Hayatlar çalınır mi?
Zindanda sebepsiz yere çürüyenleri duymadın mi?
Kendi kararını alamayan küçücük çocukları görmedin mi?
Töre zincirine yakalanmış kızları bilmedin mi?
Vazifesini yapamayan yöneticilerin halkını hatırlamadın mı?
...........
Birinin malını çalana hırsız denir.
Hayatını çalana sadece hırsız demek az değil mi?
Lütuf değil beyefendi veya hanfendi...
Çocuğun için katlanacağın sıkıntı, zahmet de değil.
Daha da önemlisi "öncelikle" onun için de değil.
Senin için senin,
baya baya senin için gerekli olan bu...
Ona sarıldığında tamam, çocuk mutlu olacak ama daha önce sen, evet sen duygu taşıyan bir insan olduğunu hatırlayacaksın...
Bizler “doğunun” çocuklarıyız. Her halimizle bir zamanların ihtişamlı ama şimdilerde sönmeye yüz tutmuş( en azından yenilmiş) “Şark” medeniyetini temsil ediyoruz. Son üç yüzyıldır batının tahakkümü, ilerlemesi ve ihtişamı karşısında bocalasak, yolumuzu şaşırsak; bazen de yine rakip gördüğümüz batıya karşı aşkını gizleyen maşuk gibi, gizli gizli ah çeksek de gerçek kabul edelim bu… Hayatımızı ilmek ilmek dokuyan, türkülerimizden tutun da hadiselere verdiğimiz tepkilere kadar bizi bırakmayan, saran, bazen lütuf bazen de lanet şekline bürünen gerçek,yani doğulu olmak,işte bu: Güneşin doğduğu yerdeniz, doğudanız… Aslını inkar eden haramzade değil mi?
- Eveet çocuklar. Enteresan şeyler konusunu Ahmet bize okudu. Şimdi size soruyorum. Hayatında hiç konumuzda olduğu gibi ilginç, enteresan şeyler yaşayan, gören, duyan var mı?
- Örtmenim ben söyleyeyim mi?
- Tamam, Hasan söyle bakalım. Merve sen niye ağlıyorsun kızım?
- Örtmenim Mustafa saçımı çekiyor.
- Mustafa bak kızdırma beni! Evet Hasan sen devam et…
- Örtmenin biz geçen yaz tatilinde köy gitmiştik Bütüüün herkes otururken bir köpek çıktı. Herkes köpek hakkında konuşmaya başladı. Sahibi köpeği bağlamalıymış, birine saldırabilirmiş, hatta geçenlerde birinin ciddi bir şekilde yaralamış.
- Örtmenim Mustafa yine saçımı çekti.
- Mustafaaa! Evet Hasan
- Sonra örtmenim bir de oturduğumuz yere yakın tuvalet gideri akıyordu. Herkes tuvalet gideri hakkında konuşmaya başladı. Sahibini ikaz etmek gerekmiş, bu gider açıktan olmazmış, kapatılmalıymış, insanlar hasta olurmuş hatta geçen bir çocuk ciddi bir şekilde hastalanmış.
- Örtmenim çişim geldi tuvalete gidebilir miyim?
- Hayır Selim, teneffüste git. Bak arkadaşın bir şey anlatıyor.
- Daha sonra örtmenim. Köyümüzün çevresi çoraktı. Herkes ağaçlar hakkında konuşmaya başladı. Köyde ağaç yokmuş. Herkes evinin önüne ağaç dikse köy yemyeşil olurmuş, ağaçsızlık yüzünden köy çok çirkin görünüyormuş. Hatta başka köyün biri dağları bile yeşillendirmiş
- Örtmenim! Kemal top getirmiş.
- Teşekkür ederim Hasan. Fakat ben daha ilginç şeyler demek istemiştim. Burada ilginç şey pek göremedim.
- Fakat örtmenim bitmedi ki?
- Anladım benzer örnekler vereceksin değil mi?
- Evet ama sonu ilginç.
- Hadi söyle bakalım sonu neymiş?
- Örtmenim bence ilginç olan bunların söylenmesi değil.
- Peki neymiş?
- Bu konuşmalar geçen sene de aynen yapıldı. Hatta daha önceki sene de... Babama sordum: “Ben otuz altı yaşındayım her sene köyümde insanlar bir araya gelirler, aynı konuları, hep aynı cümlelerle konuşup dururlar” dedi. işte ilginç olan bu. Değil mi örtmenim?
- ….
Sahi en güzel yazı konusu nedir? Neyi okumuş olmak size mutluluk verir?
Hadi daha iddialı bir soru sorayım.
Hangi yazı konusu okuyanın hayatını değiştirir.
Yurdum insanını karşısına almış siyasi bir konuşma yapan, onları kurtaracağını vaadeden ve bunu derken sıkça "Beyninizi kullanın, beynimizi çalıştıralım." Gibi cümleler kuran bir siyasi dehaya (!) Yaşlı bir amcamızın verdiği cevap.
Hayatının bir anında büyük bir darbeye
(ihanet, ölüm, hastalık gibi) maruz kalırsın.
Eğer bir şekilde atlatamazsan bu belayı sen işte o tarihte kalırsın.
O malum ve talihsiz andan sonra yaşadığın yalandır. Sadece biyolojik bir hadise...
nefes al, nefes ver...