yok canım sen de. en fazla 3-5 sene kötü olur, sonra zaten kendi kendini inthar eder - derneğin en üst makam kurulu hangisiyse toplanır, fesih kararı alınır. yani ilelebet sürecek bi şey değil, sen içini ferah tut.
epeydir türkiye'de değilim, ve sanırsam önümüzdeki yıllarda da kalıcı olarak yerleşmeyeceğimdir, ama bunun sebebi tayyip erdoğan'ı beğenmemem değil elbette - türkiye'li değilim. ama mevzumuz bu değil.
evvela, bu ülke tayyip erdoğan'ın değildir. türkiye, tekil olarak, atatürk'ün, fikret orman'ın, müstafa sandal'ın, hami mandıralı'nın, fethullah gülen'in de değildir. türkiye üzerine mülkiyet iddia edilmeyecek bir tüzel kişiliktir ve eğer edile bilirse de, türkiye, türkiye vatandaşlarınındır ve her türkiye vatandaşı'nın siyasi görüşüne bakılmaksızın türkiye'de özgürce yaşama hakkı vardır. top sektirir, fayans döşer, cirit atar - bu artık zevk meselesi, bu hak, ona doğuştan verilir ve hiç kimsenin, hir bir saikle bunu ondan almak gibi hakkı yoktur.
ayrıca, bu hak kıyasa konu olacak bir kavram da değildir. bunu tartışmak bile malayanidir. hiç kimsenin türkiye'de yaşama hakkı diğerinden daha fazla değildir. mesela erdoğanın türkiye'de yaşama hakkı rahmi koç'tan daha fazla ve ya cüneyt çakır'dan daha az değildir. önceki cümlede ismi geçen üç kişinin yerine aklınıza gele bilecek her tc vatandaşını koya bilirsiniz.
coğrafyaya göre farklılık arzeder. mesela bir zamanlar türkiyede mustafa kemal atatürk ulu önderdi, epeydir türkiye gündemini takip etimiyorum, lakin şimdilerde bu paye, yanılmıyorsam sabık başbakan erdoğana atfedilmektedir. coğrafya demiştim - azerbaycanda haydar eliyev hala ulu önder diye anılır. bittabii, resmi ideoloji savunucuları tarafından.
nietszche okusunlar efenim. en geç üç vakte kadar, arkadaşlık bağının ikiyüzlülükten başka bir şey olmadığına dair kanaatlerini her kese anlatırlar.
yazılımla da uğraşılabilir pekala. mesela, kendinizi kaptırırsanız, arkadaşlarınız varsa bile, "hmm şu çatıyı bi deneyeyim, iyi diyorlar, github'da da epey yıldızı varmış"lar, "sinemaya gidip de ne yapacağım, şu javascript kütüphanesini öğreneyim"ler, "arkadaşlar zaten işsiz-güçsüz, az-buçuk python egzersizi yapayım"lar, sizi sonunda arkadaşsız bırakır.
stattaki trabzon taraftarlarının alayı mı araklıdan geldi diye düşündürten maçtır. ilk yarıda üç farklı tezahürat yaptılar, hepsi beşiktaş taraftarından dinlemeye alıştığımız şeyler.
üzerindeki ismet paşa resmiyle piyasalara arzı endam eylemiş, chp-nin 1970 yılında düzenlenmiş 20. kurultayının anısını yaşatmak için üretilmiş sigaradır.
1977-de de üretilmiş ve geçen süre zarfında liranın dolar karşısında değer kaybetmesiyle fiyatı 10 liraya (1000 kuruş) çıkmış, lakin dolar bazında hemen-hemen aynı kalmıştır - 0.5 dolar.
galiba 1976-da üretilmiş sigaradır. muhtemelen ulusal bir sanayi sergisinin (fuar) anısını yaşatmak adına böyle bir çılgınlık yapılmıştır. o zamanki dolar/lira paritesine göre, bir paketi yaklaşık yarım dolarmış.
mezkur beyefendi, atletik vücutlu bir siyahiyle bağdat caddesindeki dans kursuna gelir. resepsiyondakı alımlı hanımfendiye selam verir ve (emir falan yudumlamadan) kravatını düzelterek konuya girer: "vakkas vakkas beyi görmeye gelmiştim. buradalar mı acaba?". "vakkas vakkas bey mi?" alımlı bayan afallayarak soruyla karşılık verir. o arada sporcu vücutlu zenciyi de, deyim yerindeyse, gözlüriyle yemektedir.
"hayır" der, beyefendi, "vakkas vakkas bey".
"allah - allah, ben başka bi şey mi dedim? vakkas vakkas bey işte" hanım kız, azacık sinirli, karşılık verir: "vakkas bey var, ama tek vakkas; vakkas değil", siyahiyle kesişme seansını bozmayarak.
"kızım, deli etme adamı, vakkas vakkas demiyorum, vakkas vakkas bey diyorum", kravatlı bey sesini yükselterek tekrar eder.
derken, resepsiyondakı gürültüyü duyan, yılların eskitemediği rakkas vakkas bey fuayeye girer. "nazan, mesele neydi kuzum? bu bey de kkk", kelimeler vakkas beyin dilinde düğümlenmiştir. o gözlükler,o ceket, o kravat, o sima.. titrer ve kendine gelir, vakkas bey.. "aziz?!.."
"vakkascığım.." der aziz ve sarmaş dolaş olurlar, vakkas beyle. eski dostlardır ne de olsa - 30 yıldan beri görüşmeseler de. uyuz kız da galatasaraylı mıymış, trabzonlu muymuş, cahil işte, tanımıyor aziz başkanı.
vakkas bey uyuz nazana bi veryansın eder, sonra iki çay söyler - kurulurlar koltuklara, çaylarını yudumlarken, muhabbete başlar vakkas bey: "azizciğim, hayıvdıv, bi sovun mu vavdı?". "hay allah iyiliğini vevsin vakkas, şuvda ya kendisi", der ve uyuz nazanla kesişen musa sovu gösterir.
gülümser, vakkas bey, lakin sükutunu bozmaz..
"yahu, şu bizim sov. gol atıyo amma dans etmiyo. istiyom ki, hev gol attıktan sonra şöyle açılsın-saçılsın, taşkınlık yapsın, dosta güven, düşmana kovku veven bi şeylev yapsın.. belli ki, blmiyo avapcığım. bi yol-yovdam öğvetsen ona".
"elbet aziz'im buluvuz bi yolunu. öğvetivim tabi, sovun falan da kalmaz", der vakkas bey, nazanla kesişen sova iğneleyici bir bakış atarak.
"hayıv, yanlış anladın vakkascığım. sen ona vaks etmesini öğvet. şu beşiktaşlılavın dediği gibi, sov duvsun, sovun gitsin.. kehkehkeh".
"tamam, aziz avkadaşım. hiç devt etme. yapavız bi şeylev."
alirıza nebdil (oktay) isimli, güney azerbaycanlı sosyalist devrimci şairin yazdığı kürdistan isimli şiirden uyarlanmış bir kutup yıldızı parçası. yaqub zurufçunun okuduğu ilk versiyondakı (evet, o da, kendi çapında bir a las barricadas uyarlamasıdır) bazı sözleri "salla amk, kim ne anlayacak" tekniğiyle okumaları he ne kadar azerbaycan türkçesini bilenler tarafından tebessümle karşılansa da, yine de şirindir, güzeldir. hala da severek dinleriz.
bir zaytung klonu dersem haksızlık etmiş olurum. azerbaycanda tarafsız, vicdanı hür ve de leziz haber sunma mottosuyla ortama dalmış bir haber sitesi. site yönetimi her ne kadar dipnotta verilen haberlerin tümünün yalan ves. olduğunu belirtse de, site yazarları, aslında ülkenin içler acısı durumunu trajikomik bir dille anlatma uğraşı veriyor. elbet, galat-ı meşhur, lügat-i fasihten evladır ama.. nokta, nokta, nokta. lafı bölmeden, http://qazzetti.com .
kendisi, ülkenin en köklü partisi olan müsavat partisinin başkanının yardımcısının kızıdır. ilaveten, babası tofiq yaqublu, ülkenin en çok okunan gazetesi olan yeni müsavat gazetesinde köşe yazarıdır ve de her gün mevcut sistemi şiddetle eleştiren köşe yazıları yazmaktadır. kendisinin azerbaycan cumhuruyetinin 21 yıllık "bağımsız" hukuk serüveninde eşine raslanmamış bir şekilde tutuklanmasına sebep olan durumlar da, işte şu önce bahsettiklerimdir.
misak-ı milliden sonra türkiyenin en önemli hedefi - yani haberden böyle anladım. bu yoldaki rakip de, hollanda imiş. daha fazla bilgi elde edemedim. acaba rezilliğin had safhada olduğu bir yerin mi ismiymiş ehehehe.. orası bi rezilya.. bi rezilya. birezilya. hem zaten o spor değil, sipor. deediğim anda aklıma geldi, hıncal uluça sormak lazım, o bilir.
neftçinin rum kesimi ekibini sikerttiği maçtır. ilk maçın 1-1 bitmesinin ardından avantajlı duruma gelen rum ekibi, kendi sahasında ağırladığı azerbaycan takımı karşısınıda tel-tel döküldü. 1-3.
goller: cavid imamverdiyev (1-0), julius wobay (2-0), benachour (1-2), flavinho(1-3). 84. dakikada neftçinin savunmacısı elvin yunuszade kırmızı kart alarak takımını 10 kişi bırakmış.
şu galibiyetle neftçi, azerbaycanda tarihinde bir ilki başararak, avrupa kupalarında gruplara kalan ilk takım oldu. aralığa kadar avrupadayız velhasıl.
dedelerimizden kanla tevarüs eden, yaradılanı yaradan için sevmenin, etrafında gördüyü her nesne için telakki edilmesi gerektiğini düşünen ve onlara da bir bakıma canlılık atfeden zamane insanıdır. saftır.
her ölümlünün duyub, göreceği bir şey değildir. haddizatında her takımın yapabileceği bir iş değildir amma ve lakin, barça yapacak.
--spoiler--
ispanya Süper Kupası ikinci maçında geçtiğimiz sezonun Kral Kupası şampiyonu Barcelona, deplasmanda geçtiğimiz sezonu la Liga şampiyonu olarak kapatan Real Madrid'i ağırlayacak.
Santiago Bernabeu'da oynanacak müsabaka saat 23.30'da başlayacak ve Star TV'den naklen yayınlanacak.
--spoiler--