megolamanyak, kontrol delisi, seksi, yakışıklı, zengin ve duygusal olan fifty shades of grey in insanı baştan çıkaran ve evlenmek istediğim adamın karakterine sahip olan roman karakteri.
insanın ömrüne ömür katan tarif edilemez bir duygudur. sımsıkı sarılıp sevdiğinin kollarında uyanmak kadar mutlu eden çok az şey olmalı şu dünyada. her ne kadar bir daha göremeyecek olsan bile...
aradan 1 sene geçmiştir ve bu mesajlar iki tarafında gayet resmi bir dille yazmaya özen gösterdiği mesajlardır. bir eski mesajları düşünürsün, bir şimdiki mesajları...hayattan bunlar soğutur insanı.
edit: hikayemizdeki eski çift, son 3 aydır sürekli birbirini görmektedir aynı ortamdadır. iki tarafında özellikle kız tarafının feci halde dengesi bozulmuştur bu olanlar yüzünden. ortamdan uzaklaşmak için hamle yapmış ve başvurmuştur. konu da bununla ilgilidir ama er kişi kendisi yüzünden oradan uzaklaştığını bilmemektedir, çünkü kız sağlam bir sebep bulmuştur.
bir insanın işinden olmasına sebebiyet vermek, kovdurmak.
bunu yapanların, suçsuz günahsız insanları işsiz bırakanların yanına kalacağına inanmayın. çünkü Allah'ın ilahi adaleti çok güzel işler.
başkalarının, kendi karanlık ruhlarını tatmin etmek için senin ruhunu paramparça ettikleri zamandır benim için. nasıl kanıyor kimseler görmese de, bilmese de. bir başkasının da gelip o ruhu tamir etmesi, ruhundaki boşlukları yara bandı gibi yapıştırması gerektir. yoksa sen bir zaman sonra iyileştin sansan da o hiç ummadığın bir anda tekrar kanar. belki de o yara bandı senin ömrünü geçireceğin insanın uzattığı el olacaktır.
derya tuna' nın perihan savaş'a çok çirkin ithamlarda bulunduğu röportajdır. ettiğini buldun derya. kimseye pislik atma. zamanında perihan savaş hamileyken ibo' yu elinden alan, adam kızına doğum gününde hediye aldı diye burnundan getiren kimdi. yıllarca birlikte yaşayıp trilyonlar götürdün, mal varlıklarını üzerine yaptırdın, sus artık. perihan savaş' ın adını ağzına alma, kendini küçük düşürüyorsun, herkes kimin ne olduğunu biliyor diyerek sizleri röportajla başbaşa bırakıyorum.
"Kız istemeye Perihan gitseydi"
Derya Tuna, ibrahim Tatlıses'in yeni eşi Ayşegül Yıldız ile kızı Melek Zübeyde'nin annesi Perihan Savaş'ın dostluğuna ateş püskürdü.
Madem Perihan Hanım önceden biliyormuş nikâhı, o gitseymiş kızı istemeye
HT MAGAZiN / iZZET ÇAPA-ÖZEL RÖPORTAJ
ibrahim Tatlıses'in Ayşegül Yıldız'la evlenmesinin ardından tüm gözler Derya Tuna'ya çevrildi. Tuna yalnızca izzet Çapa'nın sorularını yanıtladı.
ibrahim Tatlıses'in evliliği konusuna başından beri girmek istememiştim. Çünkü Derya Tuna benim aile dostum, ibrahim Bey de çok sevdiğim, ne zaman istesem yanına gidebildiğim bir insan. Bu konuda taraf olmamam gerektiğini düşünüyordum. Ama iş o kadar büyüdü ki; Derya'yı aradım, Bir de bana anlat bakalım, senin açından nasıl gelişti olaylar dedim. işte aramızdaki kısa muhabbet...
** Perihan Hanım'ın evlilikten bir hafta önce haberi varmış. Buna ne diyorsun?
Ben ve ido ne kadar hassas bir yerdeymişiz ki, bize söylemek için bu kadar düşünmüş. Madem Perihan Hanım bu kadar önceden biliyormuş o gitseymiş kız istemeye.
BU iŞ ENSESTE GiRER
** Perihan Hanım artık gelinimiz oldun diyerek Ayşegül'e bilezik takmış...
Sen bu adamla birliktelik yaşadın, pırıl pırıl bir kızın var. Bu kadar modernlik ne? Böyle şeyleri anlamıyorum.
** Sana göre değil böyle davranışlar?
Ben 20 sene biriyle beraberlik yaşadıktan sonra onun evleneceği insanla asla yan yana olmam. ibrahim'le her zaman dost olabilirim, sonuçta oğlumun babası. Perihan Savaş da dost olabilir, kızı var. Ama gidip ibrahim'in karısıyla nasıl arkadaş olursun? Birbirlerini nasıl abla kardeş gibi görürler? O senin ablansa, ne işin var ablanın eski kocasının yatağında?
Bunun karşılığı ensest...
** Pardon?
Perihan Hanım daha önce de Asena'yla gülerek pozlar veriyordu. Sen aynı yatağı paylaştığın adamın beraber olduğu her yeni kadına ablalık yaparsan... (Derya burada susuyor, yutkunuyor)
** Bütün bu olaylar seni çok üzmüşe benziyor...
Benim onunla bütün ilişkim bitmiş. Ama eskiden insanlar ibrahim Tatlıses deyince Derya Tuna, Derya Tuna deyince ibrahim Tatlıses diyorlardı. Artık bu bitti...
** Beden hareketlerini yorumlamışlar dün televizyonda, onun için Üzgün müsün dedim. Ne yapmalıyım izzet... Elimi yüzüme koysam Çöktü diyorlar, gülsem Maske taktı diyorlar. Niye ben konuşuluyorum, niye beni arayıp soruyorsunuz? Ne Derya Tuna'ymışımbe! Adam evlendi, beni yazıyorsunuz, benimle konuşuyorsunuz.
** Anladım, sıkıldın. Son sözün?
Adam nikâhlandı en çok konuşulan benim... Ne Derya Tuna'ymışım be!
hepimizin ara ara yaptığı kötü davranış şekli. bunu yapıp pişman olduğum o kadar çok zaman oldu ki. kendimi tutmaya ve öfkeli olduğum an kendimi kapatmaya başladım. ama az önce ofisde benzer bir olaya şahit oldum ki. benim de sinirim fena halde bozuldu.
ofisteki arkadaşım dışarıda olduğundan ona iletilmesi gereken bir problemi bana iletildi ve uzun zamandır ona bağlı personele söylenmesine rağmen sorunla ilgilenilmediği vurgulandı. ben de kendisi geldiğinde konuyu ona aktardım. içeri girdiğinde o kadar sinirliydi ki saçları diken diken olmuştu. herhalde kızı çileden çıkarmış ya da başka bir şeye sinirlenmiş ama nedir bilmiyorum. her neyse sorunu bana ileten kişiyi aradı ve öyle gereksiz sert tepkiler verdi ki, resmen azarladı. adamcağız da o kadar mülayimdir ki bu duruma düşmesine çok çok üzüldüm. telefonu kapattıktan sonra yüzüne baktım. haksız mıyım dedi. çok sert tepki gösterdin. adam yanlış bir şey söylemedi ki sadece meramını iletti, ne vardı bu kadar paylayacak dedim. karşıma ilk o çıktı tüm öfkem de ona yansıdı dedi.
sonradan adam beni tekrar aradı. sesi çok kötüydü. kalktım bulunduğu yere gittim. başıma ağrılar girdi dedi. ne olur kusura bakma çok sinirliydi, başka bir şeye öfkelenmiş ondan öyle davrandı, sonra kendisi de pişman oldu dedim. ofise geri döndüğümde adamın halini anlattım. gönlünü al bence dedim. telefon etti tekrar adam açmadı. mail atayım dedi. kıssadan hisse demem o ki bu tüm öfkemizi suçsuz günahsız kişilerden çıkarmak çok fena hale sokar insanı. hem karşındakine yazık, hem de sana. vicdan azabı feci gaz yapar söyleyim.
Fatih ve Eyüp belediyesinin muhafazakâr aile danışmanı Sibel Üresin'den şok açıklama!
Fatih, Ümraniye, Bahçelievler, Eyüp gibi birçok belediye ve kurumlar için aile içi iletişim seminerleri veren Sibel Üresin, hem yaşam koçluğu, hem de aile ve evlilik danışmanlığı yapıyor. Özellikle muhafazakâr kesim tarafından iyi tanınıyor.
Zengin, kariyerli, parası olan ve cinsel gücü fazla olan erkek çokeşliliği seçebiliyor. Hiçbir kadın fakir bir adamın ikinci karısı olmaz. Erkek, daha cilveli, daha çok gülen, cinsel anlamda kendisini mutlu eden kadına koşuyor. Erkek olsam, çokeşli olurdum.
eski sevgilimle aynı dershanede olmamızdan ötürü sürekli karşılaşıyoruz. artık nötrüm ona karşı. o ise elimde ne görse bisküvi (püskevit), coconat, patates kızartması vs. ne yiyorsun diye soruyor ve ben de ister istemez ona da uzatıyorum. geçen gün çizinin yarısını aldı. helal et ha dedi. afiyet olsun dedim. dünde patates gördü. yine aynı muhabbet. bu sefer hem ağzına patates atıp hem de gözlerimin içine dikkatle bakıp helal et haaa dedi. tuhaf tuhaf bakıp, bişiler homurdandım ama ne dediğimi hatırlamıyorum. haram edecek halim yok herhalde ! manyak mıdır, amacı nedir anlamış değilim.
fatmagül'ün suçu ne dizisinde engin akyürek' in canlandırdığı, aşk ve sevgi dolu bakmakta üstüne adam tanımadığım, "kerim gibi sevmek" tanımını bize türeten ve biz kızlar arasında bunu hayal ettiren, yakışıklı, yağız ve delikanlı karakter.
şu an masaya bile dokunmak istemiyorum, o derece buz gibi. öksürüyorum, titriyorum ve yüzüm bembeyaz hale geldi. hasta edip sonra neden hasta oluyorsunuz diyen zihniyet böyle birşey işte. kaloriferler neden yanmıyor diyince otomasyon sisteminden kaynaklanan bık bık..bu kış böyle idare edeceksiniz diyen müdürlere sahibiz. sizin yaptığınız otomasyon sisteminin a.q.
bugün saat 17:00 gibi açıklanan sınav. arkadaşım kendi notlarını görebiliyor ama ben yazınca notlarım çıkmıyor. alfabeye göre mi giriyorlar anlamadım ama şimdi de hiç girilmiyor, site error veriyor.
Hayır işte, bunu bu kadar soğukkanlılıkla söyleyemezsin!Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikâyet etmen makûl değildir. Bu konuda suçu işleyenleri savunduğum anlaşılmasın. Elbette işlenen suç son derece iğrençtir. Lakin bu suçun işlenmesinde dekolte ve tahrik edici kıyafetler giyinen kadının da etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Bu konuda tabii ki erkek suçludur, ama kadının da suçu göz ardı edilirse meseleyi çözümde yanlış adım atmış oluruz. Bu olayda her iki taraf da suçludur diyemezsin. Hele adının önünde Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. ibaresi varsa hiç diyemezsin. Yeni nesilleri yetiştiren, gelecekte insanlara din ile ilgili konularda aydınlık getirecek gençlerin hayata bakışını şekillendiren bir adam olarak söylemiş oluyorsun çünkü. Toplumumuzda söz konusu kadına tecavüz olunca böyle düşünen çok insan var. Ama profesör olmuş bir insan nasıl bu kadar aymazca, acımasızca, zalimce, vicdansızca konuşabilir hakikaten anlamıyorum. Anlamak da istemiyorum.
Hayır efendim tecavüzde iki taraf da suçlu değildir! Tecavüz edilen o talihsiz insan hayatı boyunca mağduriyet yaşayacak, sizin gibi insanlar tarafından hor görülüp aşağılanacak, hayata tutunması çok zor olacak. Bu insanı ama onun dekoltesi vardır diye suçlusayan zihniyet bu ülkede kendine yer bulamaz.
Bu saçma sapan fikre göre yani dekolte giyen karşısındaki erkeği azdırır, sonucuna katlanır mantığıyla. Niye bakıyorsunlan diye adam öldürmek, Anama sövdü deyip karın deşmek, Abuk sabuk fikirleri savunuyordu diye kelle koparmak suçlarında da iki taraf mı suçlanacak?
Dekolte giyilmeyen daha muhafazakâr yörelerimizde tecavüz, taciz gibi suçlar yok mu?
Allah canınızı almasın Sayın Orhan Çeker, bu nasıl bir acımasız ve empatiden yoksun nefret söylemidir. Dekolte giyen kadını kafadan suçlu ilan etmektir? Bu kadar mı nefret ediyorsunuz dekolte giyen kadınlardan. Hem kime göre, neye göre dekolte? Dekoltenin tanımı herkese göre değişebilir. Ama bırakın her kadın kendi karar versin neyin dekolte olduğuna! Yoksa siz kadınların Taliban tarzı çarşaf giyip meseleyi kökten kapatmasını mı isterdiniz? Bir insana karşı işlenen en ağır suçlardan biri olan tecavüze bu bakışınızla erkekleri de kadın eti görünce azan, nefes alsın yeter deyip kadının üstüne atlamak isteyen varlıklar haline getirdiğinizin farkında mısınız?
işte iki yıla yakındır bu dekolteli fotoğrafım var köşemde. Bugün sizin için büyüttüm. Birinci sayfaya da jartiyerli fotomu koydurdum. iyice görün diye. Herhangi bir karıncalanma yarattı mı diye de merak etmiyor değilim. Sizce ben evimde tecavüzcümü mü beklemeliyim? Yazıklar olsun hayata, kadına, erkeğe, cinselliğe bakışınıza!
FLÖRTE Mi BAŞLADILAR?
Mekan çıkışı, Beren Saat ile aralarında çıkan aşk söylentileri hatırlatılınca kızan Kıvanç Tatlıtuğ,Bu tarz sorular canımı sıkıyor. Başka sorunuz yok mu? dedi. Ama ikilinin gece boyunca samimi bir şekilde sohbet etmesi gözlerden kaçmadı. Sevgilisi Levent Semerci' den ayrılan Beren Saat' in idil Fırat'la ilişkisini noktalayan Tatlıtuğ ile yakınlaştığı konuşuluyor.
Bu adamı neden başka sevdiğimi bir kez daha anladım. Helal olsun diyorum ve kendini beğenmiş, kendini herkesten üstün gören, sanatçıyım ben her şeyi söylerim havalarında olup, garsonun kafasında bardak da kırarım ( bülent ersoy ), onu bunu da döverim ( ibrahim tatlıses ) ve siyasette bir numarayım, babam ölse bile sahneye çıkarım diyen müjdan gezen' e, tv de ona buna yavşakça hareketler yapan ali poyrazoğlu' na öyle güzel cevap vermiştir ki sevgimi katlamıştır. aşkın nur yengi' yi çok kıskanıyorum böyle bir adamla evlendiği için. adam gibi adamlardan..
Sanatçı Bilginer, Gerçek Gündem'e yolladığı mektupla tartışmaya devam ediyor.
işte Bilginer'in yolladığı o mektup ve yeni söylemleri:
KUTSAL'A MI DOKUNDUM?
Bir mesleği kutsallaştırmak çabası nedendir acep?
Mesleği doğru dürüst icra etmek yerine, mesleklerini kutsallaştırıp, göz boyamak isteyenlere ayna tutulmuş gibi mi oldu?
Bir marangoz övünmüş müdür hiç? Babam öldüğünde atölyeye gidip, iki masa bir büfe zımparaladım, diye.
Bir aşçı böbürlenmiş midir? Anamı kaybettikten sonra mutfağa girip bir tepsi baklava açtım, diye.
Oyuncu niye aynı durumu kullanarak farklı bir algı yaymak isteğindedir dersiniz?
Oyunculuk niçin kutsaldır da, inşaat işçiliği değil? ...
Kendi suretini aynada görüp de aynayı kırmaya çalışana ne demeli? ...
Haberi kaynağından okumadan, hatta haberin sahibine sormak gerekirken, nasıl bir gaza gelmektir bu?
Sansasyonel başlık atmak gazeteci refleksidir mutlaka..
Konuşma anında, öfkeyle, bir durumun altını çizmek adına sarfedilmiş sözleri alıp, içeriğinden bağımsız kullanmak yazanın tasarrufudur tabii ki.
O başlığın altındakini okumak zahmetinde bile bulunmadan, hangi bağlamda, kimler ve hangi durumlar kastedilerek sözün sarfedildiğini araştırma zahmetine katlanmadan nasıl bir saldırıdır bu? ...
Nasıl ve ne sebeple bir nefret birikmiştir ki, o düğmeye basıldığı anda patlar?
Yıllardır söylüyorum söylediklerimin aynısını, tık yok!
Konunun içeriğine bakmadan, neler söylendiğine kulak asmadan, tartışmaya girmekten kaçınarak, sadece "YAVŞAK" la ilişkiye girip, salyalar akıtmak...
Alakalı, alakasız birsürü insan...
Aynı meslekten sayıldıklarımız nereden çıkardılar seyirciye laf ettiğimi? ...
Nasıl bir niyet okumadır bu?
O laf konunun muhataplarınadır, seyirciye değil, haberiniz ola ...
AMA ....."YAVŞAK " da ne kadar güzel bir sözcüktür, değil mi?
YAV- diye alt perdeden başlayıp. Ş harfinden aldığı güçle surata tokat gibi patlar ....
öyle bir geçer zaman ki dizisinde tıp okuyan ve berrin karakterini seven ahmet rolünde olup, tabir-i caizse taş gibi bir arkadaşımızdır. 1981 doğumludur.
öyle bir geçer zaman ki dizisinde osman karakterini canlandıran sevimli mi sevimli bir velettir. ilerde evlenip çocuk sahibi olursam allah bana bunun gibi bir çocuk nasip etsin dua ettirdi bana gece gece.
sezen aksu' nun eski sevgilisi olup, mehmet ali erbil' in eski eşi tuğba coşkun' la birliktedir. bunun kızı idil fırat ise kıvanç tatlıtuğ ile anılmış ama bugün itibari ile ayrıldıkları haberleri gelmiştir.
kızına uyuz olduğum adamdır.
"insan ya hayrandır sana ya düşman..ya hiç yokmuş gibi unutulursun ya da bir dakika bile çıkmazsın akıldan.."
konusuna gelince;
Zengin bir Bey'in dadılarla ve özel hocalarla büyütülen güzeller güzeli kızının inişli çıkışlı hayat hikâyesi... Büyük bir azim, çok büyük bir aşk... Her anı değişen hayat tabloları ile dolu bir hikâye...
'Bu hikâye, benim ailemin yaşadığı bir hikâyedir. Bir kısmını bizzat yaşadım. Geçmişe ait olan kısımlarını ise yaşayanların kendilerinden bizzat dinledim. Ben sadece olayların olabilirliğini zaman ve mekan açısından araştırdım. Asıl Adı Atiye, bir biyografi değildir. Bir romandır. Her olay bire bir anlatılmamış olabilir. Hayalgücüm bazı yanılgılara düşmüş olabilir. Adını değiştirerek kullandığım çok az aile veya kişi vardır. Diğerleri kitapta geçen lâkapları ve isimleri ile yaşayan aileler ve kişilerdir.'
Naşite Gökbudak
Akıcı üslubu ve sade anlatımı ile soluksuz okunacak bir roman. Hikâyenin geçtiği dönem ve gerçekte yaşanmış olması ayrı bir haz veriyor.
Türkan Şoray
'Sıdıka Hanım' romanı için mükemmel demiştim. 'Asıl Adı Atiye' mükemmelden de öte.
Doç. Dr. Naci Onur
Fırat Üniversitesi Edebiyat Kürsüsü
çok ama çok ağır bir travma yaşadıktan sonra yavaş yavaş dibe çekilmeye başlarsınız. inanılmaz ağır bir hastalık atlatırmış gibisinizdir, kendinizi bırakırsınız. çok sevdiğiniz öyle çok özleyeceğiniz birini kaybedersiniz ki acısına dayanamazsınız..bilirsiniz geri gelmeyeceğini..gitse de dönmeyeceğini..ağlamak rahatlamak istersiniz ama ağlayamazsınız. sanki uyuşmuşsunuzdur. birileri bedeninize gizli gizli morfin veriyor gibidir.
her şey yürekte birikmeye ve artık ağır gelmeye başlamıştır. boşluk koca bir boşluk kaplar her yerinizi. boş boş bakmaya, hiç bir şeye tepki vermemeye başlarsınız. yaşarken bitkisel hayata girmiştir sanki vücudunuz. ruhunuz ise küsmüştür. mutluluk neydi dersiniz, en son ne zaman yaşadım? bir daha gelip bulur mu beni..
zaman geçince ruh iyileşir, ruh iyileşince beden de dirilir. belki eskisi kadar mutlu değildir. o delicesine mutluluk ve arkasından gelen yıkıcı mutsuzluk kendisini feci yormuştur. ne kadar anımsamaya çalışsa da eskiden ne kadar mutluydu anımsayamaz, beyni gerilere itmiştir onları.
korka korka mutlu olur. yeni yürümeye başlayan bebekler gibi adım adım atar adımlarını.. bir daha yaşamayım der bu hastalığı..bir daha mutlu olmanın ne demek olduğunu unutmayayım. ruhum küsmesin bedenime..gitme..gelsen de biraz bekle kaçıp gitme..
bir çok yazarın yaptığına inandığım gözyaşlarının sel olup akması durumu. o ki; sert ve çekici bakışlarının altında nasıl da naif bir kişilik taşır. o ki; nurcuların dergisindeki ağlayan çocuk onun yüreğinin yansımasıdır. kimse anlamamıştır onu, kimse içinde kopan karadenizin hırçın dalgalarını görememiştir.
ne zaman trafikte kalsam, ne zaman televizyonda ağlayan birine rastlasam, ne zaman ota boka zam gelse, ne zaman canımdan bezsem ve haksızlığa uğrasam onun dalyan gibi duruşu ve bıyıkları aklıma gelir ağlarım.
sebebi sensin derim. insanların mutsuz olmasının sebeplerinden biri de sensin. üzülme her şey düzelecek dese inanırım..
sus derim tek bir yalan daha söyleme, çünkü inanırım.
Sözlükte sürekli siyaset yapmak ve birbirine benzer konularda başlık açmanın yasak olmasına rağmen bunu sürdüren ve insanların dinine, imanına, inaçlarına laf atıp, ortamı germek için ellerinden geleni yapan yazarlardır.
battaniyeyi üzerine çekip, çayını alıp pencere kenarına kurulmak. Güzel bir film izlemek.. Sonra yağmur sesini dinleyerek uykuya teslim olmak. ne işim var benim şu an ofisde diye düşünmek ve eve gitmek istemek. hayal kurmak ve sıcacık yatağını istemek..
insan olduğu için sevmek..din, dil, mezhep ayrımı gözetmeden sevmek...kürt olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlamak ama kendi kendine ne önemi var demek, çünkü bir sürü kürt arkadaşın olduğunu hatırlamak ve ters bir şey olamaz diye düşünmek..çünkü biz insanı insan olduğu için severiz demek..aradan zaman geçince pkk yı savunur gibi söylevleri olduğunu farketmek..yanlış mı anlıyorum diye düşünmek ve sormak..ben devrimci düşünceyi savunuyorum ve onlarda bu ideolojiye hizmet ediyor cevabını almak. güler zere yüzünden tartışmak ve ona yaşama hakkı tanınmadı cevabını alınca, peki öldürdüğü masum kişilere yaşama hakkı tanındı mı? demek ve her şeyin birden bire geriye doğru saymasını izlemek. pkk yı savunmuyorum, ben hiç bir partiye ya da örgüte mensup değilim, şu an bunu anlatması uzun sürer, sonra konuşuruz cevabını alınca peki demek..uzun süre bundan bahsetmemek. ama bir şeylerin elinde olmadan değiştiğini görmek..aranın soğumaya başlaması ve sitem dolu ve öfkeli bir mesaj atıp bana kürt olmadığım için böyle davranıyorsun demek. ve öfke dolu bir mesajla ben kürt değilim cevabı almak, anlam verememek. her şey nasıl bu hale geldi diye düşünmek ve üzgün bir şekilde gülümsemek. halkların kardeşliği diye attığı palavraların yüzük kardeşliği gibi mitolojik bir şey olduğunu anlamak. haklı olduğu konular olduğunu bilmek. diyarbakır cezaevinde yaşananları düşünmek ama ne olursa olsun, herkese devrimci, her yapılana devrimci eylem adının verilmesini kabul edememek. onların kendileri haricindeki toplumun geri kalanına büyük bir kin beslediğini anlamak. ileriyi düşünmek. o dağdakileri savunurken, senin yüreğinin askerler için yanacağını ve onlara lanet edeceğini bilmek. başını ellerinin arasına alıp yeter, yeter dayanamıyorum bu kadar gerilime demek. bir masalın son bulması, ellerini tuttuğu gibi bırakması..
neden korkuyorsun bağlanmaktan arkadaşım? sanırım biz buna dengesiz erkek bahanesi demeliyiz. bir ilişkiye başlıyorsan, karşılıklı sevgi ve saygı çerçevesinde davranman ve çaba göstermen gerekli öyle değil mi? bir öyle bir böyle davrandığı için "neden böyle davranıyorsun?" diye sorulur. cevap; "belki de bağlanmaktan korkuyorum" olur. yeteri kadar cesaretiniz yoksa neden aşk ve sevgi sözcükleri savurup, güven duy bana diyorsunuz ve sonra neden bu tarz sözlerle çileden çıkarıyorsunuz anlamak mümkün değil.
