vücut kilo verdikçe kas yapmaya meyilli hale gelir. kilo verip spor yapdıkça fark edilir ki protein oranına göre kaslar egzersiz ister. fakat dikkat edilmezse lif hatta kas yırtılmaları olabilir. nefes kontrolü ve setler arasındaki aralıklara dikkat etmek, göbek eriteceğim derken sakatlanmamak lazımdır.
sadece eğitim değil, öğretim sistemi de ezbere dayanmaktadır. üniversiteye gelirsiniz ezberler sınav geçersiniz. inovasyon dersine gelen hoca bile inek olmadan, ezber yapmadan mezun olamazsınız der. sayısal derslerde bile soru tiplerini ezberlersiniz. yaratıcılık, yeterlilik yoktur. üniversite mezunları bu sebepten işe girdikleri ilk yıllarda sözde 4 yıl okudukları işi öğrenmekle oyalanırlar. kısacası baran 14 yaşında, arkadaşları ona papağan diyor.
- " 'bana kendi uydurduğun bir yalan söyle, gel seni alnından öpeyim der atasözü. kendi uydurmuş olduğun bir yalanı söylemek, başka bir ağızdan duyulup tekrarlanan bir gerçeği söylemekten hemen hemen daha iyidir. çünkü birinci durumda sen bir insansın, ama ikincisinde bir papağandan hiçbir farkın yoktur. Dostoyevski Suç ve Ceza sayfa 270.
önce ön bilgi verip sonra anlatsam daha etkili olur. eski iş yerimde yaklaşık altı bin kişi vardiya usülü çalışıyordu. bir çağrı merkeziydi ve modern köleleğin kurumsallaşmış hali, sömürünün arsız yüzü, buraya düşeceğine kerhaneye düş diyebileceğim bir yerdi. efendim her gün yaklaşık 10 saat çalışıyor ve toplam 67 dakika mola kullanıyorduk. yeme, içme ve akabinde sıçma gibi her şey için toplam 67 dakikamız vardı ve asla boş kalmıyorduk. çalışırken sürekli ikna etmek, alttan almak, analiz yapmak zorundaydık. mesela müşteri küfür edince savunma yapma ya da görüşmeyi bitirme şansımız yoktu. başka zaman olsa anatomisini bozacağınız, ağzını yüzünü picasso tablosuna çevireceğiniz kişi sövüp sayıyordu. görüşmeyi sonlandırabilmeniz için tek yol vardı o da müşterinin doğuş gibi seriye bağlaması, üç kez ağır küfretmesiydi. asgari ücret karşılığında ebemiz itinayla belleniyor, beş dakikada düdüklenip hemen teslim ediliyordu. azap ayağımıza gelmişti. iş yeri ortamı da şöyleydi ki kimse doğru düzgün ingilizce bilmiyordu ama yemeğe catering, kontrol etmeye check, mola zamanı ağzını ayırıp ortalıkta şuh kahkaha atmaya joys deniyordu. bir kaç kişi hariç kimsede akademik ya da pratik satış stratejisi, planlama, koordinasyon, takım çalışması gibi konularda bilgi ya da yeterlilik yoktu. ama bir gariban molasını mı aştı? ya da bugünün satışları hedefin biraz altında mı kaldı? görseniz kıyamet kopuyordu.
bizimkiler kapılarına dayanınca viyana halkı bu kadar vay vaya düşmemiştir arkadaş. bu velvele fransız ihtilalinde koparılmamıştır. azarlar paparalar havada uçuşuyor, ömürden ömür sökülüyordu. işte bu ortama bilendim sözlük. kendi çapımda bir spartacus oldum. hor görmeyin romalı kardeşlerim! elimden geleni yaptım kölelelikten insanlığa döndüm!
( takım liderinin kaşını yardım istifa ettikten sonra. sizinde içiniz soğusun. )
ben istifa etmeden epey hırsımı aldım ama hala tatmin olabilmiş değilim. o yüzden param olsaydı:
eski iş yerimi satın alırdım ama kimsenin haberi, basın duyurusu filan olmadan. güvenliği ile takım lideri ile proje yöneticisi ile ne kadar gereksiz adam varsa içeride toplatırdım. bu güruh için sihirli bir sözcük vardır sözlük. o söz de şudur : " toplantı ". bunlar toplantıyı duyunca sevinir. bunlar toplantıyla kırk gün kırk gece geçirir of demez. toplantı bunlara yarendir sözlük, kaf dağıdır, bir derin deryadır toplantı bunlara. bunları bir araya getirdikten sonra şu rodeo atları var ya sürekli çifte atan başı kıçı ayrı oynayan. işte onları dünyanın en büyük yük uçağına doldururdum. neden uçak diyeceksiniz çünkü hayvanlar huysuzlaşsın, dellensin, asabi olsun diye. bu asabi mahlukatı binaya salardım sözlük. çifte yiyen takım liderlerini izlerdim, deli atla göz teması kuran satış koçuna gülerdim. bunları bir ay içerde o atlarla tutardım. bu köpeklere ne ekmek ne de su verin derdim. şaka lan. insanlık öldü mü. iki kayıntı yedirirdik yine napalım. ama bir ay fışkı içinde, tedirginlik içinde yaşatırdım onları. daha başka planlarım da var. onları da yazarım bir ara.
vaaaay. büyüdü, iki santim uzadı diye sanki kendi yapmamış gibi çoluk çocuğu ötekileştiren başlıktır. karınca yuvasına çekirge sokmadınız mı? mercek alıp yakmadınız mı hayvanları? envai çeşit börtü böceği dövüştürmediniz mi? örümcek ağına pötüncek atmadınız mı? çamaşır ipi ile köpek bağlamadınız mı? kedi boyamadınız mı? yanlıştı, çocukluktu ama yapıldı bunlar.
yapıldı değil mi? yalnız olamam bu konularda.
bak şimdi hababam sınıfında piçlik yapan elemanlar gibi hissettim.
sevgili! nerdeysen gel!
sabahtan akşama kadar uyku uyuyamıyorum!
nolursun gel! bir kerecik sesini duyayım!
nerdesin sevgiliiiim!
nerdesiiinnn!
uuüüüü!
şaka lan şaka havaya girme. zaten ingiliz donanması gibi geldiğin gibi gidersin.
modern hayatta pek mümkün olmayan ölme şekli. bende isterim ki kampüse rohirrim gibi gireyim. mızrak savurayım. kalkan kırayım. soy soylayayım boy boylayayım. ofis duvarının köşesine siper alayım. son bir tebessüm edip beyaz yakalılara mermi yağdırayım. ama şu an duvardaki zırhıma ya da cesaret madalyasına değil apartman aidatı makbuzuna bakıyorum. lanet olası realistler...
- tütünün iyisi portakal rengidir.
- tütüne koruma amaçlı kükürt atılır. kükürtsüz tütün bulmak zordur. kükürt miktarı ne kadar az ise o kadar iyidir.
- tütün yaprakları genelde 2 numaraya doğratılıp satılır. bulabilirseniz 3 numara doğranmış olan daha makbuldür, hem kurudukça toz olmaz hem içimi iyidir.
- tütünün içindeki fasulye kılçığı gibi olan parçaları seçip atınız.
- tütünü plastikte saklamayın tadı bozulur. en iyisi toprak küpte muhafaza etmektir. bulamazsanız teneke kullanın. o da yoksa temiz a4 kağıtta muhafaza edin.
- nemli tütün hafiftir, içimi kolaydır ama çok balgam yapar. fazla kuru tütün çok sert olur, genzi yakar. ayarı zamanla yakalarsınız ama fazla nemli tütünden uzak kalmanız tavsiye edilir.
- tütünün terbiyesi vardır. tütünü saf bakır bir kapta çok kısık ateşte hafif hafif kavurun. 7-8 dakikayı geçmesin. sonra tütünü küpe ya da tenekeye basın lakin dikkat edin hava almasın. ağzını kağıtla kapatabilirsiniz. terbiye edilen tütünü bir ay bekletin dinlensin sonra içebilirsiniz.
- kağıt tercihi ince veya kalın olmak üzere size kalmıştır. sarmaya yeni başlayacaksanız kalın kağıt daha kolaydır.
- kimileri kağıt zararlı diye ince kağıdı makbül görür, kimileri de kağıdı inceltmek için katkı maddesi kullanılıyor diye kalın kağıt kullanır, tercih sizindir.
- otomatik saran tabakalar ya da ufak sarma makineleri vardır ancak tütünü sıkıştırırlar, bu da içimi ağır hale getirir.
- kendi sigaranızı kendi damak tadınıza göre sarmak daha ehli keyiftir.
- kaçak tütüne alışmak zordur. nazlıdır. hazır sigara gibi içerken silkelemeye gelmez. narin davranmayı gerektirir. terbiyesi zahmetlidir. fakat iyi tütün bulup alışırsanız en iyi hazır sigaradan on kat daha keyiflidir. bir müddet sonra siz onu içmezsiniz, o sizi içer.
not: tütünü tavlarken çıkan dumanı solumamaya özen gösterin. kesinlikle bu işlemi açık havada yapın. bunu yaparken bayılan gördüm.
elbette ki tütün zararlıdır. temin ederim ki kaçak tütüne verdiğiniz bu emek bağımlılığıda artıracaktır. zaten envai çeşit zehirli gaz sağdan soldan pompalanmaktadır, sigara içip allah' tan bela bulmamak lazımdır. yok illa bulacağım diyorsanız buyurun. bulduğunuz beladan biraz keyif almanın yolları...
- burnun ucu sinirsel yoğunluk taşır, kuvvetli vurursanız kıkırdak kırılır, hatta rakip bayılabilir.
- rakip hangi bacağını yere sağlam basmış, ağırlık vermişse o bacağın diz kapağına vurun, ama dikey değil. dönecek şekilde yanlamasına.
- enseye sert vurun. vururken diresiğinizi kullanın. rakibin başını eğebildiyseniz yukarıdan aşağıya vurmak her zaman daha etkilidir. ( yer çekimi )
- afedersin apış arasına, testislere var gücünüzle tekme atın.
- taş, sopa bulamazsanız anahtarı avcunuza alın. anahtarın arkasını avcunuza dayayın. ucu,orta ve yüzük parmağınızdan ileri doğru çıkmışken anahtarı sıkı tutun, ucunu kullanın.
- komik görünse de her tür çirkefliği yapın. unutmayın kavgada hile mübahtır. elinizi rakibin gözüne sokun.
- dişlere kaptırmamayı ve darbe yememeyi becerebilirseniz baş parmaklarla rakibin ağzını iki yanından kavrayıp ters yönlere çekin.
bunlar escrima taktikleridir. bu nasıl bir escrima, bildiğin sokak dövüşü diyorsanız haklısınız. zaten escrima öyle felsefesi olan incik boncuk bir sanat değildir. pala ile el kol doğramak, kısa yoldan öldürmek için iç savaşta icat edilmiştir. işe yaramaktadır. son madde ile geyik geçen bir ergen gözlerimin önünde joker ağızlı olmaya yaklaşmıştır.
" tek başına oturmayı sevmezdi. kendini yakından tanımasına yol açacak bu gibi durumlardan elinden geldiğince kaçınırdı. " stefan zweig-unutulmuş düşler.
hasetle belirtmek isterim. liseden bir tanıdık aydın pdr' deki bir yılın ardından ege pdr' ye geçmiştir. üstüne oxford' a gitmiş bir yıl da orada okumuştur. ne yapalım sosyal adaletsizlik bir tek eğitim de yok. baktığın zaman ikimizde pi' yi 3 alıyoruz. ona babası söylüyor ben hesaplayıp buluyorum.
doğrudur. işin acı olan tarafı ilişki bitip sap gibi kalındığında birkaç kızın size ilişkiniz varken ilgi duyduğunu öğrenmenizdir. tam aranan teselli bulundu dersiniz bu kez o kızların artık ilişkisi olduğunu öğrenirsiniz. böyle de tuhaf bir denklemdir bu. ben alışkınım, çocukken mahallede top bulur adam bulamazdık, adam bulur top bulamazdık. bazen ikisini birden bulurduk bu sefer tarlaya kamyon park etmiş olurdu yer bulamazdık. zamanla alışıyorsun. işte bunlar hep karma, hayat falan.
sabahın beşinde caddede itler ve benden başka kimse yoktur. karşıdan gelen el konulmuş ' cv 342 ' plakalı murat 131' in içinde iki polis vardır. arkada da başka bir trafik ekipi onları takip etmektedir. arkada ki ekipten megafonla anons gelir:
- cv 342, sağdan gir yol kapalı! hehhehe
öndeki aracın şoförü camdan sarkar:
- abi valla bir tek attık hepsi o. zuhaha!
sağlıklı ilişki isteyen sevgilidir. kırılmamalı reddedilmemelidir. istediğini almasına izin verin. ilk hamleyi de sevdicek yapsın, centilmen olun. ha birde elini zemine üç kere vurursa duracağınızı söyleyin.
esas tehlike benim gibilerin ehliyet aldığı ülkede yaşanmaktadır. yedi ceddi servis şoförü olan bir tanıdık vasıtasıyla alınmış ehliyettedir. direksiyon sınavında eski 302 mercedes verdiler. otobüsü kaldırırken iki defa stop ettirdim. zar zor ilerleyip dönecekken ağaca teğet geçtim. benden önce 17 kişi direksiyon sınavına girdi gözlemciler hiç ses etmedi. ben döndükten sonra feryat figan ettiler. dur diye yalvardılar. o zamana kadar hiç sormamışlardı, benimle akılları başlarına geldi. yardımcı pedallar yok nasıl müdahale edeceğiz dediler. en son vitesi bire almaya razı oldum. biri imdadı çekti durduk. ilk girişimde geçtim sınavı. hatta gittim birde kpss başvurusu yaptım e tipi ehliyetle. öğrenene kadar trafiğe çıkmadım milletin can ve mal güvenliği için. amcanın biri " sana ehliyet veren devletin ammına koyum " dedi. neyse ki kemalist değilim, sorun çıkarmadı kimse.
-ahmet kaya' nın elimde değil susamıyorum türküsünden şairin, su içmek istemediğini anlamak. içten içe meyve suyu iç o zaman, annen hoşaf suyunu bardağa koysun diye öğüt vermek.
-kolanın uzak bir ülkede kuyudan çıkarıldığına inanmak.
-kışın kar yağdığı zaman denizin üzerine naylon çekildiğine inanmak. (çünkü denizin bozulacağına inanmak)
-biri kolunu çektiği zaman diğerini de aynı şiddette çekmezsen iki kolun farklı ölçüde uzayacağına inanmak.
-okulun arkasında, müstakil bir evde yaşayan yaşlı kadının gerçekten cadı olduğuna inanmak. kadının evini grupça taşa tutmak. korkudan ertesi gün okula gitmemek.
-yalan yere " anam babam ölsün " diye yemin edip bütün akşamı ana babanın ölmesini bekleyerek geçirmek.
-canavarların, karabasanların ve bilumum yaratığın bir evi ve telefonu olduğuna inanmak. doğru numara kombinasyonu yakalamaya çalışmak.
-kurban edildikten sonra kanı alnıma sürülen koça sempati duymak. koçun gece gelip etinden yiyenleri dolaşacağına inanmak. alna sürülmüş, yıkansa da çıkmayan kanı görüp " hmmm, bu çocuk yesin bir şey olmaz, alnına kanımı sürmüş " deyip gideceğine inanmak.
birde şu var ki:
-hiç yoktan nasıl iyi oluyor diye düşünüp durmak.
bunu hala anlayabilmiş değilim.
maranmar 23 yaşında. arkadaşları ona acıyan gözlerle bakıyor.
sen istiyor on puan daha? verecek 100 dolar. insana farklı gelen bölümdür ama farklı değildir. batak yerine rus ruleti oynanmıyor ya da * deyip votka içilmiyor. yinede iktisat fakültesi kurtlar vadisi ise bu bölüm aşkı memnudur.