‘herkesin yolu ayrı. birlikte ne kadar iyi olsak da bir yol ayrımında ayrı yollara sapmak gerekebiliyor. onun tecrübe edeceği şeyler var ve o hikayede bizim yerimiz yok. bunu deneyimleyebiliriz ama zorlayamayız. kendi trenimize odaklanmamız gerekir…’(Tülay Kök)
Ne kadar güzel bir anlatım.
Kendim ve çevrem için önce beden sonra zihin sağlığı diliyorum. Tek başına iyilik hali yeterli gelmiyor, tüm sevdiklerimiz ve çevremiz de sağlıklı ve mutlu olsun inşallah.
Sen de dahil.
Bir yıl oldu… bende hiç bir şey değişmedi, umarım sende değişmiştir. Bir işe yaramış olsun bunca sessizlik.
En temelde ihtiyacımız olan şey ‘sevilmeme cesareti’ diyor bir psikolog.
Ne zaman beni sevmediğine ikna oldum o zaman onu gerçekten sevdiğimi anladım. Koşulsuz, karşılık beklemeyen bir sevgi.
Melankoliklerin ve depresiflerin izlemesini tavsiye etmem. iki gündür etkisindeyim, şahin kendirici dinlemekten Jiletlicem kendimi az kaldı *
Şaka bir yana sadece ölüm değil, yüzleşmek istemediklerimiz ve yüzleşemediklerimiz ile ilgili çok can yakıcı mesajlar içeriyor. Acısına temas edemediğimiz kim varsa aramıza mesafe giriyor anlamı çıkarılabilir ilk sezonda. Bazen bu en sevdiğimiz bazen de kendimiz olabilir..
hayatta tekamüle erebilmemiz için kaçtığımız ne varsa biz yüzleşemiyorsak bir şekilde ona bir gün maruz kalacağız, kaçış yok…
ilk sezonu an itibariyle bitirmiş biri olarak gözlerimin şişi biraz insin diye buralara oyalanmaya girdim. ikinci sezonu merakla bekliyorum..
Baki olsa ‘sen de ağlayacakmışsın önüne bizim dizi denk gelmiş’ derdi :)
Merinos akkmdeki konserinde sesinin gerçekten ne kadar güzel ve güçlü olduğuna bir kez daha şahit oldum. Video foto çekmek yerine arkadaşlarmın da neşesini düşürmemeye gayret ederek içimi çeke çeke keyifle dinledim, izledim.
Biraz daha az egolu olsa vs diyenler oldu ama onu da yaşına verelim zamanla o da eğrilir.
Şair ‘bence artık sen de herkes gibisin’ dediğimizde demiş.
Diyemiyorum. Özlemim öfkemi yeniyor. O da inadına kaybolmak istiyor. Keşke onun isteğine bağlı olsa..
Yaralı bir şekilde zor durumda yakalanan Ali Osman Efe, Sarı Yüzbaşı ve üç Yunan askerini de öldürdükten sonra, kendini bir şekilde yola atmış ve bu çatışmadan sağ kurtulabilmiştir. Kırmızı Buğday Türküsü\'ne adını veren olay ise Ali Osman Efe\'nin kanları ile kırmızıya bulanan buğdaylar nedeniyledir…
‘Herkesin yolu ayrı. Birlikte ne kadar iyi olsak da bir yol ayrımında ayrı yollara sapmak gerekebiliyor. Onun tecrübe edeceği şeyler var ve o hikayede bizim yerimiz yok. Bunu deneyimleyebiliriz ama zorlayamayız. Kendi trenimize odaklanmamız gerekir…’
Yine güzel bir anlatım biricik hocamdan..
Neden unutmak için çabalıyoruz bu kadar anlamıyorum.
Siz öyle kolay sevebiliyor musunuz ki?
Sevilecek birini bulmuşsun, sev işte. illa karşılıklı olacak diye bir şey yok.
He ilişki yaşamak istiyorum, başkasını severken nasıl olur diyorsan da aklından onu silebilecek biri çıkıncaya kadar onu sevmeye devam edeceksin, yapacak bir şey yok…
Birilerine çok ihtiyacın olmayacak şekilde hayatını dizayn ettiğinde insan güvene çok da takılmıyor.
ipini çeke çeke esnetiyor hayat bir şekilde.
O da olur, mümkün, yapabilir, olabilir diyosun hiç şaşırmıyorsun.
Kendine güvenmek, inanmak en huzur vereni…
Ne ettim sana,
Sağ salim
Yeni albümünde en sevdiklerim oldu, zamanla diğerlerine de tekrar bir bakıcaz bakalım.
Canın beni çektiden sonra,
Beni ancak?
ne yiyip içiyorsan biraz azaltsan mı acaba, bu kadar libido, bilemedim *
Sesine, emeğine sağlık, konsere de geliyorsun sonunda aldın yine gönlümüzü ;) bekliyoruz heyecanla.
Bir prof.tan şunu duymuştum; sorgulayın ama çok da derinlere inip anlayacağım diye çabalamayın çünkü tanrı ne zaman hayatı çözersiniz o zaman sizi yanına alır!.. Sorgulama evresinden tadını çıkarma evresine geçtim sanırım. Anladığım kadarıyla, olduğum kadarıyla yetinip keyif almaya bakıyorum. Yaş aldıkça böyle oluyor sanırım * Olumsuzlukları yönetip düzeltebileceksem hallediyorum, beceremiyorsam da pek sallamıyorum.
Olayları anlamlandırma, yönetme, idare etme vs gibi becerilerde farkındalığın önemi çok büyük, kabul.
Pandemiden beri yemek yaparken, ütü yaparken, çamaşır katlarken sürekli olarak fonda youtube ve spotifydan psikolojiye dair videolar, dersler, sohbetler çalar durur. Farkındalığımın artmasında müthiş faydaları oldu ancak son zamanlarda yorulduğumu hissetmeye başladım. Her şeyi de bilmek yeterli gelmiyor eyleme dökemediğin sürece.
Epeyce bir ütüm birikmişti daha başlamadan acaba ne açsam da dinlesem yaparken diye düşünürken buldum kendimi. Bu kez hiç bir şey dinlemeyeceğim sadece dümdüz ütü yapacağım dedim. Özlemişim tek bir iş yapmayı. Her zamankinden daha az yoruldum diyebilirim.
Farkındalık zehirlenmesi diye bir söz duydum, ondan mı oldum acaba *
Psikolojik danışman, eğitimci, yazar.
‘insan kendine bir sandalye çekmeli’ sözüyle dikkatimi celbeden naif insan.
etrafımdaki herkesin yarasını, acısını görüp hafifletmeye çalışıyorum. Onları iyileştirdikçe kendim de iyileşecekmişim gibi düşünüp bunun için ekstra çaba sarfettiğimi farkettim. Halbuki kendime de bir sandalye çekseydim zamanında, anlasaydım derdimi, kendimi bu kadar hayal kırıklığı yaşamazdım. Ama hiç bir şey için geç değildir tabiki.
Kendinize sandalye çekmek için yorulmayı beklemeyin...
Geçtiğimiz kış, düzenli damar yolundan aldığım bir ilaç için hastaneye yatışım yapıldı. ilacın yan etkisi de kemik ağrısı yapması. Eve döndüğümde ağrılarım başladı ama her zamankinden daha ağır gelmeye başladı. Neyse bir gün sabrettim, ertesi gün ateşim de 40lara çıkmaya başlayınca tekrar doktora gittim meğerse korona virüsü kapmışım, daha önce de bu hastalığı geçirmiştim ama bu çok başkaydı ateş, ağrı hepsi beş altı gün sürdü. Hayatımda ilk defa kafatasımın ağrıdı, kulaklarımdaki basınçla beynimin patlayacağını vs düşündüm. Bir ara Dedim ki ben ölüyorum herhalde. Buraya kadarmış…
Çok şükür daha alacak nefesimiz varmış. Kızımı bu dünyada yalnız bırakmayı hiç istemem, daha çok küçük. Allahım evladı olan herkese evlatlarıyla, aileleriyle birlikte sağlıklı uzun ömürler versin inşallah..
Danışmanlık aldığım uzman sende aşırı uyumlu kişilik ve gizli öfke durumu var dedi. Haklı.
Öfkelendiğim kızdığım şeyleri dile getirmekte çok zorlanıyorum, Söylersem Çirkinleşirim gibi geliyor. Ortamın huzurunu her şeyden daha önemli tutuyorum. hiç söylenmeden o an mantıklı neyse onu yapmaya çalışıyorum. Kendi kendime sorular sorup şimdi burada benim hatam neydi, neden bunu yaşadım, bir daha yaşamamak için ne yapmalıyım, bu durumdan ne çıkarmalıyım diye düşünüp duygularımı geçiştiriyorum. Aslında dümdüz üzülüyorum, hiç bir suçum yokken hem de. O anlarda üzüntümü geçiştirdiğimde içimde birikiyor ve bir noktada patlayıp ağlama krizleri yaşıyorum. durumu abartıyor olup suçluymuş konumuna daha da üzülüyorum…
Artık bunların hiç birini önemsemiyorum, kimin ne düşündüğü ve beni nasıl gördüğü umrumda değil. Sadece sorun çıkmasın ve zaman huzurlu geçsin diye bunu yapıyorum aslında. Evet zaman, yıllar geçsin sorumluluklarımı yerine getireyim, sorumlu olduklarımın güzel yerlere geldiğini göreyim, mutluluğunu göreyim diye bekliyorum sanki. Tek yaşam motivasyonum bu.
Yazılar, sayfalar, yazarlar arasında ondan, kendimden bir şey bulur da özlemimi biraz hafifletebilir miyim,
Benim gibiler de var diye teselli bulur muyum,
Derdime derman bir cümle, bir yazı okur muyum,
Günlerce dinleyeceğim yeni bir şarkı keşfeder miyim,
Yeni ilginç bir şey öğrenebilir miyim,
Diye geziniyorum şu an.
Dünya zembereği boşanmış giderken maruz kaldıklarımızın içinde zihnimizi kirlenmekten, kalbimizi çürümekten korumak için üstün çaba sarfetmek gerekiyor.
Sadece iki uçlu düşünebilen, keskin inançları olan, yanılıyor olabilir miyim diyemeyen, kendine benzemeyene saygı duymayan, vicdanının sesini kaybetmiş insanlardan uzak duruyorum.
Hep haklı olmayacağı fikrine açık, fanatizm ruhlu olmayan, dışarıyla değil kendiyle meşgul olan, kendini değerli hissetmek için başkalarını aşağılamayan, ahlak polisi gibi gezmeyen, herkes için adelet arayan, meselesi kendi olan insanlara yakın duruyorum.
Durdurduğum yerin tam anlattığım gibi olduğundan emin değilim ancak bunun için çabalıyorum…