insanların kuyrukları olsaydı şu an hayvanların kullandıklarından çok daha farklı şekillerde kullanırdık. çoğu zaman bir moda akımına alet olurdu eminim kuyruklarımız. sinek kovmak için kullanmazdık belki ama serinlemek için yelpaze tutabilirdik. dövüş filmlerinin vazgeçilmez hareketleri kuyruklardan çıkardı eminimki. ve tabiki kadınlarda, kesinlikle bir seks imgesi olarak düşünülürdü. "kuyruğa bak beee" gibi.
ekşi sözlük de entry okuyup düşüncelerini ya da o entrylere cevaplarını alternatif uludağ sözlük başlıklarına yazmak.
uludağ sözlüğü okumak için değil yazmak için kullanmak.
sorunsalları.
(bkz: ekşi sözlük okuyup gaza gelmek.)
zevkten ölünecek hadisedir. hele paşa bir iki kadehten sonra devrim anılarını bir anlatmaya başlarsa dokunmayın keyfe.
ölünce bir dilek hakkım olursa isteyeceğim dilektir ayrıca.
şöyle ki, geviş getirme; işkembeli hayvanlara has bir hazmedememe durumudur. aslında hazmetme durumu da denilebilir. daha önceden çiğnemeden yuttukları besinleri daha sonradan tekrar tekrar ağızları ile çiğneyerek hazmederler.
işte bu noktada çok benzer bir işlemi insanlar da beyniyle yaparlar ki buna da "beynin geviş getirmesi" diyebiliriz...
(bkz: düşün düşün boktur işin) olarak da atasözleştirilmiş karadenizde gemilerin batması eylemleri aslında geçmişe dönük hazmedilmeyen olayların düşünme yoluyla hazmedilmesine yönelik bir geviş getirme durumudur. **
kaybetmek veya sürücü belgesinin zarar görerek kullanılmaz hale gelmesi sonucu başvurulan işlem.
şöyledir ki (bkz: ben yandım siz yanmayın allah aşkına) mantığıyla yapılması gerekenleri bildireyim.
öncelikle ilçe emniyet müdürlüğü yada trafik şubeye gidilir. mümkünse ehliyetin alındığı merkeze gitmek en makbulüdür.
60 ytl kart ücretini biriktirip gidilmesi gerekir.
daha önceden parmak izi fişlenmesi yaşamadıysanız ayak parmaklarınız hariç hepsinin tek tek kaydı alınacaktır ki bu işlem 10 kişi/saat gibi bir süre almaktadır.
ehliyet değiştirme formu doldurulur. (bu form oradan temin edilecektir.)
nüfus cüzdanı ve 2 adet fotokopisi
son olarak da 2 adet foto kafidir.
gerisi zamana bırakılacaktır.
senelerdir sigara içmemeyi bir marifetmiş gibi görüp her yerde bu ezik ve kahrolası halkın bireylerini aşağılayıp, onların koktuklarını ve paralarını boşa harcadıklarını anlatmak için olmadık hakaretler yağdıran bünyenin bir gün bu güzel dumanın kahrolası sevgisini bronşlarında misafir ettiğinde nasılda büyük bir yanlışa düştüğünü farketmesi ve bunu bir türlü kendisine itiraf edememesidir.
"iş hayatı bütün yaşamımı alt üst etmişti. olanca gücümü hayal kurmaya ve bu bataktan nasıl kurtuluruma harcamanın yanı sıra her sabah işe gider vaziyette buluyordum kendimi. yapmam gerekenler, müşteriler, trafik, emirler, sorumluluklar...
bu hayattan kurtulup vahşi dünyada yaşamak için av peşinde koşmayı ne çok isterdim. akşam sıcak bir duş almanın, her istediğin yiyeceğe bu kadar kolay ulaşıyor olmanın ve insanları artık görmek zorunda olmamanın çağdaşlığında mutsuzluk neyin nesi?
hayatım tam bir monoton olmuş. kurtulmak için neler vermem." diye düşünüp de bulunamayan eylemler.*
iş ilanlarının vazgeçilmez cümlesidir.
ingilizceyi iş hayatının her bir nebzesinde kullandıracakmış gibi en koftiden firmalar bile iş ilanlarında bunu yazarlar.
çok enteresan gelir bana. çok iyi ingilizce bilmek bile tek başına bir meslek olarak kullanılabilecekken saçma sapan bir iş için bile bunu utanmadan isterler. hatta her iş için isterler.
yapılmaya çalışılan bu açılım amaçlandığı gibi kürt sorununa bir çare olmaktansa ülkede garip bir ırkçılık akımı doğurmuştur.
bursaspor-diyarbakırspor maçında çıkan olaylardan, facebook da paylaşıla videolara kadar bu ayrımcılık ateşinin hiç de hayırlara alamet olmadığı görülmektedir.
şayet sözlüktede her gün onlarca ırkçı içerikli başlıklar dikkat çekmektedir.
insanların neyin peşinde olduğu bilinmez ama bu tutum ve davranışların kimseye hiç bir yarar getirmeyeceği aşikardır.
istemediğini belirtsen de zorla o saçı geriye yatırıp telli fırçasıyla fön çekerekten insanı bir küçük emraha çevirmeyi ant içmiş berberdir. ülkemizde bol miktarda vardir.
korozyon kuponlarının yerleştirilerek korozyon hızının ölçülebildiği düzeneklerdir. su hatlarına bypass şeklinde bağlanarak içinden su geçirip korozyon kuponunu su ile buluştururlar.
çok tehlikeli bir zaman zarfını işaret eder bu dakikalar. öyle normal bir durum değildir. günde iki kere başımıza gelen bu husumü alamet defi mümkün olabilen fakat büyük hasarlara neden olan bir vukudur.
şöyleki efendim ; gündüzün o en güzel saatleri geride kalmış ne öğlen olabilmiş ne akşam kalabilmiş bir zaman dilimi içerisinde çay mı içsem kahve mi yesem telaşesenin çabuk geçse lan şu saatleridir.
akşam ise daha da tehlikelere mahal verebilir bu dakikalar efendim; demekki bu saatlere şahit olmuş bir bünyenin bir çok açıdan sağlıklı ve normalk olmayan bir yaşantısı vardır. ya işsiz güçsüzdür ya da işinin gücünün bilincinde olmadan yaşamaktadır. ne "hadi yatalım aşkım" saatidir bu ne de "sabaha kadar oturduk lan" saati.
bana komut veren bütün canlılardan, cansızlardan, az canlılardan, herşeylerden olduğu gibi notebookumdan da nefret etmeme neden olan ve şarj kablosunu takmamı emreden uyarı.
küçük de olsa yaşamaktan zevk aldığı bir anı beklemek insanı herzman mutlu eder. eğer bu sabah uyandığımda bu akşam için bir planım olsaydı, bir arkadaşım gelseydi ya da gece 1-2 ye alınmış bir halı saha maçı bile benim bütün birgün mutlu olmamı sağlayabilirdi. fakat durum şu ki sıkılmanın temelinde amaçsızlık var. işte bu gerçeği anladığım dakikanın akabinde sahip olduğum tüm beyin hücrelerini kendime gün içinde kısa vadede ve yapmakatan hoşlanacağım bir uğraş bulmaya zorladım. önce bir kaç arkadaşıma telefon açıp "olum lan ne ayaksınız." şeklide barzoca konuşmalar yapıp bir atraksiyon var mı yokmu öğrenmeye çalıştım. sıkıntımın geçmemesi beni tatmin etmeyen bu görüşmelerin sıkıntıma sıkıntı kattığını bana söylüyordu. saatin durmadan ilerlemesi sıkınıtımın da bir çığ gibi büyümesine neden oluyordu.
dahası var. zamanı internette sörf yaparak msnde lak lak yaparak ya da sözlükde enry girerek geeçirebilirdim. fakat inanın ki bu sıkınıtyı sadece olduğu gibi itelemekten öte bir işe yaramazdı. benimse bunu tamamen ortadan kaldırmam gerekiyordu.
bu kadar boş konuşmanın beraberinde içtiğim çaylar mesanemde yüksek oranda bir tazike neden olduğundan buna bir son vermek amacıyla tualete gitmiştim. ve olan oldu! işlemin bitişinde, anemin koyduğu "ıslak zemin" tabelasını da görmemiş olmamın verdiği bir dikkatsizlikle ani bir dönüş yaparak kaydım ve kafamı klozetin kenarına çarptım. ve aniden "o" beynide belirdi. hayatımı değiştiren icadım. "akım kapasitörü." koşarak öbür odaya geçtim ve zamanda bir iki küçük yolculuk yaptım.
bunca olan olaya, her dalgada onlarca aydın ve yetişmiş insanın sadece suçlu olabilme ihtimali göz önünde bulundurularak içeri alınmasına, turp gibi içeri giren bir çok insanın ölüm döşeğinde hastaneye zor yetiştirilmesine, binlerce öğrenciye burs veren vakıfların kapatılmasına kayıtsız kalan tiptir.
ne namaz kılan, ne oruç tutan, kısacası dinin hiç bir gereğini yerine getirmeyip sadece türban takan insanın nasıl bir açıklaması olabirir "koca bulmak için takıyorum" dan başka.
patron yalakası tiptir. tüm emekçilerin düşmanıdır. bir bok yaptığını sanarak ömrünün o en güzel vakitleri olan boş vakitlerini işyerinde geçirir. tabiki bu süreçte patron ve işsizlik baskısı unsurlarını da göz ardı etmemek gerekir. her durumda yazıktır.
Kadıköy - kavacık seferi yapan iETT otobüs hattı.
ne mzna geleceği ne zaman geçeceği belli olmayan, körüklü gelmemesidurumunda yolcularına hizafiyet geçirttiren otobüs.
