tarihte türk'ün karşısına çok düşman çıkmıştır. bu türklerin doğru yol üzerinde yürüdüğüne bir delildir. bir türk'e düşen de dostunu da düşmanını da asla unutmamasıdır. ona göre davranmasıdır.
varlığını bünyeme bir türlü kabul ettiremediğim programcık. diyelim internette bir fotoğraf görüyorum, ayılıp bayılıyorum fotoğrafın güzelliğine ya da "onu oraya nasıl koymuşlar yea" diyorum, alttaki yorumları okuyunca öğreniyorum ki photoshop varmış meğer o fotoğrafta. nedense bunu bir türlü kabul edemiyorum ben, sanki o eylem/o kişi o fotoğrafta göründüğü gibi olmalı ille; gerçek olmalı yani kısacası.
ben ki vesikalıklarında bile rötuş istemeyen insanım, photoshop'u hazmedememem çok görülmemeli bence. hem bak şöyle bir şey var; bir fotoğrafta güzel görünüyor olman gerçekte öyle olduğun anlamına gelmez. gerçekte olmadığın bir şeyi yansıtmaktan nasıl memnun olabilirsin ki? biraz gerçeklik lütfen. hem makyaj neyimize yetmiyor, hıı?
yeni gözdem, yine gözdem. yürümek hiç bu kadar rahat olmamıştı. insana kendini çekici, seksi hissettirmesi de cabası. havalar iyice ısınsa da hep hep giyebilsek keşke.
bir türlü sırrına eremediğim insan türü. her zaman sevgilisi olur bu insanın; kimiyle iki hafta geçirir, kimiyle yıllar. yalnız, yıllar geçirdiği kişiden ayrıldığının en geç ikinci günü yeni bir sevgili bulabilmesi bana hep ilginç gelmiştir nedense. ne bileyim, insan bir üzüntü belirtisi gösterir, bir yaşanana saygı olarak zaman aralığı bırakır, hiç olmadı kafasını dinlemek için ara verir bu işlere. ama yok, ille bulunacak o yeni sevgili. hayır bi de çoğu zaman ciddidir bu kişinin ilişkilere bakış açısı, evlenmeye oldukça yatkındır ve ilk uygun fırsatta evlenir de. deneme yanılma yolu, ilişki konusunda bana fazlasıyla tuhaf geliyor, ama işe yarıyor olmalı ki etrafımda sevgilisi/eşi olmayan bir kişi bile kalmadı. asıl mesele o kadar deneği o kadar kısa sürede bulabilmekte zaten.
en son ilişkisini x yıl (x büyük eşit beş) önce yaşamış biri olaraktan, gerçekten öğrenmek istiyorum bu hiç sevgilisiz kalmayan insanın sırrını. şeytan tüyü mü var sende, ne var yani benden farklı olarak? ben neden yıllardır bulamıyorum da sen boşta kaldığının ikinci günü bulabiliyorsun sevgiliyi? nerede geziyorsun, ne yiyor içiyorsun da bu kadar yolunda gidiyor bu işler? bir bana da öğretiver allah rızası için; çok mağdurum.
bugün şehirler arası otobüste biri kadın, diğeri erkek olmak üzere iki kişiyi bu dili konuşurlarken duydum. başta sorun değildi, ama zaman ilerledikçe durumdan rahatsız olmaya başladığımı fark ettim. bir zaman sonra ise artık tamamen rahatsızdım. oysa rahatsız olmam çok saçmaydı! önce, anlamadığım bir dil konuşulduğu için rahatsız olduğumu düşündüm; ama bu koca bir yalandı. italyanca ya da ne bileyim, fransızca olsaydı bu diyalog, umurumda bile olmayacaktı. sonra acı içinde fark ettim ki o iki kişinin bir şekilde bana zarar vereceklerinden korkuyordum.
tüm yol boyunca korktum. en ufak kıpırdanmalarından korktum, tedirgin gözlerle onları izleyip durmuşum yol boyunca kendim bile farkında olmadan. her an bir patlama sesi bekledim, hatta bir canlı bombanın hedef seçmesi için ne kadar uygunuz, onu hesapladım kendimce. belki de hiç düşündüğüm gibi değildir o işler; yabancısıyım, bilemiyorum. onlarsa yol boyunca o beni korkutan dilde konuşup gülüştüler. yani her insanın yapabileceği şeyler.
erkek olanın annesi olduğunu düşündüğüm kadın, muhtemelen kürtçe dışında bir dil bilmiyordu. belki şehrinden dışarı bile ilk çıkışıydı. eğer öyleyse ne güzel bir karşılama yapmıştım içimden ona. tüm bunları düşündüğüm için kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok utandım kendimden. kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok canım yandı hissettiklerimden. bana göre hiçbir dilden korkulmamalıydı ya, ikiyüzlülüğümden utandım.
oysa bana tüm bu mücadele, tüm bu dökülen kan saçma, aptalca ve hatta komik geliyor. önemsemeyi reddedeli çok zaman oldu içimde olan biteni. kimse düşmanım değildir benim, ben de kimsenin düşmanı değilimdir. bunlara rağmen yine de korkuyorsam bir şeyler her zamankinden de çok yolunda gitmiyor demektir bir yerlerde...