aslında evrimlik bir şey yok. kendisini neredeyse çocukluğundan tanırım. ilk işinde birlikte çalışmıştık. hızlı adımlar diye bir tv filmiydi. o zamanda aynı kaşa göze ve uzuvlara sahipti, ancak biraz kilo verdi, ve en önemlisi makyajı ve kadınlığını keşfetti. e bu da az şey değil.
"kelimeler" diyen dangoz çıktı mı la? o ne amk. cebimde kelimeler, hayata harf atıyorum. kelimeler alıyorum, rüyalar satıyorum. cep lan bu ne olacak, en fazla ne tutacağın belli.
şu an itibari ile akplileri ve cemaatçileri bibirine düşüren önermeye konu olan kişidir. geçmişin siyam ikizleri bu günün nefret kusan tarafları olmuş, kısacası çarşafları birbirine dolanmış tarafların ikonik liderlerinden biri.
inernetten çocuk yapmak da neymiş! Ulan internetten tanış, facebooktan seviş, twiterdan paylaş, instagramdan ayrıl, sonra da "internetten çocuk da neymiş" de. sosyal medya çağı kardeşim, yersen.
Önerme tarihi olarak baştan yanlış zaten! Osmanlı'nın bir ulus devlet olduğunu düşünüp, ardından "ulan bu gavur paşalar da nasıl başımıza musallat oldu?" bıngıldamasıyla filizlenip, hemen sonra "devşirme vatandaş" önermesiyle karşımıza gelen tarih cahili ukelelelerin gereksiz vızıldamaları... Osmanlı çok kimlikli bir yapı, her ırkın değişik imtiyazlarla dahi olsa birlikte yaşadığı bir imparatorluk. Paşalar gibi yaparsan işini, illa ki Osmanlı'da da paşa olursun.
Ağrı'da hakim bu sözü söyleyen adamı, karısını alanen aşağılıyor diyerek boşamış. iyi de yapmış! Ama aynı hakimler, karısını öldüresiye döven, sokak ortasında bıçaklayan, evinde tecavüz eden adamları aile bütünlüğüne zarar gelmesin diye cezalandırmıyor. Bu haberin gazetelerin birinci sayfalarında çıkması adalet sistemimizin acınacak halini gösteriyor. Çünkü habercilik açısından adam köpeği ısırıyor. Yani ülke böyle dönüyor, adalet böyle işliyor.
Aynı havuzun balıkları, aynı başlıkla, aynı alıklıkla ve aynı yalakalıkla seyirtmeye devam ediyor. yeni türkiyenin en yeni lak lakçıları bu yaptıkları işi de gazetecilik sayıyor, baş yalaka da ya başlığı yanlış anlıyor ya da bu muhteşem mesaja kendi yorumunu katıyor. Beraber yürüdükleri bu yollarda, nereye gittiklerini dahi bilmeyen kapı katibi karakterli bu muhteşem yazarların gelecekteki hallerini de görebiliyorum; kokuşmuş bir terkedilmişlik, kapı köpeklerinin hüzünlü ve acınası yalnızlığı; ve en önemlisi korku! Çünkü hiç nir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.
Futbolcular coşkulu görünmesi futbollarının da iyi ve keyfli olduğunu anlamına gelmediğini gördüğümüz bir maç daha. Bunlar kendine coşmuş, hop tek hop tek koşturuyor. Liderlik liderin hakkı değil, bizim lig kalitemizin sonucu.
UÇak fobisi olanlar, genelde yükseklik korkularının olduğunu sanarlar. Ancak her ikisi de birbirinden olabildiğince uzak iki ayrı saÇmalıktır. Olum yüksekten korkacaksa uÇak korkar, seninle ne alakası var! Apartmanın 10. katında yürümekten korkuyon mu hayır! Seninki olsa olsa ölüm korkusudur, ona da yapacak bişey yok. Ölümden öte köy yok.
Bebo Valdes piyanoyu çalar, Diego el Cigala puslu puslu söyler.
na te debo
na te pido
me voy de tu vera, olvidame ya
que he pagao con oro tus carnes morenas
no maldigas, paya, que estamos en paz
no te quiero
no me quieras
si to me lo diste, yo na te pedi
no me eches en cara que to lo perdiste
tambien a tu vera yo to lo perdi
bien paga
si tu erees la bien paga
porque tus besos compre
y a mi te supiste dar
por un puñao de parne
bien paga, bien paga
bien paga fuiste, mujer
no te engaño
quiero a otra
no creas por eso que te traicione
no cayo en mis brazos
me dio solo un beso
el unico beso que yo no pague
na te pido
na me llevo
entre esas paredes dejo sepultas
penas y alegrias, que te doy y me diste
y esas joyas que ahora pa' otro luciras
aha bu da çevirisi:
sana borcum yok, istediğim bir şey de,
sağlama gidiyorum ha, iyice unut beni.
senin esmer etine ben altın saydım,
dudağını avuç avuç parayla aldım.
sevmiyorum seni, yakamdan düş artık.
ılenme arkamdan kadın, biz seninle ödeştik.
ben mi asıldım? zorla verdin kendini.
kandırma onu, gönlüm bir başkasında,
ama o parayla satmıyor kimseye sevgisini...
paylaştık acı tatlı, gömdüm onları şu duvarın ardına,
sana aldığım mücevher varsın başkasına parlasın.
sana iyi para verdim kadın, iyi para verdim,
seni sana ödedim, daha sesin çıkmasın!
Çok takdir ettiğim bir futbolcu oldu kendisi. Liverpool'da oynamak onun için yeterince büyük bir ödül olmuş zaten. Bundan sonra futbol hayatını kaçırdığı penaltının telafisi için daha çok çalışarak geçirebilir. Devam Dejan Lovren devam.
Evime gelen temizlikçi bir ablamız vardı. oğlu eroinmandı ve tüm alışverişini zeytinköy'den yapıyordu. çocuk iki ayda bir türkiye'nin çeşitli tedavi merkezlerine, amatemlerine yatıyordu. Bir gün geldi bıraktı, sanırım 6 ay sonra ablamız, "bir de kız arkadaşı var" dedi. Öğrendik ki 2 hafta sonra yeniden başlamış eroine. ablamızın söylediğine göre de kızı torbacılar göndermiş, yeniden getir mahalleye, müşteri kaybı olması diye. Hayat boktan, kuşlar uçuyor, çocuklar ölüyor. Daha ne olsun işte.
düm düz odunsu bir mantıkla "bir akpartilinin ya da aktrollün işid'i eleştirememesi" kadar basit bir önerme... solcuların birbirinin zebanisi olduğu bir ülkede, bir solcunun bir başka solcuyu eleştirmemesi mümkün mü? Değil! Aynı düz mantıktan yürürsek çıkan sonuç ne? pkk solcu bir örgüt değildir. Ek sonuç ne peki; bana dokunmasın yeter!
"Koç gibi adam" diyesi geliyor insanın ama hemen ardından ülkenin iliğine kemiğine pipet takmış bir ailenin en yeni sürümü olduğu akla gelince "hop, dur oğlum kendine gel" diyor insan. sömürenlerin iktidar mücadelesi sürüyor. Ammaaaan sanki biz çimenlere ne oluyorki!
Birleşik Haziran Hareketi izmir temsilcisi Onur Kılıç tahliye edildi. Üzülsek mi sevinsek mi bilemedim. Yazık onca zaman içerde yattı güzelim bir adam.
