124. bölümün 2. fragmanıyla sinir krizi geçirmemizin garanti olduğu dizi. hüzünleri hüzünlerimiz olan mahidevran, mihrünnisa, bayezid, cihangir, mehmet ve tabii ki yeniçeriler. göt korkusundan napacağını şaşırmış hürrem, mihrimah ve şerefsiz rüstem de cabası.
megolamanyak, kontrol delisi, seksi, yakışıklı, zengin ve duygusal olan fifty shades of grey in insanı baştan çıkaran ve evlenmek istediğim adamın karakterine sahip olan roman karakteri.
Öyle uzun zaman oldu ki bir türk filminde ta kalbimden vurulmayalı, tüm duyguları yaşamayalı. gözümden bir damla yaş akmayalı, rabbim bana da böyle uzun bir hikaye yaz demeyeli. o yüzden derim ki; emeği geçen ne kadar insan varsa helal olsun. hele filmin sonunda çalan 'ah bu gönül şarkıları' na salondaki herkesin eşlik etmesi, şarkı bitene kadar kimsenin yerinden dahi kımıldamaması süperdi.
kenan imirzalıoğlu sen ne güzel adam, ne güzel erkek, ne güzel bir oyuncusun. gözlerimi kırpmadan izledim seni. tuğçe kazaz ' da bence çok yakışmıştı kenan'ın yanına ve gayette iyiydi. altan erkekli, erdal bakkal ve şu an ismini hatırlamadığım o kadar değerli oyuncu vardı ki. kadro, hikaye ve oyunculuklar on numara.
insanın ömrüne ömür katan tarif edilemez bir duygudur. sımsıkı sarılıp sevdiğinin kollarında uyanmak kadar mutlu eden çok az şey olmalı şu dünyada. her ne kadar bir daha göremeyecek olsan bile...
aradan 1 sene geçmiştir ve bu mesajlar iki tarafında gayet resmi bir dille yazmaya özen gösterdiği mesajlardır. bir eski mesajları düşünürsün, bir şimdiki mesajları...hayattan bunlar soğutur insanı.
edit: hikayemizdeki eski çift, son 3 aydır sürekli birbirini görmektedir aynı ortamdadır. iki tarafında özellikle kız tarafının feci halde dengesi bozulmuştur bu olanlar yüzünden. ortamdan uzaklaşmak için hamle yapmış ve başvurmuştur. konu da bununla ilgilidir ama er kişi kendisi yüzünden oradan uzaklaştığını bilmemektedir, çünkü kız sağlam bir sebep bulmuştur.
biz eski sevgili olarak çok ama çok enteresan bir çiftiz. aradan ne kadar zaman geçmiştir doğru dürüst konuşmayalı. h.sonları, bazen h.içi karşılaştığımız onun eğitim verdiği, benim de eğitim aldığım bir kurum var. bugün dersten erken çıkınca grissiniyi yoğurda bandırıp yerken nereye gidiyorsun diye sordu. öyle bir edayla sordu ki ben de kuzu kuzu cevap verdim. bana grissini ikram etti, yoğurdunu da uzattı. herkes bize şaşkın şaşkın bakarken biz aynı kaptan yoğurt yemeye ve gayet cool bir şekilde laflamaya devam ettik. bana ders notları da verdi. sonra ben tam çıkarken masanın üzerindeki herşeyi devirdim. kusura bakmayın biraz sakarım da diyip toparladım. neler hissettiğime gelirsek onun bana böyle davranması, elini uzatması bana iyi geldi. tuhafız, dengesiz bir türüz ama eskiden deli gibi aşık olduğun adamın seninle azıcık da olsa ilgilenmesi gerçekten iyi geliyormuş.
bir insanın işinden olmasına sebebiyet vermek, kovdurmak.
bunu yapanların, suçsuz günahsız insanları işsiz bırakanların yanına kalacağına inanmayın. çünkü Allah'ın ilahi adaleti çok güzel işler.
suzan sabancı' nın marifetidir. yeni doğum yapan, işe yeni girmiş olan bir sürü kişiyi bir anda kağı dışarı etmiş ve bunu ekonomik kriz bahanesi adı altında yapmıştır. halbuki yalandır, eğer araştırılırsa o sene akbank' ın ciroları çok çok iyidir. işten attığı kişilerden baygınlık geçirenler olmuş ve 1 hafta boyunca soğukta şirketin dışında bekleyenler yüzünden korkudan suzan dışarı çıkamamıştır. bu kişilerin çoğu ev kredisi almış, kimi doğum iznindeyken haberi alıp sütü kesilen insanlardır. o yüzden o bebelerin ahını almış bir botox surattır.
dışardan elit görünüp, içerde kan emen. bir çırpıda insan harcayan, yöneticileri genelde ateist olan ve sonunun uzanlar gibi olmaması için hükümete yağcılık yapan ama düşmez kalkmaz bir Allah olduğu için sonu açık kapı olan şirkettir.
insaniyetsiz ve bir o kadar da gaddardır. burjuvaların kendini tanrı sanan en iyi örneklerinden olup ablası dilek sabancı' nın insancıl yönleri bunda yoktur. kuzeni suzan sabancı gibi çok ah almıştır. suçsuz, günahsız insanların kanına girmiştir.
2 gündür rüyamda gördüğüm ve bana hayaller kurdurtan erkek güzeli. bariz güzel lan bu adam. insanı yoldan çıkartacak derecede de güzel bakıyor. sinirlendiğinde daha da seviyorum kendisini. ferihayı izleme sebebimdir.
edit: neyini eksiliyorsunuz lan bunun? kıskanç piçler.
ali taran hakkında savunmacı yazdısıyla troll mu olmaya çalışıyor, yazıyı ali'ye mi yazdırıyor, yoksa vicdansızlığı tavan mı yapmış bilemediğim ve öfkelendiğim kadın. fazıl say' ın eskisi.
bu olanlar evrenin adaletine bir kez daha hayran bırakmıştır beni. ali taran zannediyor musunuz ki bundan sonra mutlu olacak, ayşe ile evliliği bal kaymak gidecek? toplumun şu an nefret ettiği adam olarak açık ara öndedir kendisi. başka birisiyle evlenmesi değil problem. eşinin ona en ihtiyacı olan zamanda ellerini bırakmasıdır. yetmezmiş gibi kadını en olmadık şekilde defalarca incitmesidir. hem de hasta bir kadını ! elele vererek kadına cehennem azabı yaşatmalarıdır. ilaç parasını ödememesidir. ona 22 yıl ve bir evlat vermiş kadına bunları reva görmesidir. şu an selma ann desmond için öyle üzülüyorum ki..kadın hayal kırıklarıyla yapayalnız gitti diye düşünüyorum. vefa ne demektir bilir misiniz ey erkekler? aranızda hala onu savunanlar olduğunu görünce öfkem daha da büyüyor. derdim linç etmek değil. sadece anlayamıyorum insanların bu kadar vefasız olmasını. eleştirmeye hakkınız yok diyemez kimse. ne yaşandıysa medyanın gözü önünde, gözümüze soka soka yaşadılar. o yüzden elbette ki düşündüklerimizi yazmaya hakkımız var.
evrenin öyle değişik bir adalet anlayışı var ki; insanı böyle ömür boyu vicdan azabıyla kavurur işte. daha bitmedi bence ali' nin yaşayacakları. ayşe' yi ise bilmiyorum. bu yangında ne kadar eli varsa eminim o da o kadar ceza görecektir. kimin canını yakarsan, döner dolaşır boynuna dolanır. tecrübeyle de sabittir. siz siz olun kimsenin bile bile canını yakmayın, hele böylesini asla yapmayın. uzun zamandan beri dua ediyorum, Allah'ım kendi nefsim için kimseyi ezip geçmeme izin verme diye. böyle bir vebal altında kalmak, buna dahil olmak o kadar kötü bir şey ki...
fatmagül'ün suçu ne çekimleri genelde evimin yakınlarında yapıldığı için ama ben o saatlerde evde olmadığım için kafamı duvardan duvara vurmak suretiyle intiharın eşiğine gelmiş derecede tutkunu olduğum adam. daha önce de işe giderken her sabah servisle göksu' nun önünden geçtiğim halde mavi arabayı ve koca memeli mukoyu görüp, bu adama bir türlü denk gelememem beni çıldırttı arkadaş. evren nasıl bir oyun oynuyor bana bilmiyorum ama ölmeden bir görsem, o güzel gözlerine baksam, bir resim çektirsem ne olur sanki lan? hayır bu saatten sonra ergen triplerine girmek istemiyorum ama bu adama tutkum başka, ayrıca justin bieber'den de nefret ederim. bir gördürün yani bir şey yapın.
edit: bulana ya da getirene 100 bin lira veriyorum. :)
--spoiler--
fatmagul'un 50. bölüm fragmanı süper. bomba gibi bir bölüm gelıyor. mor Çatı,uçan Süpürge ve daha bırcok kadın derneği mahkeme günü destek için oradalar.
16 yaşında henüz bir lise öğrencisiyken Sinema Yıldızı Yarışması'nda birincilik kazanan Gülben Ergen, müthiş hırsı, azmi ve ilişkileri sayesinde şöhret basamaklarını hızla tırmandı. Ama asıl yıldızı Erol Evcil'le ilişkisinin bitmesinden sonra parladı
Şöhretin doruğunda bir kadın Gülben Ergen... Ama bugünlerde yalnız, yapayalnız... Kaset skandalının patlak vermesiyle birlikte evine kapanan Ergen, belki de hayatının ikinci büyük travmasını yaşıyor. Uzun süre birlikte olduğu Erol Evcil'in tutuklandığı günlerde zor dönemler yaşayan, sorgulanan, mal varlığına el konulan Ergen; bu zor günlerin ardından toparlanıp adeta ikinci doğuşunu yaşamıştı. Ama o günlere gelmesi de çok kolay olmamıştı.
Parçalanmış bir ailenin çocuğu olarak büyüyen, yalnızlığında annesine sarılan, babasını ancak ölüsünü morgda gördüğünde Gülben Ergen, sanat dünyasının parıltılı ışıklarıyla tanıştığında henüz çocuk yaşındaydı.
KRALiÇE SEÇiLMiŞTi
1987 yılında, lisede okurken Sinema Yıldızı Yarışması'nda birinci seçildi. Ancak renkli dünyanın içinde yer alması için önce okulunu bitirmesi gerekiyordu. Okul bittikten sonra mankenliğe başladı. Uzun boylu olmadığı için podyumda yer bulması zordu. Bu nedenle katalog mankenliğini tercih etti.
O yıllarda, sonradan büyük kavgalar yaşadığı Seren Serengil ile tanıştı. Annesiyle birlikte yaşadığı bir oda bir salon evdeki hayat artık değişmiş, Gülben de zaman zaman Seren'le birlikte kalmaya başlamıştı. Ve onun desteği ile dönemin en parlak eğlence mekanlarından olan Stardust Gazinosu'nda çalıştı.
Gazinoların renkli ışıkları Gülben'in yaşamını da renklendirmeye başlamıştı. Önce aynı kadroda olan Küçük Emrah'la anıldı adı. O dönemin bir başka aşk macerası da kaset skandalının baş kahramanı ilyas Atak oldu. Ancak bunlar kısa süreli ilişkilerdi. Bu sırada Ergen; Erdem Siyavuşgil'den şan dersleri alıyor, müzik firmaları ile görüşüyor, görüntü olarak da kendini yenilemek için büyük çaba içine giriyordu. Değişim başlamıştı...
HATTAT'LA BiRLiKTE OLDU
Dönemin olmazsa olmazlarına ayak uydurdu Gülben Ergen... Gazinoların en ön masalarını kapatan çapkınların ilgi alanındaydı. Ve sonunda Hattat Ailesi'nin oğlu Emrah Hattat ile birlikte olmaya başladı. Bu arada kendisine destek olan Seren Serengil'le de bağlarını koparmıştı. Çünkü Seren'in 5 yıl büyük aşk yaşadığı evli işadamı ile arasının bozulmasına neden olmuş, iddialara göre onunla da kısa bir birliktelik yaşamıştı.
O dönemlerde playboylar sahnelerin ünlü isimleri ile beraber olmak için birbirleriyle yarışırlar, beraberliklerinde de sevgilileri için kesenin ağzını açarlardı. Gülben Ergen'in, Hattat ile birlikteliği buna en güzel örnekti. Ergen doğumgünü kutlamasında Hattat tarafından gönderilen yüzüğü geri göndermiş, daha büyük bir armağan beklediğini ima etmiş, ertesi gün de zengin sevgili tarafından kendisine BMW marka bir otomobil hediye edilmişti.
Gülben istediği noktaya henüz ulaşamamıştı. Bugün aynı kulvarda yarıştığı Hülya Avşar'ı bir ilahe olarak görüyor, "Ona hayranım, keşke onun gibi olabilsem" diyordu.
TATLISES'iN DESTEĞi
ibrahim Tatlıses'in "Haydi Söyle" klibinde rol alması ise hayatında dönüm noktası oldu. Ve herkesin hayalini süsleyen Maksim Gazinosu'nda Seren Serengil-ibrahim Tatlıses kadrosunda çalışmaya başladı. Serengil, sevgilisini elinden aldığına inandığı Gülben'i kadrosunda istemiyordu. Ancak Tatlıses'in "Kızın ekmeğine mani olma" tavsiyeleriyle hiçbir şey yapmadı.
Tabii bu hızlı yükseliş ibrahim Tatlıses'li aşk dedikodularını da beraberinde getirdi. Ama hiçbir şeyi önemsemiyordu Gülben. Yol açılmıştı artık. "Gencim, güzelim, başarılıyım. Üstelik geçmişimde saklanacak karanlık bir nokta, kara bir leke de yok" diyordu.
21 yaşında dünyayı fethettiğine inanıyordu. "Benim yaşımdakiler evden harçlık alırken ben ev geçindiriyorum. Bu yaşımda her şeye kafam çalışıyor cin gibiyim. 21 yaşında bu kadar akıllı düşünebiliyorsam, birkaç sene sonra birçok şeyin sahibi olabileceğime inanıyorum" diyordu. Hedefi hayat standartını daha da yükseltmek ve kolay kaybetmeyeceği bir üne kavuşmaktı. Erol Evcil ile ilişkisi onun hayatında dönüm noktasıydı. Büyük kazançları oldu ama büyük bedeller de ödedi.
Gülben evde tek başına
Hakan Uzan'ın elindeki kasetle ilgili ifade veren Gülben Ergen, Mali Şube'den çıktıktan sonra doğruca Tarabya'daki evine gitti. Annesini olaylardan uzak tutmak için Bodrum'a gönderdi. iki gün hiç kimseyle görüşmeden evde yalnız kaldı imar Bankası soruşturması kapsamında Uzanlar'a ait evlere yapılan baskınlarda ortaya çıkan sevişme kaseti, magazin dünyasında gizli kalmış, çirkin ilişkileri de gözler önüne serdi. Zorba Taverna'nın sahibi ilyas Atak'la beraber olduğu günlerde yatak odasında gizli kameraya alınan Gülben Ergen şimdilik ilk kurban gibi görünse de bu olaydan etkilenen, bu olayda adı geçen onlarca insan var. Sonuç ne olursa olsun ortaya çıkan en önemli gerçek şu Şöhretlerin dünyasında hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil.
Tüm ilişkiler küçücük bir dünyada yaşandığı için herkes birbirini tanıyor ve bu insanların yolları bir biçimde kesişiyor. Güçlü olan güçsüzü eziyor. Şöhretin henüz başında bir takım bedeller ödeniyor... Ama o bedellerin en büyük faturası ise daha sonra; şöhret olduktan sonra kesiliyor.
ANNESiNi YOLLADI
Gülben Ergen, yıllar önce gözünü zirveye diktiğinde yalnızdı, savunmasızdı. Ve ilyas Atak ile tanıştı. Gerçi bu ilişki çok kısa sürdü ama henüz çok tecrübesiz olduğu için magazin dünyasının kirlenmiş ilişkileri içinde kendisine kurulan tezgahın farkında değildi. Yıllar sonra kendi ayakları üzerinde duran, kendi doğruları olan bir kadın olarak herşeyle savaşmayı bildi, becerdi. Ama geçmişten gelen o büyük korku hiç peşini bırakmadı. Sonra araya hatırlı dostlar girdi, kaset ilyas Atak'tan alındı. Rahattı Gülben... Ta ki Yeşim Salkım, kendisini bitirmeye yönelik o büyük savaşı açana kadar.
ÖLÜMCÜL DARBE SALKIM'DAN
Kendisinin, Hakan Uzan'la birlikte olduğuna inanan Yeşim Salkım'ın bütün suçlamaları karşısında dimdik durdu, hatta onu böyle bir beraberlik yaşanmadığına ikna etmek için programına davet etti. Ama Salkım ikna olmuyordu ve sonunda ölümcül darbeyi vurdu, dudaklarından 'kaset' sözcüğü döküldü. Ve Gülben Ergen'in kasetinin varlığı magazin dünyasında kulaktan kulağa yayılmaya başladı. Kendini bu kasetin ortaya çıkmasıyla birlikte yaşanacak sansasyona hazırlamış görünüyordu. Ama öyle olmadı. Şubede ifade verdikten sonra doğruca evine gitti. Annesini hemen Bodrum'a gönderdi. iki gün hiç kimseyle görüşmedi. Dün öğleden sonra ise Etiler'deki ofisine gitti. Kendisini Derya Tuna ziyaret etti.
(19 Nisan 2004 - Saat: 16.12)
Sedat Peker: Alo.
Onur Sarıkaya (Küçük Onur): Selamünaleyküm babacığım. Nasılsın?
SP: Aleykümselam ulan sahtekâr, dolandırıcı p...... Ulan, "Görev ver babacığım." Bu muydu lan, bu mudur?
Onur: Ben ne yapayım babacığım. Ben tutuyorum, getiriyorum beğenmiyorsunuz, gönderiyorsunuz...
SP: Eşoğlueşek sen de Discovery Chanell niye seyrediyorsun?
Onur: Aşk olsun babacığım.
SP: Devamlı o tip kanalları seyredince, hayvanlar âlemine karşı ilgi duyuyorsun. Onların hemcinslerini bulup getiriyorsun yavşak. Benim öyle bir dürtüm yok.
Onur: Allah korusun babacığım.
SP: O Sezai ne diyo? ... bile daha iyi diyo ya, seni dolandırıcı.
Onur: Aynı meslekte olduğumuz için işime taş koydu.
SP: Aynı meslekte olduğun için işine taş koymuyolar oğlum. Başarısız köpek.
...
Onur: Bir emriniz var mı babacığım?
SP: Gözlerinden öpüyorum dolandırıcı köpek...
dün izlerken çok çok güldüğüm ve uzun zamandır hiç bir filmin beni bu kadar eğlendirmediğini fark ettiğim romantik komedinin hakkını veren filmdir. ayrıca bir ryan gosling gerçeği var ki bu adamın her türlü filmini izlerim.
kendisini nikahıma alacağımı ve kimsenin yan gözle dahi bakmamasını burdan duyuruyorum. dünden beri leyla oldum, crazy, stupid, love'i izlerken kendimden geçtim ve allahın varlığına bir kez daha inandım. * titredim ama hala kendime gelemedim.
durmadan kıçına vurulan ve seyirciye fenalık getiren ibrahim den olma, hatçe den doğma zavallı sabiyi canlandıran kişi, muhtemelen ilk yardım derslerinde kullanılan, gerçek bebek vücuduna uygun yapılmış esnek oyuncak bebeklerden birisidir.
kuzey güney' i daha çok sevmeme ve daha çok ısınmama sebep olan efkarın tepesindeyken bağıra çağıra, ağlaya ağlaya söyleten... tüm hücrelerinle isyan ettiren şarkı.
dizilere can veren insandır. bu diziler toygar ışıklı' nın müzikleriyle can ve kan buldu. ruhlarına üfleyip bambaşka yaptı. o ölümsüz sahneleri, bihter intihar ettiğinde çalan müziği, jeneriğini unutabilen var mı? toygar ışıklı çok çok güzel bir insandır. kalbi müzikle çarpan, senaryodaki duyguyu yaşarmış gibi hissedebilen başka bir adam tanımıyorum.
toygar ışıklı ne yapıp edip müzikleriyle birebir yapıyor dizileri. bu dizi de müzikleriyle iç içe geçmiş, o yüzden konusu vs. si bir yana çok fena çılgın atıyor bazı sahnelerde. müzik önemli evet. toygar ışıklı' da candır.