Şizofren ve ruh hastası diktatörler' in gideceklerini anladıkları zaman, başvurdukları son çaredir. Gözünü kin ve hırs bürümüş bu tür diktatörler, ellerini kana bulamaktan asla çekinmezler. gün gelir hesap döner, yüce divan'da hesap verirler. ya da halk bunun hesabını er geç sorar ... '' akın var akın güneş'in zaptı yakın ''
Yüce Divan' dan önce son kaçışlarlar , Devlet kurumlarında ki yolsuzlukların, bir bir ortaya saçılmasıyla başlamıştır.ilk yolcumuz Bilal Erdoğan'dır...
bu ülke de yaşıyorsan, toplu halde bulunmayacaksın. çünkü bu iktidar, toplu halde bulunma halini, kendine tehdit olarak görür. insan ve ya ağaç toplu halde , bir arada görürlerse, dayanamaz keserler. 6000 ağacı, kestiren bir zihniyetin çocukluğunda, ağaca bağlanıp, tecavüz edildiği düşünmeye başladım. yoksa nedir bu öfke? bu kin? doğaya ve ağaca karşı.
bu kadar aşağılanmak, bu denli dünyaya rezil olmaktan ve ülkem adına acı çekmekten bıktım. insanların göz göre ölmesinden, öldürülmesinden, insan hayatının bu kadar ucuza satılmasından bıktım. türkiye cumhuriyeti ve atatürk'ü , hasta ruhlu bir adamın hezeyanları ve diktötörlük sevdasından yerle yeksan etmesinden, her türlü bilinçten yoksun insanların, dinle afyonlanarak, güdümlü olarak fakir bırakılıp, korkuyla biat ettirilip meletilmesinden, hepimizin hayatını karartan yüzde ellilik güdüklerden bıktım. bu ülkede çocukların , kış günü terlikle , çıplak ayak çekilen resimlerine bakıp, içimin çizilmesinden, kırık , dökük pencereli evlerde kırk günlük ayaz bebeklerin açlıktan ve soğuktan ölmesine günlerce dertlenmekten acı çektim. polis devletine evrilmekten, vatan sever insanların hala burnunun sürtülmesinden, doğanın açgözlü bir iştahla talan edilmesinden, istanbul'un silüetinin canavar plazalara dönüşmesinden, borçtan, harçtan beli bükülmüş mutsuz yüzlerden bıktım.
önümü göremediğim, sisli ve kan kokusu dolu süreçten bıktım.
ilk akla gelenler, onur gökşen ve angutyustur. diz üstü yazarlar, sokağın çocuklarıdır, ve hepimizden bir şeyle paylaşırlar yazılarında. son dönem yazılan kitaplara, özellikle romanlara bakarsanız, kurgulanan hikayelerde ki kahramanlar, iyi eğitim almış, harika işi, parası olup da, sahip oldukları kalbur üstü hayattan sıkılıp, depresyona girmiş , kıçına rahat bahmış tiplerin, abidik kubudik arayışlarıdır.küfür etmezler,ha sikktir lan bile demezler, entel dantel ağızlarıyla, hayatın anlamı aramaya kalkarlar. bi siktirin be diyorum populer ve elitis yazarlara, sokağın, derdin, tasanın ve piçliğin sesi diz üstücülere iyi ki varsınız diyorum. hayatın içinden olduğunuz ve bizlere ses verdiğiniz için.
gereksiz oksijen tüketimde bulunan bu tür, her türlü insanlık kriterlerine ters popülasyonu oluşturur.bu insan hayvan türüne, din adına kelle kesen ısidcileri, sokak ortasında ensesinden adam vuran orospu çocuklarını verebiliriz. ayrıca çakallar diye adlandırdığımız uğursuz bir türevi de vardır. bunların yapamayacakları dolandırıcılık, hırsızlık ve tezgah yoktur. bunlar genellikle egemenlerle iş birliği yapan, milletin amına daha da koyacağız diyen laz müteahhitlerdir. bir de elinde ki erki, dinle, allah'la harmanlayıp, yaptığı ilizyonla halkın yarısını koyuna çevirmiş en tehlikeli türü vardır ki, zaman içinde, diktatörlüğe evrilip, kan emmeye devam etmektedir. bu tür aynı zamanda doğa düşmanıdır da.
atam'ıza hakaret edenleri görmezden gelip, ulusalcı ve kemalistlerin, hakaretler karşısında sinirlerine hakim olamayıp,yazdıklarını silen türdeki moderatör.
9 Ekim 1971 - Ankara sıkıyönetim komutanlığı 1 no'lu askeri mahkeme kararı. türk ceza kanununun 146/1 maddesi uyarınca, idamlarına karar verildi.
Çok merak ediyorum evrende adalet varsa, bu kararı aldıranlar ve uygulayıcıları, ne şekilde öldüler?
ilk gençlik yıllarımda, ailem Sapanca'da kurban kesip, eve yollama gafletinde bulunmuşlardı.etler eve geldiğin de, hayvan kesmelerine o kadar, sinirlenmiştim ki anlatamam. bir miktarda eve göndermeleri, burunlarından getirmek için iyi bir bahane oldu. iki, üç gün boyunca mahalledeki arkadaşlarımı toplayıp ki bu sayı, ondan aşşağı asla düşmüyordu, son et parçası bitene kadar, balkonda mangal yakıp, her akşam rakı sofrası kurduk.zavallı danacık, ailemin barbarlığından kurtulamamıştı ama, en azından, açılan yetmişlikler eşliğinde, bir sürü insan ruhuna kadeh kaldırmıştı. ailem gelince ne mi dedi? çokta umursamıştım da...
hakkınızda olası bir banka,kurum,kişiler tarafından açılmış icra dosyası bildirimi, getiren postacıya, aa ben bunu halletmiştim diyerek, içinde bulunduğunuz durumu, daha da salak bir hale sokmak. postayı getiren, kişi gözlerinize acıyarak baktığında, daha da salakça kelimeler sarf etmek.
Paketimiz o kadar demokratik ki, Kadıköy'ün göbeğinde bir MEB okulunda,tv ve pc yetersizliğinden dolayı, çocuklarımız için biz, veliler aramızda para toplayıp, okula araç-gereç temin ediyoruz.
Durmak yok, çalmaya, kendi güruh'unuzu kalkındırmaya devam,.
Paket ha, güldürmeyin adamı, ağzınıza yakışmayan, demokrasi gibi kavramları almayın, gülünç oluyorsunuz.
Belli gelir düzeyi olan yerleşimler de, seve seve, herkes çocukları için bazı şeyleri üstlenir.
Hatta düşük gelirli köylerde, anneler,babalar, boğazlarından keserler bütün olanaklarını çocukları okusun diye seferber ederler.
Güneydoğu da ve doğu illerinin büyük bir kısmın da, kaçak elektrik kullansınlar, kaymakamlık yardımıyla geçinsinler,biz de ödediğimiz vergilerle haybecileri ihya edelim.
işte sizin ''Demokratik paket'' anlayışınız bu,bizi avantamızdan etmeyin,haybeci kürtleri besleyin ve sesinizi çıkartmayın...
öğretmen atamaları, yapılacağı zaman , bundan sonra öğretmen adayları, sözlü mülakata tabi tutulacaklardır.bu demek oluyor ki, kamu da türbana, yeni paketten serbestlik çıkmasıyla, türban takan eğitimciler, bütün iyi köşeleri tutacaklar.Aydın, ilerici eğitimciler de ücra köşelere tayin edileceklerdir.bademler istedidikleri gibi, giremedikleri okullar da cirit atacaklardır...
bu tür, elini cebine sokar, adamın gözüne baka baka, malı saniyeden az bir süre içinde avuçlar,konumunu ve açısını değiştirir. bunu alışkanlık haline getiren yavşakların cebinin biri aşınmak suretiyle deliktir.
hele bir de manitaları göz hapsine alıp da yapan gavatlar vardır ki o da ayrı başlık konusudur.
bu tipler, genelde kavruk, düz taban olup, iğrenç tıranklara sahiptirler.bacakları kaşındığında, parmak arası terliklerden leş olmuş ayaklarından birini çıkartıp, kaşınan ayaklarını kaşırlar.parmak arası terliklerini tamamlayan yegane aksesuarları, reklam almış şapkalarıdır.
yazarın notu: allahtan havalar soğumaya döndü, kış geliyor da parmak arası terlik giyen düz tabanlardan kurtuluyoruz.
Sanki birtakım insanlar, her yıl, eylül ayında istanbul' un dolmasını, okulların açılmasını beklerler.Yapılan yol çalışmaları, sokak arası tamiratlar, kaldırım çalışmaları ile zaten her daim sinir küpü olan istanbulluları,
kış boyu karşılaşacakları zorluklara karşı aşılarlar.
kadın tuvaletlerindeki terbiyeli değişle, yoğun hormon kokusu, wc kabinlerinden çıkan her bir kadının a*nın şeklini yüzüne yansıtır.öyle yoğun bir koku vardır ki ortamda,her bir cüssenin özgül ağırlığıyla mukayese edersiniz, şeklini ...