ne yazık ki ben coolum imajı vermek için kullanmaktalar. tabi bu sayede popilerini arttırıp karı kız veya güzel güzel oğlanlar bulma peşindeler. belki çok klişe konuştum ama daha sağlam bi açıklama yapabilecek varsa bu konuda bana özelden ulaşabilir.
zaten facebook almış başını gidiyor. hadi yine twitter'da bloglarda falan bi nebze haber akışı var yine ama facebook olayını ben cidden anlayamıyorum. başkalarının fotoğraflarına bakıp fotoğraf beğenmekten başka ne boka yarıyor? kaçımız bunun dışında bi amaç için kullanıyoruz ki facebook'u?
twitter olayı ise biraz daha ilginç. kendini bi bok sanıp her yaptığı boku yazanlar da var, doğru düzgün kullananlar da var, sadece mention'laşanlar da var. var da var yani bu liste uzar. mesela benim bi kız arkadaşım var twitter'da. kız sürekli eski sevgilisine laf sokmak, gelecekteki sevgiliye boktan bok tivitler atmak ve check in dediğimiz olayı yapmak için kullanıyor. tabi bunları gördükten sonra da insan bu tarz platformların neden var olduğunu sorguluyor. en azından ben böyle yaptım.
bana kalırsa sosyal medya olayında en hayırlı iş blog olayıdır. neden? çünkü eşşeğin zikinden dolayı demiyicem tabii ki. çünkü bu blog olayında kişi kendi düşüncelerini fikirlerini bütün dünyayla özgürce (twitter'daki gibi 120 mi 140 mıydı neydi karakter sınırı olmadan) paylaşıyor ve sırf bu işten para kazanan insanlar var günümüzde. ha tabi şu da irdelenebilir: "neden düşündüklerimi elalemin mallarıyla paylaşayım?" bu da bi düşüncedir tabi.
sonuç olarak ben bütün bu saçmalıklardan inanılmaz sıkıldım ve bütün her şeyimi kapatma kararı aldım.
her ne kadar mutluluk paylaşınca güzel olsa da aslında o mutluluğun özgür olmakta olduğunu anlıyo insan. ne aşkta, ne parada ne de güzel bi işte değil.
bikaç gündür sevgilimle aram açıldı sırf dünyada neden yaşadığımızı, mutluluğun aslında ne olduğunu düşünmekten ve bu yüzden kızdan hafif soğumamdan.
hayatımda şu ana kadar izlediğim tartışmasız en etkileyici, en duygusal belgesel. izlemek için basketbolu sevmeye gerek yok. takip etmeye gerek yok.
örneğin annem. basketbol ile alakası olmamasına rağmen sonunda ağladı kadın.
--spoiler--
vlade divac'ın yerinde olmak istemezdim gerçekten çok kötü bi durum. en yakın arkadaşım beni yanlış anlayacak ve onunla aramı düzeltemeden, bütün bu yaşananları ona anlatamadan ölecek... bilemiyorum nasıl olurdum.
sonlarına doğru divac hırvatistan'a gittiğinde hala daha ona o anlamsız bakışların olduğunu görmek de ayrı bi şaşırttı.
--spoiler--
"mavi bok" olan nickimin şakirtçe olduğunu düşünebilecek seviyede olan bir yazardır. kendisi hakkında "tam uludağ sözlük yazarı işte" diyor ve trollüklerinin devamını diliyorum.
moderatörlerin buraya alımlarını bizlere sorgulattırır. neye bakarak bu insanlar sözlüğe kabul edilmekte hiç bir fikrim yok artık. madem okunmayacak biz neden yazıyoruz? sözlük diye bi olay neden var?
1. durumu açıklamak gerekirse çok yakınlarda ayrıldığım bir kız arkadaşım vardı. kız sözde samimi olduğu tüm erkek arkadaşlarına canım derdi. tabi diğer yavşaklar da ona. kıza bir gün çıkıp dedim ki: "bana da canım diyosun onlara da. kimdir senin canın? madem canın falan değiller niye canım diyosun ulan!?" kız bana: "öylesine söylüyorum bunu tabii ki canım falan değiller" demişti. ona karışmamak için bundan sonra bana canım falan deme git kime söylemek istiyosan ona söyle bu yavşak kelimeyi demiştim ama sorun hallolmadı tabii ki bu böyle devam etti.
2. durumu açıklamaya gerek yok esasen. facebook kullanıcısı iseniz birkaç fotoğraf altına bakmanız yeterli. pek de samimi olmayan iki erkek arkadaşın birbirlerine "sağol kardeşim benim!" dediklerini görmeniz pek mümkün.
bu tarzdaki bir oylamayı yapan ülkemiz olsa, bu demokrasiyle belki yadırganamazdı ama fransa gibi "sözde" demokratik bir ülkenin bunu oyluyor olması manidardır.
henüz izlememiş olanlara tek bir tavsiyem var. o da şudur: lütfen beklentinizi okuduklarınız veya duyduklarınız sebebiyle ben gibi yüksek tutup da izlemeyin bu filmi. yoksa tam olarak istediğiniz etkiyi yaratamayabilir.
henüz yeni olan bir bataryayı 12 saat kesintisiz sarj ederek ve evde kullandığımız süreçte bataryayı çıkartıp elektriğe takılı kullanarak gerçekleştirilebilecek durum.
sorunlu kız modeli. gördüğünüz an kaçın derim. tam bir buçuk sene çektim ben böyle kızı ve tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki kesinlikle rahat ilişki isteyen benim gibiler için fazla ekşın dolu bir ilişki demek böyle bir kız.
Am biti: Ayrılınılan kızın etrafında dolanırlar sürekli. "Kanki" ayağı yaparlar ama amaçları farklıdır. Sürekli kızla takılmak istemeler vs. veya ayrılmaya gerek kalmadan bile bunları görebiliriz. 1 tanesiyle uğraşmak bile zorken 4-5 tanesiyle uğraşmak en beteridir. Kız da bundan şikayetçi değilse tek çözümü ilişkiye yol vermektir. O kızdan size hayır gelmez. Beğm yoğarlağamam bu kadar. Hadi hayırlı işler.
en basitinden bir örnek vereyim. film izliyicem mesela. filmi buraya yazdığımda 3 entry çıkıyo sadece ama ekşi'ye yazdığımda 3-4 sayfa entry çıkabiliyo. burada yazılan 3 entry de film hakkında pek de açıklayıcı olmayan entryler.
konu futbol maçlarında yazılan entrylere geldiğinde ise sadece bizde değil, bütün sözlüklerde çok fazla entry giriliyo ama başka konularda da adam gibi entryler girilinebiliyo.
ne zaman bir futbol maçı olsa, hakkında başlık açılıp, oraya minimum 50-60 entry girilmesinden rahatsız olan bir yazarın tespitidir. belki de bu yüzden ekşi'den bu kadar geriyiz.
şu an içinde bulunduğum ve ben gibi birçok insanın içinde olduğuna inandığım psikoloji. dolu dolu geçen koskoca bir buçuk senenin ardından şimdi kendimi yapayalnız hissediyorum. çok sevdiğim 4-5 tane dostum var. sürekli onlarla olmama rağmen kafamın bir köşesinde duruyo kız. dün can bonomo'nun kadıköy'deki konserinde gördüm onu. içim bi tuhaf oldu. elim ayağım birbirine dolandı. kaçmak istedim o ortamdan. bi yandan da o eğlenebiliyosa ben de eğlenebilmeliyim diye avuttum kendimi. aahh ahh...
edit: biraz içimi dökmüş gibi olsam da eminim ki birçok insanın duygularına tercüman oldum bu psikolojideki.