17 ocak'a kadar devam edecek olan kitap resitalidir. Ato congresium'da duzenlenmekte olup her kitapseverin başını döndürecek bir ortama sahiptir. Stantlardaki çalışanlar fevkalade ilgili, güleryüzlü ve kitap seçimi hususunda yardımcı. Bendeniz iletişim'den ve iran stantından toplamda beş kitapla döndüm eve. indirimler %20 oranında seyrettiği için hevesinizi biraz kırabilir ama genel olarak doyurucu bir fuar.
cümbür cemaat popüler kültür eleştirisi olarak göklere çıkarılması ve anti-kapitalizmin vazgeçilmez anıtları arasına konduruluverilmesi, belki de tarihteki en büyük ironiler arasında ilk beşe rahatlıkla giren film. en azından benim açımdan yarattığı algı bundan daha fazla değil. düşünsenize; kapitalizm hakkında ateşli nutuklar atan ve mamasına reklamlar katık edilmiş bir neslin yüzüne gerçekleri vuran bir karakter, fazla çalışan ve ileri derecede uykusuzluktan muzdarip, kravatıyla ve pahalı eşyalarıyla zincire vurulmuş beyaz yakalı bir proleterin zihninin halısının altına süpürdüğü fantezilerinin dışavurumundan başka bir şey değil. özellikle genç seyircilerin damarlarına enjekte ettiği mesaj "kahrolsun kapitalizm" gibi görünse de, normalde insanların kulaklarına fısıldadığı şey "bakın, siz bu makinayı ancak hayallerinizde, sanrılarınızda yenebilirsiniz. bu kadar aciz ve bu kadar efendinize tutkunsunuz".
internet denen bu sanal çöplükte hiper enflasyonist bir hızla yaygınlaşan blog denen bu nane, gün gelecek ismini duyurmuş pek çok yazarın yetiştikleri mektep olacak anılacak. Ancak her kuşun eti yenmez misali, her blog da okunmaya değer olmadığından mütevellit google'da ince eleyip sık dokumak gerekiyor. Şahsi önerim: http://ebediolur.blogspot.com.tr/
Bu blog ve sahibi için yazacak bir kelime bulmakta zorlanıyorum. Kendi lügatım yetmiyor, başka lügatlara el atıyorum ama onlar bile kifayetsiz kalıyor. Kelimeleri ilmek ilmek ören, olgular ve olaylar arasında pek az kişinin dikkatini çekebilmiş paralellikleri kaçırmayan, kurduğu cümlelerle türkçenin hudutlarını zorlayan söz işçisi, kelam üstadı. Eski ekşi sözlük yazarlarından, sözlük aleminin yüz aklarından. kendi açımdan idolüm, önderim, rehberim, duçe'm, führer'im...
Chp'nin 'halkla yakınlaşmak' maksadıyla parti içindeki ulusalcıları tasfiye etmesi, sağcı adaylarla işbirliğine gitmesi, politikalarını katıksız bir popülizme bulaması neticesinde ulusalcıların chp'den kopacağı düşüncesi o kadar yaygınlaştı ki herkes osman pamukoğlu'nun müthiş bir sıçrama yapacağı düşüncesi taşır oldu. ama şunu hatırlamak gerekiyor. işçi partisi de ulusalcı cenahtan kopacak oylara konma hesapları yapıyordu ve elde ettigi oyları gördük. Üstelik ulusalcı damara talip olan bir anapar da var ki bu ortamda pamukoğlu'nun şansı yok denecek kadardır.
Mevcut denklem şu; oyları bölmeyelim'ci chp, chp tababından ayrılacak ulusalcı/kemalist isimlere göz kırpan vp ve anapar, osman pamukoğlu. Buradaki baskın öge chp. imkanlarını şöyle bir zorlamasi bile o eski sarkıyi dillere düşurür."bölmeyin oylarıı, akp'nin onünü açmayınn"
Ama şu da var. Ulusalcı seçmenin chp'yle büsbütün ipleri koparıp kendi yoluna gitmesi. pamukoğlu'nun başarısi bu olasılığin gerçekleşmesinde saklı. Şayet bu durumda bir çıkiş yolu elde edilebilir. ama bu koşulda da ulusalcılar müthiş kafa karışıklıgı yaşayacaktır. Vp dedik anapar dedik. Bunlardan ikincisi emine ülker tarhan ismi nedeniyle yaşama şansı daha yüksek olan kişi.
çaylak onay listesi hakkında iki önemli şey yaşanmaktadır şu sıralarda.
birincisi pek çok kişiden duyduğum üzere sıranın ilerleyişi gerçek bir piyasa halini almış durumda. hisselerin hızlıca inip çıkması, değer kazanıp değer kaybetmesine benzer gibi artık çaylaklık sırası da korkunç hareketli. öncesinde buraya iki kez kaydolmuş ama çeşitli nedenlerden çaylaklık hesabımı silmiştim. o zamanlar 16 binlerden 20 binlere çakıldığımı hatırlarım da gülümserim. zira şimdiki hali iyiden iyiye huzursuz ediyor. azıcık yükseliyorsun sonra balyoz kafana iniyor ve yeniden entelektüel dehlizlere iniveriyorsun. entelektüel dediğime bakmayın, zira daha evvel de söylediğim ve şu zamanlarda da gördüğüm üzere ekşi'nin bırakın entelektüelliği, entelliği bile kalmadı. her şeyden yarım yarım bilen adamlar dahi ortalıktan çekildiler, yerlerini trollere bıraktılar. yeni çaylakların yazdıklarını görürseniz bana hak vereceksiniz zaten. yok kimin bilmem neresi, yok şunun şöyle verdiği demeç başlıklarında kümelenmiş imla kurallarını çöpe sallamış halde klavye takırdatan, yazılarında en ufak bir derinlik olmayan insanlar basmış durumda ekşi'yi. ben kendimi bu kesimden soyutlayamıyorum ama ister istemez. okuduğun belli, nelere talebin olduğu belli. doğal olarak ben de yazılarda ayarı yükseltme kaygısı gütmüyorum. başvuran kişi sayısından olsa gerek rekabet iyice kızıştı ve bu da çaylak onay sırasını tahammül edilemez bir hale soktu.
ikincisi çaylak onay listesi bozulmuş. bu sorun 4-5 günden beri var ve hızlı değişimlerden daha sinir bozucu olanı da bu işte. liste akışkanken en azından heyecanlanıyor, entry'lere bir bakıp çekip çeviriyordun neresi eğri diye. şimdi sadece durgunluk var. uzayın en uzak köşelerinden birisinde, herhangi bir gökcisminin olmadığı, tam bir sessizlik içinde uzayda süzüldüğünüzü düşünün. ekşi'deki çaylaklar tam olarak bunu yaşıyorlar. üstelik ana başlıklarda da buna değinen yok. ssg'nin ve ekşi sözlük teknik ekibinin buna acilen el atması gerekmekte çünkü memnuniyetsizlik tırmanıyor ve hiç kimse buna anlam veremiyor.
Facia gibi geçen bir matematik yazılısı... umutlar tükenmiş, kağıtlar pür-i pak geri gidiyor hocaya... ağlayanlar, son soru için saniyelerle savaşanlar...
bir hafta sonra o elim haber geldi;
"Uzmarsala, matematik yazılın 7."
Evet, 100 uzerinden 7 aldım lisede.
Şimdi hakaret etmeden once empati yapın ve hunharca gulmeyin...
bir müddet oynadım bu tiyatroda. yeri geldi çocuk, yeri geldi genç oldum. sayısız role büründüm.
şimdi gerçekliğime kavuşacağım dostlarım.
perde indi, ışıklar söndü ve şehir uyumaya başladı. sıra bende.
hoşçakalın.
Guneş ardımda batarken, giysileri parçalanmış ama muzaffer bir duruşla göklere "kazandım" diye haykırıp diz çökerek son nefesimi vermek isterdim. Kulaklarımda sevdiğim zafer marşlarıyla...
beni sözlük alemine sokan, adını görünce yeniden yazma isteği uyandıran yazar dostumuz.
gerçek adını bilen bilir. bunlardan birisi de benim. ama onu hep tanıştığımızdaki gibi çağırırım: imam.
fevkalade güzel sohbetli, tahammül çıtası yüksek birisidir. astronomi yazıyorum diyordu. helal olsun bir carl sagan olmayı başarmış (!)
trollcü olmasa, azıcık daha tutarlı olsa çok daha iyi birisi olarak sivrilir. ama gelin görün ki benimle buluşmaktan bile kaçıyor. olsun, canı sağolsun.
kendisini gerçekten seviyorum.
yollarımız elbet kesişecek imam. elbet seni bulacağım...
sohbeti keyifli bir yazardır.
sözlükte böyle insanlar bulunca, cipsinden taso çıkmış çocuklar gibi seviniyorum. o tarifsiz mutluluk içinde bazen yazmayı bile beceremiyorum. işte yastık savaşçısı da böyle birisi.
uludağ sözlük ortamının bozukluğunu söyleyenlere katılmayan yok. ama yastık savaşçısı gibi kişileri daima ayrı görmeliyiz. gençlik üzerine arka arkaya girdiğimiz entrylerden sonra mesajlaşma işi geldi hemen. karga tulumba ilerlemesini umduğum muhabbet, mutluluğum nedeniyle şahsımı uçuklaşabilen yazılara sürüklemiştir. kendisi inanılmaz açık fikirli birisi. dünyaya pozitif bakmakta. temenim yollarımızın kesişmesi, felsefede dibe vurmaktır.
Bayram ziyareti kapsamında bu akşam saatlerinde vardığım müthiş kent. Tarihi mekanlarının hastasıyım. Keşke o toki konutları konusunda daha hassas olunsa dedirtmektedir. Ankara bozkırından sonra adını hakedercesine yeşil oluşuysa tek kelimeyle cennetten koptuğunu düşündürtmektedir.
Severek takip ettiğim, kitap okumasına hayran kaldığım, bir gün yollarımızın kesişmesini umdugum blogger. Japonya'da japon eşiyle mutlu bir yaşam sürmektedir. -her ne kadar o derece yalnız bir ülkede bunaldıgını ifade etse de-. Kendisine ve eşine sağlıklı, mutlu bir hayat diliyorum.
Edit: şu günlerde eşi yoshi'yle beraber cocuk beklemekteler. Umarım bebeklerine sağlıklı biçimde kavuşurlar ve hayatları güzelleşerek devam eder.
Youtube'da ekstrem koşullarda, ekstrem konularda belgeseller çeken medya topluluğu. Özellikle japonya bölümleri acayip. Önceleri japonya sempatisinde nirvanaya ulaşmış birisi olarak gördüklerim beni buradan soğuttu. Özellikle 'love industry' bölümü japonya konusunda kopuşuma sebep olan ilk yapımlarıdır.
Hava grubu burçlarının en sanatsal, en kurnaz ve en politiğidir. Bu bir uydurmasyon degil. Zira terazi burcu erkekler, burçlarının bir gereği olsa gerek bu tür soyut meselelerle daha ilgililer. Tarihe yön vermiş veya bilinmeyen cok sayıda siyasetçi çıkarmışızdır. Bunda iletişim yeteneklerimiz buyük rol oynamıştır.Gerçekten hava burçlarında bu iletişim becerisi çok iyi oluyor. Konuşmaları, fikir beyanatları çok etkili.
Terazi burcuna mensup siyasetçilerse thatcher, roma'nın kurucusu augustus, 1.selim, turgut özal, ismet inönü, enver hoca, ahmet zogu diye başlar gandhi' ye dek uzanır.
Ekşi sözlükteki en kaliteli enrtyleri giren, en donanımlı yazardır.
Bilgi açısından kolay rekabet edebilecek birisi olmadıgı bariz. ilk başlarda siyasal bilgiler okuduğunu düşünmüştüm ama adamın ilgi alanı fazlasıyla geniş ve üstelik mühendis olduğuna dair bilgiler çıktı. Her halükarda kapasitesi, yazma üslubuyla göz doldurmaktadır.
Kendisi amerikan vatandaşı. Keşke türkiye'de olsaydı da yakından tanıma şansımız olsaydı diyorum sık sık. Felsefe, siyaset, bilim konularında görüşlerini bizzat ağızından dinlemek müthiş olurdu. Vereceği öğütleri, yazılarını yazarken ne yaptıgını hakikaten merak ediyorum. ikincisi benim ve eminim ki daha pek çok kişi için muamma. Taslak mı hazırlıyor, kendini dünyadan tecrit mi ediyor merakımı cezbetmekte.
Sözlük fikrini tam anlamıyla uygulayan birisi. Doyurucu bilgiler veriyor, gerektiginde üzerine sağlam eklemeler yapıyor, tartışıyor ve okurun kafasında kıvılcımlar çaktırıyor. Giderek sanal bir mamak çöplüğüne dönüştüğünden yakındığımız internetteki kaliteli adamlardan biri.
- Amaçlarınızı gerçekleştirecek gücü kendinde bulmak
- Sokakta "biri bana bakıyor mu" düşüncesini akıldan çıkarmak türünden şeylerdir. Özgüven olmayınca bunları hayata geçirmek imkansızın fersah fersah ötesinde kalır. Bu da aslında istediğiniz hayatı yaşayamama sonucu verir.
Burada istenilen hayat derken hedonistçe, vurdumduymaz, bencilce bir yaşam sürmekten ziyade hedeflenen amaçlara ulaşılmış, baskılanmamış hayatları kastediyorum. Üzerinizde sayısız çevreden gelen ağır yükler vardır. En ufak işiniz için birisinden icazet almanız icab eder. Sebebi de sizi her fırsatta aşağılayan, size mahlukat gözüyle bakan ve acı biçimde insan diye tanımladığımız hilkat garibeleridir.
Günün insan yaratıcılıgını ve duygusallığını besleyen zamandır.
Kişi kendi başınadır. Hâl böyle olunca birden gündüz vakti çevresinde kendisini kısıtlayan patronu, aile üyeleri vb. gereksiz bir ton insandan kurtulup kendi olmaya başlıyor. Güneş gökteyken ruhuna indirilen darbeleri, ruhundan vahşice koparılan parçaları telafi etmek için harekete geçiyor. Ya pencereyi açıp sessiz sokaklara kulak kabartıyor ya sakin bir müzik açıyor ya da içindeki edebiyatçıyı konuşturuyor. Belki de zamanını ibadete ayırıyor ama mutlaka onu o yapan işe yöneliyor.
Gündüzler her açıdan bunaltıcı sayılabilir. Kavgalar, gürültüler -hele ilk saatlerdeki kadın programları- ve kaosla dolu bir evredir o vakit. Ama gece saf, benzersiz bir mutluluktur.
insanlarını ve kent yapısını çok sevdiğim iç anadolu kentidir. ne var ki güneyi, afyon civarları beyaz ve çorak bir toprağa sahip olması bakımından araba yolculuklarında yolculara pek bir şey sunamamaktadır. aynı zamanda memleketimdir.
gelecekte yapmak istediğim, çok övülen ve icra edenlere gıpta ettiğim bir spor dalıdır.
eskiden okul zamanlarında çok fazla yürüyen ve tepe inip çıkan birisi olduğumdan mıdır, yoksa ailevi kökenlerden midir nedir hep dağlara tırmanmayı arzu etmişimdir. bolkar dağlarının, toros dağlarının fotoğraflarını görmüş, uzun seyahat zamanlarında aydın ve afyon dağlarını saatlerce gidip gelmiş birisi olarak kişiyi oldukça cezbettiklerini düşünüyorum. o yüksekliğe tırmanmanın verdiği doğayı bir noktada da olsa yenme hissiyatı, o manzara, o doğa yapısı ve zirvedeki yalnızlık durumu bile insanın başını döndürmeye, gerekli aletleri alıp en yakın dağa tırmanma isteği yaratıyor.
türkiye' de bir çok gencin anarşist kesilmesine neden olan filmdir. başroldeki adamımızın taktığı, barut komplosu'nun planlayıcısı guy fawkes'ın maskesi bayağı popüler olmuştu. bir arkadaşım bunun aynısını kilden yapmış, bana 'ben hep devrimci filmler izliyorum yea' diye ahkam kesmeye başlamıştı. oysa ne guy fawkes'ı, ne anarşizmi bilmekteydi. özetle ülkedeki bilinçsiz siyaset ortamının derinleşmesine, bulanıklaşmasına vesile olmuştur bir noktada. onun haricinde gayet iyi bir yapımdır.
19.yüzyıl'da yaşamış, kapitalizmin işleyiş mekanizmasını çözen ve işçilere kendi eserleri olan bir dünya hedefi veren, bilimsel sosyalizmin kurucularının en önde geleni olan alman filozof, ekonomist, devrimci ve yazar.
insanlar, hayvanlar, dünyalar, galaksiler, galaksi kümelerini, atomları, elektronları ve daha bilimum şeyi barındıran ancak genellikle uzay ile karıştırılan bütün.
Sosyalizmin ilkelerini gözden gecirmesi gereken sosyalisttir turk düsmanı sosyalist. Eşitlikçilik ve milletler arası ayrıma olma temelinde yükselen bir ideolojiyi benimsediğini söylemesi yanlıştır.