sansasyonel kurgu üretmek ve bunu halka yutturmak.
gencecik insanlar, kolluk kuvvetleri ve onların himayesindeki coşkun faşistler tarafından katledildi. kafatasları parçalandı, saçlarından tutulup yerlerde sürüklendi, gözleri çıktı, biber gazından ciğerleri çöktü, çığlıklar ve yalvarışlar arasında komalık oldular.
ve fakat onlar çapulcu, terörist, eylemci, toplum ve devlet düşmanı anarşistlerdi, önemi yoktu.
iktidarın rengini ve cibilliyetini zaten biliyorduk, bu olay bizlere, yeni yalakaları, yalancı gazetecileri, durumdan vazife çıkaran asalakları, aklı ve vicdan yoksunlarını altını çizerek yeniden gösterdi.
son zamanlarda bütün reklamlarda kullanılan "hayat" kelimeciğinden kusacak hale gelmiş yazar, umutsuzca içinde o kelime geçmeyen reklam aramakta ve bulduğunda da, ihtiyacı olsun olmasın gidip o üründen üçer beşer tane almaktadır. bulunsun lazım olur.
tanım; içinde "hayat" geçmeyen reklam dır, az bulunur, değerlidir.
sanırım reklam ajanslarına bir iş verildiğinde yönetim ve beyin fırtınası yaratacak olan zehir gibi reklam yazarları, kreatif direktörler, metin yazarları falan yuvarlak masada toplanıyorlar, önce tahtaya "hayat " yazıyorlar, sonra da alt metinleri ve sloganı tamamlayıp 15-20 dakikada işi bitirip bilardo ya da bowling oynamaya gidiyorlar.
kim keşfettiyse, kim bunu reklam piyasasına pompaladıysa, kim ilke edindiyse onun be taa ana fikrini seveyim.
-türkcelle bağlan hayata
-hayat değişir aveaylaaa
-arçelik; hayata!
-lassa ; sağlam basacan bu hayatta
-hayatınızda axess var
-aygaz; hayatın değerini bilir!
-Belissima: Hayat hep istediğiniz yaşta
-Beckss: Hayat çağırıyor. Anahtarı sende
-Blend Fashıon Socks: Sıcacık ayaklar YUMUŞACIK hayatlar.
-raun Silk-epil: Hayata her zaman hazır olun.
-Coca Cola: Hayatın tadı
-Doritos: Hayat senin! Kuralları sen koy!
-E-Kolay.net: Hayatın bir tık önünde
-Ford Focus: Hayat sizin, kontrolü kimin
-Fuji Film: Hayat kadar gerçek
-Hayat su; Su Hayattır (ahahahahahahahahaha bu çok yaratıcıydı)
-Hisar: Hayat sizin Seçim sizin
-ideal Emeklilik: ideal Emeklilik te işinizden emekli olursunuz, hayattan değil
-Kodak: Anıları paylaş. Hayatı paylaş.
-Microsoft: Hayatınızı kolaylaştırır
-Pfizer: Daha iyi bir hayat için
-Piyale: Hayatın şaşırtan tatları
-Profilo Alışveriş Merkezi: Hayatın ve alışverişin keyfi
-Toyota RAV4: Hayatı hafife al
-Tv 8: Hayat burada
-Ülker Metro: Çünkü hayat dinamiktir
-Volvo V40: Hayat kurtarmak için tasarlandı
-Yapı Kredi Yatırım: Hayat bir yolculuksa, yeriniz önde olmalı
bunlar kısa bir araştırmayla bulduklarım. daha neler var neler.
buradan reklamcı olmak isteyen bütün yazarlara sesleniyorum, erken kalkın, duşunuzu akıp güzel bir kıyafet giyin, gidin en beğendiğiniz reklam ajansına, beni işe alın deyin. sizi neden işe alalım dediklerinde ise "hayat öyle istiyor" deyin. afallayacaklardır.
reklamcılar arasında bir paroladır bu. içinde hayat geçen cümleler kurun ve size deneme amaçlı bir kaç iş verdiklerinde mesela;
x çikolataları; hayatı kakao tatında yaşamak isteyenlere
x arabaları; hayatı tam gaz yaşayın
x parfümleri kokusunda hayat var
x ayakkabıları ; sağlam basacan yere hayatta
x çamaşır deterjanı; hayatı tertemiz yaşayın
gördüğünüz gibi çok kolay. herkes reklamcı olabilir. unutmayın size sadece " hayat " yeter. ya tamam hayat büyük bir ganimet, herkesin en ortak noktası, hayatla ilgili her şey herkesi ilgilendirir, reklamcılar bunu çok iyi bilir ama bu kadar da abartmayın yahu. azıcık yaratıcı olun.
son olarak uludagsözlük için bir sloganla yazımızı kapatıyoruz.
hamit; hamit'in bu takımda ne işi var yea, sürekli top eziyo yea diyenlerin başında ben geliyordum. ama bu maçta beklendiği ve fatih terimin ısrarla beklediği gibi çok iyiydi. sadece eski günlerinden kalma attığı o muhteşem gol değil, genelde iyiydi ve tüm sene yaptığı kazmalıkları affettirdi. boru mu 40 metreden şampiyonlar liginde gol atmalar.
drogba; fatih terim onu 90 dakika oyunda tutarak sen bu takımda "var olmak istediğin sürece var olursun" mesajı verdi. 35 yaşını 1 gün önce kutlayabilirsin hatta 36 bile olabilirsin ama bu takıma bir şey verdiğin sürece karşılığını alırsın. dünya'nın bitti dediği adam önemli bir maçta 90 dk sahada. drogba bitmemiş.
sneider; iki şutu var kaleyi sıyıran, fazla da etkili görünmedi ama öyle bir kaç pası vardı ki tam bir yıldıza yakışan. bu maçla birlikte nasıl büyük bir kulübe geldiğini anlamış, acaba ingiltereye'mi gitseydim diye düşünmekten vazgeçmiştir artık. bu da önümüzdeki günlerde daha çok sneider demektir.
burak; rakibine 2 metre geriden depara kalktığında kafasıyla topu önüne alır mı acaba derken aynısını yaptı. "kafasını topu ileri doğru koşarken kullanan forvet tipi" diye bir forvet tipi miras bırakacak sonunda o olacak. o ne extraordinary bir goldü öyle.
muslera; gitme olum bi yere. bu ortamı başka yerde bulaman.
fatih terim; sneider i alıp amrabatı sürmesi yerindeydi. ayrıca drogbayı bırakıp da burağı oyundan alması hem drogba için hem umut iyiydi. taktik olark bu akşam mükemmeldi. iyi konsantre etmiş takımı. iyi güven aşılamış. sneijder i doğru yerde oynattı. 10 üzerinden 10 kendisine!
galatasaray son zamanlarda fenerbahçe'ye geçen peskolojik! üstünlüğü geri aldı. hamiti drogbayı sneijderi terim i kazandı. daha n'olsun. güzel maçtı, sırf galatsaray kazandığı için değil, içinde barındırdığı dramatik dakikalar, heyecan ve shalke açısından yaşanan trajedi için. son zamanlarda fazla g.tleri kalkmıştı ibnelerin.