sizin de ayarınıza tükürürüm. akpymiş abdymiş chpymiş pkkaymış. ulan hayvanlar öldürülen küçücük melek çocuklar üzerinden bile siyaset peşindesiniz. salak salak laflar, maliye bakanı açıklasınlar, rezidansmış bilmem ney. oğlum hanginizin babası rezidansta? hanginizin ki zengin lan? hanginizin babası borçsuz? bu yüzden sizi mi öldürsün gerzekler? bu mu bahane yani? bu mu olay? babalık yapamayan bir andavalın yaptığını siyasete mi alet edeceksiniz illa? her boku siyasete bağlamak zorunda mısınız? insanlık yok mu oğlum sizde? bir gram vicdanınızda mı yok? herşey mi para? para olmayınca tüm ailemizle beraber intihar mı edelim? para olsa çözülecek mi herşey? veya siz ilerde işsiz kalınca siz de mi küçücük çocukları siyaseti alet edip öldürmeyi hak göreceksiniz? ulan bu nasıl bakış açısın? bu neyin kafası? sizin amacınız ne? evlenmeyin oğlum siz, çoluk çocuk yapmayın. hiçbir şeyin sorumluluğu altına girmeyin. inşallah hepiniz karun kadar zengin olursunuz da çocuklarınızı öldürmezsiniz ne diyeyim sizin gibi andavallar ordusuna başka.
ben de bir babayım. sikerim öyle babalığı afedersiniz. baba dediğin bulaşık da yıkar simit de satar ayakkabı da boyar gerekirse. herşeyi yapar çocukları için. sinirlerim oynuyor, sinirden başım dönüyor bu adamın bu bencilliğini düşündükçe. o çocuklara nasıl yaptın lan bunu nasıl şerefsiz götveren? afedersiniz ama çok sinirimi bozuyor bu durum. yapacak birşeyi kalmamışmış, fakirmişmiş. ulan benim babam sabancı mıydı? adam ne zor koşullarda bizi okuttu? 3 kardeşiz üçümüz de mühendis. fabrikası mı vardı benim babamın? sofrada aylarca tarlamızdan çıkan yeil fasüleyeyi yediğimiz zamanlar oldu lan bizim. pilav bile bize lükstü. bu mu yani? 9 ay işsiz kalınca çocuklarımızı mı öldürelim? şerefsiz depresip hayvan. parası olmayan milyonlarca insan var hangisi evladına kıyabilir cani bok çuvalı. parası olsa bu sefer de başka bir bahane bulurdu it herif. bak beni benden aldı piç ya. oturduğum yerden elimi ayağımı titretti. ulan ne kadar da güzel çocuklar, allah belanı versin senin ya ne diyeyim daha.
trap ile hüzünlenmeye çalışan, psikolojisini bozmaya çalışan arkadaşlar, dertleriniz şu andan itibaren bitmiştir. aşağıda linkini vermiş olduğum parçaları sıradan dinleyip afedersiniz ama psikolojinizin amına koymak artık çok daha kolay.
dikkat:aşırı dozda kullanımı intihar eğlimini arttırabilir.
belki de sizin bırakıp gitmenizi istemiyor, sizinle bir evde yaşayıp çocuklarınıza annelik yapmak istiyordur?
her an sıkılıp bırakıp gideceğiniz bir sevgililikten korkuyordur? sizinle aile olmak hayalidir?
Bir göz temasıyla başlar herşey. Tüm iç organlar tereyağ gibi erimeye başlar. Bugüne kadar damlatma bile yapmayan dopamin, seratonin öyle bir açılır ki içeriyi seller götürür. Dağa, bayıra, yola aşağı, evin içinde, parkta neresi olursa olsun koşmak istersin. Koşarken de ağaçların etrafında dönerek, çukurlardan zıpayarak, su birikintilerine basarak felan koşarsın, normal bir koşu değil bu, ben çoooookk mutluyum koşusu. Enerji patlaması olur, salak salak hareketler yaparsın. Bir füze gibi hedefe kitlenirsin, gözlerin başka birşey görmez. Orda burda bağırasın gelir "seviyoruuumm laaan" diye. Mal mal gülersin, gülümsersin, istesen de somurtamazsın, yüz kasların gülümsemekten tutulur. Herşey, herkes güzel gelmeye başlar gözüne, ama herşey abartısız. bir anda gelecek umutları oluşur. Çocuklarınızın nasıl birşey olacağını düşünürsün. elleri, naif elleri gelir gözüne, tutacağın anı hayal edersin....
Derken sevgilisi gelir, elinden tutar ve giderler arkalarında bıraktıkları enkazdan haberleri olmadan...
çıkma teklifi var mı halen? flört denilen utanmadan, sıkılmadan 3-5 kişiyle aynı anda yapılan görüşme sevişme ve bir nevi gavatlık devri bitti mi? evli barklı adam olduğumdan takip edemiyorum, bilgilendirirseniz sevinirim.
bence şunu unutmamanız gereklidir. çok seven, aşkından ölen, evlenene kadar ferhat gibi dağları delen bazı erkeklerin evlendikten sonra karısını dövmesi hatta öldürmesi bile çok sık görülmüştür. sevmesinden siyade sayması da çok önemlidir. ya toprağımsın ya benim mantığı ne kadar sevdiğini belli etse de ilerde üzerinizde psikolojik baskı kuracağı aşikardır.
sevmek kolay da evlilik zordur.
tanrının "an" ile işi yoktur. zaman denilen şey atomların ve atomaltı parçacıkların hareketini simgeleyen, hıza ve kütleçekime göre eğilip bükülen, çok rahatlıla değişime uğrayan bir yapıdır. madde ötesi bir varlığın zaman ile ilişkilendirilmesi çok basit bir düşünce örneğidir.
(bkz: tanrı nın varlığına ve dine dair sorular)
çünkü gerçek hayatta bu cesareti bu denli yüreklilikle gösteremiyorlar çevre baskısından ötürü. dışarda gün içerisinde görüp de sessiz kaldıkları çığlıklar sözlüklerde yankılanıyor. bu ekşi için de inci için de geçerli.
kendi şahsi bilgilerini içeren facebook, instagram gibi hesaplardan da bunu yapamıyorlar. belli bir haklılık düşüncesi ve dolmuşlukla sözlüğe girip kavga çıkartmak istiyorlar. örneğin şu başlık altında yazanlar;
(bkz: camiler ne işe yarar)
bu insanlar okul olsun, işyeri olsun, aile ortamı olsun nerede olurlarsa olsunlar, hatta bu fikri paylaşan arkadaşlarıyla bir barda bile sesli şekilde bile bunları dile getiremezler. gerçek hayat burdan farklıdır. orda siz ezan sesine gürültü derseniz ateisti bile çıkıp size "bu inanç özgürlüğüdür, sen nasıl konuşuyorsun" diyecektir. zaten kaçış noktaları olmadıkları için sözlüklere üyeler ve buralarda yazıyorlar. tüm yazarlar biraz öyleyiz aslında. burda yazdıklrımız, konuştuklarımızın çoğunu en yakınımız bile bilmez.
velhasılkelam sözlükler kaçış yeridir, onlar da gerçek dünyada aleni güçsüz oldukları bu konuda sözlüklerde bir nebze olsun rahatlamaya çalışıyorlar. işte bazen tüm inananları ışid kefesine koyabiliyorlar. orası kötü tabii. çok fazla doldukları için gün içerisinde, sözlük içerisinde en ufak bir şeye bile aşırı tepki verebiliyorlar. bu kişileri saysanız 20 yazar etmez ama o kadar aktif oluyor ve o kadar kanalize oluyorlar ki konuya, birbirlerini tanımasalar bile bir örgüt kadar organize olabiliyorlar.
sıkıntı yapmamak lazım, normalde hepsinin iyi insanlar olduğuna eminim.
Şu an içince bulunduğum eylem. bir anda iş, hayat, siyasi görüş açılarına bile olumsuz gözle bakmaya başladım, gelecek gözümde karardı. Herşey gözüme battı, ne benden ne insanlardan ne de dünyadan birşey olmaz diye bir kanıya düştüm. çok hızlı geldim bu noktaya. Son birkaç saat içinde. Biraz düşündüm neden olabilir diye. Anlamam çok uzun sürmedi, sorunum ailemden uzak kalmamdı.
insanlar mutsuzluğunun temel sebebini görmeden, anlayamadan bunları başka şeylerden ötürü olduğunu sanarak tüm hayatını ziyan edebiliyor. Beni şu an iyileştirecek olan tek şey oğlumun kokusu. ilacımı er geç alacağımı bildiğim için de biraz olsun rahatladım ama halen gerginliği tam olarak atamadım üstümden.
Sonra düşündüm, ya asıl eksikliği annesi, babası, eşi, evladı olduğunu farketmeden tüm dünyaya nefret saçanlar ne olacak? Kim dolduracak onların yerini?
Hangi ilaç bir annenin, bir babanın bir aile bireyinin yerini tutabilir ki?
sırf moda uğruna, yüzlerine maske takıp instagrama fotoğraf atmak içersinde bir çok kişinin bulunduğu gruplardır.
sosyal medya gücünü göstermeye başladı.
şahsıma göre "yalan söyleme sanatı"dır. siyasetçilerin tamamı güç, çıkar ve para için insanların etrafında toplanmasını sağlayan ideolojiler ortaya atmış, bu şekilde istediklerini elde etme çabasına girmişlerdir.
biz ise bunların oyunlarına gelmiş, büyük kızgınlıklarla birbirimize girmiş, milletimizi, vatanımızı, inancımızı, örf ve adetimizi unutmuş, kardeşi kardeşe düşman etmiş, batılılaşma adı altında kısmen tanınmaz bir karaktere bürünmüş bir milletiz.
siyasal islam olarak değil, vatan birliği olarak düşünülmesi gereken başlıktır. siyasetle gram alakası olmadığı gibi, inancını kaybetmiş hatta saldırı niteliğinde görüş bildirenler içindir.
siyaset: yalan söyleme sanatıdır.
vatan: bölünmez bir bütündür.
müslüman görünümü altındaki münafıklar.
nam-ı diğer şov müslümanları.
zaten gerçek bir müslüman ne çekiyorsa bunlar yüzünden çekiyor. bunları örnek alan ahali, tüm müslümanlara aynı yaftayı yapıştırıyor.
"ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar?
medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?"
boğdu ata'm. torunların kendi istiklal marşındaki dizelerini unutup mehmet akif'in ve seninle beraber 2 saat boyunca ayakta alkışlayan tüm gazilerimizi ve şehitlerimizi boğdular.
"ata'm izindeyiz" söylemini çarpıtarak itlerin izine gittiler.
medeniyeti, modernlik adı altında, ilimden ve bilimden bir zerre olsun almadan sadece batıdan moda ve ahlak düzenini alarak, onu da medeniyet olarak lanse ederek bizi bizden ettiler ata'm.
yabancıları övmeyi, hatta onların yönetimi altına girmeyi istediler bir telefon için ata'm.
laikliği bile kankasıyla sevişmek olarak algılayan bir nesil geldi ata'm.
sürekli eşitlikten bahsettiler, kendileri gibi olmayanlara hiç eşit davranmadılar, hümanizmden bahsettiler, kendileri gibi olmayanlara insan gözüyle bile bakmadılar, özgürlükten bahsettiler, özgürlük dedikleri şeyin sadece kendi fikirleri içerisindeki özgürlük olduğundan bahsetmediler.
ben özür dilerim ata'm. senden de özür dilerim şehitlerimizden de gazilerimizden de. böyle düşünen torunlarınız için öldüğünüzü düşünmek beni yeterince üzüyor. artık chp yok bu ülkede. ben de yokum artık arkasında.
düştüğümüz duruma bak. ibadethanelerin eylem merkezi, gürültü kaynağı, adres tayini olarak gören kurtuluş savaşını yaşamış bir neslin torunları.
yazıklar olsun.