ilk sayfalara bakınca bu ne umutsuzluktur dedim kendi kendime. sonradan zirveye katılan arkadaşlar gelip yazmışlar veya aklı başında yazarlar çıkıp savunmuş o çıkan 3 kişiyi. uludağ sözlük üyeleri, ekşi sözlük üyelerine göre çok daha yeni ve çok daha heyecanlı. an itibarıyla entrylerine daha yatkınlar. bu çok güzel bir şey aslında. okan bayülgen bir başka programında ingilizce bir kelimeyi telaffuz edemediği zaman "hah şimdi bana neler yazacaklar kimbilir" deyince hüzünleniyorum istemeden. çünkü artık ekşi sözlük bu tip programların nabzını tutmayı bıraktı. bırakıldığı için de böyle bir gelenek oluştu, nabzını tutmaya kalkanlara kötü gözle bakıldı. yahut en en kötüsü, tek kelime entry yazanın altına 50 kişi ilk entrynin versiyonlarını yazıp insanı entry girdiğine pişman ettirdi. çok seslilik -ki bu iyi bir şey- arttı ama bu çok seslilik daha çok politika, azınlıklar, insan hakları, hak ve özgürlükler vs yönünde arttı. o nedenle artık ekşi sözlük'e girenler eski komedi, eğlence tadını yakalamak için rastgele tuşuna yahut gözüne kestirdiği yazarların toplaştığı badi tuşuna abanmak zorunda kaldı.
bu satırları ben de bir uludağ sözlük yazarı olarak değil, ekşi sözlük yazarı olarak yazıyorum.
uludağ sözlük'e ne zamandan sonra ilk kez girdim. sol frame bana çok daha eğlenceli geldi. en azından "bu da neymiş acaba" merakıyla hepsine baktım. ekşi sözlük'te bu eğlencelik ortam, benim arayışlarıma uygun olmaktan çıktı. tabii hala seviyorum ekşi sözlük'ü. detay başlıklarımı buraya değil ekşi sözlük'e saklıyorum. veya bilgisayarımı açar açmaz ekşi sözlük'ü açıyorum. bunları yazmamın nedeni de, uludağ sözlük'ün ekşi sözlük'e saldırmadan, yazarları gözlerinde büyütmemeleri. kaç sayfadır okuduğumdan bunu anladım çünkü. bir ekşi sözlük'e girebilme, bir parçası olabilme, hafif saldırganlık, ekşi sözlük yazarlarının üstünlüğü vesaire. gerçekten yanılıyorlar. dönemin birinde ekşi'de bir yazarla mesajlaşırken, yazarları gözümde çok büyüttüğümü söylemiştim de bana cevap olarak şöyle demişti: "inan bana, hiçbiri senden daha akıllı değil." ben bunu baz alıyorum yazarlık hayatımda. size de tavsiyem odur.
zirveye gelirsek, hatırlıyorum ki bir dönem ekşinin bir zirvesi olmuştu. o dönem makina değildi bir önceki sezon yani. orda 12 sözlükçüyü bir anadola doldurmuşlardı (http://sozluk.sourtimes.o...=&all=&v=&p=1 ) ve yazarlardan bir kaçı çok manasız, gereksiz, pek de komik olmayan sözler sarfetmişlerdi. vay babam sen nasıl bunu dersin diye sayfalarca hakaretler yazıldı çizildi. şimdiki tavrım o zaman da oraya yazdığımla aynı olacak:
insanlar özgürdür ve kimseyi temsil etmek zorunda değillerdir. bir insan çılgınlar gibi eğlenirken kendisinden düzgün laflar seçmesini kimse bekleyemez. ayrıca, ordaki üç insan sokaktaki üç insandır. çünkü zaten sözlük denen şey, sokaktaki adamın düşüncelerini toplayan bir konseptten ibarettir.
yazdıklarımdan sakın ola ki dün gece uludağ sözlük'ü temsilen o sandalyelere oturmuş yazarların bir bok beceremedikleri anlaşılmasın. ben gayet oturaklı buldum hepsini. hatta şöyle diyeyim de ekşi'ye saldırarak uludağ sözlük'ün gururunu okşayayım:
ekşi'nin bir sürü lafını bilen dişi yazarı vardır. ama dün sondaki mor tişörtlü ekşi yazarı bir türlü konuşamadı, konuşturulamadı. ortadaki yazar çünkü mikrofonu ve konuşmasını seven bir arkadaşımızdı. ama uludağ'da aksine dişi yazar kişi yaptıkları şeylerden bahsetti, ziyaretlerinden, zirvelerinden, kampanyalarından. hem de hiç tutukluk yaşamadan, hafif sesi titreyerek, hafif düşünerek gayet harikulade konuştu. yemin ediyorum, ben oraya çıksam tek kelime laf edemem ilk başta. rüyalarıma giren o çirkin ama karizmatik adamın karşısında kendimden emin konuşamam:)
ortadaki cılız arkadaşımıza gelince, onun da ekşi'dekilere karşılık olarak "onlar almıyor ama biz alıyoruz" demesi gayet normal. ne var ki bunda, hatta şöyle demeliydi: "ekşi almıyor çünkü taam onbiiiin yazarı var(ki 10 bin yazar yoktur gerçekten, sayılarda o kadar vardır ama yazanlar 2-3bin ancak) ihtiyaçları yok. bizimse az, site adresini veriyorum. düşüncelerini özgürce ifade etmek isteyen herkesi bekleriz." hoşumuza giderdi bence. benim giderdi ama burda gene rezil olduk diyenler çıkardı elbette. çıksın, çıkmazsa kötü olur zaten. tek düze sözlük olmaz çünkü.
benim aktif bir ekşi sözlük yazarı, çakma bir uludağ sözlük yazarı olarak düşüncelerim budur. temsilcileri kutluyorum ve de kıskanıyorum. en azından kahramanım okan bayülgen'le göz teması kurabildiler. ben de rüyalara kaldım gene. esen kalın.
diger yazarlara faideli bilgi olmasi acisindan -aksi taktirde siliniyor- cok önemli bilgiler sunacagim insan. kendisinin piyasadaki resimleri kendisine ait degildir. ayrica türkiye'de ikamet etmiyor olup, ispanya'da complutense üniversitesi'nde fransiz filolojisi okumaktadir. cok bahsettigi orhan pamuk'u aslinda tanimaz; fakat fethullah gülen'le olan yakin dostluguna sahit olmuslugum, nur evlerinde agirlanmisligim -hem de kiz halimle- vardir. bu arada nur evleri süper, herkese tavsiye ederim. kitabinin arka kapagini cem yilmaz'a yazdirmis olsa da, cem yilmaz'i kati suretle tanimaz. o yazi da ayrica tirtiktir!! cem yilmaz bu yüzden kendisine dava acmistir ve sok bir aciklama daha yapacagim: cem yilmaz son satin aldigi ferrarisini bu davadan kazandigi tazminatla almistir. bu bakimdan resat calislar ayrica cok zengin bir insandir, tek tasimi kendim almak istiyorum diye tutturmama ragmen 12 kiratlik bir elmas yüzükle kapimi calmistir.
babasi oral calislar'in tersine geyikci sol liberal olarak kendini tanimlamasina ragmen, kesinlikle bir eylem adamidir. babasi bile onun solculugundan cekinmektedir.
kendisinin anlattigina göre, internet ortamindan sürekli olarak kari kiz kaldirmasi kesinlikle yalandir. kaldirdigi tek kari kiz sahsimdir. diger hatunlarin bu konudaki sözlerine inanmak aptalliktir ve o kari kizlara bu münasebetle sesleniyorum: kahpelik yapmayin!
resat calislar'i ayrica 80lerde sürekli kari kiz kaldiran ve arabasi altinda, hep eglenen züppe genclerin olusturdugu filmlerden cikma bir karakter sananlara da birkac kelime diyecegim vardir. resat calislar araba degil, ucak kullanir.