beni bilen bilir. azılı bir akp ve chp düşmanıyımdır. 3 günden beri olanı biteni izliyorum. rte'nin yaptığı konuşmanın hamaset olduğunu da söyledim, konvoy saldırısıyla ilgili yapılanların yetersiz olduğunu da.
ama her durumda objektif olduğumu iddia eden birisi olarak bu başlığı açma zorunluluğunu da hissettim.
neden?
çünkü dünya basınını 3 gündür dikkatle izliyorum. yabancı köşe yazarlarını satır satır okuyorum. haberlerin altına yorum yazan elemanları okuyorum. politikacıların demeçlerini inceliyorum. geldiğim nokta: israil ski tutmuş durumda.
bunu ben değil en çok da israil'lilerin kendisi söylüyor. başbakan netanyahu'ya inanılmaz bir öfke var. israil'in düştüğü durumdan ne israil'deki aklı selim insanlar ne de dünyadaki yahudiler memnun.
eğer biraz daha ileri gidlirse türkiye bize savaş açacak, kendinize gelin yorumları oldukça popüler.
gazze ablukası gevşetiliyor. clinton ve obama'dan yoğun baskı var. ab ülkeleri türkiye'nin iran ve islam coğrafyası ile daha da yakınlaşmasından korkuyor, kendilerine saf olarak türkiye'nin yanını seçmeyi daha uygun buluyorlar.
ve türkiye'nin saygınlığı artıyor. her geçen gün daha da açık bir şekilde.
ve ben akp nin bu konudaki hakkını teslim etmek zorundayım.
kendilerinden hoşlanmama duygum hala devam ediyor.
zamanında israil ve abd ile kurdukları işbirliği için onları asla affetmeyeceğim. ülkenin en stratejik noktalarını sattıkları için hakkımı asla helal etmeyeceğim.
lakin itiraf ediyorum: akp hiçbir şeyde olmasa da dış politikada "şimdiye kadar" başarılıdır. çünkü dış politika bir "imaj" işidir.
bu başarının devam edip etmeyeceğini göreceğiz. krizin bundan sonra nasıl yönetileceği çok önemli. rte biraz arka planda kalıp da işleri davutoğlu'na bırakırsa isabet olur, kasımpaşa ekolünü abartırsa bu sefer biz ski tutarız bunu da söylemek isterim naçizhane.
kendisini islam, hristiyanlık, laiklik, atatürk, türklük, kürtlük gibi kavramlar üzerinden değil sadece "fikri hür birey" kavramıyla tanımlamak isteyen kitle mensubu.
ne gandhi kemal balonunu ne de kasımpaşalı ekolünü istemeyen ve her ortamda şeytanın avukatı olmaya zorlanan zavallı bir kişi.
tanım: sony demeye dilim varmıyor ama son zamanlarda piyasaya çıkmış en uyduruk telefon.
hatta şöyle diyim telefon alacaksanız anycool, manycool, bokool gibi s.k.m sokum markalardan bile alsanız bu telefondan daha kullanışlı olacaktır sizin için.
bir kere işlemcisi 2 sn lik işi yapmak için 2 saat yırtınıyor. alt tarafı bir menü geçişi yapıcaz yani gps filan da kullanmıycaz ( zaten gps ne arar aq) işlemci kitleniyo. sonra fotoğraf makinesiyle ne çekersen çek ortaya çıkan tek şey bildiğin "karanlık". track id kullanıyım diyosun 10 şarkının 9 unu bulamıyo. zaten sony sağolsun kulaklıkların yarısı kulaktan dışarda radyo dinliyoruz, maymuna dönüyoruz. zira normal bir insan kulağına sığamaz onlar üretirken boyutlarını fillere göre ayarlıyolar herhalde.
sonra abi o tuş takımı nedir öyle allasen? kayan kapak desen külliyen yalan kapağı kaydırmak için bildiğin itme kuvveti uyguluyosun dibine kadar. bir de nal gibi turkcell sembolü var, hard format bile atsan gitmeyo. neymiş turkcell sponsorluğunda üretilmiş. anuğakodumun sarı antenli böcük fırlıyo her yerden.
kısacası abicim sen sen ol bu telefondan uzak dur. atalarımız boşuna mı demiş ucuz etin yahnisi vre vre diye. adam ol söz dinle. hadi bakayım.
öncelikle neden böyle bir başlık seçtiğimi söylemek isterim. belki kimilerine kaba hatta kadını aşağılayıcı bir sözcük gibi gözükmüştür. ama bu sözcüğün seçilmesinin ardında yatan tek sebep onları adeta içsel bir şekilde sahiplenmiş olmamdan ibarettir. bu kadınlar benim hayalimde yarattığım kadınların ete bürünmüş hali olma potansiyeline sahip oldukları için benim kadınlarımdır. gördüğüm anda içimde kıpırtılar uyandırırlar. cinsel çekimden farklı bir şeydir bu. güzel göğüsleri, sütun bacakları vs. için değil tüm bedenlerinden yaydıkları bir enerji yüzünden tuhaf duygular uyandırırlar bende. başkasında aynı duyguları uyandırırlar mı bilmem ama genelde kişiye özel olduklarını tahmin ediyorum. günlük yaşamda da olabilir bu kadınlar ama sözlük ortamında "celebrity" olanlardan örnek vermem mümkün sadece. sebepsiz yere sahiplenilenlerden birkaçını paylaşmak isterim:
tanım: domuz gribi dev ilaç firmaları tarafından tezgahlanmış koca bir yalandır.
nesnel gerekçe: h1n1 virüsünün şimdiye kadar herhangi bir bilim adamı tarafından herhangi bir labaratuvar ortamında görüntülenememiş olması.
öznel gerekçeler: milyarlarca dolar bütçe ayrılan aşıların piyasaya sürülmesinden evvel kriterleri esneten yasaların apar topar abd senatosundan geçmesi, bush kabinesinin eski kasabı - şey pardon bakanı- donald rumsfeld'in ilaç sektöründeki büyük hissesi, daha önce ispanyol gribi için aynı şekilde büyük tantanayla piyasaya sürülen aşıların binlerce insanı sakatlaması ve yüzlercesinin ölümüne yol açması skandalı vs. vs. hangisini saysam bilemedim. en iyisi man on the street yorumu yapıp kısa kesmek.
(bkz: burnuma pis kokular geliyor hacı)
konu ile ilgili 2 kaynak ( google bu konuda bir derya zaten):
prof.dr. oktay sinanoğlu'nun önderliğinde kurulmuş ve bundan böyle sıkı takipçisi olacağım yayınevi. web-sitelerinde şu şekilde anlatıyorlar kendilerini:
"Bilim+Gönül Yayınevi, Bilim ile kafaları çalıştırmayı Gönül ile de maneviyatın geliştirilmesini ilke edinmektedir. Türkçe bilim eserleri yayınlayarak gençlerimizin bilime sarılmalarını hedefliyoruz. Dünyadan ve Türkiye'den seçkin yazarların eserlerini Türkçe'ye kazandırarak okuyucuları gerçekten dünyada neler oluyor konularında bilgilendirmeye çalışacağız. Bilim adamı ve yazar Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'nun kitaplığında bulunan veya onun önereceği eserleri okuyucular ile buluşturmaya gayret edeceğiz."
edit: iş makinasıyla çarpışan ankara-istanbul seferini yapmakta olan cumhuriyet ekspresi'nde 10 vagon devrilmiştir.
edit-2: bence bu kasti bir olaydır. o iş makinasının orada ne işi var? o makineyi kullanan vatandaş(lar) her an bir tren geçebileceğini düşünmeyecek mi yani? beni buna kimse inandıramaz. bildiğin suikasttır bu. ölenlere allah'tan rahmet diliyorum.
...GÜNEY Afrika ülkesi Namibya da devlet izniyle bu yıl 95 bin foku avlayacak Türk şirketi, uluslararası hayvan haklarını koruma dernekleri ile karşı karşıya kaldı. Avustralya da yaşayan derici bir ailenin oğlu olan Hatem Yavuz, CiTES sözleşmesi dahilinde öldürülecek fokları avlamaması için hayvan hakları derneklerinin kendisine 14 milyon dolar teklif ettiklerini, ama ödeme yapmadıklarını iddia etti. Avustralya da yaşayan ve Tuzla Organize Sanayi Bölgesi nde de deri üretim tesisleri sahibi olan Hatem Yavuz, Namibya da 2019 yılına kadar avlanılmasına izin verilen yaklaşık 1 milyon fokun tüm haklarını elinde bulunduruyor. Afrika nın güneybatısında bulunan Namibya da, hükümetin bu yıl avlanmasına izin verdiği 95 bin fokun da tek alıcısı olan Türk işadamı Hatem Yavuz, avlanan hayvanların derilerini işleyerek dünyaca ünlü markalara satıyor...
şimdi buna ne denir bilmiyorum. bu işten kazandığın paraları kıçına sok, yediğin lokma boğazında kalsın, allah belanı versin vs. vs. ama hep aynı terane. vicdansızlık, para için kendini bile satabilme potansiyeli... birileri de bunları avlasa olmaz mı?
iktisat daha zordur, bissürü şey öğrenirsin, çoğunu kullanmazsın. daha teoriktir. modeller üzerine konuşursun, yorum yaparsın.ama kpss gibi sınavlarda işletme ye göre daha başarılıdır mezunları.
işletme pratiktir.özel sektöre ağırlık veren bir yapısı vardır.onun için özel sektörde işletme mezunları daha şanslıdır iş bulma açısından.
odtü işletme ayrıca odtü nün en güzel binasına ve olanaklarına sahip bölümüdür.bütün üniversite bu bölümün öğrencilerine gıpta ile bakar.en güzel ingilizce yi bunlar konuşur genelde.ayrıca rahattırlar. millet proje yaparken, onlar şenlik şenlik gezerler.zengin çocukları boldur.yine de Türkiye nin en zor işletme bölümlerinden biridir.başka üniversitelerde 2 dönemde açılan dersler burada 1 döneme sıkıştırılmıştır.ayrıca öğrencilerinin inekliğiyle ünlüdür.calculus sınavlarında bunlar yüzünden bütün okul kriz geçirmişizdir.hem rahat, hem çalışkanlardır.
odtü iktisat öğrencileri ise işletmeye nazaran daha bi sıkıntı çekerler.bir nevi mühendis gibi yetişirler.binaları eski ve karışıktır ancak kampüsün en güzel yerindedir. her yere yakındır. kalitesi tartışılmaz bir bölümdür. hocaları gıcık olsa da çok bilgilidir.
saçmalığın daniskasıdır bu söylem. birincisi ülke laik değildir ki elden gitsin. ikincisi madem bir hükümetle değişebiliyo bu ne biçim iştir ki zittin senedir yerleşememiş toplumun beynine. demek ki sorun kavramın kendisinde.
