Bağıra bağıra ben geliyorum diyerekten gelmektedir. sorsan ne şeriatı derler. şimdiden kendilerince modernize edilmiş şeriatın alt yapısı kurulmaktadır. önce fişlemeler başlayacak yavaş yavaş evlemeden cinsel ilişkiye girenler, bara girenler, alkol alanlar, evli olsun ya da olmasın çocuk aldıran ya da sezaryen doğum yapanlar, mini etek giyenler, tecavüze uğrayanlar, erkek yoğun işletmelerde söz sahibi olan kadınlar vs vs sonra bu fişlenmişler toplumdan eksik etekler sizi diyerekten dışlanacak daha sonra dışlananlara şeriat cezaları bizzat halk tarafından meydan dayağı şeklinde verilecek hakettiniz siz bunları naraları eşliğinde ve en sonra da bu şeriat cezaları yasallaşacak.
özetle süreç bu. gari bundan sonra ne yapılır ne edilir bilemiyorum.
çok var çok yazmakla bitmez
konuşmalarında sürekli kendini öven ben kainatın efendisiyim önüme geleni düdüklerim edasına sahip kişiler - gezegenimizi yeşil uzaylılar bastığında kurtarmaya gelirsin gari bizi olduuuu. yeşil uzaylı ol git başka gezegende yaşa inşallaaa
kişisel temizliğe önem vermeyen ve sürekli leş gibi kokan kişiler - bi duş al duş, toplu taşımalarda hiç çekilmiyorsunuz
kronik melankonik ve kronik depresif kişiler - ota böceğe mutlu olun lan gidin ayakkabı alın bişiler yapın sevinin yidiniz bitirdiniz beni dinleye dinleye içim karardı
egosunu ast çalışanları ile yüceltmeye çalışan vasıfsız kişiliksiz dengesiz yöneticiler - müdür olunca yürüyüşleri değişti tabi hepsinin. tepe taklak olun inşallaaa
hiç bi bok bilmeyip de yükselmek için dişiliğini kullanan kişiler - ne oldu yani yükselcem diye o kıllı göbekli it herifin ağız kokusunu çektin de ne oldu kaldın yine göt gibi ortada. ömür boyu çek inşallaaa
parasıyla puluyla malı mülkü arabası kıyafetlerinin markasıyla hava atan kişiler - hepsi girsin bir taraflarına alamayan var aile geçindiren çocuk okutan var
sürekli insanların zaaflarını kullanıp canını acıtmaya ve aşağılamaya çalışan kişiler - sizin çocukluğunuza inip iyi bi tokatlayıp sonra hani yapıtaşlarınızın atıldığı o gece var ya oraya geri gidip bir kutu prezervatif verebilsem keşke ananıza babanıza dünya pisliklerinden biraz da olsa temizlenirdi o zaman
insanların özel hayatlarını karıştırıp, tırtıklayıp ortaya çıkarıp insanları rahatsız etmeye çalışan ucuz kişiler - sanane arkadaş adı üstünde özel! sen hangi cesaretle hangi hakla başkasının hayatını bir başkasıyla paylaşabilirsin ne yüzsüzlük ya
dost gibi davranıp arkanızdan kuyu kazan kişiler - eee biz de bu hayatt kaşarlandık şekerim artık yemiyoruz bu numaraları yaratıcı ol seni yerden yere vurulasıca pokerface
ne kadar çok meraklısı var kızlara bok atmanın anlamıyorum. birincilik kimde hesaplayamadım.
yok neymiş efendim bakire değilse ondan kendisine eş çocuklarına ana babasına gelin olmazmış
yok neymiş tayt giyinince millet orasına burasına bakınca mutlu oluyorlarmış keyif alıyorlarmış
yok neymiş izmirde bakire kız kalmamış
yok neymiş üniversitede sevgilisiyle aynı evde yaşıyorsa tecavüzü hak eden kızmış
yok neymiş bara giren kızın namusundan bahsedilemezmiş
peh peh bunlar bir kadının namusunu bacak arasında arayan bağnaz at gözlüklü zihniyet ve şahsiyetlerin, konuşacak başka birşey bulamayan yetersiz, erkeğimsi kişilerin uydurmalarıdır. hiç bir insan yaptığı seçimler, gittiği yerler, giydiği kıyafetler yüzünden tecavüzü, dayağı, şiddeti hak edemez. böyle bir temenni insanlık dışıdır. aşın bu sapkın, haysiyetsiz düşüncelerinizi. bu tarz temenni içinde olanların eğer kendileri de bakir değilse şerefini adamlığını sorgulamak gerekir sizlerin deyimiyle ne de olsa bakir olmadığı için o da namussuzdur ve 40 gün 40 gece tecavüz edilesidir.
oldukça mantıklı ve ferahlatıcı bir harekettir. zira maden suyunun içindeki doğal mineraller çok faydalıdır. bir de içindeki sodyum sayesinde su vücutta daha uzun süre tutulmakta ve vücudun ihtiyacını kolaylıkla sağlamaktadır.
Gencecik bir insanı yaşamdan alan ve aynı insanın ailesinin hayatını karartan duymaktan da okumaktan da ölesiye utanç duyduğum bir olay. Fenermiş cimbommuş oymuş buymuş değer miydi yenilgiler goller bir insanın hayatına. bu spor sevgisi ya da taraftarlık değil bu puştluk kahpeliktir.
mıçmıçlığın son noktasıdır. erkek kişi hapşırır dişi kişi böyle eğilip dibine girip eblek yapmacık bir sırıtışla "benimle yaşa aşkııııımmmmmmm" diye gözlerini süzer. bizim yurtta vardı bunlardan böyk adamın bahar alerjisi var arkadaş sürekli hapşırıyor bitmedi bu söylem bitemedi en büyük kabusum oldu çıktı. bir gün birisi bana derse gerilip yapıştıracağım bir tane.
öyle abartıldığı tukakalandığı kadar şiddet içeren cinsel öğe yok. elbetteki çok satılmasının sebebi hakkındaki bu dedikodular. duyan, merak eden almış da almış. fakat kitabı okuyanların beğenmesinin asıl sebebi bu değil. işin özü çok basit "çok kötü bir çocukluk geçiren, sorunlu, problemli, fazla kontrolcü aynı zamanda mükemmele yakın gibi görünen bir adam ve bu adamı birbirlerine duydukları aşkla sevgiyle iyileştirmeye çalışan ilk birlikteliğini yaşayan bir kadın" kitabın duygusal yönü daha ağır basıyor. okumadan eleştirmeyin.
Ayrıca bazı türk erkeklerinden bu kitaptaki erkek karakterin sevgilisini başka erkeklerden kıskanmasını, fazla açık giydirmemesini, erkek arkadaşlarıyla gece dışarıya çıkmasını istememesini beğendiklerini duydum. bu özelliklerinde kendilerini görmüşler sanırım. hani vardır ya "mutfakta aşçı sokakta hanımefendi yatakta...." o misal *
Beyfendi üniversiteden arkadaşımdı 4 sene dip dibe gezip birbirimizi farkedememiş, üniversite bittikten sonra aynı şehirde yaşamaya başlayınca elektriklenmeler başlamıştı. sınıfın da en etkileyici ses tonu olan ve en cool çocuklarından biriydi. üzerine bir gizem yapışmıştı ki sormayın gitsin. sürekli elleriyle sakallarını sıvazlayıp " eee aklımda birşeyler var" modundaydı. neyse efenim biz böyle görüşe görüşe ha başladı başlayacağız durumuna geldik. dile dökülmemiş şeyler var hala açık açık sevgiliyiz diyemiyoruz da öyle hissediyoruz. bir ilişkiye başlayacak olmanın heyecanı ve mutluluğu var üstümüzde. ben kirpiklerimin arasından gözlerimi süzerek, o da çaktırmadan yan gözlerle bakıyoruz birbirimize. Mutluyuz ama çok.
Derken üniversite tayfasını gelin size bu güzel şehri gezdirelim diye çağırdık. geldiler gezdiriyor, gülüyor, eğleniyorduk. Deniz kıyısı bir mekana gittik yedik, içtik eğlendik. o zamanlar yeni mezunuz iş hayatına yeni atılmışız araba hayal gibi birşey. minibüs var otobüs var taksi dolmuş var bizi gezdiren. neyse bindik bir minibüse yarım saat yol gidip farklı bir mekana geçeceğiz. arkayı dötledik yanyana oturuyoruz. derken sallanmaya başladı ama öyle böyle değil yerinde duramıyor arkadaş, ofluyor pufluyor sallanıp duruyor. o göz süzmelerimin yerini kaygılı bakışlar aldı. rahatsızlandı mı diye korktum. soruyorum bir şey de demiyor. sallandıkça sallanıyor.
derkennnn bir nara çıkardı böğründen "durdurun arabayı iniceeeeemmm"
minibüs şoförü "az ilerde durak var orada durayım" dedi
bizimkinden yine bir nara "hayır dayanamıyorum inmem lazım. durduruuunnnnn"
Şoför şok içinde herhalde kusacak diye düşündüğü ve arabasının kirlenmesini göze alamayacağı için pat diye durdu.
bizimki "ben sizi bulurum" dedi ve indi.
Arkasından baka kaldık hep birlikte ne oldu acaba diye. onun o benzinlik tuvaletine doğru eğri büğrü kendini sıkıştıra sıkıştıra aksak aksak gidişini hiç unutamıyorum. Arkadaşın tuvaleti gelmiş çok pis meğersem.
daha kötüsü de var:
kandil için facebook iletisine bir güzel dua yazıp sonra o iletiyi beğenip yetmiyormuş gibi yorum kısmına geçip bir de amin yazanı görüm ben.
elbise 150 lira
hırka 60 lira
ayakkabı 250 lira ( kargo parası hariç)
iç çamaşırı ve çorap 60 lira
saat ve takılar 1800 lira
Ayakkabı yeni olduğu için tam değerini biliyorum diğerleri hatırladığım kadarı ile *
Edit: sıkılan parfüm ve kullanılan makyaj malzemelerinin günlük kullanım oranı bazında alış fiyatı üzerinden bir değer yazmak bildiğin istatistiksel bir model kurmak gerektirir. Ben almayayım ama onlar da var.
Maalesef sınıfın en sıska ve belki de bu yüzden en geç olgunlaşan kızıydım. Ergenlikte bu tarz şeyler kafaya çok takılır bilenler bilir. Herkesin göğüsleri fındık evresinden daha da büyümeye başlamıştı benimki ise hala tahta mode on konumundaydı ve bakar bakar sinir olurdum.
Bu üzüntümü bilen annem bana cicili bicili bir sütyen almıştı. Değil sütyenin içini doldurmak, arkasından kopçaları takmak yerine fiyonk atabilirdim o derece yani.
Derken aklımda ampulün yanması, gözlerimin kısılması ve kaşlarımın keyiften üçgen biçimini alması bir oldu ve kendimi kucağımda pamuk paketi otururken buldum. Bolca pamuğu aldım tıkadım sütyenimin içine ve nihayet artık ben de mutluydum.
Taaa kiiii o gün beden dersi gelip, yoğun yapılan ısınma hareketlerinin ardından beden hocamızın (örtmenimizin) ayağının dibinde bir öbek pamuk görünceye kadar.
Artık rengim morardı mı kızardı mı sarardı mı bilemiyorum. Anlayacaklar diye dizlerimin bağı çözüldü sanki bütün kemiklerim gitmiş sadece etten oluşan bir organizmaymışım gibi erimeye başladım ve olduğum yerde pamuğa kilitlenmiş korku dolu bir yüz ifadesi ile donup kaldım.
Benim bakışımı gören örtmenimizin gözlerini ayaklarına çevirmesi ve ayağının dibindeki pamuğu görüp de "bu ne yaaa" diye tekmeyle spor salonun diğer ucuna fırlatması bir oldu.
Anladı mı anlamadı mı hiç bilemedim. Şimdilerde ise o beden öğretmenimi gördüğümde yüzüme bir gülümseme gelir. Dışımdan halini hatrını çocuklarını sorarken içimden ey gidi günler ey nereden nereye der, kendime çaktırmadan bir bakış atar gülerim *
her dört mevsimde gidilesi yerdir. Huzur verir. Doğanın yeşilliğin içinde göl kenarında yürüyüşler ve bisiklet turları için harikadır. Kışın ise tam karlarda yuvarlanmalıktır.
Oldukça hastalıklı bir düşünce. Günahsızın günahını almak niye? Bunu yapmak tecavüzcüye ne ceza getirecek? Umursayacak mı sanki üzülecek mi pişman mı olacak sanmam. Sonra o kıza tecavüz edenlerin tecavüzcüden farkı ne olacak onu anlamadım.
Çok fazla sevgi irite edicidir. Neden mi açıklayayım:
Çok fazla sevdikleri için acayıp kıskançtırlar, kontrol manyağı ve saygısızdırlar.
Sevdikleri kişinin etrafındaki karşı cins mutlaka onlar için rakiptir zaten hep de o karşı cins sevdiği kişiyi böyle kahvaltı masasına oturtup kıtır kıtır yemek için etrafındadırlar.
Aldıkları çiçek ve hediyelerin haddi hesabı yoktur. Her hafta şirkete çiçek gönderilir. Çiçek dediğim de öyle buket değil bildiğin ağaç yani. Ki görmeyen etmeyen kalmasın. Halbuki artık hiç bir özelliği kalmaz o çiçeklerin bilemezler ve anlayamazlar. Umursamazlar da zaten onlar için hedef karşı cins kitlesidir. Mesajı iletilmiştir ya sorun yok o yüzden.
Sanki akciğeri sevdiği kişiymiş de onunla nefes alıyormuş gibi yaşarlar ya da öyle davranırlar. Bu sebeple iş yemeklerini, eski dostlarla buluşmalarını onsuz gülebilmeni eğlenebilmeni anlayamazlar. Sen bunları yapabiliyorsan onun gözünde onu yeterince sevmiyorsun demektir. Bir de üstüne kendini sevgini ispatlamaya çalışırken bulursun.
En az kendisininki kadar sevgi gösterisi beklerler senden de. Arkadaş her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır bilmez misin bre deyyus. sen böyle seviyor ve sevgini böyle gösteriyorsan ben de mi aynı mıçmıçlıkta olmalıyım.
Sırf çok fazla sevdikleri için sevdiği kişiyi daha çok sevebileceği bir şekle sokmaya çalışırlar. Biraz daha şöyle olsan tam aradığım evleneceğim kişisin vallahi gibi hedef koyarlar önüne. Yesinler! Daha fazla namuslu, iffetli, etek yerine her zaman pantolonu tercih eden, kendine bakmayan ki bu sayede dikkat çekmeyen, mümkünse alkol almayan, gece dışarı çıkmayan, kırmızı ruj sürmeyen vs vs uzar gider bu liste.
Yetmezmiş gibi çenelerinin yetişemediği istediklerini yaptıramadıkları yerde babaları devreye sokarlar eminim baban görse, bilse şöyle der böyle utanır senden.
Sonuç: Eee ne oldu şimdi çok sevdin diye mutlu mu olundu bir ömür boyu pembe dizi kıvamında mı yaşadınız. Yok hayır yaşayamazsınız da neden? Çünkü saygı eksik arkadaş sevgi kuru kuru hiçbir şeydir. Saygıdır insanı kalbinden vuran.