grup hepsi'nin geri dönüşüm albümünden çok tatlı bir şarkıdır. insanın dinledikçe dinleyesini getiren cinstendir. sözleriyse balca tözün ve kadriye bahşi tarafından yazılmış olup;
--spoiler--
çok yalnızdım inandım
pembe düşlere daldım
şimdi herkes yoluna
seni rügzarlara saldım
hadi yeter anlatma
hadi böyle büyük atma
kaderin bir suçu yok
hala yalanlar atma
ava giden avlanır
sahtekar yolda kalır
olmayacak rüyaların
sonu çıkmaz sokaktır
çirkin adam beni unut
yalanlarla kendini avut
lazım değil kaşın gözün
tuzaksa bana her sözün
--spoiler--
iki durumu vardır. ikisi de ayrı ayrı incelenmelidir. şöyle ki;
1. kendisi terketmişse, zaten ayrılmadan önce planlamıştır. sonra da ayrılıp yeni amacına koşmuştur. allah bildiği gibi yapsındır. hatta kendisi için ismail yk'dan gelsindir;
2. terkedilendeyse işler biraz daha farklıdır. bi' süre canı yanar, gülemez bile eskisi gibi içten, dostları onu hayata döndürmeye çalışır, hayatın devam ettiğine ikna eder. belki yeni birileriyle dahi tanıştırır ve o acının içinde kendisini hiç tanımamasına rağmen onu güldürebilen biridir, o biri. onunla hayata dönmüş olmayı sever, onunla vakit geçirmek gerçekten iyi gelir. ama karşı taraf daha fazlasını isteyebilir ve pek sağlıklı olmayan bi' ilişki çıkar ortaya. çok uzun ömürlü de olmaz zaten. terkedilen gerçekten iyileşip yaralarını sardıktan sonra karşısındakini kırmaya başlar muhtemelen. daha fazla kırmamak ve kırılmamak için kendisini anlattığına inandığı şu şarkıyı, sevgili yalın'a eşlik ederek, söylerken olay mahalinden uzaklaşır;
- hala yalnız mısın?
+ sadece özgür...
- peki mutsuz?
+ sadece alışmış...
- peki ya aşık?
+ sadece eksik... peki ya sen... hala bekliyor musun?
- beklemek, şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız...
+ peki ya umut?
- umut, şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız... **
caddebostan iskele yolu'nda bir rakı-balık mekanıdır. çalışanları birbirleriyle çok farklı tavır sergilemektedir. bir akşam biriyle konuşur, yer ayırtır; tüm servisten, yemeklerden ve güler yüzlü hizmetten çok memnun kalırsınız. ancak bir başka akşam önceki gidişinizi referans olarak arkadaşlarınıza gösterip başka bir çalışanla konuşur anlaşırsınız, anlaştıklarınızı sunmayı bırakın sunduklarını kafanıza atmadıkları için dua edersiniz. yemekler bitmiş, insanlar meyveye geçmek istiyor, en az 5 kez "meyveye geçelim artık" denmesine rağmen meyve falan gelmez ortaya**, 6. kez "meyveye geçelim" denildiğinde "meyve kalmamış, tatlıyı yaptırıyorum" denilip yarım saat sonra küçücük bir güveç tabağın içinde -masada 10 kişi var bu arada- yanında 3 adet tatlı kaşığıyla gelir! adama "dalga geçiyorsunuz heralde, bu masada 10 kişi var" denildiğinde, "birazdan diğerleri de gelecek" cevabını alırsınız ancak birazdan gelen; "kasayı kapatıyoruz, hesapları toplayabilir miyiz"dir! "daha kahvelerimiz vardı" dersiniz ama onlar size yemekten itibaren sarhoş muamelesi falan yaptıkları ya da kafanız güzel olsun da bi' şekilde ya "menüyü tam çıkarmayızcılık" ya "hesabı kitlerizcilik" olsun diye sürekli bir oyalama söz konusu olur. üstelik aynı saygısız çalışan tüm bunların üstüne masada 10 kişi olduğunu görmesine rağmen 11 kişilik hesap çıkarır ve bir de "burda 11 kişi vardı" diye de ısrar eder, o denli enteresandır. sanki bi' tarafımıza sokmuşuz 11.'yi!
sonuç olarak bir daha asla gitmem. soran arkadaşlarımı da göndermem. eğer, yaklaşık 2 metre boyundaki arkadaş yoksa gidilmesini de tavsiye etmem.
fenerbahçe - galatasaray maçlarının son bilmemkaç yılda en çok hakemliğini yapmış şahıstır. bunların her birinde de onlarca yanlı ve tartışılan kararı olmuştur, 18 mart 2011 derbisinde de olduğu gibi. ancak asıl sorun; neden hala hakem belli olduğunda itiraz edilmiyor bunca yaşanana rağmen. hadi maç sırasında, pozisyonlardaki hatalarını falan geçelim; "bir fener oyuncusu senin üzerine yürüyor, burnuna kadar dokunduruyor burnunu -sinirle söylenerek- maç esnasında -ki bu birden fazla kez oldu-, seninse kartların bi' tarafına kaçmış olacak ki ona göstermediğin o kartı maçı bitirdikten sonra baros uzaktan sana bağırıp gitti diye çıkarıyorsun" denilesi durumların adamı olacak kadar basitleşmiştir. malesef ki bu şekilde yönettiği ilk derbi de değildir. kimsenin gıkı çıkmadığı sürece son da olmayacaktır.
bir maçın kazanılmasının tek etkeni elbette hakem değildir. ancak sindirilmiş bir takımla özgürlük verilmiş bir takımın aynı performansı gösteremeyeceği de bir gerçektir.