marquis of sadness
-17 (nihilist)
on birinci nesil yazar 4 takipçi 19.50 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    boynumda bir şey var mı baksana

    1.
  1. iki kişinin öpüşmesinin sevişmesini sağlayan hoş cümlelerden biri. bir taraftan kendini saf göstermenin yarattığı kızıştırma, diğer taraftan merak duygusunun öne çıkması... ah, doğru anda söylendiğinde büyülü anlara müşterek bir dalış yapmanızı sağlayabilir.
    0 ...
  2. o akşam sevişmekten yorulacağız

    1.
  3. dönülmez akşamın ufkudur ve vakit dokunmamak için çok geçtir.
    1 ...
  4. başka birinin aşık olduğu bir kadınla sevişmek

    1.
  5. açık ve net üstünlük göstergesi, hazzın doruk noktalarından biri.

    eğer ona aşık olan kişi bunu öğrenirse gözyaşları sizi arındırır tüm kötülüklerinizden. o kadına başka biri aşık ama o sizin, dudaklarından en şehvetli çukurlarına kadar sizin. bundan daha haz verici bir şey var mıdır? o başkasının ona asla dokunamayacağının bilincinde olup, ona hiç kimsenin dokunmadığı gibi dokunmaktan bahsediyorum.

    ona bu hazzı hissettirmek, bunun farkında olup hissettirmek, bambaşka bir şey.
    3 ...
  6. bir kadına ilk orgazmını hediye etmek

    1.
  7. erkek için de kadın için de inanılmaz bir durum, adeta bir kenetlenme.

    seviştiğiniz kadın daha önce ya orgazm olmamıştır, ya da bakiredir.

    onu bekaret denen yükten kurtardıktan sonra onun bütün kıvrımlarında konaklayıp, onu hayatında ilk defa cinsel doyuma ulaştırmak, bu gerçekten ulvi bir durum, dudaklarında ve öpücüklerinde isimler dururken üstelik.

    inananların tanrısı bunu lanetliyor. iki insanın en mutlu olduğu anı lanetleyen bir tanrı zalim değil de nedir?
    3 ...
  8. güçlü kadınların yarattığı erotik etki

    1.
  9. içinde sadizm taşıyan erkeği de, mazoşist yanları bulunan erkeği de tahrik eder. bilakis kadını da.

    topluklu ayakkabıları ele alalım mesela. kadınlarda freudvari bir penis kıskançlığı, güç fetişizmi olarak görülebilirken biz erkeklerde ise seks sembolüdür topuklu ayakkabı giyen kadınlar, zira güçlü kadını severiz, bize ulaşmaya çalışan kadını güç konusunda, daha da severiz. ne kadar belli etmesek de hepimiz biraz mazoşistiz neticede.

    güçlü bir kadının sizi içine alması ve nefesiyle nefesinizin kadife gecelerde birbirine karışması daha farklıdır çünkü. güçlü bir kadının gücünü kırmak ve onu sekste size bağımlı hale getirmek ise bir ego orgazmıdır.

    bu ego orgazmı ise sizi hem cinsel hem de özgüvensel olarak doyuma ulaştırır.
    2 ...
  10. sıcak şarap ve barok müzik eşliğinde sevişmek

    1.
  11. kış gecelerinin vazgeçilmez aktivitesiydi fakat ne yazık ki yaz geldi.

    haliyle sıcak şaraplar da 4-5 ay yok, barok müzik ise gece sevişmelerine dahil. marin marais'ten la reveuse ya da les folies d'espagne açılır, çarşaflarda bir vücutmuşçasına yuvarlanılır,bel kıvrımlarında davetsiz misafir olur eller ve barok müziğin tabiatındaki gibi, hızlı, sert bir sevişme çıkar ortaya, kaynağı acı olan, şaraplar içilmeden hemen önce.

    sonrası, eh, sonrası da şairin dediği gibi iyilik güzellik.
    4 ...
  12. sevişirken sertçe tokatlanmak istenen kadın

    1.
  13. arzusu seve seve yerine getirilecek bir kadındır.

    bu bir karşılıklı istek/arzulama durumudur ve arzu doğanın insana verdiği en temel özelliklerdendir. onu tokatlamak için her şeyi yapacak halde istekli bir şekilde beklerken , atılan her tokatta narin ses telleri titreyerek ufak çığlıklara dönüşür, nefesini tutup bırakışı insanı kendinden geçirir. pozisyonun verdiği dominant hissi saymıyorum bile.

    uzun lafın kısası sevişirken tokatlamak ya da tokatlanmak bir zevktir, ve zevke her zaman acı ile varılır.
    1 ...
  14. sırttan kalçaya doğru uzanan kırbaç izleri

    1.
  15. bir erkeğin ya da bir dominantın verebileceği, bir kadının taşıyabileceği en güzel seks izidir ne aşk ısırıkları, ne tırnaklar, ne de morluklar... o pürüzsüz ve öpülesi cildinin üzerinde kaplan çizgileri gibi resmedilmiş kırbaç darbeleri.

    gerçekten de sertliğin içindeki estetiği bulmak gerekiyor.
    0 ...
  16. kadınına oral seks yapan erkek

    1.
  17. genel olarak el üstünde tutulan ve partnerinin zevki için fedakarlıklarda bulunabilen erkektir. şimdi, şöyle düşünün... bir kadın bana oral seks yapıyorsa eğer ki yapmalı da, benim de ona oral seks yapmam gerekir. kaldı ki, ona oral seks yaparken suratında oluşan o ifadeyi, iyice birbirine karışan sımsıcak nefesini ve çıkardığı keskin sesleri görmek, duymak, seyretmek ve hissetmek, başka bir şeydir bu. partnerinizi cinsel doruğa ulaştırmak için bir nevi zevk alışverişidir.
    4 ...
  18. partnerin gözlerini bağlayıp sevişmek

    1.
  19. bütün kontrolün sizde olduğunu fakat hayalgücünü özgür bıraktığınızı gösterir, çünkü gözleri kapalı bir kişi hayal kurar ve kuvvetli bir hayal gücü bir şehvetperestin kendini belli eden özelliklerindendir. hem, o gözler bağlıyken, neresine dokunacağınızı nasıl tahmin edebilir. sevişirken ortaya çıkartılan merak duygusu, bir kadını tatmin etmenin ve sekse daha çok bağlamanın az bilinen bir yoludur.
    0 ...
  20. çekici olmayan kadın

    1.
  21. çekici olmayan erkek ile iyi bir uyum yakalayabilirler.

    onun dışında entelektüel sohbet arkadaşı olabilir sadece eğer birikimi varsa.
    0 ...
  22. sevişirken partnerin vücuduna alıntılar yazmak

    1.
  23. bir şehvetperestin yapabileceği en derin eylemlerden biridir bence, çünkü cinselliğinin felsefi yönünü geliştirmeyen bir zevk düşkünü, bir şekilde yarım kalmış bir zevk düşkünüdür zira pekala felsefe de zevk verebilir, her neyse... seviştiğiniz kişinin vücudunu boydan boya alıntılarla dolduruyorsunuz, tükenmez kalemlerle, tüy kalemlerle. öpücüklerinizin alıntısının yazılmasıyla kızaran, morluklar oluşan o narin boyuna yazmak, venüs, dizlerinin üstünde yatıp sırtını ve arkasını size sunmuşken ve siz yeryüzündeki en güzel zevk gezintisindeyken, sırtına marquis de sade'dan alıntılar bırakmak, ellerinizin üzerinde yeni kıtalar keşfettiği göğüslerin üzerini aforizmalarla doldurmak... bir felsefecinin orgazmı böyle olmalı.
    0 ...
  24. sevişmek ve ateş etmek aynı şeydir

    1.
  25. der baader meinhof komplex isimli, kızıl ordu fraksiyonu hakkındaki filmde gudrun ensslin'in sarf ettiği bir cümle.
    0 ...
  26. sarhoş gemi

    1.
  27. (bkz: le bateau ivre)

    arthur rimbaud şiiri, dafaiss uktesiymiş, doldurayım dedim. hayatımı okumadan önce ve okuduktan sonra olarak ikiye bölen bir şiir, tuhaf bir kafa, güzel bir kafa. neyse, fazla konuşmadan sabahattin eyüboğlu çevirisini paylaşayım.

    fransızca orijinalinden okumanız en iyisi tabii.

    Ölü sularından iniyordum nehirlerin
    Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış;
    Cırlak kızılderililer, nişan atmak için
    Hepsini soyup alaca direklere çakmış.

    Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
    Pamuklar, buğdaylar, Felemenk ve ingiltere;
    Bordamda gürültüler, patırtılar kesildi;
    Sular aldı gitti beni can attığım yere.

    Med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,
    Koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış
    Adaların karalardan çözüldüğü günde.
    Yeryüzü böylesine allak bullak olmamış.

    Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;
    Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;
    Bir mantardan hafif, tam on gece, hora teptim:
    Bakmadım fenerlerin budala gözlerine.

    Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan
    Tatlıydı çam tekneme işleyen yeşil sular;
    Ne şarap lekesi kaldı, ne kusmuk, yıkanan
    Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar.

    O zaman gömüldüm artık denizin şi'rine,
    içim dışım süt beyaz köpükten, yıldızlardan;
    Yardığım yeşil maviliğin derinlerine
    Bazen bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran.

    Sonra birden mavilikleri kaplar meneviş
    Işık çağıltısında, çılgın ve perde perde,
    içkilerden sert, bütün musikilerden geniş
    Arzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde.

    Gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri,
    Girdapları, hortumu; benden sorun akşamı,
    Bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri.
    insana sır olanı, gördüğüm demler oldu.

    Güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir âyinde;
    Sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.
    Eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,
    Ürperip uzaklaşan dalgalar, sıra sıra.

    Yeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları;
    Beyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine;
    Uyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı;
    Görülmedik usareler geçer döne döne.

    Azgın boğalar gibi kayalara saldıran
    Dalgalar aylarca sürükledi durdu beni;
    Beklemedim Meryem'in nurlu topuklarından
    Kudurmuş denizlerin imana gelmesini.

    Ülkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine
    Gözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri
    Büyük ebemkuşakları gerilmiş engine,
    Morarmış sürüleri çeken dizginler gibi.

    Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;
    Sazlar içinde çürür koskoca bir ejderha,
    Durgun havada birdenbire yarılır sular,
    Enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara.

    Gümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler;
    iğrenç leş yığınları boz, bulanık koylarda;
    Böceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer,
    Eğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla.

    Çıldırırdı çocuklar görseler mavi suda
    O altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları.
    Yürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda;
    Zaman zaman kanadımda bir cennet rüzgârı.

    Bazen doyardım artık kutbuna, kıtasına;
    Deniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni;
    Garip sarı çiçekler sererdi dört yanıma;
    Duraklar kalırdım diz çökmüş bir kadın gibi.

    Sallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların
    Bal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri;
    Akşamları, çürük iplerimden akın akın
    Ölüler inerdi uykuya gerisin geri.

    işte ben, o yosunlu koylarda yatan gemi
    Bir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine;
    Sızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi
    Hanza kadırgaları takamazken peşine.

    Büründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder,
    Delip geçtim karşımdaki kızıl semaları;
    Güvertemde cins şaire mahsus yiyecekler:
    Güneş yosunları, mavilik meduzaları.

    Koştum, benek benek ışıkla sarılı teknem,
    Çılgın teknem, ardımda yağız deniz atları;
    Temmuz güneşinde sapır sapır dökülürken
    Kızgın hunilere koyu mavi gök katları.

    Titrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi
    Azgın Behemotların, korkunç Maelstromların.
    Ama ben, o mavi dünyaların serserisi
    Özledim eski hisarlarını Avrupa'nın.

    Yıldız yıldız adalar, kıtalar gördüm; coşkun
    Göklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest.
    O sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun
    Milyonlarla altın kuş, sen ey Gelecek Kudret.

    Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum
    Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,
    Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;
    Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.

    Gönlüm Avrupa'nın bir suyunda, siyah, soğuk,
    Bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;
    Başında çömelmiş yüzdürür mahzun bir çocuk.
    Mayıs kelebeği gibi kağıt gemisini.

    Ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum, dalgalar,
    Pamuk yüklü gemilerin ardında gezemem;
    Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;
    Mahkûm gemilerinin sularında yüzemem.
    1 ...
  28. © 2025 uludağ sözlük