türkiyede
rusya halen komünist,
ukraynalı kadınlar fahişe,
yunanistan- türkiye savaşta,
iran cehennem,
güney kıbrıslıların hepsi eokacı,
lübnan hizbullah'ı burdakinin aynısı,
bütün dünya bize düşman,
fransızlar isteyince veriyor,
almanların hepsi ırkçı sanılmaktadır.
dünyayı bu denli az ve yanlış tanıyan bir milletin, dünyaca az ve yanlış tanınması gayet doğaldır.
donanma cemiyeti'nin halktan topladığı bağışlarla 1912 yılında almanya'dan alınan muhrip geminin adı. milletin yardımı anlamındadır. balkan savaşlarında görev almıi, osmanlı'nın birinci dünya savaşına katılmasına sebep olan yavuz ve midilli gemilerine rus limanlarını bombalamada eşlik etmiştir. çanakkale savaşları sırasında önemli görevlerde bulunmuş ve ünlü ingiliz zırhlısı goliat'ı batırarak müttefik donanmasına büyük zarar vermiştir. bugün kahraman gemiler arasında sıralanmaktadır.
1908 yılında ikinci meşrutiyet'in ilanıyla donanma düşmanı padişah ikinci abdülhamid tahttan indirilince, 33 yıl boyunca atıl durumda kalmış osmanlı donanmasını tekrar güçlendirmek amaçlı halktan yardım toplama amacıyla 1909'da kurulmuş dernektir. asıl adı Donanma-i Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyetidir. küçük çaplı bir dernekken, yunanistan'ın aldığı oldukça güçlü bir savaş gemisi olan averoff kruvazörünün halkta korku yaratmasıyla anadolu ve avrupa çapında bir anda odak noktası olmuş ve sultan reşat tarafından himaye altına alınmış ve derneğin destekçilerine verilmek üzere donanma iane madalyası bastırılmıştır. cemiyet, kısa zamanda hakltan büyük miktarda para toplayarak almanya'dan barbaros hayreddin ve turgut reis kruvazörlerini aldı. sonrasında 1912'de yine almanya'dan yadigar-ı millet, muavenet-ı milliye, numune-i hamiyet ve gayret-i vataniyemuhripleri alındı. bu gemiler balkan savaşı'nda kullanılmıştır. yine 1912 yılında ingiltere'ye sultan osman ve reşadiye isimli iki gemi siparişi verilmiş ve paraları da peşin ödenmişti. birinci dünya savaşı'nın başlamasıyla ingiltere'nin el koyarak teslim etmediği bu gemiler halen ünlerini korumaktadır.
osmanlı donanmasına büyük destek ve katkıları olan cemiyet 1919 yılında kapatılmıştır. *
1898 yılında danimarka'da silahsız bir kurtarma gemisi olarak inşa edilen alemdar römorkörü, kurtuluş savaşı sırasında karadeniz'de silah ve malzeme sevkiyatı yapmada kullanıldı. bugün cumhuriyetin kahraman gemileri arasında devasa savaş gemileri yanında sıralanmasını bu önemli hizmetine borçludur. 1982'de sökülen geminin birebir boyutlarda inşa edilen maketi 11 ağustos 2008'de zonguldak, ereğli'de müze gemi ve sergi salonu olarak hizmete açılmıştır.
1952 yılında abd donanması için uss gudgeon ismiyle inşa edilerek hizmete başlamış ve 8 temmuz 1957- 21 şubat 1958 tarihleri arasında sekiz aylık sürede 40bin kilometre üzerinde yol katederek dünyanın çevresini dolaşan ilk deniztı ünvanını almıştır. 1983 yılında leasing yöntemiyle türkiye'ye verilmiş ve 1987 yılında da türkiyece satın alınmıştır. 21 yıl hizmet verdikten sonra 2004 yılında emekliye ayrılarak müze gemiler müdürlüğü'ne bağlı olarak müzeleştirilerek izmit sahilinde, tren garı karşısında tcg gayret destroyeri müze gemisi ile birlikte ziyarete açılmıştır.
1946 yılında abd'de inşa edilip abd donanması'nda uss eversole ismiyle hizmete girmiştir. kore ve vietnem savaşları da dahil olmak üzere 27 yıl görev yapmış ve 1973 yılında türkiye'ye satılmıştır. 1995 yılına kadar aktif olarak kullanılan gemiye verilen gayret ismi 1912'de donanma cemiyeti'nin topladığı paralarla yaptırılan dört gemiden birisi olan gayret-i vataniye gemisinden gelmektedir. 1997 yılında türkiye'nin ilk müze gemisi olarak izmit'te halka açık sergilenmesine başlanmıştır.
amacı gemilerdeki yaşam koşullarını ve kullanılan teknolojileri ziyaretçilere göstermek olan ve kullanımdan çekilerek belirli alanlarda demirli olarak sergilenen gemilerdir. askeri ya da sivil amaçlı gemiler, hatta denizaltılar olabilir. türkiyenin ilk gemi müzesi izmit sahilinde 1997 yılından bugune değin sergilenmekte olan tcg gayret destroyeridir. 2004 yılında tcg hızırreis denizaltısı da müze gemi olarak kullanılmaya başlanmıştır. müze gemiler, genelkurmay başkanılığı deniz kuvvetleri komutanlığı bünyesinde kurulan müze gemiler müdürlüğü'ne bağlı bulunmaktadır.
ayrıca 2008 ağustos ayında, kurtuluş savaşı'nda önemli yarar ve hizmeti bulunmuş ünlü gazi alemdar gemisi'nin sonradan yapılmış birerbir maketi de ereğli'de müze gemi olarak faaliyete girmiştir.
müze gemiler müdürlüğü linki:
belirli bir hedefin paramiliter gruplarca terör yöntemleri kullanılarak provake edilmesi, moral durumunun çökertilmesi amaçlı yöntemlerdir. amaç şok ederek saf dışı bırakma, oldu bittilere hazır hale getirme de olabileceği gibi hedef genelde halk, yöntemi uygulayansa devlettir*. bir devlet bu harekatları destekleyip düşman devletin üzerine de yıkabilir.
(bkz: psikolojik harekat)
(bkz: ergenekon)
(bkz: el kaide)
sen bas millete hakareti, küfrü, aşağıla senin gibi düşünmeyen herkesi; sonra eleştiriyi yiyince de alışveriş merkezlerindeki kokonaların* "güvenlik, güvenlik nerede"si gibi moderatörü göreve çağır. "ordu göreve" diyen öğretim görevlilerinin öğrencileri de böyle yapar işte. hayır bir de gerekçeyi sağlam bulmuşlar: vatan, millet, sakarya....
siyaset tarihine chp'nin uzatmalı lideri deniz baykal'ın soyadıyla geçen sendromun belirtileri şöyle sıralanmaktadır: kaşlarda çatıklık, komplo teorilerine ve antidemokrasiye yatkınlık, toptan muhalefet, algıda teklik, aşırı iktidar heves ve hırsına bağlı sağ sapma, siyasi etik ve değerlere karşı gelişen bir unutkanlık...
hakkında yapılan araştırmalar ışığında denileblir ki henüz tedavisi olmayan bu sendrom öldürücü olmamakla beraber rezil edicidir. hastalarda tutarsızlık ve asabiyete sık rastlanmaktadır.
masumiyet cinayetle başlar gibisinde aptal bir söylem. önce savaş, öldür ondan sonra onun adı barış olsun; hadi len. eleştiren, muhalif herkesi öldür, içeri tık, açları gebert, çingeneleri sür, kürtleri öldür, ermenileri linç et sonra adı barış olsun. generaller de barışın koruyucularıymış zaten.
(bkz: pax romana)
gözlerini gerçeğe kapamış kişidir. gazete okumaz, haber izlemez ki bunları yapsa linç, dayak, işkence, açlık ve cehaletin bu ülkede cirit attığını bilir. efendim bunlar ilkel diye tabir ettiğimiz davranış ve durumlardır. bu ülkede insanlar sürü şefinin buyruğundan ayrılmayan hayvan sürüleri gibi şiddete, güce, iktidara karşı en ufak bir tepki duymaz, duyan olursa parçalayıp yerler. nasıl erkek hayvanlar çiftleşmek için birbirleriyle kavga ediyor, yarışıyorsa bu ülkede halen genç erkekler bunun aynısını yapmakta ve bir de marifetmiş gibi gurur duymaktadırlar. bu ülkede insanlar katliamı lanetler ve bu sebeple katliam yaparlar, unutkan ve inkarcıdırlar. güçlerinin onlara eylem hakkı verdiğini düşünürler. okumadığı kitabın, tanımadığı yazarına kendi düşündüklerine aykırı şeyler yazmış diye küfredenlerin hepsi bu ülkeden çıkmadır. güçlü olan yaşam savaşını kazanır sözünü evrilmemiş beyinciğiyle kendine göre yorumlayan ve savunan aptallar bu ülkenin evlatları arasındadır. bu ülkede yaşayıp da evrime, insanoğlunun maymun ya da değil bir vahşi hayvandan geldiğine inanmamak dünyanın yuvarlak oluşuna inanmamakla eşdeğerdir.
resmi olarak 1990 yılından başlayan ve kısaca HGP * denilen insan Genomu Projesinin ilk aşaması haziran 2000'de tamamlandı ve insan DNA'sının haritalanması işleminin bitirildiği abd ve ingilteredeki iki laboratuvarın eş zamanlı açıklamalarıyla duyuruldu. yaşamın sırrı çözüldü yaygaraları koparıldıysa da bu ilk adım sadece insan DNA'sı üzerinde sıralanan 3.2 milyar nükleotid ya da kısaca "harf"in haritasının çıkarılmasından ibaretti. yani sadece insan DNA'sının sıralanmasının (genom) dökümü yapıldı; DNA'da belli bir şifreye bağlı olarak art arda sıralanmış 3.2 milyar "harf"in bir şablonu çıkarılıp bilgisayara kaydedildi.
2003 yılında bu çözümün %99,9'unun bitirildiği geri kalan yüzdenin her insanda değiştiği için çözülemeyeceği açıklandı.
proje evrensel bir boyutta gelişerek devam ediyor. şimdiden yüzlerce gen, hastalık ve ilaç konusunda derin bilgilere ulaşılmış durumda.
maurice pianzola'nın türkçesi evrensel basım yayınca yayınlanmış kitabı. kitap ne tam bir biyografi havasında yazılmış ne de bir tarihsel roman. okuyucuda konuyu üniversitede ders olarak almış tadı bırakan güzel ve sağlam kanıtlarla desteklenmiş bir araştırma olmuş. ince bir şey zaten tek oturuşta okunası bir akıcılığa, gizeme sahip.
bağımsız ve açık kodlu bir video arama, indirme, izleme programıdır. amerikalı bush karşıtları tarafından yardım ve yataklık görmektedir. barındırdığı binlerce kanal arasında teknolojiden modaya, siyasetten komediye her şeyi bulmak mümkündür. molotov isimli kanala ben bayılıyorum şahsen. mükemmel animasyonlara rastlarsanız şaşırmayın lütfen. ayrıca bu programla youtube'dan arama ve download yapmak çok kolay, tavsiye ederim.
abd ve sovyetlerin ortaklaşa yürüttükleri ilk uzay projesi ve ilk uluslarası insanlı uzay uçuşudur. görüşmelere 1969'da başlansa da konuyla ilgili anlaşmanın imzalanması 1972'yi bulmuştur. söz konusu tarihte iki ülke de uzayda üsleri bulunmasına karşılık üsleri bu projeye asla karıştırmamış ve yeni kapsüller üretmişlerdir. sovyetlerin soyuz-19'u ve amerikan apollo kapsülleri 15 haziran 1975'te fırlatılımış ve 17 haziran'da uzayda kenetlenmişlerdir. ortak bazı deneyler yaptıktan sonra ayrılan araçlar toplamda 47 saat kenetli kalmışlardır. ASTP, uzayda milletlerarası bir kurtarma çalışmasının yapılması için gerekli teknolojinin gelişmesini sağlamış ve bir prova görevi görmüştür. Ancak uzay çalışmalarının geneli düşünüldüğünde, bir iyi niyet gösterisi olmaktan öteye gitmemiştir. Bu tür bir kurtarma operasyonunu gerektirecek herhangi bir durum ortaya çıkmamıştır. asıl önemi uzay yarışını sonlandıran proje oluşundadır. ancak soğuk savaş devam etmiştir.
(bkz: salyut)
(bkz: skylab)
1971'de başlayan salyut programının bir devamı olarak tamamen sovyet teknolojisiyle kurulmuş uzay istasyonu. 19 şubat 1986'da fırlatılan ilk modülle başlayan inşa süreci 23 nisan 1996'da 10. modülle son bulmuştur. Mir'in öncelikli amacı uzayda geniş ve yaşanabilir bir bilimsel laboratuvar sağlamaktır. yörüngede kaldığı 5.511 günde dünya etrafında 89.067 tur atan 15 yaşındaki sovyet uzay istasyonu toplamda 124.340 kg ağırlığındaydı. mir'in yolculuğu, 23 Mart 2001 tarihinde, Fiji yakınlarında Büyük Okyanusun güneyine düşmesiyle son bulmuştur. Son günlerine kadar, pek çok girişimcinin, muhtemelen ilk yörünge televizyon/film stüdyosunu kurmak için, Mir'i almak gibi planları vardı. Ne var ki istasyon daha fazla kullanılamayacak kadar güvensizdi.
hatırlayanlar vardır, düşürülmeden önceki yıllarda hep "gene arızalandı" başlığıyla haber olur, bütün dünya sovyet teknolojisiyle dalga geçerdi. lakin yenisini bırakın benzerinin bile hala olmayışı mir'in önemini ve üstünlüğünü kanıtlıyor bence. uluslararsı uzay üssü var 10 yıldır ha kuruldu, ha kurulacak; gerçi onun da büyük kısmı sovyetlerin teknolojisiyle yapılıyor.
(bkz: skylab)
1525 alman köylüler savaşı sırasında isyancı köylülerin istek ve taleplerini özetledikleri bildirinin yaygın adıdır. tam olarak ona ait olup olmadığı bilinmemekle beraber thomas münzer'in fikirlerini ve tarzını yansıttığı tarihçilerin ortaklaştığı bir noktadır. bazı ufak değişikliklere uğrayarak kısa dönemde ve o dönemki iletişim olanakları ölçüsünde epeyi hızlı bir biçimde bütün güney roma imparatoluğuna yayılmıştır. martin luther bu maddeleri görür görmez teker teker çürütmeye uğraşmış ve reform'daki yer ve tarafını açıkça ortaya koymuştur.
maddeler özet olarak şöyle sıralanır:
1. madde: kendi rahiplerimizi kendimizin seçmesini ve eğer gerekirse ona işten el çektirme yetkimizin olmasını istiyoruz.
2. madde: kilisenin topladığı aşar vergisini eski ve yeni ahitte de geçtiği için kabul ediyoruz fakat bu aşarın bir komün tarafından belirlenmesini ve ihtiyaçları doğrultusunda sahiplerine ve fakirlere gene bu komün tarafından dağıtılmasını talep ediyoruz. aşarın satın alınması halinde sessiz kalacağız ancak haksız bir biçmde aşarı kendisine ve atalarına mal eden olursa ona hiç bir şey verilmeyecektir. hayvanları kapsayan küçük aşar iptal edilmiştir, çünkü tanrı hayvanları biz kulları serbestçe kullanabilsin diye yarattı.
3. madde: bizleri artık köle olarak kullanamayacaksınız. incile göre özgürüz ve gerçekten özgür olmak istiyoruz. eğer incilde bizim köle olduğumuzun geçtiğini bize ispatlarsanız ancak o zaman bizi azat etmezsiniz.
4. madde: şu ana kadar köylülere otlaktan hayvan, akarsudan balık, havadan kuş yakalamak yasaktı. bu bize adaletsiz, bencilce, insanların kardeşliğine ve tanrı kelamına ters düşen bir davranış olarak görünüyor.
5. madde: efendilerimiz kendi büyükleri tarafından kendilerine bırakılan ormanlarımıza sahip çıkmışlar ve ormana ihtiyacı olan köylü değerinin iki katını ödemek zorunda bırakılmıştır. bu ormanlar komüne devredilmelidir. herkes ısınmak, ev inşa etmek için buradan odun alabilmeli ancak ormanların kelleşmesini önlemek için komün tarafından seçilen bir gözetmen olmalıdır.
6. madde: angaryalardan şikayetçiyiz ve daha insaflı davranılmasını istiyoruz.
7. madde: eğer efendimiz bizim kollarımızdan faydalanmak istiyorsa ücretini ödemelidir. ve bu kollara kendi sahibi için de çalışması için yeterli zaman verilmelidir.
8. madde: kiraladığımız topraktan alınan insafsız vergiler yerine ortak belirlenen daha makul bir vergi düzeyi olsun.
9. madde: adaletin taraflı uygulanmasından ve durmadan yeni düzenlemeler getirilmesinden rahatsızız. kimse kayırılmasın ve eski yönetmeliğe bağlı kalınsın.
10. madde: efendiler sahip oldukları toprak için düzenlenmiş bir satış belgesi göstermediği takdirde bu topraklar komüne iade edilmelidir.
11. madde: vefat durumunda alınan vergiden vazgeçilmesini istiyoruz. ölüm halinde, az veya çok, artık kimse bir şey ödemek zorunda kalmamalı.
12. madde: son olarak eğer bu maddelerden biri veye birkaçı incil ile ters düşüyorsa(bu bize ispat edilmelidir), bunlardan vazgeçmeye hazırız. eğer incil'e göre komşularımıza başka zulümler yapıldığını görürsek, onları da alıp hemen bu maddelere ekleriz.
isa'nın barışı bizimle olsun!
jack london'ın 1902'de ingiltere'ye yaptığı yolculuk sonrası yazdığı ve orjinal adı the people of the abyss olan uzun makale/ kitaptır. birkaç ayını geçirdiği londra'nın en fakir mahallelerinde, tebdili kıyafetten ziyade evsiz, aç bir londralı olarak yaşamını sokaklarda, barınaklarda yatarak, gündelik işlerde karın tokluğuna çalışarak sürdürmüştür. zira friedrich engels'in 1844'te yazdığı ingiltere'de emekçi sınıfın durumu adlı araştırmasından sonra bu konudaki en güvenilir kaynak olarak belirtilmektedir. uçurum halkı, 20. yüzyılın başlarında ingiliz işçi sınıfının durumunu betimleyen yegane isimdir. bir yanı açlık, ölüm ve pislik uçurumuyla çevrelenmiş bu halk hergün sayısız evladının düştüğünü görmekte ama inatla yaşamaya devam etmektedir.
türkiye için pek de uzak olmayan bir tanımlama sanırım!
evinizde bulunan eski püskü eşyalarla kısa bir sürede yapabileceğiniz; zaman ya da harcama gerektirmeyen alternatif devlet düzeni.
- hanımlar! akşama ne yapacağım diye endişelenmeyin.
as tv'de yayına başlayan kısa film üzerine bir program. gariplikleri var ama düzelir zamanla, sanırım. çarşamba günleri saat 22.00'de yayınlanıyor. 22 ağustos çarşamba günkü programda uludağ üniversitesi sinema topluluğu konuk olarak izlenebilir.
programın tekrarları: perşembe 12.00, pazar 21.30, salı 9.30
ilk alman kozmonotudur. 1937 doğumludur. doğu almanya vatandaşı olup ikinci dünya savaşı sonrasında girdiği orduda savaş pilotluğu yaparken uzaya gönderilmek için seçilmiştir. 1976 yılında salyut-6 uzay üssüne giderek burada yaklaşık bir hafta kalmıştır. iki almanyanın birleşmesinin ardından 2002'ye değin avrupa uzay ajansında (bkz: esa) çalışmış ardından emekli olmuştur. ismi bir asteroite de verilmiştir.
yazarının minimum insani değerlere ve etiğe sahip olduğunu düşündüğünüz entrydir. ırkçılık, adam kayırmacılık, haksızlık, iftira ve yalan, kara çalma, hakaret etme gibi hayvani şeyler içermez. ifade ettiği görüşe katılmasanız dahi okur, cevaplarsınız gerekirse.
yıllık askeri harcaması 0, evet evet koca bir sıfırı bulan ordudur. 5 moderatör, 4.233 yazardan meydana gelen sürekli ve propesyonel birlikleri, gerektiği taktirde silah altına alınabilecek 2.373 çaylakla desteklenmektedir. 480 gammazdan oluşan paramiliter kuvvetleri değme ordulara taş çıkartacak cinstendir.
reşat enis'in bir romanıdır. kitapta bir işçinin, sendikacının değişen, gelişen kapitalizm içinde yaşadıkları, gördükleri ve mücadelesi anlatılmaktadır. kitabın kahramanı, sendikacı olarak gittiği her yerde okuyucuya dönemin * çalışma koşulları ve sınıfın durumu hakkında bir fikir edinme olanağı verir. ayrıca edebiyatımızın ilk işçi romanlarındandır. hikayenin sonunda, sarı it'in kim olduğunu öğrendiğinizde oldukça şaşırıyorsunuz doğrusu.
