12 senedir içindeyim. ancak son 5 yıldır pek uğramıyorum ne okumaya ne de yazmaya. 12 yıllık mesaj kutuma bir bakayım dedim. yüzlerce insanla mesajlaşmışım ve şu an neredeyse hiçbiri burada değil. şaşırdım mı? hayır.. ama eskilerden birini bulup konuşmak keyifli olurdu doğrusu.
paranoyak patron:
Çok şüphecidirler. Kendi yaptığı işlerin sürekli başkaları tarafından taklit edildiğini, hatta çalındığını veya çalınacağını düşünürler. Onlara göre kendi iş fikirleri paha biçilemeyecek kadar değerlidir ve tüm rakip şirketler onun fikirlerinin peşinden koşmaktadır. Şirkete gelen postacı, sucu, temizlikçi, elektrikçi vb. her türlü kişi rakip firmaların adamı olabilir; şirketten bilgi sızdırmaya çalışıyor olabilirler. Bu patronların en önemli özelliği yeni işe aldığı kişilere şüpheyle yaklaşmaları ve onların eski şirketleriyle bağlantılarının hala devam ettiğini düşünmeleridir. Sadece uzun süreli çalışanlarına güvenirler. Onun dışındaki herkese projeleri dışarı kaçıran kişi muamelesi yaparlar. Güvenmediği kişilerin internetini keser, bilgisayarlarına ağ üzerinde kısıtlama getirir, usb bellek veya cd kullanımını kasa üzerinden engelletir.
Belgesel nesli tükenen canlılar, ekosistemin bozulması, küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi güncel sorunların tek kaynağının biz insanların önlenemeyen tüketim ve beslenme alışkanlıkları olduğunu ortaya koyuyor.
insan olarak düşüncesizce attığımız adımlar bugüne kadar hep doğal yaşamın yok olmasına sebep oldu. Pek çok canlı türünün yaşam alanlarını şehirleşmek için beslenmek için ve enerji için gasp ettik. Sadece bununla da kalmadık kurduğumuz sistem de çevreye ve canlılara zarar vermeye devam etti. Yaşam biçimimiz hem kendimize hem çevreye hem de diğer canlılara zarar veriyor. Böyle devam ederse hem gelecek nesillere bırakabileceğimiz bir dünya kalmayacak hem de gelecek nesillerin bizzat varlığı dahi tehlikeye girecektir. insanoğlunun tüm bunlara dur diyebileceğine dair şüphelerim var ama Racing Extinction'ı izleyip dünyayı iyi yönde değiştirmek isteyen insanların olduğunu görünce gelecek için az da olsa umut besleyebiliyorum.
"bir zamanlar yeşil ve latif olan bu yerlerin artık çukurlarla ve demir ocaklarıyla dolu olduğunu gördüm, isengard'da kurtlar ve orklar oturuyordu..." j.r.r. tolkien
sözleriyle başlayan ve yıllardır anadolu'nun nasıl talan edildiğini anlatan belgesel.
kimim ben, böyle çöle bulanmış
alnımda güneşin tokadı
kimim ben?
önümde üç günlük yol...
ve başımın üzerinde yırtıcı kelimeler,
dönüp duruyor.
kimim ben?
sen adımı söylerken...
sesinden meyveler toplayan.
anlamın kızıllaşıp battığı ufka doğru içimde kargacık burgacık bir kervan
kimim ki ben, sana rüyalar taşıyan?