fransızcaya çevirisi de mevcuttur. sadece kürk mantolu madonna değil, yazarın kuyucaklı yusuf adlı eserinin de çevirileri mevcuttur. türk edebiyatında okunması gereken kitaplardan biridir. bir aşk hikayesini anlatır gibi görünse de gölgesinde insan güçsüzlüklerini, keşkeli bir hayatın zavallılığını da anlatır. okuyunuz efendim.
e siz açtırmıyormusşsunuz ateş askerlere ne yapsın onlar da yan gelip yatıyorlar gelsin birileri onları keklik gibi avlasın diye. ölen şehitlerimizden birinin babası anlatıyor, iki gün önce oğluyla telefonda konusurken askerimiz "baba bizim ateş açmamıza izin vermiyorlar" demiş. baba çökmüş, baba isyanda. aslında on tane oğlum olsun onunu da veririm diyecek olan baba "neden ateş açtırmıyorsunuz yavrularımıza ? neden?" diye dövünüyor. oy ile demokrasi ile ceza ile hukuk ile olucak şey değil bu. umuyorum ki Allah vardır. yanın şerefsizler!
erkeklerin çirkef suçlamalardan bir tanesi dahadır. kendini buğday ambarında zanneden erkek bütün kadınların kendisiyle evlenmek istediğini düşlemektedir. biriniz uyandırsın şunu. ya da dokunmayın be boşverin. iyi o böyle.
evimizde antika bir saat vardı. eski heybetli bir seydi. onu Allah zannediyordum. kimse böyle bir sey söylememişti ama ben Allah ı o ve bizim evimizde yaşadığı için de kendimi çok sanslı sanıyordum. önüne gidip dua ettim defalarca. hayır kötü olan, uzun zaman Allah deyince aklıma hep o saat geldi. zor kurtuldum hayalinden.
hızırdır. neden mi? efendim o lanet poşetler açılmaz bir türlü. siz o işi becerememenin verdiği panik ve heyecanla yapacağınız varsa da yapamazsınız. gecen her saniye size dakika kimi zaman saat gelir. sıpır sıpır terleyenleri kıp kırmızı kızaranları da gördüm. bi de başladı mı sıradaki müşteriler söylenmeye. işte o an aldığınız ne varsa oraya bırakıp koşarak uzaklaşmak istersiniz. gözleriniz dolar ve işte o melek yüzlü kasiyer belirir karanlığın içinden - aslında genellikle asık suratlı oluyorlar ama iyi gidiyoruz böyle güllük gülistanlık- "alıyım ben onu" der ve tek tek açar bütün poşetlerinizi. "sen ne güzel şeysin kasiyer ablaaa" diye bağırasınız gelir ama bağırmayın lütfen yeteri kadar rezil oldunuz zaten.
üşengeç insandır. çişini bile yapmaya üşenir efendim. kim arabadan incek de tuvaleti bulcak da bekleyecek de hedefe ulaşacak. otururum oturduğum yerde. mesaneme kuvvet.
1.evre : aşkın önünde dağlar mı dayanır motivasyonı.
o sizi cok seviyordur. siz de onu. bu kadar nadir bulunan duygusal bir bağı sırf aynı sehirlerde yaşamıyorsunuz diye geri tepmek ne büyük aptallıktır. aşk her yerde bulunmaz ve o bağdatta olsa bile lütfen gidiniz, kaçırmayınızdır.
2.evre : yoğun telefon konuşmaları, mesajlaşmalar. "bugün ne oldu biliyor musun?" lu günler.
siz bir yerde o başka bir yerde hayatlarınıza devam etmektesinizdir. başınıza acısıyla tatlısıyla olağanca şey gelir ve sevdiceğiniz anları kaçırmasın diye sonsuz bir aktarma olayına girersiniz. mesajlar, mailler, telefonlar. hiç de fena gitmiiyorsunuz. pekala iyi götürüyorsunuzdur.
3.evre : buluşma planları yapılır. özel günlere denk getirme , tatilleri birleştirme gibi yüksek matematik gerektiren ince hesaplamalardır bunlar.
gelişleriniz muhteşem dönüşleriniz ise her defasında can sıkıcıdır. sevdicekten ayrılmak bir yana yol büyür gözünüzde. gelirken farketmediğiniz kadar uzaktır çünkü. o gelir. siz gidersiniz. siz gidersiniz. siz gidersiniz. o gelir. bir günde 22345 kez fotograf çektirirsiniz. acısını çıkartırcasına sanki hep yan yana çift imajı verircesine. iyidir güzeldir de yanyana olsanız daha iyidir tabii.
4.evre : sular kaynamaya başlar. "o an neden yanımda değildin? aradım açmadın? bu akşam da mı arkadaşlarınla çıkacaksın?" lı başlayan kavga cümlecikleri.
hayat sadece sizin aşkınızdan ibaret değildir. aslında hiç olmamıştır. patronunuz size bağırdığında sevdiceğinizi ararsınız. ararsınız. ararsınız. duymamıştır. ortalarda yoktur. sonra sizi uykulu bir ses ile arar. Aman tanrım siz kederlerden keder beğenirken o uyuyordur. bu nasıl olur aklınız almaz. geç cevap verilen mesajlar. bir gün boyunca birbirinizin sesini hiç duymamak. akabinde yaşayacaklarınızdan bir kaçıdır sadece.
5.evre : Özendiricilere yenik düşülür.
bütün arkadaşlarınız el ele kol kola çayır çimen gezmektedir. peki yaz siz? hayatınızın en güzel dönemlerini km lerce uzakta biri için mi harcayacaksınız? düşlediğiniz aşk bu mu? hem de değmeyecek birine belki. şu an sizi aldatan birine belki. sizi hiç düşünmeyen birine belki.
hayır bu böyle gitmeyecektir.
6.evre : aşkın - den hali.
histerikli bir dönemdir bu - den hali. ya hiç konusmadan ayrılırsınız ya saatlerce telefonda konuşarak. kah birbirinizi suçlarsınız kah kendinizi. kah iyi dileklerde bulunursunuz kah allah lütfen belanı versin dersiniz. işe uykusuz gözlerle gider, her gördüğünüz şey " fhkalf ile böyle yapardık" şeklinde cümle kurdurtur. gecicektir korkmayın.
7.evre : next one please.
geçmiştir. anılarla arkanızda kalmıştır artık. iyisiyle kötüsüyledir. depresif bir insan değilseniz tebessümle bile hatırlanabilinirdir. artık hayatınıza yeni biri almanın vaktidir ve alırsınız.
not : uzmanlar, uzaktan ilişki yürüten başarısız olan insanların mutlaka ve mutlaka başka bir zamanda yeniden uzak mesefeli ilişkiyi bir kez daha denediğini söylüyor. valla ben demiyorum. onlar diyor.
konya da mevlana nın evi nasıl heybetliyse şems in evi bir o kadar mütevazidir. mevlana nın evinde yüzlercesi dolaşırken şems in evinde ben, arkadaşım ve namaz kılan bir adam vardı sadece. ruhları aynı dilemmayı yaşamaya devam ediyor hala.
ben tırnaklarımı kesemiyorum. başka biri tırnaklarımı kestiğinde de içim kalkıyor. bu yüzden banyodan sonra oturup bir bir yiyorum - hani o zaman temiz olurlar diye düşünerek - kuaföre gittiğimde kadın manikür yaparken yüzümü ekşitiyorum, huylanıyorum, fenalık basıyor. bazen dayanamayıp ablam kesiyor ama yine aynı his. ayak tırnaklarımdan hiç bahsetmesem daha iyi sanki.kaçmayın be. geri gelin.
bir bütün halinde halk oylamasına sunulmasına ragmen büyük çoğunluğun red cevabını vereceğini düşündüğüm referandumdur. tarih gercekten de ironik ama ironisini salt sinematik bir eşleşmeyle düşünmek çocukca olur. zira okulların da açılmasını erteledikleri için çoğunluğun tatilde olduğu bir döneme getirilmek istenmiş. o tarz tatil fırsatlarını kaçırmayan da belli bir kesimin oy verenleri olacak. referandumdan red cevabı çıkar çıkmasına da; genel seçimler öncesi akp nin küçük emrah olup, yok efendim bize kimse destek vermiyor. vay efendim bizim ayağımız kaydırılmaya çalışılıyor (bkz: balyoz sağolsun) ne yapsak yaranamıyoruz şeklinde çığırtkanlık yapıp, genel seçim öncesi ne koparırsam kardır mantığıyla olayı bertaraf edeceği gerçeği isyan ettirir beni. du bakali.
oi va voi nin her başım sıkıştığında dinlediğim şarkısı.
sözleri şu şekildedir :
Dissident
What kind of path was it?
The borders to this place,
So far from that first kiss,
To this emptiness
How did all our trust
fall down between the cracks?
Can we ever comprehend
How it came to that?
Baby, baby, dry your eyes,
Guess it wasn't meant to be
I can only rationalize,
See you in another life,
When all is turn to grey,
We'll be born again as birds,
Learn how to fly away.
Life won't be so absurd
Last time you held me near,
The memories made me free,
Through emotions absently,
In a parody.
As we lay side by side,
The water rushes in.
Seems like a bridge too far,
Beyond the place we rear
Baby, baby, dry your eyes,
Guess it wasn't meant to be
I can only rationalize,
See you in another life,
When all is turn to grey,
We'll be born again as birds,
Learn how to fly away.
Life won't be so absurd
- ben mükemmel değilim.
+ sende hoşlanmadığım hiçbir şey göremiyorum.
- ama göreceksin!
+ göremiyorum.
- göreceksin.
- birşeyler bulacaksın. bende senden sıkılıp kendimi kapana kısılmış hissedeceğim. çünkü bana hep böyle olur.
+ tamam.
- tamam.. tamam. *
bi de