her aynaya baktığımda ''nasıl biri olacaksın?'' sorusunu soran biriyken, şimdi o soruyu sorduğum anlar geliyor aklıma. ne bekliyordum ki gelecekten bu denli? niye soruyordum kendime bunu sürekli? yaşadığım an mı rahatsız ediciydi? benim için geleceği hayal etmek bir kaçış biçimi miydi? mutlu ama daha fazlasını isteyen çıkarcı bir velet miydim? yoksa sadece merak mıydı? salt bir merak mı? kimdim ben? nasıl biriydim? unutmamam gerekirken, cevabını vermekte güçlük çektiğim sorular artık benim için bunlar. yaşadığım her radikal duygudan sonra ''bunu sakın unutma'' diyerek kendini telkin eden insandan beklenmeyecek bir davranış değil mi? ihanet ve de büyük bir hata bu. o dönemi bana hatırlatabilecek kaynağım çok kısıtlı. ayda bir yazdığım denemeler ve sürekli beni yarı yolda bırakan hafızam var yanımda. not etmeliydim ya da daha yoğun yaşamalıydım o anları. hayalini kurduğum dönemi yaşarken, daha net hatırlamalıydım hislerimi.
itiraf mı bu? elbette, değil. hata mı? kısmen, evet. dert mi? içe oturdu, kalkıyor gibi.
hazırlık sınıfı gibi bok bir süreçten geçiyorum. saçma sapan bir toplulukla işler yapmaya çalışıyorum. okula uğradığım bile yok. heba olan seneme yanıyorum be. kendini geliştirmek ve olgunlaşma adına üniversitenin ilk yılı için umduklarımın tek bir tanesi dahi gerçekleşmiş değil.
sevgilim var, bir de çok özlediğim eski sevgilim. arada bir twitter'a girip neler yaptığına bakıyorum da hatun odtü'ye fena halde takmış durumda. böyle bir çalışma şekli de yok zaten. hedefleri doğrultusunda çalışıp, emek göstermesi mükemmel. fakat işin ters durumu da yok değil. kendisine uygun meslek seçmek konusu birinci planda olmalıyken, üniversiteyi birinci plana koyan insanlara anlam veremiyorum. davranışlarına anlam veremediğim bir insanı özlüyorum, farkındayım. bana karşı bir çok hata yaptığının, özlenmeyi dahi tarafımca hak etmediğini biliyorum. fakat resmini gördüğümde içimin gıdıklanmasına engel olamıyorum dostlar.
bir kadınla yatıp, kalkıyorum. aramızdaki tek aktivite sevişmek ve sonrasında sigara içip yaşamlarımız hakkında sohbet etmek. birbirimizi bedensel anlamda tatmin etmekle kalmıyor, ruhsal boşalmalarımızı da sağlıyoruz. bunu sağlayan etkenin güven olduğundan eminim. güvenin dolaylı olarak getirdiği samimiyet onunla yaşadıklarımızın yanlış olmadığı izlenimi yaratıyor ben de. kahrolası beynim yanlış olduğunu tahmin ettiği halde içim rahat bu konuda. zevkime verdiğim değer belki de diğer değerlerimi hatta mantığımı dahi gölgeleyecek kadar güçlü, bilmiyorum.
tüm bunları düşünürken ve yaşarken, bana her an ulaşmaya çalışan, sürekli bulunduğu şehre beni çağıran, beni sevdiği her halinden belli olan sevgilime karşı yaptıklarımdan dolayı utanıyorum. bu nasıl bir cüretkarlık be abi? bir insanın en fazla önemsediği insanlardan biri olduğunu bilip de egoistlik yapmak, onun rahatlığıyla davranmak, duygularına burun kıvırmak, yalan söylemek, ruhsal ve bedensel açıdan aldatmak.. bu denli iğrenç olan hataları, seni bu denli önemseyen insana karşı yapmanın anlamı ne? 'nasıl bir insan oldum ben' sorusunu sorarak kendimi telkin etmem dahi yetmiyor hislerimi değiştirmeme. her ne kadar hayata karşı mantığı ön plana alıp yaşamı sürdürmenin doğru olduğuna inansam da hissiyatımın büyüklüğüne boyun eğiyorum. belki bir süre sonra beni çok önemseyen insanı üzmek zorunda kalacağım. fakat bir insanı üzmenin verdiği ağırlık, mantığıma boyun eğdiren hissiyatıma sığabilecek mi? hissiyatım bunu kaldırabilecek mi? benim hissiyatım bu kadar mı lan? insanlara yapılan ihanetin ne kadar büyük yıkımlara yol açabileceğinin farkında olup, ona göre hareket ettiğim günleri özler oldum. sanırım ben davranışlarını kontrol edip doğru adımlar atmaya çalışan bir adam özelliğinden çıkıp, yaptığı hataların farkında olduğu halde, zevklerine ve hissiyatına yenik düşen aciz bir adam oldum.
kesmeşeker' in ''doğdum ben memlekette'' albümünde bulunan, cenk taner' in kullandığı cümlelerle ne kadar iyi bir söz yazarı olduğunu kanıtladığı şarkıdır. şarkı, dünya tarihinde ayrıntı olarak kalan bir adamın yalnızlığını nakarat yapmıştır.
metin kurt, futbol alanında ilk kez sendikal faaliyet başlattığı için spordan yani ekmeğini kazandığı alandan aforoz edilen, yalnız bırakılan bir devrimcidir. içinde bulunduğu yalnızlık kesinlikle romantik değil, sosyalist bir yalnızlıktır.
futbolculuk günlerinde protokol tribününün önünde koşmamak, halkın bulunduğu tarafa yakın olmak için bir devre sağ açık, diğer devre de sol açık oynayacak kadar radikal yaşamıştır hayatını. muhalif olmanın bedelini tek başına koşarak ödemiştir. her dinlenildiğinde, metin kurt yalnızlığı içerisinde bulunan -şarkıda geçtiği gibi- ''kula kulluk etmeyen, çok yanlış olan'' bireylerin canını acıtır.
romantiklere de göz kırpar bu enfes parça:
iki şişe ucuz şarap, bir tarih yazabilir.
verdiğim tüm sözler bir anda uçabilir.
sıcak bir bira, aşk sendikasında
metin kurt gibi yalnızız ceza sahasında.
ne güzel.. ne güzel..
sorulan soru asla pas geçilmemeli, üzerinde ömür boyu düşünülmeli:
pişmanlıktır. her ne yaşandıysa veya yapıldıysa bunun geri dönüşünün olmaması, birbirinden çekingen insanlar ortaya çıkartmıştır. ortaya çıkarttığı durum sebebiyle en nefret edilen duygu olmaya ilelebet mahkumdur.
birçok güzel bölgenin tepesine çıkarak, en güzel olabilmiş bölgedir. bel kıvrımıdır kanımca.
hafif yağlı, yumuşak olması, o bölgeyi avuçladığınızda hatunu kendinize doğru rahatlıkla çekebilmenizi sağlar. yumuşak olması hissiyat yönüne de etki eder. dokundukça dokunasınız gelir.
güzel bölgelere yakın bir merkez de denilebilir. bu bölgeden göğüslere gitme süresi 3 saniye iken belden kalçaya doğru el kayması yaklaşık 2 saniyenizi alır.
bedene kazımaya değecek kadar anlam yüklü olması gereken cümlelerdir. bu bir şarkı sözü de olabilir, şiirden alıntı da.
kesmeşeker'in, her şey sermaye için sevgilim isimli parçasında geçen ''bu dünyada aşıklardan çok acıkanlar var'' cümlesi beyinden sonra bedene işlemeye değecek nadir cümlelerden biridir kanımca.
latince kökenli olan cümle, dilimize ''niye gülüyorsun, değiştirir isen anlatılanlar seninle ilgilidir.'' olarak çevrilebilir. marx' ın kapital önsözünde yer verdiği cümledir. cümlenin anlamı ve kullanıldığı yer sosyalist birkaç mecra tarafından alıntı yapılmış ve kullanılmıştır.
bandista' nın ''de te fabula narratur'' isimli bir albümü vardır. yolda isimli radyo programının sloganı da ''de te fabula narratur'' dur.
tarif edilemeyecek bir çekiciliğe sahip olan hatun. hoş vücudu, seçtiği kelimeler ve ses tonuyla birleşince ana haberler, izlenilen en güzel film sahnesinden daha anlamlı geliyor insana.
çok başkasın nevşin
fena halde gevşetirsin.
tanışsak kesin fethedersin.
söyle neaardesin?
en güzel ölüm fotoğrafında başrol olacağından habersiz empire state binasının 86. katından aşağıya atlayan hatun. düşüş hızıyla ikiye ayırdığı arabanın üzerinde poz verirmişcesine yatması onu güzel yapan tek öge değil. olayın derinlerine inildiğinde intihar sebebinin ne kadar masum olduğunu da görmek onu enfes bir zerafetin başrolü yapıyor. intihar etmeden önce nişanlısına bıraktığı son mektup:
''ailemin içinden veya dışından hiç kimsenin hiçbir parçamı görmesini istemiyorum. lütfen bedenimi yakarak yok edin. size ve aileme yalvarıyorum, benim için tören veya anma düzenlemeyin. nişanlım haziran'da evlenmeyi teklif etti. ben kimse için iyi bir eş olabileceğimi düşünmüyorum. o benden çok daha iyi birisi. babama söyleyin annemle çok fazla ortak yönümüz var.''
terörün dahi bireyselleştiği çağda yaşayan insanların, hoşlarına gitmeye başlayan kavramdır.
fakat:
tek ''y' li'' cemal süreya' nın cümlesini de unutmamak gerekir. ''en koyu yalnızlık bile bir tanığa ihtiyaç duyar.''
tahammülsüzlük kelimesinin hafif kaldığını düşündüğüm durum. keşke durum yaradılışçıların ateistlere veya ateistlerin yaradılışçılara yaptığı saygısızlık seviyesinde kalsaydı dedirtecek cinsten. kirletilen ve temizlenemeyen bu garip dünyada, hiçbir ateist yaratıcıya inanan birini öldürmedi fakat birçok ateist düşünceleri yüzünden bir çok yaradılışçı tarafından katledildi. konunun kısaca özetidir benim için.
'uçsuz bucaksız azınlık'ın kaptanı cenk taner' in kadıköy' de kurduğu, 7 tane albümü bulunan alternatif rock grubu.
''her şey sermaye için sevgilim'' isimli parçasında geçen ''bu dünya'da aşıklardan çok acıkanlar var'' cümlesi son yıllarda yazılmış en anlamlı cümlelerden bir tanesidir şüphesiz.
ilerleyen yaşlarda hatırlandığında gülümseten olaylardır.
5-6 yaşlarında ''büyüyünce ne olacağn'' sorusuyla sıklıkla karşılaştığım için deli oluyordum abi. önceki soruşlarında verdiğim cevabı unutarak, her soruşlarında farklı cevaplar veriyordum. soruyu soran keskin zekalı, esprili abiler, ablalar, amcalar, teyzeler hazır cevaplılıklarıyla ''eee hani şu olacağdın'' diyerek muhabbetin iyice uzamasına sebep oluyor, muhabbetin bitmesine izin vermiyorlardı. bunalıyordum amk. ulan 5-6 yaşlarındayım, utangaç bir veledim, 10-15 kişilik aile yemeğinde sana ne, ne olacağımdan. siktir git kayınçona dobloyu satıp satmadığını sor. muhabbetin odağına beni koyup, ne diye utanmama sebep oluyorsun?
bir tane daha planlanmış aile yemeğine yaklaşırken, babamla alışverişe çıktık. alışverişten dönerken bahçeyi sulayabilmek için nalburcudan hortum aldık. ruh sağlığı yerinde olan bir çocuk olduğum için nalburcu ne demek bilmiyordum o sıralar tabii ki. çocuk aklıyla oradan hortum aldığımıza göre hortumcuydu orası benim için.
masalara geçildi, güzelce yemekler mideye inmeye başladı, gayet mutluyuz yani. mutluluğumuzu çok gören keskin zekalı, kötü kalpli orospu çocuğu amcalarımızdan biri ''büyüyünce ne olacağğn deliğanlı?'' dedi. hem değişik hem de kızgın bir cevap verirsem belki bir daha sormazlar gibi masumane düşünceyle ''hortumcu olucam, amına koyim'' dedim. 6 yaşında hem hortumcu oldum hem de amına koydum. bir daha sormazlar diye kurduğum cümle yüzünde 20 yaşında hala soruyorlar amk. cem uzan esprisi de yapıyorlar, en çok o koyuyor be.
barındırdığı hissiyattan, kullanılan kelimelerin anlam bütünlüğüne kadar birçok etken sayesinde bilinç altına işleyebilmiş, arka fona da sahip cümlelerdir. bununla birlikte çoğu pop şarkılarının içinde bulundurduğu basit, sıradan, zengin kafiyeyi oturtabilmek için uyduruk kelime grupları da bilinç altına işleyebilmektedir. tercih elbette hissiyattan yanadır.
soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu biliyorsun.
uçsuz bucaksız azınlığın kaptanı cenk taner' in kadıköy' de kurduğu, 7 tane albümü bulunan alternatif rock grubu.
''her şey sermaye için sevgilim'' isimli parçasında geçen ''bu dünya'da aşıklardan çok acıkanlar var'' cümlesi son yıllarda yazılmış en anlamlı cümlelerden bir tanesidir şüphesiz.
yaşadığınız değerli olan herhangi bir durumda hemen aklınıza geliveren cümlelerdir. sosyal yaşama yakın, süslü dilden uzak şairlerin cümleleri elbette hatırlanmaya çok daha yatkındır. bu özellikleri bünyesinde barındıran şairlerin babası olan nazım hikmet' in cümleleri ise bünyede derin yollar açıp sıklıkla hatırlanmaya muhtaçtır.
yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin
kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.
oğuz atay, turgut özben üzerinden tutunabilmiş insanların gözünden tutunamayanları anlattığı ve bu konuda çok başarılı olduğu için kitabı okuyan tutunabilmiş insanlar aynı turgut özben de olduğu gibi bir tutunamayan olma özlemi doğurmuştur.
oğuz atay, selim ışık odaklı olmak üzere birçok tutunamayan birey oluşturmasına rağmen tutunanları anlatmak için sadece turgut özben' i yaratmıştır. tutunamayanları hiçbir zaman tam olarak anlayamamasını sağlamış ve zavallıyı deli divane etmiştir.
selim ışık gibi temiz kalmayı beceremeyip kirlendiği ve kendisinde tutunamayan kapasitesi olmadığı için sonunda balatayı sıyırmıştır.
bundan 43 yıl önce artvin' de doğmuş olan, şair ceketli adam. kütüğümün artvin olmasından dolayı, duyduğum gururun koca bir sebebi. bununla da bitmemek de benim için anlamı, onun da söylediği gibi karadenizli kimliğinden de öte devrimci oluşu, savunduğum düşüncenin ne kadar doğru insanlar tarafından benimsediğini ortaya koyuyor. iyi ki yaşayıp duygulara, düşüncelere tercüman oldun kazım abi, eyvallah.
radikal bir şekilde yaşanmış tarihi olaylardan, kültürel hayatta yaptıklarıyla ün yapmış insanlara kadar birçok çeşidi içinde barındıran 40 fotoğraf, 40 hadise.
pek çok dikkat çekici fotoğrafı bünyesinde bulunduruyor. buna rağmen aralarında açık ara egzantrik olan fotoğraf ve olay ise: fıçının içerisinde niagara şelalesi'nden atlayıp hayatta kalan hatun annie edison tylor. ''ablacım niye böyle bir şey yaptın'' demekten alamıyor insan kendini.
psikolojik literatürde yer alan birçok terim gibi latince kökenli. türkçe karşılığı 'diğer ben' anlamına gelmekte. var olan bedendeki olmayan kişi, gizli benlikdir. ailemizdeki üyelerin, en yakın dostumuzun dahi bilmediği sadece tahmin edebileceği iç sesimiz, onunla kurduğumuz diyalogdur.
yaşamımızın herhangi bir anında eksikliğini hissetmediğimiz gibi düşlerimiz de bile yanıbaşımızdan ayrılmayan, hayallerimizin içeriğini, hikayesini, arka fonda çalan şarkıyı dahi dizayn etmemize yardımcı olan, herhangi bir sebepten ötürü kendimize dahi söyleyemediğimiz şeyleri hiç ummadığımız anda önümüze getiren vücut bulmamış varlıktır. bu ve buna benzer saymaktan sıkıldığım özellikleri sayesinde benliğimizin farkına vardığımız zamandan bu yana yanımızda olan insanlardan daha değerli bir konuma getirir kendini.