eski solculardan liboşlamış olanları* ve alevileri de cezbedip bir şemsiye altına alacağı muhtemel olan partidir.
yek sağı değil, solu da bölesi muhtemel partidir.
ama pek muhtemel değildir.
çünkü genel başkanı karizmatik olsaydı iyi olurdu partidir.
genel başkanı a. şener'in "bıyıklı ortaokul çocuğu"nu andırdığı partidir.
genel başkanı çok yalnız olan partidir.
aile, özellikle anne, arkadaş dost ahbab, ne der davranır demeden, dedikodulara fikirlere kulak asmadan,
aşk illa aşk deyip göz karartıp, hayat kararı alınması durumudur.
bir travestiyi umursamadan kadınlar koğuşuna atmışlar hapishanede.
azmış kadınlar anlamış travestiyi ve hala malının olabileceğini. zevk-ü sefa..
kadınlardan birkaçı hamile kaldıktan sonra travestiyi almışlar kadınlar koğuşundan.
erkeklerin arasına atmışlar. ordaki erkeklere de zevk-ü sefa, hobaa..
bir ilişkisi sırasında prezervatif içinde kaldığı ve zor anlar yaşadığı için anıları depreşen,
sonra sanki prezervatif alanın partnerinin de başına gelecekmiş diye gülesi gelen kasiyercik.
babasının hatlı telefonundan kendi cebine kontör atmak için babasının mesajlarına girdiğinde, annesini başka bir kadınla aldattığını düşündü ilk. fakat kelimeler tersti. bir başka gün babasının msn loglarına göz attı. yazışmadaki kelimeler de tersti. babasının her halini gözleme aldı. "tamam abicim, x cafede buluşalım o zaman, oldu dostum.." gibi cümleleri kayıtladı kafasına. abicim?dostum? babasının ardından yetişti buluşma noktasına. babasının konuşmalarının, bakışlarının bu şekli, bir erkeğin gözüne bu denli bakması, oğulu şaşırttı. kalkıp arabaya bindiler gittiler..
babannem ulu kadındı. 65'indeydi egeli koca kadın. kendinden 5 yaş büyük olan eşini, 5 yıl önce kaybetmişti.
4 evladı vardı babannemin; babam, amcam ve 2 teyzem. 1 teyzem dışında herkes babannemin ege şehrini terketse de, her kurban bayramı evlat torun tombalak, babannemin, bahçesinde incir ağaçları, asmalarca dolanmış balkonları ve beyaz duvarları olan 3 katlı ege evinde toplaşırdık.
sabah erkenden kalkılır, erkekler namaza gider, kadınlar hazırlık ederdi. 5 kurban kesilirdi evlatlar ve ana için. dedemin ölümünden sonra, amcamla babam kurban kesme vazifelerini almışlardı babanemden. babannemin otoritesi ile kurbanlar kesilir, etler organlar ayrılır, temizlenirdi kızlarla gelinlerle.
babannem kurbanların böbreklerini hemen alır, doğrar, zeytinyağı ile kızartır, kekik ile servise sunardı. o vakte dek oruçluymuşçasına kimse ağzına bir lokma koymaz, ağzına ilk tadı babannemin böbrek servisi ile koyardı.
ve babannem konuşurdu hepimize:
"bayramın tadı ağzımızdakinden tatlı olsun, mübarek olsun."
önce en küçüğümüzden başlayıp elini öperdik. yılın en sıcacık 4 gününü yaşardık..
hep dedem kadar yaşamak istedim, ne az ne fazla, o 65'inde gitti, ben ondan 5 sene sonra, 15'imde, o kurban bayramından 15 gün sonra.
babannem ise 65'indeydi, ulu kadındı egeli koca kadın.
şimdi istanbul'da, babannemin tatlarından o yaşta mahrum kaldığımdan bahşedilmiş düşündüğüm ikinci hayatımda, bir kurban bayramındayım. hiç tadım yok, yalnızım.