kasada önümdeki hanım, elinde hijenik ped ama ismini ilk defa görüyordum, sanırım en uygun fiyatlı olandı. markasız.
2 tl uzattı, kasiyer bozukları aldı, bakıp; " bunların geçmiyor, eski para bunlar " dedi.
kadın "nasıl olur, yok hala geçiyor" dedi, ancak kasiyer almamakta ısrar edince, kadın duraladı, peki kalsın o zaman
dedi. uzaklaştı gitti. cebinde başka para yoktu belli ki.
kasiyer kız " cık cık " efekleriyle kadının arkasından homurdandı.
insanın cebinde 2 tl bile olmaması beni seneler öncesine götürdü;
üniversitede okurken sınav kağıdımı teslim ederken, hoca; " bana kantinden bir nane limon çayı alır mısın " dedi.
aptal aptal galiba 10 sn kadar adamın yüzüne baktım, neden mi çünkü cebimde yalnızca eve dönüş için dolmuş parası vardı ve o çaya bu parayı verirsem, allahın soğuğunda yürümesi en iyi ihtimalle 1 saat sürecek ev yolu beni bekliyordu.
gençlikten mi toyluktan mı bilmem "alamam" diyemedim, hiçbirşey diyemedim ve ben kantine indim , çayı aldım, yukarı hocaya bıraktım, ve o tabiki bana parasını vermedi ve ben parasız kalakaldım.
bir şubat günü ankara soğuğunda sıhhıyeden emek 8'e yürüdüm.
şu an işim var, senelerdir kendi paramı kazanıyorum, rahatım iyi allaha şükür, ama hayatta bir gün bir an dahi olsa gerçekten "yok"un ne demek olduğunu yaşayınca ve bunu "unutmayınca" bazı şeylerin kıymeti daha iyi biliniyor.
şu kocaman peluş çizgi dizi kahramanlarının kostumünü giymiş, ve tek amacı "para kazanmak" olan çünkü bence bu iş pek de sevilerek yapılamaz, çocukları eğlendirmeye çalışan kişiye, bir çocuğun * kuvvetle vurması.
şimdi pek çok kişi ne var bunda çocuk işte diyebilir ancak çok inca bir ayrıntı var ki;
o yaşta tahminen 8-9 yaşlarındaydı bir çocuğun bu kadar öfkeli olması gerçekten iç burkucu.
asıl en acıklısı çocuğunun bu davranışını gören anne baba ikilisinin ahahahahaa diye böğürerek çıkardıkları efektleriyle, kostümlü kişinin 100 kişi içerisinde çocukları tarafından aşağılanmasına ve küçük düşürülmeye çalışılmasına gülmeleri.
nick altına yazılan entryler mesela.neden eksilenir hiç anlamam.
eksi veren kişi, yazana mı yazılana mı kızar da eksiler onu da anlamam.
yoksa engin türkçe bilgisine * dayanarak yanlış ifadeleri mi yakalıyor artık bilinmez.
hayatımda görüp görebileceğim en salak alışveriş sitesi. 3 günde ödeme onayladı, 2 gün boyunca firmadan ürün bekliyor dedi, 6. gün evet 6. gün sanıyorum bu bir rekor yavaşlık internet alışveriş sitesi için, 6. gün bir zahmet mail atmışlar kargoya verildi diye. yani 7. ya da 8. günde elimde olacak ürün.
müşteri hizmetleri berbat çalışıyor. bize ulaşın kısmından bir boka ulaştığınız yok.
kendi kendinize mail yazmak isterseniz bu siteye üye olun ve birşeyler yazın nasılsa sallamıyorlar.
çalıştığım şirkette websense ile engellenmeyen nadir sitelerden biri bu sözlük.
işin tuhafı diğer bütün sözlükler engelli. şimdi benim anlamadığım ya bizim bilgi işlem elemanı burayı bilmiyor gözden kaçırıyor ya da uludağ sözlüğün websense den süzülüp kurtulma teknolojisi mi var? eheheh ikincisi çok fantastik olurdu.
enteresan bir aktivite. zira seneler evvel lise 1 ya da lise 2ydi yanılmıyorsam sınıfcak ilk ziyaretini boğaziçi üniversitesine yapmış biri olarak, inanılmaz derecede orayı kazanmayı istemiştim. neden mi? kampüsün ortasında frizbi oynuyorlardı.
bunu görüp o okulda okumak istemiştim, edineceğim akademik başarılar falan önemli değildi, orayı kazanacak ve çılgın bir arkadaş grubum olacak ve en önemlisi hep birlikte frizbi oynayacaktık. eheheheh. ulan aklıma geldikçe kendime kıçımla gülüyorum. hikayenin sonu ne mi oldu? allahtan belamı buldum ve (bkz: dtcf)ye gidince polis copuyla frizbi oynayan insanları gördüm.
bu da böyle bir anımdır.
(bkz: #2217878) o zaman pek bir kötümsermişim şimdi bakıyorum da altı ay olmuş, ama iyiki bırakmışım.
o kadar gururla söylerdim ki, ölsem de bırakmam diye; işte büyük konuşmamak lazımmış;
bir gün gerçekten ölüyordum ve bırakmak zorunda kaldım.
ve anladım ki bu mereti içmek için bile sağlıklı olmak gerekiyor.
bulutların üzerinde oturmuş mevlana. hani mevlana hep sarıklı kocaman kavuklu otururken tasvir edilir ya, sanıyorum o yaşta bana en heybetli gözüken imge oydu.
çocuk aklı işte allah da böyle herhalde diye düşünürdüm.
gerçekten tuhaf bir duygu. aslında bir insan defosu bence.
insanın içine oturuyor, kalbe saplanan ağrıyla birlikte; gerçekten seviyorsanız..
ben sevdiğimi kıskanmam diyenlerle bravo.
sırf sevgileye de hissedilmiyor ki bu fena duygu, ailen için arkadaşın için bile hissediyorsun..
sadece senin olsun istiyorsun; sadece sana ait olsunlar..
ama bu durumda da bu duygunun adı değişir olur sana bencillik.
ikisi de defo, ikisi de fena, çok fena..
kıskandığın kişiden ne kadar iyi özelliklerin olursa olsun..
engellenmiyor be kardeşim işte.
püsükün arkadaşı. yeni yılı kutlu olsun. *
yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl kutlu olsun *
yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl mutluluk versin *
neyse işte bu da böyle bir anımdır.
dinlendikçe sevilen bir albüm.
ilk dinlendiğinde tekrardan dolayı "dedikodu" adlı şarkı dikkat çekiyor.
başka bir yorumcu bu albümdeki şarkıları seslendirse örneğin dedikodu'yu fantazi müzik olmuş deyip bir çok insan tarafından dinlenmeyeceği kesin şarkılar aslında.
ama tarkan faktörü işin içine girince durum değişiyor.