insanın temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta tembellik edebilen egoist ve doğayla uyumsuz bir varlığa kolaylıkla dönüştüğü göz önüne alınırsa kaçınılmaz sondur. Başka hiçbir canlının böyle bir ihtiyacı olamazdı.
fakir çocuklar genellikle hijyenik olmayan fakirhanelerde barındıkları için toz, pasak burunlarında daha fazla sümük oluşmasına sebep olur.
sümük yapan gıda ne amunim.
birkaç aydır düzenli olarak squat yapıyorlardır. yanlarına fazla yaklaşılmamalıdır zira her an tek kalçaları bomlayabilir.
"Serena bir arkadaşıyla spor salonunda fitness yapıyordu. Arkadaşı antrenmanını tamamladıktan sonra Serena'nın squad hareketini videoya kaydetmeye başladı. Bu esnada serena'nın kalçalarından 'bom' diye bir ses geldi. Kimse sese anlam veremedi ve herkesin bakışları Serena'ya çevrildi. Bu sırada Serena da "k*çım patladı" diyerek çığlık çığlığa bağırıyordu.Olayın üzerine hastaneye kaldırılan Serena komaya girdi. Doktorlar durumunun ciddi olduğunu söylüyor. Serena kalçalarıyla erkeklerin ilgisini çekmeyi severdi ve bu operasyon ona çok pahalıya mal olmuştu." http://www.hurriyet.com.tr/dunya/29571631.asp
"arkadaşlar benim kzım 2.5 yaşında uzun zamandır parmak emiyor ne yaptıysam vazgeçiremedim son zamanlarda ise canı sıkılınca yada uykusu geldiyse elini iç çamaşırına sokup vajinasıyla oynuyor deliricem psikolojim bozuldu ne yapıcam aynı dertten yakınan ardaşlar çözüm bulanlar yada çocuk psikologları yardımınıza ihtiyacı var.."
halisünasyonlar ve sanrılar alevlendiğinde derinlemesine duyulan acı verici his. çaresizce çevredeki insanların bir tepki vermesini bekletir.
(bkz: paranoid şizofreni)
-Hayat tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur.
+Evet, efendim. Öyledir, biliyorum.
Oyunmuş, kıçımın kenarı. Oyun, öyle mi? Tüm asların bulunduğu takımdaysan, oyun o zaman, tamam; kabul ederim. Ya öteki takımdaysan, as oyuncu filan yoksa, oyunla ilgisi kalır mı bunun? Hiç yani. Yok oyun moyun.
jerome david salinger - çavdar tarlasında çocuklar
bayram ziyaretlerinde kollarınızı sıkıca kavrayıp yanaklarınızı dört beş kez vakumladıktan sonra kendini birkaç saniyeliğine iyice size bastıran yılışık, yapışık, samimiyetsiz teyzedir. biraz sonra yaprak sarması yedirirken çatalı boğazınıza kadar sokması kuvvetle muhtemeldir.
bu akşam gözlerinle denizin her sabah buluştuğu
yerden geçtim.
gökyüzü bulutlu, deniz dalgalı ve çok soğuk.
ayrıldığımızı kalbime anlatmak için eksik olan
tek şey yağmur.
kabarmış denizin suları sahildeki ayak izlerimi
silecektir zamanla.
pencerenin arkasından,
hüzünle denizi seyreden kedi seni bekliyor.
ama ben gidiyorum.
kendiliğinden olan, olmazsa olmayan. unutmalıyım bunu dedikçe dünya pencerene her gün bir kara perde daha çekilir, boşluğa gömülürsün. kimi zaman da unuttuğun güzel anılarını, hayallerini, rüyalarını merak edersin. beynini çıkarıp parça pinçik edesin gelir.
“küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.”