diyorsanız ki resetleyecez hafızayı neden ayrılmıştık, ayrılırken birbirimize neler söylemiştik, nasıl kırmıştık unutacağız hepsini buyrun başlayın. aksi taktirde ilk yol ayrımında geçmiş birinizi sağa diğerini sola yönlendirecek
tarafın varsa çıkacak bir kokusu varsın koksun. ne zaman bu zihniyetten kurtulacaksınız? ulan! anneler babalar davullarla zurnalarla göndermişler evlatlarını, tabutlarının başında vatan sağolsun demişler sonra ortaya çıkmış ki adamlar kendi askerlerinin canına kıymışlar, kimler sağolsun şimdi, gidenler niye gitti? ama tabi bunlar önemli değil önemli olan gazetenin arkasında kimin olduğu değil mi? hayatımız boyunca o kadar çok takılmışız ki o meşhur "kimlere" yapılanların hiç farkında olamamışız. bize oynanan bir gölge oyunu var biz sadece onları izliyoruz. en azından arada birileri bize kulisten minik haberler getiriyor ki öğrendiklerimizin deryada damla olduğunu düşünüyorum. işte bu yüzden bu gazteye maddi kaynağı sağlayanların kim olduğuyla ilgilenmiyorum.
gerçeklerle ilgileniyordur sadece. 33 tane gencecik erin neden, nasıl ölüme yollandıklarının açığa çıkmasıyla en azından ruhlarının birazcık da olsa rahatlayacağını , bir ülkenin tarihinde kara lekeler varsa hangi görüş tarafından kaynaklanmışsa bu kara lekeler açığa çıkmalı diye düşünüyordur. dağlıca baskınını bir kaç tane askere yıkmaya çalışıp da rant sağlayanların açığa çıkmasını istiyordur. derdi savaş tanrılrının ve kullarının yok olmasıdır.
gayet insani ve mantıklı olanı yapmıştır. hani "sanatçı topluma örnek olmalı" diyen sanatçı minyatürleri neden bir görüş beyan etmiyor? çünkü konserlerinde boş yer kalmasından korkuyorlar.sezen aksu yakışanı yapmıştır ve söylediği cümlede haklıdır. binlerce gencin ölmesinin devamını isteyenlerin yürekleri ve insani duyguları lekeli değildir de nedir?
bunu ciddi olarak söylemiş olamazlar, olmamalılar. binlerce bekleyen insan var kapıda emek, zaman, para harcayıp bekleyen binlerce insan. öğretmen yetiştiriyorsun sen açıköğretimde öğretmen mi yetiştirilir. "bu ülkede okul da yok ,eğitim de yok ,öğretmen de yok" de kurtulalım kardeşim.
zorunluluklar silsilesinin ilk halkasıdır.ilişkiye önce flört, sonra seviyeli ilişki, sonra sözlü,sonra nişanlı,sonra evli isimlerini koymanız gerekir. bu badireleri atlattıysanız ilişkiye çocuk ekleme zorunluluğu gelir. diyelim ki bu merhaleyi de geçtiniz. bittiğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz: hani çocuğunuza kardeş?
bu gün verilen karar bu ülkenin utanç tablosundaki yerini aldı. 12 yaşında bir çocuğu terörist ilan etmek sırtından kurşunlayarak öldürmek suç değil bu ülkede. burası böyle bir yer işte bu kadar saçma, bu kadar adaletsiz ,canın bu kadar ucuz ve önemsiz olduğu bir ülke. umarım bu kararı verenler baktıkları her yerde uğur'un yüzünü görürler, sesini duyarlar ve bir daha rahat uyuyamazlar çünkü onların ne bu dünyada ne de eğer varsa diğer dünyada yatacak yeri yok.
bu zihniyetin yaşamı ayırımlar üzerine kuruludur. böyle öğrenmiş böyle alışmıştır.fenerbahçe-galatasaray ayırımcılığı, türbanlı kadın-açık kadın ayırımcılığı gibi ayırımcılılar zihniyetinin diğer yarısını oluşturur. kim bilir nedendir niyedir birlikte olabilmek duygusuna uzaklığı,soğukluğu? nereye gidecek bunun sonu diye merak ediyor insan dersine giren kürt öğretmenden; onu tedavi eden kürt doktordan; iş veren kürt işadamından; onu temsil eden kürt bakanlardan; çok sevdiği kebapları yapan kürt ustadan vazgeçebilir mi? ne demişlerdi:" ey benim bin yıllık kardeşim; unutma!! benimki kanar senin tırnağına çöp batsa"
bir gün bunun olacağı belliydi zaten. o kadar yemek programı olursa televizyonlarda ve bu yemek programlarının ülkenin şartları ve gelenekleriyle hiç ilgisi olmazsa bazı bihaber insanlar da tutar bunun normal olduğunu ülkedeki her ailede böyle yemek yendiğini zanneder.bu arkadaşlara ülke nüfusunun yaklaşık %35'inin kırsal nüfus olduğunu hatırlatmak gerek diyecem ama leydilik okulunda kırsal ne demek öğrenmişler mi? bunu bilmiyorum.
" soruların bazıları seçiciydi ama cevaplanabilirdi" diyen hangi bölümü istiyorsunuz sorusuna " endüstri mühendisliği" şeklinde cevap vererek sınava girmiş diğer adayların sinir krizi geçirmesine yol açar bunlar.
hadisenin neden şarkıyı bu kadar sert bir ifadeyle söylediğini anlayamadım bir türlü. sanki şarkı bitince bir kalaşnikof çıkartacak ve herkesi tarayacak gibi bakıyordu.
edit: imla
genelde ilişkilerde hataları kapatmak ya da af dilemek için "seni seviyorum" denilir küçük emrah bakışıyla bakılır. ben seni seviyorum dememek için oto boka özür dileyen biriyle karşılaşmış biri olarak şu genellemeyi yapabilirim sanırım: erkeklerin özür dileme ihtimalleri seni seviyorum deme ihtimallerinden daha yüksektir.