filmin ilerleyen sahnelerinde kurşunların havada uçuşacağının delilidir.
bir miktar sisli olmasına rağmen yine saniyede 300.000 km ile yukarıdan aşağı doğru ilerler ve ortama esrarengiz bir hava katar.
bu ya yaşamın aslında nasıl da herkesi öldürdüğünün ya da en güzel anıların daha uzak geçmişte kaldığının bir habercisidir. en güzel anılarını doğmadan önce yaşayanlar da bu gruba dahil olmalıdır.
çok çeşitli bahanelere sahip ibne arkadaştır. aynı insandan rehberim silindi, rehberim karıştı, yeni telefon aldım numaralar is gone gibi abuk sabuk şeyler de duyarsınız. işin garip yanı iki günde bir telefon değiştiren arkadaşlardır.
şey iphone aldım da aradığını sonradan gördüm ne amk ya. bu orospu çocukları üç milyarlık telefona bi tane de geri ara tuşu koymuşlardır heralde, adam akıllı bahanen yoksa kusura bakma demiceksin birader. canım istemedi aramadım amk diceksin, biz de en azından iyi bari dürüstsün en azından piç deyip geçicez.
tarayıcıdaki reklamları kapatmayı ışık hızında gerçekleştiren parmakların işe yarar ve kullanılan sayfaları da bir o kadar hızlı kapatması durumu. hay amk döngüsü olarak da bilinir.
bir başka döner-ayran varyasyonu. genellikle sabaha karşı ''aha da bu da son daha izlemiyom, yatacam. sikerim personını da interestini de.'' cümlesinin kurulumuna tekabül eder ve yaklaşık yirmi dakikalık bir dizinin yedinci, kırk beş dakikalık bir dizininse on beşinci dakikalarında yakılır. bölümün sonuna yaklaşık beş, on dakika kala sigara bitmiş olur ki oda havalanabilsin. metronom çok önemli.
Bir insanın ulaşabileceği en yüksek makam. Düşün, adam o derece iyi. Ben herhangi bir işte sapana bile dönüşemiyorum. Yanlış eller kadir kıymet bilmiyor orası ayrı tabi.
En sevdiğim de bunların içinden mevzuya hakim olanları. Mmm böyle bi gündemi değerlendiren çok özel yorumlar ve şakalar... Lübnan mı? Bayılırım Lübnan'a hahahaha. Tamam, Finlandiya'ya onursal baş konsolos olacak kadar hakimsiniz olaya ama içinizde tutun. içinize atın bazı şeyleri.
Bak şimdi aslında Mısır'ı tamam mı Almanlar yönetiyomuş (eee) ama kimseye söyleme. Bu bilgi senle benim aramda şşştt. Lan sen önce Balkanlar'da siyaset dersini ver yaz okulunda. Mısır senin neyine amk ya.
yine her zamanki gibi öğrenciyi mağdur etmiştir. kredili sisteme göre her ders üç krediydi, böylece 18+6 (iki ders üstten alma hakkı) kredi, yani 24 krediden 8 ders alma hakkınız vardı. * akts sisteminde ise 24 kredi, 42 akts tekabul ediyor. ancak bir çocuğun bile anlayabileceği üzere kredili sistemde olduğu gibi akts sisteminde de tüm derslerin eşit akts'lere denk gelmesi gerekir ki eşitlik olsun. bizim süper zekalar bazı dersleri yedi bazılarını beş akts yapmışlar. bu yüzden almanız gereken bir dersi alamıyorsunuz. mezun durumunda olan benim gibi öğrenciler için çok büyük problem. şimdilik bir çözüm gelmedi, zaten öyle bi yetenek de yok bunlarda. allah yardımcımız olsun.
bunlar heryerdedir, her normal vatandaşın çevresine allah tarafından gönderilip hayatlarını zehir etmeye çalışırlar.
hele böyle bi modeli vardır ki kel, kırklı yaşlarda, salaş kıyafetli, top sakallı, komik'tirler. cem yılmaz'dan sonra bolca görür olduk, nolur çoğalmayın artık.
kızların asla doğruyu söylemediği soru. genellikle verilen cevaplar şu şekilde olur; 1- ay makyaj yaparken yakalasa çok utanırım, hiç sevmez. * 2- sigara içerken görürse çok kötü olur. 3- ki en marjinali, erkek arkadaşımla el ele görse kahrımdan ölürüm.
oysa bu soruya erkeklerin yüzde doksanından fazlası samimi cevap verir ki doğrusu da budur.
1- masturbasyon + porno. burada eğer porno ve sabun yoksa en azından çocuğun hayal gücü var diye düşündürebilirsiniz, aksi takdirde sapıklık/ergenlik oranınız hızla doruklara çıkar. 2- sex. bu da ilk maddeye göre biraz daha hafifletici madde ki en azından sapık ama başarılısınızdır babaya göre.
özellikle tüketici elektroniği pazarına ait minik bir tespittir.
Samsung; pazarlama bağlamında dünyanın en başarılı firmalarından birisi. Pazarlamanın 4p'si (product, price, place, promotion) denen ürün, fiyatlandırma, dağıtım ve tanıtım eylemlerinin özelikle dağıtım ve tanıtım kısmında harikalar yaratıyor. Bir diğer başarılı oldukları noktaysa rakiplerine çok hızlı yanıt veriyor olmaları. En başarısız yanları fazlasıyla karlılık odaklı olmaları, müşterisini anında yarı yolda bırakabilme potansiyelleri, ilham vericiliğe tam anlamıyla yaklaşamayan ürünler, bir dönemde çok fazla cihaz sunma ve dizayn.
LG; Saldırgan fiyatlandırma stratejisiyle bir anda en ön sıralara tırmandı. Çok büyük satışlar yapamasa da tüketicinin gönlünü kazanmayı çok iyi bildi, özellikle G2'de mühendislik harikası yarattılar ki bir sene geçmesine rağmen hala bugünkü amiral gemilerine meydan okuyor. LG bu ürünü bu kadar başarılı olmasaydı telefon sektöründen her an çekilebilirdi. Üst seviye yöneticileri ya hep ya hiç noktasında ellerinden gelen her şeyi yaptılar. LG geçmişte yaptığı hataları son dönemlerde azalttı ve bu pazarda çok daha başarılı olacaklarını gösterdi.
Sony; Ürün yelpazesi en geniş ve orijinal olan firmalardan birisi. Tepe yönetimi bağlamında genelde oldukça başarılı ve inatçılardır ama son dönemlerde bilgisayar bölümünü elden çıkarmaktaki acemilikler ve karlılık öngörüsünü sürekli küçültmeleri paydaşları huzursuz etti. Apple hariç diğer rakipler gibi Google ile gözü kapalı masaya oturmadan önce iki kez düşünüyorlar ve özellikle uzak doğulu rakiplerine göre tüketici yanlısı bir firma.
HTC; Harika ürün, ses ve tasarım anlamında müthişler. Yöneticileri en beceriksiz olan firma da bu devler arasında HTC'nindir. Özellikle fiyatlandırma konusunda fazla rahatlar. Bunu sebebi de HTC'nin Tayvan'ın en güçlü insanlarına ait olması. Bir bakıma tabir-i caizse arkam güçlü bakış açıları. Çok yazık ediyorlar, bu kadar başarılı ürünleri bu hale sokmakla. Kamera konusundaki inatçılıkları da tezimi destekler nitelikte. umalım ki ürünlerini satmamaya çalışmaktan vazgeçerler.
Apple; Yönetim anlamında Google ile birlikte dünyanın en iyisi. Mühendislik anlamında kitleleri peşlerinden sürüklemeyi çok iyi biliyorlar. ilham verme ve ortaya sonuç koymada en kararlı isimdir. Dev isimlere kopya çektirirler. Fazla söyleyecek bir şey yok onlar için. Tüketicilerini ne kadar seviyorlarsa rakiplerine de o kadar sert davranıyorlar. (Jobs etkisi)
Google; yeniliğin günümüzdeki adı olmuşlardır. arama motoru olmayı çoktan arkalarında bıraktılar ve insansız arabalardan, akıllı gözlüklere bir çok yeniliğe imza attılar. Ayrıca Youtube, Android gibi büyük platformları da çok iyi götürüyorlar. özellikle Android ile pek çok büyük firmalarla birlikte iş yapıp akıllı telefon ve tablet pazarına öncülük ve abilik yapıyorlar. Dünyanın en değerli şirketi olmaya hak kazanarak Apple'nin önüne geçmeyi bildiler. Donanımdan ziyade yazılıma önem vermekle belki de en iyisini yaptılar. Gelecekleri en parlak iki isimden biri. Diğeri de malumunuz Apple.
Uludağ üniversitesi öğretim görevlilerinden, işletme ana bilim dalı, muhasebe finansman dalından bir hoca. yakın zamanda kariyerinde büyük adımlar atacağı kesin, dersleri oldukça başarılı çünkü. bu sene ilk kez ders vermeye başlamış olmasına rağmen sınavları tam ayarında yapmakta ve öğrencisini önemsemesiyle gönülleri fethetmeye başlamıştır.
ödev ya da tez veya yazı her neyse daha çabuk bitmesi için klasikleşmiş ve istenen 12'lik puntonun dışına çıkarak genelde 14 ile yazılmasıdır. punto ne kadar büyükse o kadar tembeldir o öğrenci. 18'i gördü bu gözler.
örneğin türkiye'de: kılıçdaroğlu iyi tarafı savunuyor ama karşı tarafın avukatı daha iyi.
dünyanın diğer pek çok ülkesinde -genelde gelişmiş ülkeler- ak koyun kara koyun bellidir. ben ak koyunum diyene ''seninle hem fikir olduğum tek nokta koyun olman.'' diyebilir halk.
oysa gelişimini tamamlayamamış ülkelerde işin rengi farklıdır. isn't it? sadece bağıran ama ne söylediğini bilmeyen kalabalık zombilerle taksim meydanını the walking dead'e benzetmekte bizim siyasetçilerimizin üstüne yoktur. ama haklarını yemeyelim, shall we?
gerçekten insan psikolojisini bilir onlar, birini nasıl kandıracaklarını. *
onların tek bir felsefesi vardır: it's not a lie, if you believe it.
(bkz: george costanza)
oldukça tehlikeli bir türdür. gruplar halinde dolaşan Homo sapiensler ihtiyaçlarını oldukça sert ve 'oha karının anasını siktiler' şeklinde gösterirler. yılın belirli zamanlarında iyiden iyiye kontrol dışına çıkan bu grubu durdurmak o kadar kolay değil. muhabirimiz jimy george bu grubun saldırısına maruz kalmış ve yedi sene fizik tedavi görmüştü. kendi şuan gotham akıl hastanesinde. ölü taklidinden de hoşlanan bu grupların en tecrübeli oldukları alan saldırı sonrasında yürümekte sıkıntı çektirmeleri.
bazen o kadar zor açılır ki artık çok geçtir. uzunluk/süre performansı çok önemlidir, aksi halde paket açıldığında parmağınıza takmak zorunda kalırsınız. tabi takması problem yaratabilir bazen. bence bütün bunlar kadınlara son bi şans daha vermek için.
bana twitter'dan yazabilirler miydi? diye devam eden ''would'' ekinin anlamına tecavüz etmiş söylem. bundan elli sene sonra kimse adını hatırlamayacak o kişinin büyük ihtimalle * ama o zaman geldiğinde gülmekten altımıza sıçacağımız kesin. insan düşünüyor Twitter'ı kapatıp dünyada itibarını sıfırlamayı göze alacak kadar büyük hangi suçu işlemiş olabilir diye. gülüyoruz efendim, ne dns ne vpn bilen cahillere.
kimi de dns değiştirip giriyor ve kendisini savunuyor ki en acayibi bu herhalde. evlere şenlik ülkemiz var, bizim de onda gözümüz var aman allah.
--spoiler--
-Bilal oğlum Twitter'i kapattık, dns değiştir.
+Dns ne baba?
-Ağ bağlantılarına gir ordan oğlum.
+Nerde babacım?
-Sümeyye orda mı? Sümeyye'yi çağır bana.
--spoiler--
uludağ üniversitesinin online ders anlatma ve katılma platformu. bu sistem üzerinden toplantılar açılıyor, hoca tıpkı dersteymiş gibi dersi konferans şeklinde videolu anlatıyor, ardından pdf vb. türde kaynağı veriyor. interaktif biçimde gerçekleşen derslerde soru sorabiliyor öğrenciler. bu toplantıya canlı katılabilindiği gibi daha sonradan da izlenebiliyor. ben girişimcilik ve kriz yönetimini dersini bu şekilde alıyorum. oldukça etkili olmuş en donanım haberinden.
yalnız bu sistemin ya tarih vb. gibi alan dersi olmayan çerez derslerde kullanılması ya da hem okulda anlatılıp hem de bu şekilde anlatılması gerekir. aksi taktirde ilerde uzaktan eğitim fakültelerinden farkı kalmayabilir.
Radikal Yazıişleri Müdürü Ali Topuz tarafından yazılmış her detayıyla doğru yazı.
--spoiler--
cumhurbaşkanı, önüne gelmiş bir yasa için "hükümetle müzakere" edemez. Zaten yasaları "hükümet" yapmaz. Cumhurbaşkanı, "hukuken sakıncalı" gördüğü bir yasayı onaylayamaz. Yanlış bir kanun, yanlış bir kanunla düzelmez.
internet yasası neydi, şu torba yasa? Cumhurbaşkanı ne yaptı? Niye öyle yaptı? Başka ne yapabilirdi? Yasa onaylandıktan sonra hükümet ne yapmaya çalışıyor? Bu yazı bunu anlamayı deniyor, anlatmayı diyemiyorum, çünkü gerçekten hayretler içindeyim.
ANAYASA DER Ki
Önce anayasadaki kuralı hatırlatalım:
Kanunlar TBMM tarafından görüşülüp kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanına yollanır. Cumhurbaşkanının önünde iki yol vardır:
Onaylar ve yayımlanması için başbakanlığa gönderir. Böylece yasa yayınlanır (yürürlük maddesindeki tarihte) yürürlüğe girer.
Cumhurbaşkanı yasayı hukuka uygun bulmaz, bir daha görüşülmesi için iade eder. TBMM, Cumhurbaşkanının işaret ettiği noktaları uygun bulup değiştirir, yasa tekrar gelir. Cumhurbaşkanı yapılanı beğenirse onaylar, yayınlar (Beğenmezse seçeneğine girmiyorum, bu kadarı yeterli Köşk-Hükümet-Meclis üçgenindeki internet trafiğindeki hukuki, siyasi ve bana göre etik sorunları anlayabilmek için.)
CUMHURBAŞKANI DER Ki
Şimdi Köşk-Hükümet-Parlamento arasındaki internet trafiğinin geçtiği yolu sondan başa alabiliriz:
Cumhurbaşkanı Gül, 6518 sayılı yasayı onayladı, yasa resmi gazetede yayınlandı. Yürürlük maddelerine göre internet düzenlemeleri kamilen yürürlüktedir.
Yani şu anda Telekominikasyon iletişim Başkanlığı (TiB) istediği internet sitesinin yayınını dört saat içinde kesebilir. Dört saat nereden başlıyor? Basit: ihbar edildiği andan, TiBin (başkanın bizzat, çalışanlarının herhangi bir anda, istihbarat teşkilatlarının mensuplarının gördüğü andan ve elbette ehli hükümetten birilerinin arzu ettiği andan itibaren.) TiB bir tepedgözdür artık. ifade özgürlüğünü yiyerek beslenecek yeni bir kamu ejderi.
Haberine iletişimi engellenen ne yapacak? 24 saat içinde mahkemeye gidecek. Mahkeme 48 saat içinde karar verecek.TiB, sakıncalı içeriğin erişimini engellerken, mahkeme gerek görürse tüm sitenin içeriğini engelleyebilecek.
Gelelim ikinci konuya.
Siteler trafiği arşivleyecekler. Yine TiB sitelerin trafiğini istediğinde alacak.
Cumhurbaşkanı Gül, rahatsız olduğunu defalarca ortaya koyduğu bu noktaları onayladı. Onay nedenini açıklarken de çok çok ilginç şeyler söyledi: "Bir süredir gündemdeki internet yasası hakkında yoğun mesajlar gönderiyorsunuz. Mesajlarınızda özellikle iki husus üzerinde itirazlar ilettiniz. Bu iki noktaya ilişkin sakıncaların esasen ben de farkındaydım. Nitekim, Hükümetimizle temasa geçip bu iki noktaya ilişkin düşüncelerimi paylaşmış ve bunların düzeltilmesini istemiştim.Memnuniyetle görüyorum ki iki maddeyle ilgili kaygılar yarın yeni bir yasal düzenlemeyle giderilecek. Bu düzenlemenin süratle gerçekleşmesine fırsat vermek için Macaristan'dan döner dönmez önümdeki yasayı onayladım."
BiR CÜMLE, BiR iŞLEM, BiNBiR DERT
Gülün sözlerindeki boldlar bana ait. Düzelmeden neyin kast edildiğini ve bir şeyin düzelip düzelmeyeceğini en sona bıraktım, bu açıklamanın kelime kelime not edilmesi gerek. Tarihi önemi var. Şaka, kinaye filan değil. Çünkü:
Bir cumhurbaşkanı, sakıncaların ben de farkındayım demiştir.
Yani sakıncalı bir yasanın kendi önüne yollandığını açıklamıştır. Sonra, hükümetle temasa geçip düzeltme istemiş. Şunu bilmiyoruz, yasa Meclisteyken mi temasa geçti, Meclise geçmeden mi, Mecliste onaylanıp önüne geldikten sonra mı? Her aşaması ayrı sorun ama yasa Meclisten geçip önüne geldikten sonra yapacağı şeyler bellidir. Anayasada yazılıdır. Girişte yazdık: Sakıncalı bir yasayı iade eder, sakıncasız bir yasayı onaylar. Burada öncelikle bir cumhurbaşkanının sakıncalı olduğunu bildiği bir yasayı onayladığı itirafı var.
MECLiSE NE OLDU PEKi?
Bununla bitmiyor: Cumhurbaşkanı, hükümetimizle neyin temasına geçiyor? Önüne gelmiş sakıncalı bir yasanın! E yasaları hükümet mi yapıyor? Pratik öyle tamam da Meclis ne? Cumhurbaşkanı, onay ve itirafıyla kendisini olduğu kadar Meclisi de silmiş görünüyor. Sadece hükümetle temas değil mesele, devam cümlesi de var: Kaygılar yeni bir yasal düzenlemeyle giderilecek.
Yani? Şöyle demiş olmuyor mu sayın Cumhurbaşkanı: Bizde yasaları hükümet yapar. Hükümet bozar. Kamuoyu bastırdı. Avrupa Birliği laf ediyor. Köşk hukukçuları da baktı. Konuştuk, anlaştık hükümetle. Biliyorsunuz, Meclis zaten önemsiz. E ben şimdi eski arkadaşları zora mı sokayım?
PEKi NE DÜZELTiLECEK?
Hükümet şuna hazırlanıyor: Trafik kayıtları mahkeme kararı olmadan alınamayacak. Ve TiBin şu dört saat içinde resen (paşa gönlüne göre. ilerde bir gün bu Paralel gönlüne göre halini alırsa şaşar mıyız) engelleme yetkisi aynen kalacak. TiB iletişimi engelledikten sonra bizzat mahkemeye gidecek. Ne anladık biz bu işten? Mahkeme kararı olmadan engelleme yetkisi aynen duruyor, engele devam kararını alma görevi ekleniyor sadece milli panoptikon (Tepegöz) kurumumuza.
Bunlar mı iyileştirme? işin ruhu, yasada açıkça tanımlanmış nedenler olmadan ve yargı kararı bulunmadan ifade özgürlüğünün engellenmemesidir; karar sonra gelse olur mu abi ruhu, kanunların ruhuna tuz ruhundan daha zararlıdır.
Şimdi, hem yeni gelecek düzenleme sadra şifa değil, hem bulunduğumuz an itibarıyla başka bir çözümsüzlük var:
Basit, Meclise iade, yeniden düzenleme yolu yerine, hiç olmayan bir usule girişilince şu hale geldik: Şu anda yürürlükteki yasadaki yetkileri TiB uygulamaya geçmiş olmalı. Yani çıkaranların, onaylayanların, arzulayanların, herkesin kabul ettiği hukuksuzluk yürürlükte. Bu durumda Kanun koyucu abesle iştigal etmez kuralı artık abesten başkasıyla iştigal etmez olarak değişmiş sayılır. Zaten kanun koyucu artık Mecliste değil, gördük ve Köşk de zaten artık beğenmediği yasaların da onay mercii!
Madem bu abes yol yürünüyor, daha iyisi var: Çekiverin şu kanunu! Bu yanlış oldu, hata yaptık, paralellere kızınca şarteller attı filan deyin. Hani HSYK değiştirilirken demiştiniz ya: O zaman doğru sandık, yanıldık diye. Şimdi hep beraber diyorsunuz ki: Bu yanlış. Vazgeçin, yol yakınken.
DAHA BUNUN YÖNETMELiĞi VAR
Bir süre önce çıkan, Gül yasayı veto edebilir söylentilerinden sonra hükümet kanadından şu bilgiler yayıldı: Yasa çıksın, sorunlu yanları yönetmelikle düzeltiriz.
E anayasadan üstün yönetmeliklerimiz olduğuna göre, yasayı düzelten yönetmelik de olur bal gibi. Fakat bu olmadı. Sonra Gülün Mecliste onaylanıp önüne gelen yasa konusunda bir tür müzakere yürüttüğünü, bir tür kulis içinde olduğunu anladık. Şimdi, bu yönetmeliğe de dikkat etmek gerekir, yasadan daha vahim işlerle gelebilir tepemize.
E tüm olan bitenden bir de pay çıkaralım kendimize: Hayret edebiliyorsak hâlâ, bir şansımız var demektir, en azından algımızın köseleleşmediğiyle avunuruz biz de. insanız, bize de bir avuntu lazım
Ha, bir de Erdoğan'a karşı Gül'den medet umanlar varsa, onlara da selam olsun...
--spoiler--