Köyümü çok özledim. Çocukluğum oralarda geçti. Bir sene yine köyde iken ankaradan aradılar, "kusadasina gidiyoruz, geliyor musun?" Diye sordular. Koşa kosa gittim. O zamanlar köyümden çok uzakta kalacağımı bilmiyordum.
Deniz tatilini pek bilmezdik. Okullar kapandı mı köye gider, okullar açılınca geri gelirdik.
Çocukluğum köyde geçti. Acı şeyler de yaşadım güzel şeyler de... kuzenlerle sabah gezmeye çıkar, sahipsiz bir eşek bulur, üç kuzen, üç çocuk akşama kadar eşeğin üzerinde gezerdik. Bazen bir bahçeye dalar, armutlari yerdik, bazen hıyar domates çalardık komşuların bostanlarından.
Sık sık boştan sahiplerine yakalanirdik. " Sen hocasın, bunlara uyup da çalma" derlerdi. Çocuk olmama rağmen bana hoca derlerdi, çünkü vakit namazlarini pek kaçırmazdım.
Köyün öğretmenleri, imamları beni çok severdi.
Yüzmeyi de köyde öğrendim. Bir cesaret atladim suya, öğrendim yüzmeyi.
Yaylalarımız güzeldi. Iki tane yaylamiz vardı. Hem uyumazdım, hem de kimseyi uyutmazdim yaylaya gittiğimizde. Yaylada herkes aynı yatakta yatardı, zaten.
Çok şey yaşadım. Anlatmakla bitmez. Artık köyüm bitti. Bir daha gitme imkanım kalmadı. Son sözlerim köyümle ilgili olsun. Hoscakal sözlük, hoscakal koyum.
Mal mı olmak? Geçen sene maviden iki kot pantolon aldım ikisi de çok rahat. 10 sene önce aldıklarımi bile giyiyorum. 2010 yılında maviden bir kaç tane kot pantolon almıştım. Mahallede, eş dost akraba ziyaretlerinde hala giyerim.
Facebooka bir atasözü yazdım. Yüz verdik aliye geldi sıçtı halıya diye. Hemen başladılar, yok kime yazdın filan. Lan oğlum benim ali diye bir tanıdığım yok, kimseye yazmadım. Bildiğim iki ali var, birisi mustafa özbek tarafından az kullanılmış 2. El mhp'li ali güler. Ki kendisi umrumda değil.
Ikinci ali ışadamı ali koc. Ona da imkanı yok kötü bir lâf etmem. Gerçi eskişehire gittiği günden beri zerre kadar muhabbetim kalmadı, ama yine de asla kendisi hakkında olumsuz konuşmam.
Karakter olarak çok sevdiğim, hayran olduğum birisi var. Sürekli sosyal medya hesaplarına bakıyorum, ama ekle butonuna elim gitmiyor. Çünkü reddederse bunu kaldıramam.
Geleceği öngörmeye çalışıyorum. Mesela rüya peygamberligin cüzlerinden birisi olduğundan çok önemlidir ve müslümanların gördüğü rüyalar genel olarak karşılarina gelir.
Lâkin ben yıllardır doğru düzgün rüya göremiyordum, ama sorun bu değil. Çünkü yaratıcı ile yaratılanın iletişim kurmasının tek yolu bu değil.
Rüya göremeyince günlük hayatta karşıma çıkan şeyler ile ileriyi görmeye başladım. Ve bunda çok yüksek bir başarı oranı yakaladım.
Son haftalarda cevabını merak ettiğim bazı sorular vardı. Bunlar üzerine elimdeki veriler ile kafa yormaya başladım. Hayli zamanımı aldı ama çok verimli sonuçlar elde ettim.
Şimdi geleceğe dair aklımdaki soru işaretlerinin çok büyük bir kısmi cevap buldu. Yalnızca bir iki noktada takildim. Onlarida önümüzdeki günlerde çözeceğimi zannediyorum.
Tanışalı 1 yılı geçti. Belki 1.5 yıl oldu. Çok sevdim. Çok akıllı idi bana göre. Zaten bir kızın en önemli özelliği aklı değil midir?
Tam istediğim gibiydi. Ibadetini ediyordu, ama tesettürlü değildi. Temiz bir kızdı, ama yobaz degildi.
Dahası benim gibi psikolojik sorunlar da yaşamıştı.
Kaç defa, yarı ciddi yari şaka, gel ankaraya evlenelim seninle dedim. Hep konuyu değiştirdi.
Bir soru vardı aklımda. Sordum. Hiç beklemediğim bir cevap verdi. O an her şey yıkıldı. Hayal de gerçekle birlikte mezara gitti. Ben o an büyük bir yara aldım. Ve arkadaşlığımi bitirdim.
Her gün bakiyorum; arkamdan bir şey yazacak mı diye... yazmıyor...
Ben hiç birisine salak demem. Ikisine oy verenlerin de çeşitli sebepleri vardır. Lâkin sosyal hayat önemli. Siyasetle ilgileneceğim diye sosyal hayattan kopmamak lazım.
Kimin cumhurbaşkanı olacağına halk karar verir. Demokratik sistemlerde sandık konur ve sandıktan çıkan kazanır. Bu sadece mansur yavaş için değil herkes için böyledir.
Herkes bizim gayrimenkulleri konuşuyor, ama hepsinin toplam kira geliri, herhangi bir marketin güvenlik görevlisi maaşı kadar etmiyor. Ben fakirliğe razı oldum. Başka da bir şey ıstemem.