yaklaşık 2 hafta kadar önce, kopan bazı kablolar nedeniyle çanak kısmının zarar görmesi sonucu tamamen kullanılamaz hale gelen ve 2016'ya kadar dünyanın en büyük teleskobu unvanını elinde tutan teleskop.
ağustos ayında birkaç kablosu kopunca teleskop kapatılmıştı. şu anda ise birkaç yüz kilometre yükseklikten, koparak üzerine düşen ve oldukça ağır olan parçaları nedeniyle çanak kısmı parçalanmış durumda. teleskobun tekrar faaliyete girmesi söz konusu olmadığından büyük ihtimalle yıkım çalışmalarına başlanacak.
faydasından ziyade zararı olan ama yine de tadına bayıldığım yiyecek.
ilkokulda annem bazı günler beslenme çantama koyardı. peynir ekmek falan gibi hemen hemen her gün yediğimiz şeylerin yerine bu çıkınca kutudan, sevinçten delirirdim. belki de o günlerin bende bıraktığı güzel anılar nedeniyle, bir süre beklemiş ve soğumuş halini bile çok severim.
keşke aynı lezzette ama aynı zamanda çok da faydalı bir şey olsaydı.
önem vermekten kasıt ille de çok yakışıklı olsun türünden bir şeyse evet önem vermem. karşımdaki insanın herhangi bir özelliğini çekici bulmam yeterli ona aşık olmam için. çirkinin önde gideni bir tipe bile aşık olabilirim. fakat temiz olmasına, yağlı saçlarla falan dolaşmamasına önem veririm tabi ki. bırakın da o kadar da olsun zaten.
bununla ilgili kısa bir anımı anlatayım. bir erkek arkadaşım vardı, tipsiz mi tipsiz. ondan ayrıldıktan bir süre sonra göz ameliyatı olmuştum lazerle. ameliyattan sonra, eski türk filmlerinden fırlamış gibi
" n'görüyoruuum " nidalarıyla ordan oraya koşup sevinç gösterilerinde bulunurken ablam bana bakıp bakıp " senin x'i neden beğendiğini şimdi anladım " dedi. " nedenmiş? " diye sordum " çünkü gözün görmüyormuş " dedi.
özetle baylar, herkesin farklı zevkleri var. tüm kadınlar aynı şeylere önem vermez. öyle olsaydı dünyadaki tüm kadınlar aynı kişiyi beğenir, geri kalan erkekler de yalnız ölürdü.
araştırmayı yaparak yöntemi keşfedenler, israil’de Ben-Gurion Üniversitesi'nden bir ekiple beraber Weizmann Bilim Enstitüsü’nde çalışan bir grup araştırmacı.
çalışma sonucuna göre, bir mekânda bulunan bir Lambadaki Titreşimleri izleyerek Konuşulanları Duymak mümkünmüş. zira odada çıkaracağınız herhangi bir sesin, lambanın camında oluşturacağı titreşimlerin ölçülmesi ve böylece sesin anlaşılması mümkünmüş.
önceden favorim python iken, şu son birkaç gündür nedense c# daha çok hoşuma gitmeye başladı. java ile benzer olmasına rağmen java beni yoruyor. belki de visual studio kullanmayı eclipse ya da netbeans kullanmaktan daha çok sevdiğim için, bilemiyorum...
bana göre hayattaki yegâne gerçek ölümdür. herkesin başına mutlaka gelecek olması, bu açıdan bakınca iyi/kötü, zengin/fakir, güzel/çirkin demeden herkese eşit davranıyor olması, istediğiniz kadar paranız olsun, vakti geldiğinde o paranın sizi ondan kurtaramayacağı gerçeği vesaire... ölümden öte köy yok.
1 gün içerisinde yazdan kışa geçme becerisine sahip başkent. kaç yıldır buralıyım, bir türlü alışamıyorum şu soğuğuna... gerçi bugün fena değildi hava ama yarın ne olacağını kim bilebilir ki?
kızı kolundan içeri çekip başına türlü iş getirecek bir sürü manyağın olduğu bir ülkede normal olan durum. sırf korkusundan şu işlere girmeyen bir sürü kız yoksa, ben de bir şey bilmiyorum.
normal bir ülke olsak, o zaman tartışırdık bunu. gerçi normal olsak zaten kadın kurye de görürdük bol bol, kadın tır şoförü de görürdük falan filan... bunları da konuşmuyor olurduk.
artemis projesi ay'a tekrar insan, hatta bu defa ilk kez bir kadın göndermekle ilgili. orada daha önce keşfedilen su ile de ilgisi var. sofia projesinin ise ay ile doğrudan bir ilgisi yok. uzak cisimlerin kızıl ötesi gözlemlerini yapıyor, ama bu arada ay ile ilgili de bir keşif yaptığı söyleniyor.
bu iki konuyu birleştirdiğimizde, büyük ihtimalle ay'a gidecek kişiler ve orada bulunan su ile ilgili bir keşif olması muhtemel görünüyor. gözlemler kızıl ötesinde yapıldığından da, büyük ihtimalle yüzey altında bulunan herhangi bir şeyle ilgili olabilir. belki sanılandan daha fazla suyun varlığı, belki daha önce orada olduğunu bilmediğimiz elementler vesaire...
konuyla doğrudan alakası olmamakla beraber; inançlı biri olarak bu konuların böyle şeylere ciddi de olsa şaka da olsa meze edilmesinden hiç hoşlanmıyorum. bu tip hassas konuları trollüğünüzün dışında tutun lütfen. yakışmıyor...
ekşi'den ayrılan ve oradaki ortamı eleştiren insanların aradıkları şey uludağ'da değil arkadaşlar. o insanlar dünkü olaylara ek olarak, zaten ekşi'deki sol frame'in tıpkı buradaki gibi olmasından da şikayetçiler; seks içerikli başlıklar, türk kadını/türk erkeği başlıkları, ağızdan çıkartılınca rahatlatan şeyler türünden faydasız başlıklar... bu insanlar zaten bu tür başlıkların ortamı bozan şeylerden biri olduğunu savunuyor. buraya neden gelsinler?
ekşi'den ayrılanların çoğu kulzos'a gitti. zira en azından şimdilik kulzos'ta pek öyle yukarıda saydığım cinsten başlıklar ya da zeka kırıntısı barındırmayan trollükler bulamazsınız. üzgünüm, ama gerçek bu...
penrose kara delik oluşumu ile görelilik teorisi arasındaki ilişkiye dair çalışmasıyla ödülü tek başına alırken, genzel ve ghez Samanyolu Galaksisi'nin merkezindeki kara deliğe ilişkin keşfe ait ortak çalışmalarıyla ödülü paylaştılar.
dümdüz bir insanım. arkadaşlık ilişkilerimde, sevgi ilişkilerinde falan neysem oyum. oyunla, nazla tuzla insanları oyalamaktan, hissettiklerim yerine duymak istediklerini söyleyip kandırmaktan hoşlanmam. çoğunlukla iyi bir özellik olsa da bazı durumlarda insanların pek işine gelmiyor.
aslında bu daha çok öz güvensiz insanların yapacağı bir hareket. yani kadınlara kıyasla az olsa da bunu yapan erkekler de yok değil.
aşırı güzel bir kadın ya da başarılı bir insan gördüğümde çok imrenirim, ama asla hakkında kötü düşünmem ya da sahip olduğu şeyleri kaybetmesini dilemem. " ne güzel kız. ALLAH nazardan korusun " diye dua ettiğim ya da " ben de bu kadar başarılı biri olsam keşke " diye dilediğim çok olmuştur.
eğer karşınızdaki insanın bir konuda sizden iyi olduğunu düşünüyorsanız yapmanız gereken şey, herhangi bir konuda onun kadar ya da ondan daha iyi olmaya çabalamak. onu karalamak ya da aşağıya çekmeye çalışmakla hiçbir şey elde edemediğiniz gibi adınızı da hazımsız, kıskanç ve kötü insana çıkarırsınız. herkesin kendi içerisinden bulup çıkarması gereken güzellikleri var. başkalarıyla değil o güzellikleri bulmaya çalışmakla uğraşmalı insan.
işin özeti; akıllı insan işiyle, akılsız insan kişiyle uğraşır.
aile terbiyesi almamış saygısız kişi. orası sizin eviniz değil -ki evinizde bile komşuları rahatsız etmeden yapabilirsiniz yapmak istediklerinizi-
bir de açıp hayatıyla ya da takibinde olduğu bir işle ilgili detayları bağıra bağıra konuşanlar var. kötü niyetli birinin bu konuşmalardan gerekli bilgiyi alıp bu kişilerin başına iş açması o kadar kolay ki... başkalarına saygınız yoksa bari kendi iyiliğiniz için sesinizi kısın biraz.
mesela faça türünden yara izlerinden hiç mi hiç hoşlanmam. zira sahibinin asmaya kesmeye meraklı, kaba kuvvet sevdalısı, şiddet eğilimli lüzumsuz bir tip olduğunu düşündürür. beni sadece ürkütebilir.
herhangi bir yara izi ise bende hiçbir his uyandırmaz. belki hikayesini merak ederim, o kadar.
adalet duygusu her insanda doğru çalışır vaziyette olsaydı, ülke olarak çok daha iyi yerlerde olurduk. bu tür şeyler en basit yerlerde, en basit durumlarda başlar ve toplumun en üst kesimlerine doğru çıkar. birine olan nefretiniz doğruları görmenize engel olmamalı.
sebebi bünyedeki herhangi bir hastalık da olabilir, herhangi bir mineralin eksikliği de olabilir, kalıtsal ya da strese bağlı da olabilir. mevsim geçişlerinde biraz daha artabilir. ayrıca kadınlarda menopoz öncesi artış da olur saç dökülmesinde.
normalde günde 100-150 telin dökülmesine normal deniyor, ama elimi saçıma her attığımda bir sürü saç görmekten cidden usandım. şunu denedim ve tavsiye edebilirim:
çam terebentin ve tatlı badem yağı alın. aktarlarda bulabilirsiniz. fiyatları 10 tl ile 25 tl arasında değişiyor genellikle. eşit oranda karıştırın bunları. isterseniz birazcık zeytinyağı da karıştırabilirsiniz.
bu karışımı özellikle saç diplerinize yedirerek tüm kafaya dağıtın. kokusu biraz keskin olacak. saçınızı bir naylonla ya da havluyla sarın ve 2,5 saat bekledikten sonra yıkayın.
bunu yaptıktan sonra saçlarımı özellikle yokluyorum ara ara. çoğu kez elim boş dönüyor kafamdan ki benim için mucize gibi bir şey bu. 2-3 haftada bir yapsanız yeterli oluyor.
fakat bir yanılgınız var. %100 olmasa da yüksek bir oranla kadınların (hatta erkeklerin) çoğu bunu yapar. yanılgınız şurada devreye giriyor; bu kız beni çok boğuyor diyorsunuz, yanında çok eğlendiğiniz ve hesap vermediğiniz başka bir kız uğruna sevgilinizden ayrılıyorsunuz. bu kez kendisine hesap vermediğiniz kız hesap sormaya başlıyor artık. arkadaşken, arkadaş olduğu için hesap sormuyordu sadece. sevgili olunca o iş öyle olmuyor işte.
eğer aşırı hastalıklı bir durum yoksa, neredeydin, kiminleydin gibi sorulara da fazla tepki göstermeye gerek yok. insan annesine, ev halkına falan bile soruyor o kadarını. bırakın da sevgiliye de sorulsun.
ben katılmıyorum bu " karısını, sevgilisini tabi ki yazar yapacak " mantığına. o zaman önce insanları milyon sene bekleten algoritmasını değiştirip hak edene yazarlığını hemen verecek, sonra kimi istiyorsa yazar yapacak.
kadın, formatını bile bilmediği yere gökten zembille iner gibi inip acemiliğini itiraf ederek bir de düğünde oynamaya kalkıp " pek bilmem ama ehehe " diyenler gibi entry girmiş. haksızlığın yeri, büyüğü-küçüğü olmaz ve bu yapılan orada senelerce bekletilen doğru dürüst yazar adaylarına haksızlıktır. ötesi yok. her yere eşini dostunu dolduran, kadrolaşan siyasetçilerden zerre farkı yok bunu yapanın. sonuçta onlar da ülkeyi özel mülkleri gibi gördüklerinden yapıyorlar o işleri. zihniyet tamamen aynı.
bunu geçtim. zaten mevzu bundan ziyade, kadının yazdığı entry'i eleştiren bir kişinin haksız yere uçurulmasından çıkmış, yazılanlara bakılırsa. haksız yazarlık verilene karşılık yıllarca bekleyip yazarlık alanın uçurulması, arkasından da yolun açık olsun paşam diye dalga geçer gibi yorum yapılması (her ne kadar yorumu o amaçla yazmadığını söylemiş olsa da) insanların tepesini attırmış.
bu arada... ekşi'de yazan herkesi boş yazar sanıp aman buraya gelmesinler diyorsunuz da, buradakilerin yarısı zaten orada da yazıyor senelerdir. burada değişen hiçbir şey olmaz, merak etmeyin.