hani saat 23.00 gibi dizinin en önemli anında birden reklam giriyor ya, hah işte ben tam o anda ya başka kanala geçiyorum ya da tv yi kapatıp yatmaya hazırlanıyorum. çünkü biliyorum ki dizi bitti. uzuun bir reklam arasından sonra son sahneyi 5 saniye daha gösterip bilmem kaçıncı bölümün sonu diye yazacaklar. senelerdir her gece aynı şey oluyor çözdüm artık olayı.
bu geceki tarihin arka odasındamurat bardakçı, söylememeye söz verdiğini ancak sözünü tutmayacağını dile getirerek steven spielberg ün erhan afyoncu yu telefonla arayarak istanbul un fethiyle ilgili çekeceği filmde afyoncu nun kendisine tarih danışmanı olmasını istediğini söyledi. bardakçı, fatih sultan mehmet in dünyaya kötü tanıtılmaması için fayoncu nun bu teklifi kabul etmesinin yerinde olduğunu dile getirirken, afyoncu filmin ismini beğenmediği için teklifi düşünmekteymiş.
doğum kontrol yöntemleridir efendim. özellikle evli kadınlar arasında o kadar sık konu olur ki. korunma konusunda bütün yük kadının omuzlarına yükleniyor ne de olsa.
rusya devlet başkanı medvedev, rus nüfusunun azalmakta olduğunu ileri sürerek halkından en az 3 çocuk yapmasını istedi. medvedev in çocuk sayısı konusunda başbakanımız recep tayyip erdoğan ile aynı fikirde olmasına sevinen türk halkı tam 3. çocuk için çalışmalara başlayacaktı ki medvedev in rus halkına vaadini duyunca şoka girdi. zira medvedev 3. çocuğu yapan her aileye üzerine ev yapması için bir arsa verileceğini bildirdi. biranlık şoktan çıkan halkımız sen arsa veriyorsan benim başbakanım evin kendisini verir be diyerek beline kuvvet 3. çocuk faaliyetine girişti.
şebnem ferah ın kliplerinde gördüğümüz, üzerine sadece ceket veya yelek giyen dolayısıyla kıllı göğsünü herkese sergileyen, saçları beline kadar inen gitarist. kesinlikle çok seksi.
masallardaki gaddarlıkları gün yüzüne çıkartmak için ileri sürülmüş önerme. özellikle avrupa menşeyli masallar ilkokul çağının alındaki çocuklara ağır gelebilecek pek çok gaddarlıkla doludur. konuyu örneklendirelim:
örnek 1
hanzel ile gratel: çoğu avrupa masalında olduğu gibi karşımızda bir üvey anne, ezilen çocuklar ve karısının koynunda kış uykusuna yatmış ilgisiz bir baba vardır. üvey anne çocukları hiç mi hiç sevmez ve küçücük sabileri bir başlarına ormanın derinliklerine gönderir. hanzel ile gratel kaybolmanın korkusunu hem kendileri yaşarlar hem de masalı dinleyen çocuklara yaşatırlar. yetmezmiş gibi bir de cadının işkencesine uğrarlar. 3 yaşındaki oğlum masalı dinledikten sonra neden annesi onları sevmemiş ki diye hüzünlü bir ses tonuyla sordu günlerce.
örnek 2
pamuk prenses ve 7 cüceler: yine bir üvey anne, yine derin uykuda bir baba ve yine ezilen bir yavrucuk. üstelik artık kıskançlık da mevzu bahistir. koskoca kadın daha yeni yeni gençkızlığa adımını atmış kızını kıskanmaktadır. üvey anne kızının kalbini söktürmek için bir avcıyla anlaşır. avcı pamuk prensese acır ve bir ceylanın kalbini çıkarır. bu nasıl bir şiddettir yahu. tam csi dizilerine konu olabilecek bir cinayet planı. üstelik de o kalp kanlı kanlı bir torbaya konur ve üvey anneye getirilir. bu masalı dinleyen çocuklar birbirlerinin üzerinde denese bu kalp çıkartma işini. ne vahşet.
kızını bu yolla öldürtemeyen üvey anne bu sefer de bir elmayla pamuk prensesi zehirler. illa bir cinayet işlenecek masalda. masalın bu kısmında yabancılardan hiçbir şey alıp yemeyin mesajı verilse de ilerleyen kısımla yabancı bir erkeğe kendinizi öptürebilirsiniz mesajı çıkabilmektedir kolaylıkla.
örnek 3
külkedisi sinderella: yine bir üvey anne eziyetiyle karşı karşıyayız. bu masalda ek olarak 2 de üvey kız kardeş vardır. babasının evinin gerçek mirasçısı olan sinderella evin hizmetçisi yapılmıştır maalesef ve sürekli aşağılanır.
örnek 4
çirkin ördek yavrusu: bu masalı dinlediğimde o kadar çok ağlamışım ki annem hala anlatır. ufacık savunmasız bir sabiye sırf çirkin diye yapılanları minik kalbim kabul etmemiştir. o çirkin ördek yavrusu gerçek dünyada yaşasa çocukluğundan gelen bu aşağılık kompleksini büyüyünce üzerinden atabilir miydi acaba?
bu masallar biraz fazla mı gerçekçi? masalların hep iyi sonla bitmesi masalda geçen olayları masumlaştırır mı? batı masallarında hep kadın ve entrika mı var? doğu masalları daha mı masum kalıyor? alaattin ve cininin kime ne zararı dokunuyor ki?
facebook takipçilerini video paylaşmaya ikna etmek için gereksiz bir videonun yanına yazılmış yeni bir zırvalama. super, mutlaka paylaş gibi sözler pek tesir etmiyor olsa gerek ki işi geliştirmişler. bir sonraki versiyonu paylaşmazsan küserim.
ne güzel günlerdi o selinli volkanlı günler. son sezonlarına 10 basacak ilk sezonlar. neden ha neden atv o bölümleri bize unutturmaya çalışıyor? atv bir zamanlar yaptığı gibi haber öncesinde yayınlasa o ilk bölümleri ne güzel olurdu.
hayır bizim yargımızın, askerimizin bizim devletimizin elinde. bir hücrede kapalı kapısında asker bekliyor.
hükümet isterse susturur, avukatıyla görüştürmez, hücre şartlarını ağırlaştırır, yasa çıkarır idam eder ve aklıma gelmeyen başka bir sürü şey yapar.
peki ne yapıyor hükümet?
hiçbir şey.
öcalan denilen adam hücre şartlarından sürekli şikayet ediyordu önce. hükümet de aman kızmasın diye bütün isteklerini tek tek yerine getiriyordu. yetmedi bir de devletimizin hapishanesinden örgüt yönetiyor ve gene kimse burda bi yanlış var demiyor.
açık açık pkk ya haber gönderip mayıs dan sonra eylemlere başlayacağız diyerek türkiye yi tehdit ediyor ve devletin hiçbir kademesinden gık çıkmıyor. öcalan yurtdışında olsa bu kadar rahat hareket edemez herhalde.
bugün gene bir şehit verilmiş. bunca şehitten sonra meclis hükümeti ve muhalefetiyle neden bu adama karşı bir önlem almıyor? neden susturmuyor?
üstelik bu yönde bir girişim oyları düşmekte olan akp yi ve rte yi birdenbire halkın gözünde kahraman yapar ve bir dahaki seçimde açık farkla iktidara getirir.
öcalan ı susturmuyorlar çünkü böylesi bir savaş ortamı işlerine geliyor. akp nin misyonunun ülkeyi bölmek ya da en azından karıştırmak olduğunu düşünüyorum.
11 şehidimizden sonra ilk beyanatları gene orduyu suçlayıcı bir beyanat oldu. terörün bitmemesinin tek sorumlusu olarak orduyu gösteriyorlar. parlak medyamız da buna çanak tutuyor. oysa terör bitmişti, akp iktidarından sonra başladı.
terörü ordular bitirmez politikalar bitirir. olsun onlar orduyu karalamış ve halkın gözünde küçük düşürmüş olsunlar da. açılımlarını da terör yoluyla aklamaya çalışıyorlar. biz iyi şeyler yapacaktık ama pkk anlamadı ayağına yatıyorlar. açılım adı altında ne yapacakları da hala muallakta.
hükümet ne yaptı terörü bitirmek için? pkk lideri ellerinde neden susturmuyorlar? gazzeye yardım gemisinde ölenlere daha çok sahip çıktılar. şehitlerimize neden sahip çıkmıyorlar?
umarım halkımız bunları görüyordur. yoksa vay halimize.
bütün bir gün sürer. bir süre nefsinizle savaşırsınız fakat karşı koyacak fazla bir gücünüz yoktur. ve nihayet mutfakta, buzdolabında olan her şeyi yarım saat içinde tüketebilir yetmez bir de bakkala markete gider çikolata bisküvi ne bulursanız alırsınız. kıtlıktan çıkmış gibi ya da biri yiyecekleri önünüzden kaçıracakmış gibi hızlı hızlı tıkındıktan sonra hala kendinizi aç hissederken günün geri kalanını bu kadar çok şey yemiş olmanın vicdan azabıyla geçirirsiniz.
hele de birkaçı bir araya gelirse türk çocukları annelerinin buluştuğu restoranı veya kafeyi birbirine katıp, gürültülerinden bütün müşterileri kaçırıp, masaların arasında koşuşturup, annelerinin dur yapma gibi uyarılarını hiç dinlemez ve nihayet bir tokat yerken; rus çocukları adeta yetişkin bir insan gibi davranır, asla yüksek sesle konuşmaz, oturdukları sandalyeden bile kalkmaz, sessizce yemeğini yer.
kuyuya bir taş atıp bin akıllının çıkarmaya çalışmasını seyretmek için müslümanlık, ateizm, atatürk, milliyetçilik gibi konularda sataşmacı zihniyetle entry giren yazardır.
türkiye de kadın olmaktan bile daha zordur. açık da olsanız kapalı da olsanız bütün erkekler hayatlarında hiç kadın görmemiş gibi size bakarlar. libyalı kadınlar sokakta genellikle ikişerli üçerli gruplar halinde dolaşırlar. bütün kadınlar kapalıyken her köşe başında kadın iç çamaşırı veya açık seçik abiye elbiseler satan dükkanlar vardır. erkeklerin tamamı sokaklarda dolaşırken kadınlar da bu dükkanları hınca hınç doldurular. kadınları sokakta yürütmeyen erkekler iç çamaşırı aldığı dışarıdan net bir şekilde görülen kadınlarla ilgilenmezler. yine de nezih semtleri ve alış veriş merkezleri vardır ve kısa kollu kot pantolonlu bile dolaşsanız kimse kafasını çevirip bakmaz ve sizi rahatsız etmez. aksine yabancı olduğunuz için sempatiyle yaklaşırlar.
amerikalılar incil deki cümleleri hem anlayıp hem de ezberden söyleyebilirken, türklerin kur an ın tek ayetini bile anlayamayıp (zorla ezberletilen birkaç sure dışında) ezberden söyleyememesi.
her cumartesi-pazar radikal gazetesi ile verilen, hiç almadığım bir gazeteyi haftasonları almama sebep olan, ilk sayfasındaki kare bulmacasını yıllardır büyük bir şevkle çözdüğüm fakat kare ve çengel bulmaca dışında çok sıkıcı olan ve kendisini geliştirmesi gereken bulmaca eki.
-birincisi türk halkının en güvendiği kişidir. ikincisi en güvendiği ikinci kişidir.
-biri yıllarca her sabah ekranlardaydı. diğeri akşamları karşımıza gelir.
-birinin sevgilisini, kocasını, çocuğunu hangi kanalı açsak görürüz. diğerinin daha karısını bile görmedim.
-birisi her reklamda oynar. diğeri sadece bir reklamda oynadı.
-biri reklamdan çok para kazanır. diğeri bedava oynadı.
-biri sadece para için reklamda oynar. diğeri sektör kurtarmak için.
izmir buca'da sakinlerinin geliri ortalama veya ortalamanın altında olan bir gecekondu mahallesinin otobüs durağına ingilizce reklam veren seyahat şirketidir.
hergece farklı bir kanalın tartışma programında konuşan şahsiyettir.bu gece cnnturk'te, geçen gece haberturk'te, yarın gece ntv'de, trt 1'de, kanal 7'de. nereyi açarsak açalım hep nazlı ılıcak. demek ki, nereyi seyredersek edelim görüşler hep aynı farklı olan bir şey yok.
sinirlerine hakim olamamış annedir. hayatta her şeyin üst üste eldiği anlardan birini yaşamaktadır ve çocuk çok haylazdır. nihayet sinirini çıkarmıştır annecik. ama cocuğu ağlarken ona bakıp seni seviyorum anne demiştir. sonra da annenin her dediğini uslu uslu yapıp uyumuştur. evet anne uyumadan çocuğuna sarılmış ve onu sevdiğini söylemiştir ama nafile. olan olmuştur birkere. şimdi de uyuyan çocuğunu gidip gelip öpmektedir.
özellikle akp'nin 2007'deki seçim zaferinden sonra gün geçmiyor ki askerin darbe yapacağına dair yeni bir plan ortaya çıkmasın (ya da ortaya atılmasın). Toplumda darbeye karşı büyük bir korku oluşturularak,bireylerin askeriyeye olan güvenleri sarsılmaya çalışılıyor. Bu korku sayesinde bir taşla iki kuş vuruluyor. Hem toplum askerden sogutuluyor hem de hükümet askerin darbe yapmasını engelliyor.
Bana öyle geliyor ki, akp hükümeti ikinci seçim zaferinden sonra kendilerini devletin başından sadece askeri bir darbenin indirebileceğini düşünüyor. Öyle ya artık devletin her kurumunda kadrolaştılar, bugune kadar giremedikleri neredeyse bütün kurumları elde ettiler. Basın yayın kuruluşlarının hemen hemen tamamı onların yandaşı. yandaş olmayanlar da zaten karşılarına çıkamıyorlar. doğan grubu deniz feneriyle ilgili birkaç haber yaptı diye aydın doğan'a savaş açtılar resmen. kendilerine karşıt görüşteki herkesi darbeci diye coktan içeri tıktılar bile.
Yalnız unuttukları bir şey var: halk. halkın gücü. bu halk akp'yi nasıl başa getirdiyse öyle indirmesini de bilir. akp yönetimi halkı cok küçümsüyor ve iktidardan inmesinin tek sebebinin askeri darbe olabileceğini düşünüyor. oysa yanılıyor. asker darbe yapmayacak, fakat akp büyük bir seçim yenilgisine ugrayacak. zannediyorlar ki her 2 kişiden biri onlardan. oysa bu halk yarın başka bir lider, başka bir parti çıksa hemen onun tarafına kayar. bir zamanlar necbettin erbakan'ı da bu halk desteklemedi mi? şimdi kim adını anıyor? kim tansu çiller, mesut yılmaz ya da demirel diyor? bazen özal dediklerini duyuyorum evet, ama o kadar. zannediyorlar ki medya güçlerini kullanarak halkın beynini yıkayabilirler. halkın yüzde kaçı kanalların haber programlarında konuşulanları anlayabiliyor acaba? ben üniversite mezunu olduğum halde ben bile bazen anlamakta ve takip etmekte zorluk çekiyorum. Her şey o kadar hızlı oluyor ki bu ülkede.
halk cebindeki parayı bilir. bir ekmeği kaç paraya aldığını, pazara gidince kaç para harcadığını, elektiriğe ısınmaya verdiği parayı bilir. işsizliğin sıkıntısını bilir. bütün bu ekonomik sorunlardan sonra da, türk halkının nasıl türkiye'de ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürüldüğünü bilir. kürdüm, ermeniyim, yahudiyim demenin kıvanç duyulacak bir şey olduğu bu ülkede türküm demenin nasıl utanç duyulacak bir şeye dönüştürüldüğünü bilir.
yani, halk aptal değil. evet kolay kandırılabilir ve kandırıldı 2007 seçimlerinden önce. fakat bu halk eninde sonunda uyanacak. sorarım size hangi hükümet ilelebet kalabildi bu ülkede? halkın partisi menderes hükümeti mi, yoksa hala çok sevilen mezardan kalkıp gelse oy verilecek olan özal hükümeti mi? hükümetler geçici kurumlar kalıcıdır. unutmamalıdır ki bu ülkede ki en güçlü hükümetler bile bir darbeyle değil halkın gücüyle iktidardan inmişlerdir. (buna menderes hükümetini de kısmen dahil ediyorum, çünkü 1960'taki darbe değil ihtilaldir. yani halkın gücünü arkasına almıştır ve askeri müdahaleden sonra halk bayram sevinci göstermiştir.) tekel işçilerinindirenişi de buna örnek değil midir? karda, soğukta başbakanın ve kurmaylarının tüm terslemelerine rağmen çoluk çocuk direnişi bırakmamışlardır. akp'nin halkı küçümsediğinin bir göstergesi de bu direniştir zaten. 31 ocakta trt'deki (bkz: enine boyuna) programına katılan başbakan, bizi başa tekel işçileri etirmedi dedi fakat sonra ne dediğini kendi de anladı ve lafı çevirdi. sorarım sana ey tayyip erdoğan sizi başa bu işçiler getirmediyse kim getirdi.
sonuç olarak darbeden korkmak ve toplumun darbeden korkmasını sağlamaya çalışmak anlamsızdır. akp baştan inince askeriye gene bu toplumun en cok güvendiği kurum olacaktır. asıl korkulması gereken halkın iradesidir. akp'yi iktidar yapan halktır, onu iktidardan indirecek olan da halk olacaktır.
