küçükken mahallede kız popülasyonu o kadar yüksekti ki, tek oyun doktorculuktu. hipokrat yemini etmeden benim kadar çok muayene yapan yoktur. muayene yöntemleri kısıtlıydı ama. kızların göbek deliğine demir bir şey sokup çeviriyordum, göbekleri büzüşüyordu böyle asfjd fantezim oydu:/ hatta bir iki kere ameliyat yaptım ama hastaları hep kaybettik. yani anneleri odaya girip napıyorsun sen kızıma deyip çocuklarını aldı, gitti. sonra ben de tıp dünyasına küstüm tabi. kırmızı tuğlaları kırıp, toz haline getirip, suyla karıştırarak turuncu boya elde etme işine girdim.
bebekliklerinde Agu'dan başka ses çıkaramadıkları halde ne istediklerini anlayabiliyorsunuz, ancak eşek kadar insanların ne istekdiklerini anlayamıyorsunuz.
yeni dünya şartlarında, Değişen ilişki durumunu beğenmeyenlerin seni potansiyel sevgili adayı olarak gördüğünü düşünebiliyorsun. haklılık payı da yok değil. tecrübeyle sabittir.
bence bir psikolojik rahatsızlık ancak bir arkadaşım der ki: "Aşk ile ilgili tek laf edemediğin an ona yakalandığın an" mış. Susup kalıyormuşsun, travma gibi. şükür ki hala üzerinde rahatça çene çalabiliyorum.
hemen hemen herkesin hayatına girecek insanda aradığı vasıf. hayır hipopotamla beraber olsan ondan insanlık beklemeni anlarım da, insandan insanlık beklemek çok ironik değil mi ya?
Abi seviyorsan git evlen, çocuk yap, anlaşama, soğu, ayrıl, çocuğun velayetini ona ver, çocuğu, kendini ve onu yak bence. Abi siktir et hiç sevme bence...
-bu senin poponu büyük mü gösterdi?
-bak bu enine çizgili şişman gösterir
-ama bu boyuna çizgili çok eski moda
-hah bu güzelmiş ama basenlerin varmış gibi duruyor
bu şekilde 7-8, bilemedin 9-10 denemede o gün birşey almaktan vazgeçecektir.
Kör bir dilenci vücudunda,
Sigara yanıklarıyla,
ilkbahardan bana bahsediyor:
Sardunyalar açıyor diyor,
Ama ben görmiycem*,
Ve sizin gibi sevinmiycem*...
tabi ki nevresim takımı, mevsime göre pike takımına da dönüşebilir. gidip kalpli, malpli bir şey almayın ama. mümkünse en sadesi olsun, çocuk odasında kullanmayacak onu.
bir boğa olarak hayatımın %70'ini yatakta geçiriyorum ve normal insanlar da hayatının en dingin anını uyurken yaşıyor*. sevgiliye alınacak hediye her ikimiz için de keyif verici olmalı. tek tarafı mutlu edecek bir şey yapmam ben adı hediye bile olsa*.
şimdi gidip yüzük, kolye, saat vs. takı alsan iki gün milletin gözüne sokmaya çalışacak sonra ömrü bitecek hediyenin. giysi ve türevi şeyler alsan yok sıktı, yok genişledi, enine çizgi, boyuna çizgi, pamuklusu, tüylüsü, alerjisi çok risk var. e zaten 2 ay giyecek sonra dolabın en ücra köşesine sıkıştıracak. bu toplara hiç girmemek lazım sakatlanma ihtimali çok yüksek. evine eşya alsan koltuğa uydu, vestiyere uymadı, halıyı kapattı, odayı daralttı vs. kadınlar çok ince düşünüyorlar bu tür mevzularda. aslında bazen bu kadar ince düşünen bir mekanizmanın benimle nasıl beraber olabildiğine de anlam veremiyorum. halbuki 5 dakika düşünse benden koşarak uzaklaşacak binlerce sebep bulabilir ama demek ki kadınlarda da böyle bir bug var. sevgili seçerken mekanizma devre dışı kalıyor. sadece kaçırma bunu, kaçırma bunu komutu veriyor beyinleri.
neyse konuyu dağıtmayalım. işte tüm bu sebepler yüzünden benim tek önerim nevresim ya da mevsimine göre pike takımı. yanında olamadığınız zamanlarda bile gece yatağa gittiğinde aklına siz geleceksiniz. bence bu bile yeterli bir sebep.
linens ve english home benim tavsiyelerim. english home'dan alınca daha olumlu tepkiler aldım ama bunun nedenini bilmiyorum. english'i görünce pozisyon zenginliği hayal ediyorsun ama bir şey değişmiyor, yine ayı görünce yapılması gerekenler taktiği. (bkz: #10938911)
zaten bir sevgiliyle ikinci doğum gününü göremediğimden aynı hediyeyi sürekli alma durumu da olmuyor bende. hatta bir ara linens %50 indirim yaptığında 10-15 tane nevresim takımı stoklamayı bile düşündüm. siz de iki doğum günü görmek gibi bir doğa olayı olursa başınızın çaresine bakın artık.
Saat Çini vurdu birden: pirinççç
Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
Kasketimi eğip üstüne acılarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi.
Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
Sen tutar kendini incecik sevdirirdin
Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutamadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutamadım
Karım olan karnını ve önlerini
Orospum olan yanlarını ve arkalarını
işte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutamadım
Kibrit çak masmavi yanardı sesin
Ormanlara ormanlara yüzünün sesi
En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
Soluğu kesen ağulayan ormanlarında
Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
Karadeniz'e karışırdı ordan Akdeniz'e
Ordan da daha büyük sulara
Geceyse ay hemen tazeler minareleri
Kur'an sayfaları satılan sokaklardan
Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
Ölüm uçar çocuk yüzlere
Ben o sokaklardan ne kadar geçtim
Damağımda dilinin yosunlu tadı
Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını
Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
Bir başak ufak ufak bildirir Konya'yı
O başakta o Konya'da seni ararım
Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
Para basma yetkisini Fırat'ın suyunu Palandöken'i
Erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini
Antalya'nın denizini o denizin dibini
Beş türlü yengeç yaşıyan sularında
Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
Bir günler şölenlerle egemen ülkende
Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
N'olur ağzından başlıyarak soyunmaya
Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
Çık gel bir kez daha çıkıntılardan
Çık gel bir kez daha bozguna uğrat
Galatasaray CEOsu Lütfi Arıboğan, yeni transferlerle birlikte sarı-kırmızılı takımın konsol oyunlarında daha çok tercih edileceğini söyledi.
Lütfi Arıboğanın açıklamaları şu şekilde:
Süper Ligde birinci sıradayız ve Şampiyonlar Liginde gruptan çıktık. Devre arasında transfer yapmak acil ihtiyacımız olan bir şey değildi.
FIFA 13ü oynayan bütün çocuklar Barcelona, Chelsea, Manchester United gibi takımları seçiyor. Galatasaray bu takımların arasında yer almıyordu. Bunu değiştirmek istedik.
Oğlum Carltona niye sürekli Real Madridi seçip Galatasarayı seçmediğini sordum. Bana Baba, kimse Milan Baros veya Umut Bulut olmak istemez dedi. Biz de çocukların olmak istediği oyuncuları almaya başladık. Sneijder ve Drogba gibi oyuncular. ironik açıdan bakarsak sıradaki transfer Emile Heskey olabilir.
oğlu fifa'da galatasarayı seçsin diye yapmışız bu transferleri. şaka bir yana dünyada insanlara galatasarayı tanıtmanın en kolay yollarından birisi takımı oyunlarda tercih edilecek seviyelere getirmektir. bu şekilde 5 yaşındaki bebelerden 50 yaşındaki dedelere kadar galatasaray sevgisini aşılayabiliriz.
duş sonrası saçlarına sardığı beyaz havlu ve üzerindeki beyaz bornozuyla; yatağın kenarına oturup, kollarına ve bacaklarına vücut losyonu sürdüğü halidir.