türkiye' deki öğrencilerin yaşam tarzını gördükçe sonuna kadar haklı olduğu gözlenen önermedir.
şöyle ki efendim; öğrenci evinde mutfak kesinlikle ayrı bir yerde, salondan ve odalardan bağımsız bir bölgede olmalı ve mutlaka bir kapısı olmalı. olmalı ki bulaşık ve çöp dağları görünmesin.
bu sebeple amerikan mutfak yani salonun içerisinde olan mutfak bir öğrenci için hiç ama hiç cazip değildir.
ali babacan' dır. bugün yaptığı açıklamada, enflasyondaki artış sebebinin, bu yıl yaşanan don ve kuraklık olaylarından dolayı olduğunu söylemiştir. demekki neymiş, buluttan nem kapan bir ekonomimiz varmış.
aracınızla 100 km nin üzerinde hızla kaptırmış giderken, karşıdan gelen aracı gözünüze kestirdiğiniz anda, içinize doğan kafa kafaya çarpışma isteğidir. bu esnada, radyoda içinize dokunan bir şarkı çalıyor olması da muhtemeldir.
olsa iyi olurdu denebilecek, entrinizi kimin şukuladığını kimin çükülediğini gösteren yazılımdır.
merhabalar, sevgili güzide sözlüğümüzün değerli yazarları,
altıncı nesilden yetme, birkaç yılını bu ulu sözlükte kah birkaç birşeyler yazarak, çoğunluk okuyarak geçirmiş bir kullanıcı olarak sonunda sizlere yıllardan beri delice arzu ettiğiniz şeyi sunmaktan gurur ve kıvanç duyuyorum:
kim şukuladı derdinize, kafanızdaki delice sorulara derman olmaya geldi. şimdi rahatla ve arkana yaslan, yazdıklarımı dikkatlice oku sevgili ulu yazar. belki de burdan sana bir ekmek kapısı çıkacak, belki de ufkun açılacak.
günlerce, aylarca, yıllarca okudun ettin, çalıştın, çabaladın, hayat tecrübesi kazandın, yaşadın, gördün, geçirdin ve en sonunda geldin işte bu sözlüğün başına geçtin. en güzel cümlelerinle, sözlüğün ince ve muazzam kuralları çerçevesinde döktün tüm içinden geçenleri. yazdın ha yazdın... amaç birileri okusun da cehaletleri yeşillensindi hep. ama gel gelelim bir andaval, bir kendini bilmez, bir cahil cühela çıkıp senin o güzelim entrilerini hunharca, acımadan, gözünün yaşına bakmadan çüküledi ha çüküledi. ben butonuna tıklayamaz oldun bir zaman, biliyorum. bir ara silmeyi de düşünmedin mi o güzel entrilerini? ah bir bilseydin o çüküleyeni, özelden ayarı verseydin, tenhada sıkıştırsaydın fena olmaz mıydı?
sevgili sevimli yazar kardeşim, beğeni aşığım, facebook da bile like alınca mastürbasyon yapmaktan kendini alıkoyamayan ulu yazar. şimdi sana sesleniyorum. ben butonunu çökerttin bunca zamandır. karman almış başını gidiyor. helali hoş olsun, rabbim daha daha çok karmalar nasip etsin sana, nirvanaya ulaş inşallah. biliyorum, yeri geldi trollük yaptın, yeri geldi anket doldurdun, yeri geldi belaltı vurmaktan da çekinmedin. hepsi şukular için değil miydi sevgili user kardeşim. şukular şelale oldu aktı bir zaman, ama bir teşekkür edemedin seni delice şukulayan o kafadengi tayfana, bir "slm nbr" diyemedin. bu hak mıdır reva mıdır? bu sözlüğün sana, bana, bize görüp gösterebileceği yalnızca oturup okumak, üç beş bişeyler karalamak mıdır sadece. nerede bunun muhabbeti, hoş lakırdısı? ama ne güzel olurdu değil mi, bir bilebilseydik entrimizi şukulayanı.
ve sıra nihayet sana geldi sevgili abazan sözlük yazarı kardeşim. sen hiçbir zaman kendi entrinin iyiliğine, güzelliğine, formatına bakmadın ki. başlığın altındaki nicklerden "kız mı erkek mi" tahmini yapmakla geçti ömrünün bir kısmı. yazarın entrisinden " kız lan bu deyip" az mı saldırmadın özelden. ama hep fos çıktı, hep fos. (bkz: fuck buddy aranıyor) başlığına da atmıştın halbuki oltanı ama bırak özelden mesaj almayı, şuku bile alamadın değil mi? artık çılgınca aramana, gözlerini gereksiz yormana son veriyorum benim güzel, ulu, abazan sözlük kardeşim.
herhangi bir sözlüğe aktif üye olup, yazmaktan çok okumayı yeğleyen sözlük kullanıcısı olmaktır.
aynı zamanda şahsımın da içinde bulunduğu durumdur, kanımca yadırganmamalıdır.
kısaca bir olay anlatayım.
benle aynı kafada biraderimle iş kurmaya karar verdik bundan birkaç ay önce ve kurduk da.
kıt kanaat bütçemiz var. elimizde ne var ne yok bastık bu işe.
kuruluş aşamasında devletimize hoşbulduk mahiyetinde başlangıç vergimizi verdik, o da bizi yanaklarımızdan öptü, haydi işinize dedi selavatladı.
ilk aydan itibaren işler iyi gidiyordu. hakkıyla işimizi yapıyor, yaptığımız işimizin karşılığında faturamızı kesiyorduk. ilk ayın kdv sini paşa paşa ödedik. %18... oh yarasın. 5 de bir hakkıdır devletimizin dedik, dizimizi büktük oturduk.
3 ay geçti. stopaj denen zıkkım çıktı. 500 küsür lira. bu ne dedik yavf... muhasebecimiz, siz kira veriyorsunuz ya, bana ücret ödüyorsunuz ya, işte onun vergisidir bu dedi acı acı. zaten mal sahibim benden aldığı kira karşılığı vergisini veriyor, sen de benden aldığın ücret karşılığı vergini veriyorsun. E ben hem size para ödeyeceğim, hem de bunun vergisini mi vereceğim? "Aynen öyle" dedi muhasebeci... sustuk kaldık.
hadi olur dedik. namuslu birer esnaf olacaktık biz. derken... çat belediye dayandı kapımıza...
önce reklam vergisi dedi. cama yapıştırdığımız logomuz standarttan büyükmüş. kesti faturasını.
sonra yine geldi belediyemiz. ayağı alıştı herhalde. bu sefer çevre ve temizlik vergisi dedi.
biz kiracıyız, git mal sahibine; burası iş merkezi kendi temizlikçisi, kendi çevrecisi var dedik, dinlemedi kesti vergimizi.
Velhasılı kelam, bugün oturduk hesap yaptık biraderimle. gördük baktık ki 5 ayda net kazancımızın tamamına yakınını vergiye vermişiz. Ne şevk kaldı ne heyecan. Neyse, devletimiz var olsun...
hayatında hiç sevgilisi olmamış (olmuşsa da kısa sürede bitivermiş) iki arkadaş arasında söylenen, karşı cinse yakınma cümlesidir.
a- o'lum biz niye kolumuza manitamızı takıp gezemiyoz lan! böyle sap sap dolanıyoz.
b- kızlar bizi anlamaz olum. nerde entel dantel, apaçi varsa onlarda orda a.k.
a- e o zaman biraz piç olmak lazım
e- olmaz o'lum olmaz! bizim içimizde piçlik yok a.k. !
şimdiki gençlikte sık rastlanan veya gözlemlenen bir hayaldir.
geçen gün kafede arkamdaki masada geçen diyalog:
+ o'lum bırak işi gücü senle bi' kafe açalım.
b.k gibi para var anasını satayım. baksana, herif günde 20 bin indirmiyosa n'olayım.
biz boşuna hamallık ediyoz o'lum. bak ciddiyim, girelim bu işe.
(ve karşısındaki kişiden bitirici söz gelir)
- iyi, güzel, hoş diyon da bilader... sermaye yok mınakoyyim.
tanım: yazarların şuanki ruh hallerini, girişimlerini, aktivitelerini, hayallerini, amaçlarını vs. vs. yazıp, gelecek bir zamandaki değişimi editlemelerini amaçlayan bir başlık sözüdür efendim.
bir hafta önce kardeşimle beraber bir iş kurduk.
şuanda elimizdeki tüm kaynakları neredeyse tükettik.
yarın kiraladığımız ofisin boya badanasını yapacağız. biraz da tadilat işleri var.
zamanımızın çoğunu bu işe ayırıyoruz, sürekli koşuşturmaca, telaş...
bu işten birşeyler kazanıp kazanamayacağımızı zor kestiriyoruz ancak içimizdeki heyecan bizi sürekli ateşliyor, annenin çocuğunu sahiplenmesi gibi sahipleniyoruz işimizi.
doğruya doğru, biraz korkuyoruz, kaygılanıyoruz tutunamayabiliriz diye ancak ikimizde keçi gibi inatçıyız, bunun üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
önümüzde mücadele hatta boğuşmayla geçecek uzun bir zaman dilimi var.
ama yine de kıyıda kalıp seyretmekten iyi birşey yapıyoruz.
biz şimdi okyanusa doğru yüzüyoruz.
28.06.2014 editi... yukarıda 1 sene sonra demişim ancak neredeyse 3 yıl dolmak üzere. neler mi oldu? kardeşimle beraber binbir zahmet ve şevkle kurduğumuz iş sekiz ay sonunda battı.yine de iyi bir tecrübe oldu. şahsen ah vah etmiyorum battık diye. şimdi bir bankada memurum, kardeşim hastanede sekreter. eskiye göre hayat daha bi' tatsız tuzsuz. şehir değiştirdim, yeni insanlar, farklı bir yaşam tarzı... ama bu saatten sonra hayatıma yeni bir heyecan gelir mi bilmiyorum. tek atımlık kurşunum var. doğru zaman geldi geldi; gelmedi o zaman bu devran böyle biter gibi. bir sonraki edit kim bilir ne zaman olur artık.
hayatı rutine bağlamış işçi, memur veya yeni deyimiyle "personel" mesaisidir.*
pazartesi sendromu, hafta ortası yoğunluğu, cuma günü son saatler sevinci olur bu mesaide çalışan insanların.
genellikle "hafta sonu nasıl geçti anlamadım, dinlenemedim" derler.
işe giderken mutsuz, işten dönerken yorgundurlar.
bu mesai sitres mesaisidir. bu mesai gün doldurma, emekli olma hayali kurma mesaisidir. bu mesai hayatın ne tuzudur ne de tadı. aksine hayatın en yavan halidir.
şehir yaşantısının keşmekeşinden, stresinden, kalabalığından, gürültüsünden bunalan yurdum insanının bir numaralı özlemlerinden biridir efendim. güzeldir, keyiflidir, dinlendiricidir. lakin birçok kişinin sadece hayallerini süsler o başka.*
hatta bu konuda her sene iş arkadaşlarımla yaşadığım muhabbet aynıdır:
* abi bu sene karadenize gidicem, yayla turu yapıcam.
- hani geçen sene de gidiyo'dun n'oldu?
* yok bu sefer kesin gidiyorum. ohh temiz hava, sessizlik... kafamı dinliycem valla.
- iyi bakalım. hayırlı yolculuk...
* gidiyorum abi. kesin...
- s*ktir git yavşak. *
karşı cinse beslenen aşkın doğuracağı sonuçlardan sadece ikisidir, lakin çoğu bünyede bu iki sonuçtan birini görmek mümkündür.
iki sonucu analiz etmek gerekirse:
-aşık olmak insanı olgunlaştırır, çünkü kişinin hayata bakışı değişir, nesneler ve olaylar kişinin gözünde çok çok farklı anlamlar kazanmaya başlar. bu da kişilik üzerinde derin etkiler bırakır.
ikincisi;
-aşık olmak insanı aptallaştırır, çünkü aşık olan bünye kendini kaybeder, kör olur. beyne bi' kanca atılmış gibi akıl başka birşey düşünemez olur. aşık kişi başkalarının söylediklerini duyamaz, anlayamaz veya olaylar üzerinde mantık yürütemez.
hangi insan kaynakları sitesine, hangi kariyer sitesine bakarsanız bakın, 1000 iş ilanından en az 700-800'ü pazarlamacı aramaktadır. işverenler artık bokunu çıkartmıştır efendim. üstelik bu pazarlama işine öyle isimler vermişlerdir ki, resmen dalga geçmektedirler. yok pazarlama uzmanıymış, sales director müş vs. vs. yapılan iş aynı. reyon başında müşteriye birşeyler kakalamak, bunun karşılığında asgari ücrete talim etmek. vaziyet kötü be sözlük.
hatay - iskenderun ilçesinde papalık anadolu temsilcisi piskopos luigi padovese, oturduğu sitenin bahçesinde bıçaklanarak öldürülmüştü.
katil zanlısı olarak piskopos padovesenin şoförü murat altun gözaltına alındı.
altunun ilk ifadesinde vahiy geldi, o yüzden öldürdüm dediği öğrenildi. http://www.ntvmsnbc.com/id/25102784/#storycontinued
(bkz: vahiy gelmek)
seda sayan şırnak yakınlarındaki gabar dağı'nda okul yaptırmaya karar verdiğini, henüz bölgeye gitmediğini ancak en kısa zamanda gidip araştırma yapacağını açıkladı. gabar dağı'nda yerleşim alanının olmaması ise kafalarda soru işareti yarattı.
istanbul vergi denetmenleri bürosuna bağlı vergi denetmenlerince internet arama motoru google hakkında yapılan soruşturma tamamlandı. yapılan inceleme sonunda google şirketine 71 milyon tl tutarında vergi cezası kesildi.
ukrayna'da ortaya çıkmıştır ve ne çeşit bir vürüs olduğu açıklanamamıştır. gün itibariyle ukrayna'da bu virüsten dolayı 48 kişi hayatını kaybetmiştir ve 178bin kişi hastalanmıştır. ülke karantina altındadır.
haberi için : http://www.zaman.com.tr/h...irus-48-olu-178-bin-hasta