genelde evin lavabosunda bulunan, loş ışığın verdiği etkiyle kişiyi oldugundan daha güzel gösteren aynadır.
kişi diğer aynalardaki suretine bakıp kendini beğenmediği zamanlarda bu aynanın karşısına geçip moralini düzeltir.
diğer şerefsiz aynalar gibi insanı kendinden soğutmaz, özgüven depolamada birebir etki sağlar.
kuşkusuz mahallede karizma sahibi olan çocuktur.
bu velet, pipetsiz içtiği meyve suyunu iyice şişirip topuğuyla sert bir hareketle patlattıktan sonra elinin tersiyle sümüğünü silip başka başarılara doğru koşar.
insanı hayattan soğutan huzursuzluktur.
fotoğraf çekmeyi seven, az çok bu işle ilgilenen kişiler bilir ki fotoğraf çekmek bir hobiden çok daha öte kişinin hayatını doğrudan etkileyen bir uğraştır. gerçekten fotoğraf çekmeyi seven kişi bir süre sonra bulunduğu her yeri fotograf karesi olarak görmeye başlar. bulunduğu anı canlı canlı yaşayıp keyif almaktan ziyade o anın fotografını hangi açıdan hangi modda çekerse daha güzel bir kare elde edebileceğini hesaplar. ortamdaki kişiler o anın verdiği mutluluğu doyasıya yaşarken fotoğrafçı kişi bir türlü o huzuru yakalayamaz, makine varsa tüm ilgisiyle ayar yapıp çekimler yapar, makine yoksa ki esas huzursuzluk bu zamanda yaşanır. güzel bir kare gören fotoğrafçı makine yanında değilse hayıflanır da durur. her türlü hayatın tadını çıkaramaz.
hayat, ardı ardına çekilmiş fotoğraf karelerinin birbirine montajlanmış halidir fotoğrafçı için.
pijamaynan ayakları sehpaya uzatmışken elde kumanda halk tv ve ulusal kanal arasında zaping yaparkene bir anda gözlerin ve genzin yanmasını hissetmekle beraber kendini gösteren çogacayip durumdur. zannımca polisin evde oturanlara 'gaz çok güzel gelsenize' çağrısı bu.
neyse ki buzdolabında mütemadiyen var olan yarım limonumuz var.
kumanda çalışmayınca önce piller çıkarılır tekrar takıldığında yine çalışmadığı görülünce kişi tüm gücüyle tuşlara seri bir şekilde basar.
o an bir sinir tuhaf bir enerji gelir insana. sanki o an kumanda çalışmasa felaket olacak.
şu bir gerçek ki millet olarak herhangi bir teknolojik aletin bozulmasına tahammülümüz yok.
çok güzelsin desen yani çirkin olsaydım sevmicek miydin diye trip atar.
farklısın desen peki neyim farklı deyip yine soru yağmuruna tutar.
yani biri birini seviyorsa bunun illa bir sebebi mi olmalı.
hem sevmek nedir ki çok alakasız kişilikte ve güzellikte birini gayet de sevebilir insan.
siz yine de böyle demeyin 'çok özelsin' 'sende anlayamadığım bir çekim var' ya da 'kendimi sana çok yakın hissediyorum' filan deyin de durduk yere kavga çıkmasın. **
her yaz duyulan meşhur yorum. her yaz ama.
bazen yaz gelmeden biri atar ortaya. üstüne yorumlar yapılır 'ayy yanıcaz kız nermin bu yaz en sıcak yaz olucakmış' 'valla tükana kılima şart oldu mustafa abi durulmaz bu sıcakta' 'evladım git bize uygun vantilatör al yoksa kavruluruz bu sıcaklarda' gibi yorumlar havada uçuşur da uçuşur.
burda dikkat edilmesi gereken esas ayrıntı bu durumun dayandırıldığı bilimsel can alıcı tabirdir ki o da şu , balkanlardan gelen sıcak hava dalgası . bu durum kışın, balkanlardan gelen soğuk hava dalgası olarak güncelleniyor . *
biri bizi çok pis işletiyor ama du bakalım.
bazı yeni evlenmiş çiftlerin yaptıklarını gördüğüm çok aşırı saçma olay.
yau ne mallar var şu dünyada kendi düğünlerinde bile facebooka fotoğraf yüklemeyi düşünüyor insanlar. düğünün ertesi günü bir bakmışsın 'biz evlendikkkkk (((((: ' adlı albüme 256 yeni fotoğraf eklenmiş. bi de hayırlı olsun zart zurt yorumlarına iki saat cevap yazıyorlar.
lan salak dün evlendin daha ne bu acele nasıl bir ilgi manyaklığıdır bu.
var öyle embesiller.
orda güzel bir ilişkinin yaşandıgını gösteren durumdur. aslında ilişki hakkında birçok kriterden çok daha fazla ipucu verir bu durum. kişi sacmalayabilmelidir sevgilisinin yanında bu çok güzeldir, fakat daha da güzeli sevgilinin bu durumdan keyif alması ve eşlik edebilmesidir. insan sadece en rahat oldugu kişinin yanında aklına geleni söyler ne düşünecek derdi olmadan, gerçek dogallık budur. ve bir ilişkiyi sahici kılan da dogallıktır.
televizyon kapatılmadan hemen önce televizyonun yakınına giderek ayakta yarı büklüm beklemek suretiyle, ara ara kapanan gözlerle anlamsızca son kez zaping yapılırken karşılaşılan korku filmidir. kişi bu filmi izlemek mecburiyetindeymiş gibi bir süre olduğu yerde sonra çekyatın ucuna ilişerek kıpkırmızı gözlerle tırsa tırsa filmi izler.
fakat bir süre sonra xx large geceliği ve dehşet verici yüz ifadesiyle annenin birden salonda belirmesiyle gerçek korku yaşanır.
gece denk gelinen korku filmleri hiçbir zaman bitirilmez.
dur şuraya para koyayım da bulunca çok sevineyim diye bir yere konulan parayı gerçekten unutmaktır.
çok hazin bir durumdur. hem unutacağın için mutlu olmazsın hem de halihazırdaki paradan olursun.
hoş ben hayatta unutmam bir yere sakladığım parayı hatta unutmak bir yana aklımdan çıkmaz, zaten hemen de lazım olur gider alırım.
yani dar gelirli bir kişinin yaşamayacağı bir durumdur ki parası olan da zaten böyle şeyler yapmaz, aklına gelmez. olmaz yani böyle bir durum. hevet olmaz.
neyse ben bi'çay koyayım en iyisi.
diğer bütün seyirmeler gibi çok sinir bozucu bir seyirmedir.
vücudun bir yerinin senden bağımsız kendi kendine hareket etmesi ne kadar saçma yahu nerde bu beyin!
kaş seyirmesi ney lan hastalığa bak. kesin sinirsel kesin.
hayatta 3 kişiden en az 2 sinin yaşamları boyunca en az bir kere söylediği ya da aklında geçirdiği bir hayali yerine getirebilmiş hayranlık duyulası kişidir.
henüz rastlamadım ama bu hayali gerçekleştiren tek bir kişi görsem çok mutlu olacam be.
düz cümlelerle bir boka benzemeyecek bir dörtlüğü devrik cümleler kullanarak afilli ve karmaşık gibi görünen bir şiire dönüştürmektir.
çakallıktan başka bir şey değildir.
bir bu anlamsız kelimeleri bir araya getirip devrik cümlelerle etkileyici gibi görünen şiirler yazanlara bir de cümlenin sonunu getiremeyince üç noktayı dayıyan yazarlara çok gıcık oluyorum. hevet.
hani gezi parkı eylemlerinin kazandırdıklarından bahsediyoruz ya, hah işte tam da bu bilinci açığa çıkardı bu eylem sonrası oluşan birlik ve beraberlik havası. tanımadığın bir insanla tek yürek olup, elinden gelen yardım ve desteği gösterebilmenin verdiği o tarifsiz güzel duyguyu yaşattı bize. her gün birbirinin yanından hızlı adımlarla ilerleyip, işyerlerine okullarına giden bir tek lafa bile tahammülü olmayan kişiler haline dönüşmüşken iki ağaç sayesinde birbirimizin gözlerine bakabilmeyi hiçbir şey sormadan beklemeden yanımızdaki insanı koruyup kollayabilmeyi öğretti. bunlar çok güzel şeyler. bunlar bizim yaşamaya pek de alışkın olmadığımız ama içimizde bir yerlerde hep varolan olan hisler.
işte bu kampanyada bu gezi parkıyla gelen güzelliklerden biri.
yoksul mahallelerdeki çocuklara yapabildiğin elinden geldiği kadarıyla bir şeyler verebilmek için düşünülen bir kampaya.
17-22 haziran tarihleri arasında gaziantep ilinde yapılacaktır. dereceye giren 5 sporcu Avrupa Kadınlar Bireysel Satranç şampiyonasına katılma hakkı kazanacaktır.