Sırf dikkat çekmek için ilginç söylemlerde bulunduğunu düşünmeye başladığım ilahiyatçı. Fideist olduğunu söylüyor ve videolarının çoğunda islami bakışları eleştiriyor. En çok da, islamı rasyonel bir şekilde desteklemeye ve savunmaya çalışan Caner Taslaman, Emre Dorman gibilerini eleştiriyor. Yani kafa yapısı; ''Ben fideistim yani islamın kanıtlanamayacağını düşünüyorum, o yüzden islamı kanıtlamaya çalışanlara saldırayım'' tarzında.
''Muhammed diye bir adam din getirmiş, biz de ona inanıyoruz'' minvalinde cümleleri sık sık sarfeder. Kuranda, Kuranı Allahın yolladığına dair bir kanıt bulunmadığını söylemesine rağmen Müslümandır. Yani kanıtı olmayan bir şeye inanıyor diyebiliriz.
Daha yazılacak çok şey var ama, günahını almaktan korktuğum için düşündüklerimin çoğunu yazmıyorum.
Fazlasıyla kullanışsız çevirisine rağmen (bkz: Tahsin yücel), ilgililer için çok güzel bir kitaptır.
Benim ilgimi intihar ile ilgili kısımları çekmişti. Tabii kitabı okumaya başlayınca anladım ki kitabın tamamı intiharla alakalı değilmiş. Hatta sadece ilk birkaç denemede bu intihar meselesi işleniyor. O yüzden, bir yerden sonra kitaptan kopmaya başlamıştım ama her türlü güzeldi.
Tamam ne okunursa okunsun bir zararı olmaz belki ama, bu insan neyi düşünüp neyi sorguluyor asıl önemli olan bu. Bir şeyler hakkında bilgi sahibi olmayı toplumda kabul görmek için bir araç olarak gören adamdan ne "düşünen" olur ne de "sorgulayan".
Simone de beauvoir falan gibi filozoflar var ama bir Kant, Hegel, Aristo falan gibi felsefede çığır açan bir kadın filozof yok maalesef. Yani kadın filozof var ama felsefe tarihinde kadınlar belirleyici olmamışlar.
1) Hacı hocaları dinlemekten beyni sulanmış ağır abi (Ya da bizzat hacı hocalar)
2) "Biliiiim bilimmmmm" diye etrafta gezen, bilimsel geçinen ateist tip. Bu kişi muhtemelen din felsefesini de "Kur'an'ın kökeni Sümer mitleri ağbi." falan sanıyordur.
Demokrasi, fikir ayrılıklarına saygı duyan ve insan haklarını savunan bir yönetim biçimiyse, ülkemizde neden özgürlük kısıtlı?
Acaba demokraside mı sıkıntı var yoksa onu uygulayanlarda mı?
Ortalamanın altında bir tadı vardır. Herhangi bir restoranda (istisnalar hariç) daha iyisini bulabilirsiniz. Ama pratik ve doyurucudur, ayrıca yoklukta kalitesizliği anlaşılmaz.
Bence Tanrı'nın amaçları belli bir yere kadar tahmin edilebilir ancak kesin olarak ve kapsamlı olarak bilinemez. Bunu anlamak çok zor olmamalı. Şayet Tanrı diye bir varlık mevcutsa, insan zekası ile Tanrının amacı ve nihai planları gibi şeyleri anlayamayacak olmamız gayet normal. Tanrının gönderdiğine inanılan herhangi bir kutsal kitapta, o dinin Tanrısı kendi hakkında bilgiler veriyor olabilir ama o bilgiler Tanrı'nın her türlü planını algılamamız için yeterli olmayabilir.
Bu durumda, Tanrının neden bizim ibadet etmemizi istediğini kesin olarak bilebileceğimizi sanmıyorum. Ama şahsi tahminim, insanların ibadet ederek huzur buluyor olması, Allaha yaklaşıyor olmaları, imanı sınamak için bir araç olması (Mesela namaz ibadetinde imanı sınayan tek şey namazın ikame edilmesi değildir. Namaza gösterilen özen, konsantrasyon gibi etkenler de gayet önemlidir.)
Sırf bu açılardan bakarsak bile, Tanrının varolduğu ve bu Tanrının, islamdaki Allah olduğu bilgisi eğer doğru ise -ki bence doğrudur- Allahın bizden namaz gibi ibadetleri yerine getirmemizi istemesinde herhangi bir abes göremiyorum.
Bir Tanrının var olduğu ve bu Tanrının Allah olduğu bilgisine katılmayanlar da bu bilgilerin doğru olduğunu varsayarlarsa yine üstteki sebeplerden dolayı bu varsayımda en azından ibadetlerin emredilmesi açısından bir çelişki bulmamaları gerekir.
Bence yanlış önermedir.
Yalnız Türkiyedeki ateistlerin çoğunun yeterince bilgili olmadıkları da bu işlerle ilgilenen hemen herkes için barizdir.
Bir örnek, benim üstümdeki entrynin sahibi kultursuz burjuva nickli arkadaş.
Bir kere şunu anlamanız lazım, ateizm felsefi bir pozisyondur. Dinlerle doğrudan bir alakası yoktur, ateistin alakadar olduğu konu Tanrıdır. X dinine özel olan Tanrıyla ilgilenip genel olarak Tanrı konseptine felsefi açıdan yaklaşmayan bir ateist yolunu şaşırmıştır. Bu kişiye daha çok "X dininin düşmanı" ya da "Anti-X'çi" falan denilmesi daha doğru olur belki. Hemen, "Biz yaşadığımız coğrafyadaki dini eleştiriyoruz, gidip Afrika kabilelerindeki dinleri eleştirecek değiliz." diyip mantıklı, zeka dolu bir cevap vermeleri olasıdır. E kardeşim, sen dini eleştir tamam da, işin gücün bu dini eleştirmek iken dinlerden bağımsız olan Tanrı kavramıyla ilgilenmiyorsan -ya da anladığın dilden konuşayım, mesela deizmin Tanrısıyla ilgilenmiyorsan- ne kadar tutarlı bir ateist olabilirsin?
Bu yaptığım eleştiri Türkiyedeki belli bir kesime yapılabilecek eleştirilerden sadece başlangıç aşamasında olanıydı.
Deistler desen çok büyük çoğunluğu dinin getirdiği sorumluluklardan kaçıp Tanrıyı da inkar edemeyenlerdir.
Not: Bu söylediklerimde genelleme yapmıyorum, cidden bilgili non-theistler de yok değil. Ama Türkiyedeki çoğunluk bu durumda maalesef. Fazla agnostikle karşılaşmadığım için net bir yorum yapamam, ama "ateist" sıfatı gibi ağza sakız olmuş bir kelime olmadığı için kendini "agnostik" olarak adlandıranlar ortalamaya vurulunca bir tık daha bilgilidirler sanırım.
genelde hayvan çiftliği ile birlikte orwell'in en parlak kitapları olarak gösterilseler de, bana göre hayvan çiftliği'ne fark atan eserdir. hayvan çiftliği de iyidir tabii de, bir 1984 değildir.
Forumundaki konu dışı baya değişiktir. Zaman zaman durulur, kimse adam akıllı konu açmaz. Açılan konular genelde troll olur. Ciddi konu açılsa bile cevaplar troll olur. Bazen de efsane bir konu açılır tüm forum orda yarılır. Bir de her gün "konu dışı öldü." diye konu açılır tabii.
Kısaca konu dışına çok bel bağlamayın ama genel kültür/bilim bölümlerinin hemen hepsi iyidir. Kitap veya nerdeyse hiç ziyaret etmesem de 2. el bölümü gibi bölümlerin de gideri var.
Kitabın hacmine göre ve kişinin okuma süresine göre de değişir. 100 sayfalık kitap ile 500 sayfalık kitap bir mi? Sayfa bazında değerlendirin bari. Ve bazısı dakikada 1 sayfa okuyor, bazısı 2 dakikada bir sayfa okuyor. ikisi de günde 1 saat kitap okusalar, 1. si ayda 1800 sayfa okurken diğeri 900 sayfa okuyor. Ki 1 saatten daha az süre ayırıyor da olabilir. Önemli olan kitap okuma alışkanlığının olması ve bomboş kitaplar okumamak.
(bkz: fifty shades of grey)
Atatürk değildir. Neden bu kadar yapmacık ve basitsiniz anlamıyorum. Atatürk kötü bir liderdir demiyorum ama şartlandırılmanıza itaat etmeyi bırakın artık. Aynı soruyu başka bir ülkede sorsak, onlar da aynı buradakiler gibi kendi ulusal kahramanlarını söylerlerdi. Başlıkta "Dünyanın gelmiş geçmiş en zeki lideri" soruluyor. Takım tutar gibi Atatürkçülük oynamanızı kendisi görse muhtemelen üzülürdü.
Artık görmekten gına gelen durumdur. Genelde yeni yeni ateist olmuş genç arkadaşlarda daha yoğun görülen bir durumdur. Heyecanlanıyor tabii çocuklar.
Bilgili bir ateist genelde bu şekilde kin kusmaz. Çünkü adam biliyor ki inancı ile ilgili kendince mantıklı olan, bir tartışmada savunabileceği gerekçeleri var. Böyle sağa sola ateş saçan bir tipin ise %99 ihtimalle Tanrı veya dinler konusunda bilgisiz ve mantıksız olduğunu söyleyebilirim.
Hiç "Onlar bize saygı göstermiyor biz niye gösterelim" muhabbetine girişmeyin arkadaşlar. Zaten sizinle tartışabilecek düzeyde ve olgunlukta bir dindar size gayet de saygı gösterir. Ateistlere saygı göstermeyenler genelde ülkenin cahil kesiminden ya da aşırı din fanatizmi yaşayan bir tarikattandır.
iyi nedir? diye cevap verilesi sorudur. Ahlak kavramı ancak Tanrı varsa anlamlıdır. Tanrı veya Tanrı gibi metafiziksel varlıklar mevcut değilse, bu evren yalnızca olgular ile doludur. Yani ''değer'' denen şey yoktur. Böyle bir evrende, aksiyolojik bir önermenin hiç bir geçerliliği yoktur. Değerlerin var olmadığı bir yerde etik veya estetikten de söz edilemez. O yüzden pozitivist bir bakış açısıyla, ''iyi'' tanımsızdır.
Tanrıya inanan birinin ahlakına göre, tanrıya inanmayan biri iyi olabilir. Ama o Tanrıya inanmayan kişi kendine iyi diyemez. Çünkü o, iyiden bahsedemez.
Soruya cevabımsa, hayır. Dinsiz birisi Tanrının var olduğunu düşünüyorsa, ahlak çerçevesinde kendine iyi diyebilir. Tanrıya inanmayan biri de iyi olabilir, ama o zaten iyiyi tanımlamadığı için yaptığı eylemlerin iyi veya kötü olup olmadığının tam olarak farkında değildir.
Bir de ışid'i falan örnek gösterip iyi olmak için dine ihtiyaç olmadığını kanıtlamaya çalışan pek zeki bazı arkadaşlar toplanmış bu başlığın altında. Dindar bir kişinin/oluşumun iyi olmaması, dindar olmadan iyi olunabileceğini göstermez. Bu ancak, dindar olan herkesin iyi olmadığını gösterir, ki bu da konuyla alakasızdır.
Var olmamdır.
Yalnız bu sadece benim için kesin bilgidir. Aslında ''doğruluğu yüzde yüz olmak''tan ne kast edildiğine göre değişir. Bence bu kavramdan kesinlikle ''tüm insanlığın hem fikir olması'' gibi bir şey anlaşılmamalıdır. Zaten böyle bir tanım yaparsak, doğruluğu yüzde yüz olan bir bilgi yoktur. Bilginin mümkün olmadığını kabul eden bir çok insan gelip geçmiştir. Hala da dünyada nihilistler mevcuttur. Dolayısıyla, tüm insanlığın üzerinde ittifak ettiği bir bilgi yoktur. Ayrıca deney ve gözlem ile elde edilen bilginin kesin bilgi olması meselesi de tartışılabilir. Örneğin her canlının ölümü tadacak olması, gözlemle elde ediliyorsa eğer, bence kesin bir bilgi değildir, çünkü bu şekilde tikel bir şeylerden çıkarım yapıp tüme vuruluyor demektir. Yani tümevarımsal argüman kurulmuş olur. Ama tümevarımsal argümanlar da yüzde yüz doğruluk içermezler. Gördüğümüz her suyun 100 derecede kaynaması, her türlü suyun 100 derecede kaynayacağını göstermez aslında (yükselti vs. saymazsak). Sadece suyun 100 derecede kaynamayacak olması nerdeyse sıfır ihtimal olduğu için, suyun 100 derecede kaynayacak olmasına inanırız.
Bu yüzden kesin bilgiler varsa bile, bu bilgiler o kişinin görüşüne göre kesin bilgilerdir. Yani, biraz ironik olabilir ama, nesnellik özneldir diyebiliriz.
Stalker'da birileri bu üç adamı kovalarken tankların falan olduğu bir yere girip bekliyorlar. Sonra edebiyatçı uzun uzun bir şeyler anlatıyor. Heh en sevdiğim film repliği orası işte. izleyin izlettirin, şiir gibi film.
Saygıyla karşılanması gereken bireydir. Yalnız kendi içinde tutarlı olabilmesi veya ergence davranışlar sergilememesi kaydıyla. Tabii ülkedeki ateistlerin %80 i ergen olduğu için, istediğim şeyin gerçekleşmesi pek kolay değildir.
inanmak tan ne kast edildiğine bağlı olarak farklı sebepler sunulabilir. inanmak derken allahın varlığını kabul etmek kast ediliyorsa, rasyonel kanıtlar ve akıl yürütme yoluyla allaha ulaşılabilir. inanmak derken kanıt aramamak veya emin olmamakla beraber kişinin iman etmesi kast ediliyorsa, ahlaki temellendirme açısından bile allaha inanmak gereklidir. zira kant da ahlakı temellendirmek için tanrının varlığının pratikte kabul edilmesinin gerektiğini söyler. ona göre bu durum, tanrının varlığını teorik olarak kanıtlamaz. sadece ona iman etmenin iyi ve gerekli olduğunu gösterir. bu tür fideist yaklaşımlarda olduğu gibi, rasyonalist yaklaşımlarda da, gerek apriori gerek aposteriori olarak allaha inanmak için bir çok sebep bulunabilir.
Benim için henüz böyle bir yazar yok, ancak
Dostoyevski
Tolstoy
Camus
Kierkegaard için böyle bir hedefim var. Türkçeye çevrilmiş eserleri için tabii. Camus son kitabını yazarken vefat ettiği için yarım kalmış sanırım. Onu okumam belki.
Belli bir takım hadislere göre idamdır. Hadis ve Kuran zıtlığının en açık anlaşıldığı durumlardan biridir. Kuranda ise böyle önemli bir hükmün hiç geçmemesi ne büyük tesadüf (!). Nisa 89 gibi ayetlerin bu konuda örnek verilmesi ise, klasik ayet cımbızlama yönteminin güzel örneklerindendir.
Yerine göre yararlı olabilen bir şeydir. insan, sorunlar karşısında çözüm üretir. Çözüm ürettikçe, gelişme kaydeder. Her şeyin anlamsız gelmeye başlamasının çözümü, anlamlı bir şeyler bulup benimsemektir. Anlamsızlık ve saçmalıktan kurtulma çabası, insanın daha üst varoluş aşamalarına çıkmasının önünü açar. (bkz: soren kierkegaard)
Eğer kişi herhangi bir dini benimsediğini iddia ediyorsa, saçmalıktır. Ya adam akıllı dini hayatının merkezine koyarsın, ya da dinle alakan olmadığını kabul etmek durumunda kalırsın. Ortası yok bu işin. Her insan hata yapabilir, günah işleyebilir. Ona bir şey demiyorum. Ama en azından dine inanan kişinin, o dinin kitabını okuması ve elinden geldiği kadar kitaptan anladığı şekilde davranmasıı gerekir. Din gerçek diyip yokmuş gibi yaşayanlar, kendilerini ve hayatlarını sorguya çekmeden bir orada, bir burada kendilerine ayrılmış kısıtlı zamanı bilinçsizce harcayan insanlardır.
Çocuk kitabı gibi görünmesinden dolayı okumayı sürekli ertelediğim kitaptır. Bir de böyle çok ünlü kitaplara karşı ''nasıl olsa er ya da geç bir gün denk gelir ve okurum.'' gibi bir bakış açım var. Kürk mantolu madonna'yı hala okumamış olmama rağmen çoğu insanın hayatında hiç duymadığı kitapları okuma sebebim de yine budur.