damızlık olabilir.
ayrıca kadının geçimini ve alışveriş tutkusunu tatmin amacı için maden dahil her türlü işte çalışmak, o rahat etsin diye çamaşır makinası filan icat etmek için kafa yormak olabilir.
koskaca insan nesli, irisi, ufağı, akıllısı delisi, kadıncağızların sırtına yüklenmiştir.
dehasını da, kadın doğrurur, delisini de.
kralını da, dilencisini de. hepsinin annesi bunların çiş kaçıran halinden tutunda, büyümelerinin her hallerine tanıklık eder.
erkeklere sorulsa biz olmasak çocuk doğmaz der ama, bunun istisnası da vardır. hz meryem olayı.
ama tek bir çocuk doğuran erkek yoktur. sebebi, bebeğe yeteri kadar şefkat ve fedakarlık gösteremeyecek olmaları olablir mi diye merak ediyor insan, elinde olmadan.
kadına takıntılı milletiz inkar etmeyelim.
hocalarımızın, siyasilerimizin, sanatçılarımızın durumu ortada. nedense var böyle bir sorunumuz, zamanla ve eğitimle aşılmasını umduğumuz.
namus kavramı şahısların bizzat kendini bağlar. bugün kaş aldıran, saç boyatan, geceleri mini etek ve postişle otoyollara çıkan binlerce erkek var, onlardan bahsedebiliyor muyuz başlıklarda kadın giyimi kadar, hayır. erkeklerin er ya da geç kabul etmesi gereken bir şey var, öldürmekle bitmez kadın bitmeyecek de, baskılara da boyun eğmez, eğmeyecek de. boşanan kadını öldüyor bazı psikopat eski kocalar diye boşanmaktan da vazgeçmeyecek yürümeyen evliliklerde.
minide giyecek gönlü istiyorsa, türbanda takacak. ama bunun kararını kendi verecek. okumaya devam edecek kız çocukları, meslek sahibi, statü sahibi kadın sayısı her geçen gün artıyor, artmaya da devam edecek.
kadının anne olma özelliğinden olsa gerek, acıya dayanıklıdır ve sabırlıdır. bilir bir ceninin insana dönüşme sürecinin nasıl ağır ilerlediğini, o yüzdendir yurdum kadınının ağırbaşlı bu yürüyüşteki, mağrur sessizliği.
kadın giyimi üzerinden namus edebiyatı yapanlara gelince, er ya da geç bu işinde sonu gelecek, kadın insan onuruna uygun yaşama yürüyüşünü sürdürüyor, sürdürecek. içinden nasıl geliyorsa da öyle giyinecek, kendisi için en doğrusunu o bilir çünkü, başkasından da öğrenmeyecek. duyarlı anne kalbi ona daima yol gösterecek.
memleketin bir yanı donarken, izmir günlük güneşliktir. kızı güzel, havası güzel, denizi güzel, doğası güzel bu şehre bu kadar güzelliğin verilmesinin illa ki bir hikmeti vardır.
bazıları bunu bilerek yapar sanki. en sabırlı insanda bile kadınsa saçını ele dolama, erkekse sıkı bir yumruk atma isteği uyandırlar. birinin bunu yaptığını duyunca da insan nedense çok rahatlar, yanlış olduğu biline biline.
geçen gün bir bilim adamı, kanser modern çağın bir getirisidir ve onunla yaşamaya alışmamız lazım dedi.
insana ilk bakışta hoş gelen çok şey var modern yaşama ait. ama kanser çok büyük bir bedel değil mi, bunun karşılığı olarak.
kadının etek boyundan, dövmesine, açılmasından örtünmesine, velhasılı kadına dair en önemsiz şeyi bile takıntı yapan erkeğin ruh hali ilginçtir herhalde. ama hiç bir kadın merak etmez bunu, işin en garip yanı da bu. kadını erkek çok önemser, kadınsa erkeği önemsememesi gerektiğini bilir.
erkekler kadınların oyuncaklarıdır, onların tersini sanması ise, sadece kadın zekasının başarabileceği bir algoritmadır.
bu da bir düşünce tarzı, üstelik isviçreli bilimcilerden değil, bizden.
isim vermek önemli şey, mevzuya bahis sadece insan da değil üstelik.
aynı şey mekanlar için de geçerli. yaş ortalaması yaklaşık yirmi olan kız yurduna, fosil adı verilmişse insan ister istemez düşünüyor, mekan isim uyumu düşünmeyen şahısların bu ismi verirken aklından geçen ne. burası huzur evi olsa neyse. gerçi oraya da bu ismi vermek nezaketen yanlış, kimsenin oraya gelmek istemeyeceğini tahmin etmek de, hiç de zor değil. en azından gönlüyle.
müzik, yaşamının ayrılmaz parçası olan biri olarak, çok sıkıntılı bir hayat olacağını tahmin etmek zor değil bu durumun.
insanlar daha gergin olur büyük ihtimalle.