Alımlama Estetiği ya da kuramı 1960'ların sonundan bu yana edebiyat eserlerinin anlamı ve yorumu ile ilgili olarak okurun işlevini inceleyen çeşitli kuramlara verilen genel bir addır. Ama bu çeşitlere geçmeden önce, alımlama kuramının, Duygusal Etki Kuramı'ndan nasıl ayrıldığını belirtmekte yarar var.
Duygusal Etki Kuramı'nı incelerken söz konusu etkinin, arınma, zevk, heyecan ve estetik yaşantı gibi psikolojik alanda etkiler olduğunu belirtmiştik. Sanatın işlevi bu etkileri uyandırmaktı ve sanatı tanımlamak için sanatın özü olarak ileri sürülüyordu. Alımlama kuramı ise sanatın tanımıyla uğraşmaz, anlam sorununa eğilir. Esere anlamı yazar mı yükler, eserdeki sözcükler mi üretir, yoksa okur mu verir? Bu bir duygu sorunu değildir, düşünsel ve bilgisel bir sorundur ve bundan ötürü alımlama kuramı yorumbilim (Iıcrrnctıetics) bağlamında öne sürülmüş bir kuramdır.
Yeni Eleştiri ve Yapısalcılık yazara da, okura da sırt çevirmiş kuramlardır. 1960'ların sonunda ise ortaya atılan kuramların çoğu doğrudan doğruya okur merkezli olmasalar bile hiç değilse okura dönük yönleri olan kuramlardır. Macherey ve Eagleton'un Marksist eleştirisinde olsun, Derrida'yı izleyen yapı-sökücülerin metin incelemesinde olsun, kimi feminist eleştirmenlerin eserlere kadın gözüyle bakma yöntemlerinde olsun okura önemli rol düşmektedir.
Eleştiride okurun ön plana çıkmasının nedenleri karmaşıktır ve esas amacımız da bunu açıklamak değil. Bununla birlikte bir iki noktaya değinmek yararlı olabilir. Nedenlerden biri, modernist edebiyatın okuru edilgen durumdan çıkararak, karakter, olay, zaman ya da mekan ile ilgili karanlık bırakılmış birçok noktayı çözmeye davet etmesidir.
James Joyce, Franz Kafka, Allen Robbe-Grillet, W. Faulkner, S. Beckett ve daha birçok romancı, şair, oyun yazarı, kimisi az, kimisi daha fazla oranda eseri yorumlama ve anlamlama işine okurun da katılmasını gerektiren eserler vermişlerdir. ikinci bir neden daha çok dil ile ilgili. Saussure'den kaynaklanan yapısalcılık, eserdeki anlamı bir cümlenin anlamı gibi, kendi yapısında arıyordu. Oysa Derrida bu bilimsel çözümü sorguladı ve metnin nasıl okunacağı konusunda okura ağırlık tanıdı.
Ayrıca göstergebilim anlam üreten kodların, konvansiyonların iş göreceği bir yer olarak okura döndü. Bu okur, bir kişi değil, kodların toplandığı anlam kazandığı bir işlevdi. Aynı nedenden ötürü Barthes metnin birliğinin, metnin çıkış noktasında (yazarda) değil, yarış noktasında yani okurda oluştuğunu söylüyordu.
Alımlama Estetiği bugün çeşitli ülkelere yayılmış durumda, ama doğum yeri Almanya'dır ve son zamanlarda orada ki çalışmalar Konstanz Universitesi'nde odaklaştığı için, Almanya'daki gruba Konstanz Grubu adı verilir.
(kaynak: Edebiyat Kuramları ve Eleştiri - Berna Moran)