evde kimse yokken kaan tangöze şarkılarını son ses açıp sanki o ses türkiye yarışmasında yarışıyormuş gibi yapardım. hatta şarkı bittikten sonra da kendimi jüriye tanıtırdım işte efenim ben buyum, şu yaşındayım gibisinden. hayallerle yaşamak insanı dinç tutar, ama kesinlikle sesim güzel falan değildir hehehehe.
S harfinde isim kısmına hep sevdiğim kızın ismini yazardım küçükken, onu ismini yazacağımı bildiklerini bildiğim halde yine de yazardım onu. varsın puan almayayım çok mu *
sanırım çogu insanın aksine benim istemeyeceğim şeydir. 20 yıllık hayatımda ve özellikle günümüz türkiyesinde ki gördüğüm kadına, hayvana, doğaya şiddet beni fazlasıyla yoruyor. evet, sürekli bu haberleri duyup üzülmekten ve kalbimin acımasından yoruldum. dilerim ki en kısa zamanda kıyamet dedikleri şey kopar. tabi bu haberler kadar acı olur mu bilmiyorum.
ileride bir gün kızım olursa beraber aynı tulumlardan giyip araba yıkamak gibi bir hayalim var. Öyle büyük bir hayal ki bu, haber verin gelip sizin arabanızı da yıkayalım! (:
sevdiğim bütün ünlüler alişan seviyesinde çıkıyo, bundan sonra dümdüz seren serengil fanı olucam en azından o açık, net ve dürüst bir biçimde gereksiz samimiyetsizliklere girmeden aslanlar gibi vizyonsuz.
en kısa özetle hdp'nin barajı geçememesi gibi bir durumda koskoca bir ülke, sürekli kandırılan, yaptığı yanlışları düzeltmek için oy isteyen bir cumhurbaşkanı tarafından tek başına yönetilecek.
bak orospu çocuğuna bak, bak amın evladına bak. oruç tutanları köpek yerine koyacağına, köpekleri canlı yerine koy da bu sıcak havada su içsin yavrucaklar. senin ben o olmayan beynini sikeyim ya, vallahi deli edersiniz siz adamı.
Romanın kahramanları tarihçi Müştak bey ile onun kurbanı olduğunu düşündüğümüz eski sevgilisi, tarihçi Nüzhet hanım ve her ikisinin hocası olan yine tarihçi Tahir Hakkı bey ise de, eserin asıl kahramanı Fatih Mehmet'tir. Roman henüz üçüncü sayfada sorulan temel bir soru etrafında dönüp duruyor: Tarih tarihçilerin yazdıkları mıdır, yoksa gerçekte yaşananlar mıdır? Bu açıdan bakıldığında romanın sonunda benim ulaştığım sonuç, kuşkusuz, tarih tarihçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir! Çünkü özellikle kendi tarihi ile- ki romanda Ümit bunu "baba ile hesaplaşma" olarak sunar bize- hesaplaşamayan bizim gibi toplumlarda tarihçilerin önemli bir kesimi bizzat bu hesaplaşamamanın müsebbibi oluyorlar. Nitekim romanda hocaların hocası Tahir Hakkı Bey resmi tarihin biraz dışına çıkan iki öğrencisine- Nüzhet ve Müştak'a- "başarıya aç, suçluluk duygusuyla kıvranan bu ezik milletin elinden bunu da (şanlı tarihini-C.Ö) almaya kalkmayın" diyor. (S.50) Hatta daha da ileriye gidip Chicago Üniversitesinde öğretim üyesi olan ve tarih ile hesaplaşma konusunda Müştak Serhazin'den daha cesur davranan Nüzhet'i "kız Chicago'ya gittikten sonra oryantalist mi oldu nedir?" (S.3) diyerek itham edebiliyor. Ancak hiçbir zaman hocasının eteğinin dibinden ayrılamayan, bir anlamda otorite ile hesaplaşamayan, Müştak Serhazin'de benzer fikirlerin taşıyıcısı oluyor: "Çağın modası bu değil mi? Farklı olmak... Aynı kaynaklara, aynı vesikalara bakarak, bambaşka bir tarih anlatısı yazmak. Yani boş iş. Hiç te değil. Postmodern çağ... Postkolonyal dönem..." (S. 78) Tahir Hakkı Bey ile öğrencisi Müştak Serhazin aynı çizgideler. Farklı olmayı boş iş, oryantalist olmak, postkolonyalist olmakla itham ediyorlar...
ben lisedeyken vardı böyle biri. sevgili değildik ama seviyordum işte. koca sınıfta sadece ikimiz tutardık, en arka sıraya geçer uyurduk. uyanınca da yiyip içenlere ters ters bakardık ama komiklik olsun diye yani. zaten o kadar güzel biriydi ki orucun verdiği uysallıkla daha bir güzel gelirdi gözüme. akşam ezanı okunup iftarlar açıldıktan sonra "oh bee dünya varmış" diye mesaj atardı. her gün mutlaka yapardı bunu.
uzun zaman oldu görüşmeyi keseli. ne yapıyor ne ediyor bilmiyorum ama her ramazan ayında aklıma gelen ilk o olur. bazen keşke akşam ezanından sonra yeniden mesaj atsa diye içerlenir dururum.
ırk, cinsiyet, köken, dil, renk fark etmeksizin bu insanlar DUŞ ALMIYOR. elime bahçe hortumu alıp bütün kokan insanlara su tutmak istiyorum, toplasan 10 dakikanı almaz ya nolur duş alın N O L U R.
sağlıklı beslenmeyi seviyorum, bok gibi beslenmeyi de seviyorum, genel olarak beslenmeyi seviyorum bu dünyada beni en çok mutlu eden şey bi şeyler yiyip içmek
en güzel yaşlarımı seçim sonrası sandık üstünde oturup sonuçları öğrenince ağlayarak geçirdim, yeter artık ben seçim meçim istemiyorum ülkeden komple gitmek istiyorum. salsınlar beni ülkeden.
neden hep bu tarz paranormal olaylarda küçük bir kız çocuğundan bahsedilir ki? küçük bir erkek çocuğu da pek tabii gece yarısı mezarlıkta futbol oynayabilir. ben hep diyorum ufkumuz dar..
bir kere olsun yapmak istediğim konuşmadır. belki halimi hatırımı sorup, iyi olduğumu merak ederdi. telefonu suratıma kapamasını pekte dert etmezdim açıkçası. bilirdim ki telefonu suratıma kapatan bir babam var, benim babam. böyle duygusallığa girip canımı sıkmayı hiç istemiyorum. bırakın kapatsın suratınıza, sonuçta sizin aramanızı kapatıp tekrar sizi arayan tek kişi o. suratınıza kapatmak onun da biraz hakkı değil mi.
günde 8 saat uyuyan ortalama bir insan, ömrünün 25 yılını uyuyarak geçiriyormuş. üşenmedim hesapladım; 20 yaşında bir kişi 6 yılını uyuyarak geçirmiş oluyor. altı koca yıl. alın bu bilgiyle ne tarafa çıldırırsanız çıldırın.
niye bu kadar büyütüldüğünü biliyorum, zira insanımız aklı başında, aydın insanlara aç, böylelerinin özlemi içinde. fakat nuri bilge ceylan ne kadar aydındır, sandığınız kadar aydın mıdır, bu onun iki cümlesini buraya yazmakla anlaşılmaz. eserlerine bakmak, kişiliğini bilmek gerekir.
son iki filminde biraz ilerleme gösterebildi çok şükür, en azından filmleri bir şeyler anlatmaya başladı. iklimler ve üç maymun'a bakın mesela, filmi izlemeniz gerekmez, fragmanlarına bakın, saçma sapan sevişme sahneleri falan var (sanat filmi olduğundan her şey mübah). hele ki karısıyla oynadığı filmde başka bir kadını yere yatırıp üstüne çıkmalar vs. noluyor lan! ne yaşıyorsunuz siz? nasıl bir kafa yapınız var karı-koca anlamadık ki, bu ne rahatlık? şimdi bunları yapınca aydın oluyor muyuz mesela sizce arkadaşlar? bunları bakkal hamdi abi yapınca, hele ki bir de videoya çekince, mahallenin sapığı oluyor da çünkü!! aydın'lığa bu tarz hareketler de dahil mi dersiniz?
ben kendi adıma kış uykusu'nu da seyrederim, recep ivedik 5'i de. recep ivedik'e gülerim, ama kış uykusu da başka yerlere götürür beni. birçok filmde olmayan, düşündürücü diyaloglar vardı kış uykusu'nda. fakat soru şu: komedi çeken adam niye aydın olamıyor? şahan niye aydın değil mesela? nereden biliyoruz aydın olmadığını veya nuri'den daha aydın olmadığını? zaten absürt bir komedi filmi çekiyor, yani aydınsa da orada size bunu gösteremez. belki de gündelik hayatında aydın aydın takılıyordur.
yani şunu diyorum, kimde ne var, kim kimdir, nedir, öyle kolay anlaşılmaz. aydın olmak, bilgili olmak, entelektüel olmak iyi insan olmaya yetmez. o nedenle birisini belirleyip yüceltmek yerine kendimize bakmak, kendimizi ileriye taşımak lazım. aydın olmanın birincil şartı 3 saatlik dramlar çekmek değildir anlayacağınız.