kanal d'de ''afili aşk'' dizisinde ''nazmiye özkayalı'' adlı karakteri başarıyla canlandıran, bilkent üniversitesi tiyatro mezunu genç ve güzel oyuncu. ilk dizi deneyimi olmasına rağmen şahane bir oyunculuk sergileyen bu yetenekli genç kızımızın başarıları daim olsun.
aşağı yukarı 6-7 yıldır tv ve türk dizisi izlemeyen bana, kendini izlettirebilmiş dizidir. yönetmenliğini serdar gözelekli'nin yaptığı ve altan erkekli, benian dönmez, beril pozam, neşe baykent, çağlar ertuğrul, burcu özberk, taner rumeli, uğur uzunel, umutcan ütebay vs.nin oynadığı bu diziyi kanal d'nin karşısına geçip, her çarşamba bekler oldum.
sanskritçe ve dahi esperantoca etsen de olur. tanrı'nın dil sorunu olduğunu sanmıyorum. sorun türklerde bence.
elin arabının dilini kutsal sayma saflığı işte...
arap tv'sinde, arapça maç anlatan spikerin her konuşmasına bakıp bakıp da ''amin!'' diyen türk babaanneler var bu memlekette... (!)
ben erkek olsaydım, ömrümce inanmak isterdim bu ''yalan''a... (!)
din denen şey, er kişiler için çok şahane bir şey. çünkü dinlerin hedef kitlesi erkeklerdir.
her bir şey onların paşa gönüllerine göre yazılıp çizilmiştir maşallah! (!)
hele hele, müslümanlık daha bir kıyak dindir er kişiler için... (!) ''ahzap suresi'' falan, mis yani.
''anne'' denen bu tuhaf sevgi abidelerinin, bu dünyayı terk-i diyar eylemesiyle, deliler gibi özlenecek ve burun sızlatacak ''huylar''dır, şeylerdir...
yapılan imlâ hatalarına, kelimelerin yanlış kullanılmasına, yanlış okunup yazılmasına, bağlaçların bir türlü doğru kullanılamamasına tahammül edemediğim bir dil'dir.
''en ön'' yetmez. en ön ama hangi en ön? meselâ ben, 3 ya da 4 no'lu koltuk olmazsa, şuradan şuraya gitmem.
bir kere, önünde kimse oturmuyor, uyumak için kimse koltuğunu burnuna dayamıyor, manzaraya baka baka gidiyorsun, oh mis.
selânik... pembe boyalı ev... zübeyde hanım... ali rıza efendi... ğğretmeni tarafından ''kemal'' adının konması...
dayısının tarlasında kargaları kovalaması... bunlardan ibaret değil, başka bir şey o...
okul kitaplarında hep bunlar vardı ama... hâlâ da bunlar var...
çocukken kargaları kovalamaktan başka; büyüdüğünde neyi, neden ''kovaladığı'' anlatılmıyor adlı adınca...
o, çocuk beyinlerimize ezberletilen ''düşmanı yurdumuzdan kovdu''dan ibâret değil,
başka bir şey o...
bilmem kaç yüzyıldır kan-revân içinde yönetilen bir ''düzen''i dehâsıyla, çağdaşlığıyla, inancıyla, sevgisiyle alaşağı edip, yerine kendisi gibi bir ''sistem'' kurmuş biri.
o'nun yıktığı o ''düzen''i, ve kurduğu bu ''düzen''i iyi anlamalı insanlar. ikisinin arasındaki korkunç ''fark''ıalgılamalı, hatmetmeli insanlar.
her yıl, radyo-tv programlarında ''sevdiği şarkılar''dan ibâret değil o...
bayrakların yarıya indirilmesi... rakısı... leblebisi... zeybeği değil o sadece.
1881-1938 arası bir şey değil o... bunlarla birlikte ama;
başka bir şey o ...
selânik... pembe boyalı ev... zübeyde hanım... ali rıza efendi... ğğretmeni tarafından ''kemal'' adının konması...
dayısının tarlasında kargaları kovalaması... bunlardan ibaret değil, başka bir şey o...
okul kitaplarında hep bunlar vardı ama... hâlâ da bunlar var...
çocukken kargaları kovalamaktan başka; büyüdüğünde neyi, neden ''kovaladığı'' anlatılmıyor adlı adınca...
o, çocuk beyinlerimize ezberletilen ''düşmanı yurdumuzdan kovdu''dan ibâret değil,
başka bir şey o...
bilmem kaç yüzyıldır kan-revân içinde yönetilen bir ''düzen''i dehâsıyla, çağdaşlığıyla, inancıyla, sevgisiyle alaşağı edip, yerine kendisi gibi bir ''sistem'' kurmuş biri.
o'nun yıktığı o ''düzen''i, ve kurduğu bu ''düzen''i iyi anlamalı insanlar. ikisinin arasındaki korkunç ''fark''ıalgılamalı, hatmetmeli insanlar.
her yıl, radyo-tv programlarında ''sevdiği şarkılar''dan ibâret değil o...
bayrakların yarıya indirilmesi... rakısı... leblebisi... zeybeği değil o sadece.
1881-1938 arası bir şey değil o... bunlarla birlikte ama;
başka bir şey o ...
selânik... pembe boyalı ev... zübeyde hanım... ali rıza efendi... ğğretmeni tarafından ''kemal'' adının konması...
dayısının tarlasında kargaları kovalaması... bunlardan ibaret değil, başka bir şey o...
okul kitaplarında hep bunlar vardı ama... hâlâ da bunlar var...
çocukken kargaları kovalamaktan başka; büyüdüğünde neyi, neden ''kovaladığı'' anlatılmıyor adlı adınca...
o, çocuk beyinlerimize ezberletilen ''düşmanı yurdumuzdan kovdu''dan ibâret değil,
başka bir şey o...
bilmem kaç yüzyıldır kan-revân içinde yönetilen bir ''düzen''i dehâsıyla, çağdaşlığıyla, inancıyla, sevgisiyle alaşağı edip, yerine kendisi gibi bir ''sistem'' kurmuş biri.
o'nun yıktığı o ''düzen''i, ve kurduğu bu ''düzen''i iyi anlamalı insanlar. ikisinin arasındaki korkunç ''fark''ıalgılamalı, hatmetmeli insanlar.
her yıl, radyo-tv programlarında ''sevdiği şarkılar''dan ibâret değil o...
bayrakların yarıya indirilmesi... rakısı... leblebisi... zeybeği değil o sadece.
1881-1938 arası bir şey değil o... bunlarla birlikte ama;
başka bir şey o ...
selânik... pembe boyalı ev... zübeyde hanım... ali rıza efendi... ğğretmeni tarafından ''kemal'' adının konması...
dayısının tarlasında kargaları kovalaması... bunlardan ibaret değil, başka bir şey o...
okul kitaplarında hep bunlar vardı ama... hâlâ da bunlar var...
çocukken kargaları kovalamaktan başka; büyüdüğünde neyi, neden ''kovaladığı'' anlatılmıyor adlı adınca...
o, çocuk beyinlerimize ezberletilen ''düşmanı yurdumuzdan kovdu''dan ibâret değil,
başka bir şey o...
bilmem kaç yüzyıldır kan-revân içinde yönetilen bir ''düzen''i dehâsıyla, çağdaşlığıyla, inancıyla, sevgisiyle alaşağı edip, yerine kendisi gibi bir ''sistem'' kurmuş biri.
o'nun yıktığı o ''düzen''i, ve kurduğu bu ''düzen''i iyi anlamalı insanlar. ikisinin arasındaki korkunç ''fark''ıalgılamalı, hatmetmeli insanlar.
her yıl, radyo-tv programlarında ''sevdiği şarkılar''dan ibâret değil o...
bayrakların yarıya indirilmesi... rakısı... leblebisi... zeybeği değil o sadece.
1881-1938 arası bir şey değil o... bunlarla birlikte ama;
başka bir şey o ...
kelimeleri çok seven biri olarak; sanat'ın herhangi bir kolunun beni ne zaman, nerede, nasıl etkileyeceği o an'lık bir durumdur. bu bazen müziktir, bazen sinema, bazen tiyatro, bazen resim, bazen fotoğraf, bazen heykel vs.vs.vs.dir...