kesinlikle ortalamanın üzerinde bir edebiyat eseri. ilk roman olmanın getirdiği bazı dezavantajları barındırmakta. söylenmek istenen fikirler ilk başta hucüm ediyor satırlara. kimi zaman erken davrandığını fark edip geri çekilip öyküyü anlatmaya koyuluyor. hikaye ilerledikçe cümleler ve olay kurgusu oturmaya başlıyor. romandan keyif almaya başlıyoruz. türk edebiyatında kitlesi az olan varoluş kavramı her harekette ve söylenen her öznel cümlede pekişmeye başlıyor. hakan günday'ın tarzına alıştıkça hikayenin içinde kaybolmaya başlıyoruz. ana karakterlerle birlikte biz de kendi iç sorgulamamıza devam ediyoruz. çerezlik kitaplardan değil, hiçbir cümlenin içini boş bırakılmamış. bu durum bazen keyif verici diğer zamanlarda da boğucu bir hal alıyor. romanın en önemli özelliği zihnimizi zorlayıp çalıştırması. bazı cümleleri tek seferde okuyup geçmek gerçekten haksızlık olur. sonuç olarak varoluşun kıyısında gezinen iki karakterin yaşantıları kimi zaman ürkütücü, nefes kesici, umutsuz, ölümcül ve doğru cevabı bizlere bırakan sonları kesinlikle türk edebiyatında ileride kendine yer edinecektir.
harcanan paranın karşılığını veremeyen dizi serisi. kesinlikle bir band of brothers derinliğine sahip değil. her bölüm bir öncekine göre nasıl daha sıkıcı olabilirim mücadelesinde. zorlama diyaloglar, zorlama karakterler diziyi b sınıfına dahil ediyor. umarım yüzümü kara çıkarır hbo.
modern insanın hayatın akışında nerede olduğunu gözümüzün içine acıtırcasına ve parçalarcasına sokan muhteşem eser. birey olmanın modern zamanın en önemli karakterteristiği olmaya başladığı dönemde bunun sonuçlarını ve sebeplerini bir bir açıklyan camus sarsıcı bir sonla hayat denilen rüyadan uyananları bekleyen kötümser sonu anlatmaya çalışmıştır. okunması ve okutulması gereken modern insan betimlemesi.
hayatın can yakan akışını derinden hisseden üstat. hayatı derinlemesine inceleyen ve gerçekten de insana inanan değer veren camus insana olan inancını her eserinde yansıtmaya çalışmıştır. yaşadığı dönemde tüm olumsuz tarihsel olaylara rağmen umudunu hiçbir zaman kaybetmemiştir. hayatın absürd olduğunu kabul eden camus bizim de hayata aynı şekilde karşılık vermemezi öğütlemiştir. hayata ve olaylar karşısında takındığı genel bakış modern insanın edinmesi ve hayatında uygulaması gereken bir yöntem olarak felsefe ve düşün dünyasında yerini almıştır.
yenilmiş askerler, mahşer meydanı, karaya oturmuş gemi üzerinde evine geri döneceğini haykıran asker, incil yakan rahipler, sarhoş kişilikler, tanrıya sığınan insanlar, katrana bulunıp nereye gideceğini bilemeyenler, bir arabanın kenarında oturup eski mektubunu okuyan ve bütün bu savaşın nedenini sorgulamaya çalışan genç, harabeye dönmüş sahil kasabası, atlı karıncya binip zaman ve mekan bütünlüğünü kaybedenler, toz toprak ve yıkıntılar arasında dönmeye devam eden dönme dolap, siperlerini bekleyen ve aidiyetlerini kaybedenler.
bu film acı bir aşk hikayesinden çok daha öte bir yapım. bu filmi anlamak isteyenler bizlere öğretilmeyen ve sadece üstün körü öğretilen 2. dünya savaşını ve onun etkilerini araştırıp izlemesi gereken bir filmdir. dünyadaki anlamın savaş yüzünden kaybolması ve hayatın tamamen absürd bir dram haline gelmesi çok ince bir dille anlatılır. pek çok filme göre eksik yanları mutlaka var. ama mutlaka roman okuma gayreti ile seyredilmesi gereken realist bir sinema örneğini atlamak olmaz.
toplumda tabu olarak görülen konuları inanılmaz bir dille yansıtmayı başarabilen insanüstü kişilik. aile, cinsiyet, din, tüketim, kişilik, seks, yabancılaşma gibi konuları her seferinde yüzümüze kelimelere dökemeyeceğimiz biçimde yüzümüze vurmakta üstüne yoktur. her eserinde bizi çivileyen karakter ve konularıyla kendi alanında 1 numara olan üstadın hep yazmasını ve durmamasını temenni etmekteyiz.
son yıllarda arkası kesilmeyen haberlerdir. hangi gazeteye veya haber sitesine bakarsak bakalım karşılaştığımız hadise. havalimanında tecavüze uğrayan turist, tecavüz edilen 14 yaşındaki öğrenci, zorla fuhuşa zorlanan küçük kızlar, cinsel organını karşıdaki kız öğrencilere gösteren 60 yaşındaki adam. neler oluyor bizlere ? nerede insana değer veren kültürün, felsefen, inanç sistemin ? insanoğlunun 2000 senede meydana getirdiği ahlak anlayışı son 50 senede televizyon ve son 10 senede internet yüzünden tamamen yok olmuştur. suç bireyin hayatının bütün damarlarına yerleşmiştir. ahlaki olmayan herşey bireyin kendi iç dünyasında artık sıradan bir imge haline gelmiştir. bundan kaçış yoktur. modern insan bilinçaltı ile olan bağlantısını kaybetmiştir, bunun yüzünden iç dünyasında yaşadığı çalkantılar yavaş yavaş yüzeye çıkmaktadır. çözüm beklemek artık fuzulidir. kötülük sıradan hale gelmiştir. bireyin egosunda yaşadığı problemler içinde yaşadığı toplumdaki baskılar yüzünden artık eyleme dökülmüştür. insanda ahlaki mevzu sona ermiştir. bundan sonra insan denen yaratıktan iyi birşey beklemek yersizdir.
her takımın yazılı olmayan oyun karakteristikleri vardır. galatasaray ezelden beri hücum futbolu oynar, fenerbahçe tarihinde ilk defa geçen sene kontrollü oyun oynarken onu da rezil rüsva etti. dünyanın diğer önde gelen kulüplerine baktığımızda milan, barcelona, juventus, real madrid zaman zaman tökezlese de her zaman büyük oynamışlardır. ama beşiktaşın tarihinde sadece lucescu döneminde büyük takım gibi oynamaya yaklaşmıştır. herşeyden önce kulüplerin başına bu mentalitede insanların başa gelmesi gerekmektedir. enişte, kuzen, hısım ve akraba ile daha büyük işlerin adını koymadan olduğunuz yerde kusana kadar döner ve ilerleme sağladığınızı zannedersiniz. herşeyden önce zeki ve ileri görüşlü insanlarla çalışılmalıdır. (bkz: alex ferguson). istikrar büyük olmanın en önemli anahtarıdır. zeki harcamalar ve sağlam taraftar desteği ile herşeyi başarabilirsiniz. (bkz: fc porto) (bkz: jose mourinho) sonuç olarak yetersiz ve vadesi dolmuş kişilerle böyle hedefleri kağıt üzerinde bile göremezsiniz. beşiktaşın zaten en az beş senedir dibe vurmuş olarak beklemektedir. şu an beşiktaş için en iyi dirlme ve yeniden yapılanma zamanıdır. 20 sene önceki manu örneğini ele alırsak alex ferguson ilk geldiği zaman hep orta sıralarda oynamıştır ama geçen bu senelerin sonunda oyuncular gelip geçmiş fakat sistem tam çöktü derken yeni nesil yıldızlarla tekrar dirilmiştir. istikrar ve zeka her zaman başarıya götürür.
sadece bedeninin temel işlevlerini yerine getiren insandır. insan demek zihin ve düşünce demektir. bunları es geçen kesinlikle insan sıfatını kullanmaya hakkı olamaz, bu tür canlıya sadece soğumamış çamur denebilir. okumak zihnin farklı bir boyuta geçip yaşadığı çevreye dışarıdan bakmasını sağlar ki bu insanın düşünme gücünü ve yeteneğini ortaya koyar. kitap okumayan insan ise sadece hayatta kalır bilmeden ve hissetmeden.
ligin istanbul büyük şehir belediye takımı ile birlikte en gereksiz takımıdır. kesinlikle büyük bir taraftar kitlesi yoktur. seyirciyi maça çekmek için yapılan seferler, çekilişler ve hediyeler asla fayda etmemektedir. ankara belediyesinin botaşa olan katrilyona yaklaşan borcu varken boyundan büyük transferler yapan ve halkın parasını kendi zevki için çarçur eden yönetime sahip ankara'nın gereksiz takımı.
e. m. forster'ın ünlü koloni sonrası dönemi eleştirisini yapan yirminci yüzyılın en önemli romanlarından biridir. ana temaları arasında ırkçılık, emperyalizm, cinsiyet farklılığı ve kültürel arası farklılıklar mevcuttur. viktorya sonrası ingilteresini en iyi yansıtan eserlerin başında gelmektedir. ayrıca film versiyonu da bulunmaktadır.
trance türünün son 3 yıldır önde giden temsilcisi. a state of trance serisi her hafta 7 milyon dinleyiciye ulaşmaktadır. yaptığı müzikte kaliteden ödün vermemesi ve sağlam vokallerle çalışması en büyük artısı olarak gözümüze çarpar. setleri her hafta http://www.livesets.us/ adresinden indirilebilir.
dünya genelinde gücü elinde tutan kişilerdir . insanın en büyük düşmanı kendi iradesidir. eline beyninin alamayacağı miktarda güç geçen kişi mutlak surette bu gücün etkisine girecektir. zaman zaman kendisini kaybedip bilinçaltındaki düşüncelerini istemeden ortalık yerlerde söyleyip gerçek niyetini ve kişiliğini ortaya çıkaracaktır. bu yüzden plato devlet adlı eserinde bize şeçenekler sunmuştur. ya filozoflar devlet adamı olmalıdır ya da devlet adamları filozof olmalıdır. bir ülkenin iyi ve akıllıca yönetilmesi insanın düşünebilmesinden geçer. devlet adamı mutlaka bir ideolijiyi temsil edecektir ancak körü körüne tek tarflı bir politika izlememelidir. latinceden gelen politika kelimesi zaten çoklu anlamına gelmektedrir. devlet adamı bir tarafı önemserken diğer tarafı da unutmamalıdır. Her zaman akıllı ve nerede nasıl davranacağını ve konuşacağını bilen kimse olması gerekir. Asla gücün kendisini ele geçirmesine izin vermemelidir.
her ramazan ülkemde vuku bulan hadise. kimse anlamak istemiyor. islam denince aklımıza gelen zorlamanın olmayışı ve hoşgörüdür. ilk başta hoşgörü ilkesi atlanmaktadır. yaratılan ve yaradan arasıdaki ilişki zarar görmektedir. dünyada en önemli unsur olan insan doğası ve ruhu zedelenmektedir. insanlar dinlerdeki faydaları ve zararları kendileri arayıp bulmalıdır. bu her din için geçerlidir. insan tanrıyı 20 yılda veya 20 saniyede bile bulabilir. tarihe göz attığımızda baskıyla ve zorlamayla gelen fikirler ve yaptırımlar eninde sonunda yıkılmış veya güçlerinin çoğunu kaybetmiştir. gerçek dindarlar asla böyle bir yaptırımda bulunmaz, bilirler ki islamda her insanın fıtratı vardır ve bunu tanrıdan başka kimse değiştiremez. kişinin kaderi ve zaman içersinde yaşayacağı hadiseler zaten bellidir. her iktidar partisi kendi ideolojisini beraberinde getirir ve doğal olarak elindeki gücü elinde tutar. bu güçten faydalanmak isteyenler kılık kıyafet, yaşam tarzı, sakal bıyık gibi ideolojilerin şekillerini yaşamlarına ve kendilerine uygulamak suretiyle kendilerini güce adarlar. bu her parti için geçerlidir. bu yüzden bu sene bu baskılara ve ilgili haberlere alışalım.
not: güzel ülkemde sadece kırkta bir kuralı uygulansa aç insan kalmaz. lüks otellerde iftarlara kişi başı 100 ytl vereceklerine gerçek dindar olup kutsal kitaplarda yazdığı gibi aç ve yetimleri doyursalar bu güzel ay daha da güzelleşecektir.
"I'm not calling for a second chance
I'm screaming at the top of my voice
Give me reason, but don’t give me choice
Cause I'll just make the same mistake again"
Dörtlüğü ile şarkısının adını da özetlemiş, süper ötesi bir şarkı. Demek istediği ise aynı hata diyerek;
"ikinci bir şans istemiyorum
Sesimin en yüksek haliyle bağırıyorum
Bana sebep ver, fakat şans verme
çünkü yine aynı hatayı yapacağım!"
James Blunt'ın 1973'ün üzerine klibini çekmesini dilediğim şarkısı. "eğer müziği duyamazsam, ve seyirciler gittiyse, ben de buraya tek başıma dans ederim" diyerek Billy şarkısının devamını yazdığı, modern zamanın eskitilmiş şarkılarındandır. Her ne kadar romantik bir iki şarkısı ile arabesk söylediğini dile getirseler bile, bu ve bunun gibi şarkıları ile hayata dair çok tatlı şarkılar yapabildiğini göstermiştir.