harika bi gitar solosu barındıran david gilmour amcanın kanımca diğer eserlerine nazaran daha bi hoş söylediği bitmesi istenmeyen gitar solosuyla yürek pareleyen pink floyd eseri ahhh o eskiler ahh ne varsa onlarda var dedirtir insana..
artık neredeyse tv'ye çıkan ünlülerin topu efenim alışkanlık yapıyo heralde bi çıkan bi daha istiyo zira bu kadar aşağı olmaz dediğimiz insanlar bile fink atmaya başladı efenim gidin yaw ben her tv açtığımda sizin yüzünüzü görmek zorundamıyım yaw bi rahat bırakın yaw zaten tv de açmaz olduk.. sadece 1 ay açma fırsatımız varken sayenizde onu da yapamaz olduk...
Evet izlenmesi kimi zaman keyifli bi yarışma fakat artık kendini zorlamaya başlamıştır zira artık son kullanma tarihi geçmeye başlamıştır diye düşünüyorum fena mı olurdu yerine eskisi gibi kenan ışık'lı bi bilgi yarışması en azından izlerken hem eğlenip hem de bi kaç şey öğrenmek.. kötüdür demiyorum ama reyting alıyo diye de bu kadar uzatılmasına sinir oluyorum haa bunu kime söylüyorum niye söylüyorum onu da bilmiyorum...
oldukça zor bi hayat yürüten ama kendini geliştirme ve geleceğini garanti alma çabasıyla kimseden bişi beklemeden hayatını idame etmeye çalışan takdir edilesi örnek alınası insandır..
kanımca gittikçe bozulmaya başlamış bir zihniyettir zira akp ile yarışa gireyim derken gittikçe akp leşen bi zihniyete dönüşmektedir ki bu oldukça tehlikeli bi yoldur ve istemediğimiz sonuçları meydana getirebilir...
eastern promises adlı filmde ayrı bi döktüren bi yerde okuduğum kadarıyla 4-5 dil bilen ve pekçok ayrı uğraşı alanı olan son zamanların en harbi oyuncularından.. kim bilir belki de oynadığı birbirinden çok farklı birçok rolün altından başarıyla kalkmasının en önemli nedenidir çok farklı uğraşı alanlarıyla uğraşması sonuçta oyunculuk yaşamdan beslenen bir meslek ve yaşamın çeşitli alanlarını birden yaşamak bir oyuncu için önemli bir avantajdır ama unutmamak gerekir bu avantajı da kendisi sağlamıştır yürü be viggo..
monserrat adasına yardım konserinde yanılmıyorsam 97-98 yıllarından biri olması lazım eric clapton, mark knopfler, sting, paul mccratney, elton john, phill collins'in hep birlikte icra ettikleri sevimli eser..
bir insanın özgürlüğünün ne kadar değerli olduğunu anlamamıza tekrar bi vesile olan steve mcquenn adlı abimizin ne denli büyük bi oyuncu olduğunu bizlere gösteren mükemmel bi insanın hikayesi...
jimi hendrix'in little wing adlı eserini kanımca hendrix'ten bile daha iyi kotaran genç yaşta kaybedilen ölümüyle ya helikoptere eric clapton la binseydiler diye korkunç düşünceleri akla getiren beyaz blues adamı..
hayatı oldukça zor geçmiş olan 48 yaşında hayata gözlerini yummuş kısa öykülerini ilk olarak gazetelerde yazarak yayımlayan ömrünün çoğunu otel odalarında geçirmiş hayatın kendisine yapmadığı sürprizleri hikayelerinde bizlere yansıtarak umut aşılamış en beğendiğim kısa öykü yazarı..
çıkarttığı sade adlı solo albümünden nefesini tut adlı şarkıda harika bi tat yakalamayı başarmış türkiyede rock alanında en bi farklı sese sahip ve sanatçıyım deyip televizyonlarda fink atan ibnelere göre bin kat daha fazla popüler olma şansı varken bi köşede müziğini yapan nadir kişilerden..
az ve öz film çeken ve çektiği her filmle de hayranlığımı katlamaya devam eden bu sene the curious case of benjamin button adlı filmle artık oskar'ı almasını dilediğim günümüzün en yaratıcı yönetmenlerindendir..
30 küsür milyon satan dire straits'in tüm dünyada üne ulaşmasını sağlayan cd olarak basılıp milyon barajını geçen ilk albümdür efenim... Ayrıca albüme adını veren şarkı unutulnmazlar arasında yer almış ve sonrasında mark knopfler'ın pekçok kullanacağı gitar tonunu bir elde ettiği gibson les paul ile çalınan kusursuz sözlere sahip pek bi güzel eser...
türkçesi de işte
bu daglar, sisle kapli
benim evim simdi
ama benim evim ovalardir
ve daima oyle kalacaktir
bir gun doneceksin sen de
tarlalarina ve vadilerine
ve artik yanmayacaksin
silah arkadasi olmak icin
bu yikim topraklarinda
atesin vaftizi,
izledim aci cekmenizi
savaslar siddetlendikce
ve canimi cok yakmalarina ragmen
korku ve dehset icinde
beni birakmadiniz
silah arkadaslarim
o kadar cok ayri dunya var ki
o kadar cok ayri gunes
ve bizim tek bir dunyamiz var
ama yasiyoruz ayri dunyalarda
simdi gunes cehenneme gitti
ve ay yukseldi
izin ver veda etmeme sana
her insan olmek zorunda
ama yazildi yildizlarin isiginda
ve avucunun her kivriminda
aptallik ediyoruz savasarak
silah arkadaslarimizla
dire straits'in en güzel albümünün en bi güzel şarkısıdır oldukça değişiktir, girişi uzundur, şarkı uzundur ama sabır gerektirir ve bu sabrı kendisinden esirgemeyen dinleyiciye hayatının en güzel dakikalarını yaşatır iniş çıkışlarıyla, piyano sololarıyla harikadır bambaşkadır hele o You know Id sooner forget but I remember those nights kısmında beni bitirir, öldürür, gebertir...bir şarkı ancak bu kadar yoğun ve güzel olabilir çünkü telegraph road hayatı anlatır savaşı, sevgiyi, insanları... bir tanedir ve çok özeldir...
buyrun türkçesi
türkçesi;
uzun zaman önceydi adamın biri geldi yoldan
sırtında çantasıyla otuz mil yürüyerek
beğendiği yerde durdu ve yükünü indirdi
vahşi doğanının ortasında bir kulübe yaptı ve kışlık stoğunu yığdı
soğuk göl kıyısındaki toprağı ekti
ve diğer yolcular geldiler yoldan aşağı doğru
kimse ne daha ileri gitti ne de geri döndü
sonra kiliseler geldi ve okullar
sonra avukatlar geldi ve yasalar
sonra trenler ve yük dolusu kamyonlar geldi
ve o eski pis yol telgraf yolu oldu
sonra madenler geldi ve ondan sonra cevher
sonra zor zamanlar yaşadılar, bir savaş sürüyordu
dışarıdaki dünyayla ilgili bir şarkı okudu telgraf
telgraf yolu derinleşti ve genişledi
kıvrılarak akan bir nehir gibi
ve radyom diyor ki bu gece don bekleniyor
insanlar fabrikalardan eve dönüyor
trafik altı şerit
üç tanesi yavaş ilerliyor.
işe gitmeyi sevirodum ama kapattılar
işe giüke hakkım var ama burada iş bulmak imkansız
ve diyorlar ki neyse bedeli ödenecektir
ekilen tohumların bir kısmını biçmemiz lazım
tellerin ve telgraf direklerinin üzerindeki kuşlar
canları çektiği anda uçup uzaklaşabilirler bu yağmur ve soğuktan
kendi telgraf şifreleriyle konuştuklarını duyabilirsiniz.
telgraf yolu boyunca.
biliyorsun yakında unutacağım ama şimdi hatırlıyorum o geceleri
hayatın sadece ışıklar arasında geçen bir yarıştaki bahis oldugunu
başın omuzumda ve elin saçlarımdaydı
oysa şimdi soğuk, aldırmıyormuş gibi davranıyorsun
ama inan bana güzelim seni götüreceğim buralardan
bu karanlıktan kurtarıp günışığına çıkartacağım
bu ışık ırmaklarından bu yağmur ırmaklarından
bu isimlerle caddelerde yaşayan öfkeden kurtaracağım seni
çünkü hafıza şeridindeki tüm kırmızı ışıkları çiğnedim
umutsuzluğun alevler içinde patladığını gördüm
ve bir daha görmek istemiyorum
üzgünüz kapalıyız diyen tüm levhalardan kurtarıp
telgraf yolu boyunca götüreceğim seni.
aynı zamanda şirin bir dire straits eseridir 91 çıkışlı on every street albümünden sözlerini de yazalım mı acaba?
How long, how long baby
How long has it been
How long you gonna keep me wondering
How long before you see
Stallin me was wrong - how long
How long, how long you gonna keep
Slappin my hands away
How long you gonna keep my love at bay
How long before youre sure
My love is strong - how long
How long, how long you gonna keep
Tellin me you like me fine
How long until Im gonna make you mine
How long before you wake up
And find your good man gone - how long
aslına bakılırsa o pekçok kimsenin beğenmediği sonla akıllarımıza yerleşmiş ve o 5 kişinin marketten ayrıldığı sahnede çalmaya başlayan müzikle içimizi yakmış başarılı film. (ayrıca o sahte mesihin öldüğü sahnede ne kadar rahatladığımı anlatamam.)
en büyük hayalin gerçekleştiği bir daha müzik adına sadece tekrar bir mark knopfler konseriyle aşılabilecek tüm o yaklaşık 14.000 insanın içinde gözümü kapayarak tüm şarkıları hissettiğim telegraph road sırasında kendimden geçtiğim bir rüya olsa gerek dediğim ama tamamen gerçek olan şarkıların biraz yavaş çalınmasına rağmen bunu 96 dan sonra da knopfler'ı takip eden biri olarak bildiğim ve konsere bunu bilerek gittiğim tanımsız duygular yaşadığım hayatımın en güzel günüdür bazı geceler rüyalarımı süsleyen nirvanaya ulaşma noktasıdır..(zira konserden sonra hayata adapte olmam 2 günü bulmuştur)
harika akıcı bir melodiye sahip insanı yerinde kıpır kıpır yapan bi şarkıdır ki şarkının orta yerinde araya giren keman solosu ve sonra buna katılan gitar ve davulla birlikte mükemmel bir zevk verir dinleyiniz dinletiniz..
mark knopfler amcanın şu ana kadar solo kariyenin zirvesidir efenim bu albüm 3.5 milyon küsür satmış ve bir çok ülkede 1 numara olmuştur..albüme adını veren şarkı ise oldukça dingin ama hiç sıkmayan james taylor ustanın da eşlik ettiği nadide bir şarkıdır ki bir de bu albümde speedway at nazareth,what it is,silvertown blues gibi bir çok süpppperrr şarkı vardır dinlenmelidir ve 2000 yılı çıkışlıdır milenyuma hızlı bir giriş yapmıştır mark amca bu albümle..
bu ülkenin bütünlüğünü müridleri aracılığıyla tehdit etmeye başlayan kişi..nerden mi çıkarıyorun üniversitelerde dahi şu cemaatten şu değil diye sınıflandırmaya gidilmeye başlamıştır ki bu en son arzulayacağımız şeydir şu zamanda..
piyasa falanmış şuymuş buymuş.. !! Süper şarkıdır. Tamam dire straits tarzına uygun değildir sözleri her ne kadar manidar olsa da diğer mark şarkıları arasında anlamsızdır fakat o ne biçim bir rifftir yaw o ne cool ses tonudur o ne biçim bi introdur da demeden edemiyor insan.. ve içinde faggott(ibne)kelimesi geçtiği için az da olsa eleştiri almıştır ama bi küfür bi şarkıya bu kadar mı yakışır.. Btapıyorum sana mark amca..