varlığıyla dünyamı aydınlatan adamdı. iyiliğin yeryüzüne inmiş haliydi benim için. beyaz ekranın arkasından dahi bakışlarındaki sıcaklığı, içindeki güzelliği hissedebiliyordum. ölümüyle büyük bir parçamı da aldı götürdü. hissettiğim boşluğu ancak bu şekilde açıklayabilirim çünkü.
--spoiler--
Ben Tanrı'nın varlığının kesinlikle gerçek olduğunu düşünüyorum. Bunun için ise tek iddiam var o da şu:
Madde dediğimiz şeyin bilimsel olarak sürekli bir döngü içerisinde olduğunu biliyoruz. Yani maddenin hep var olduğunu söylemek bilimsel olarak mümkün değildir. Çünkü hiçbir madde kendiliğinden varolamaz. Bu da bize "ilk madde" nin bir güç tarafından yaratıldığını göstermektedir.
Diyeceksiniz ki o gücü kim yarattı o zaman? Cevap çok basit: Bahsettiğimiz güç madde olmadığı için yaratılmaya da ihtiyacı yoktur. Çünkü "Tanrı" madde ötesi olan tek varlıktır. Bilim sadece evren yasalarını yani maddeyi inceleyebilir. Felsefe ise metafizik dünyaya kapı aralayabilir. Yani Tanrı'nın varlığı pozitif bilimle ispatlanamaz, ancak felsefe yoluyla varılan tek sonuç da maddenin yaratılmaya ihtiyacı olduğu ve bu yaratıcının da maddeden farklı yani madde ötesi başka bir varlık olduğudur.
insan bir madde olduğu için, madde ötesi hiçbir şeyi anlamlandıramaz. Sadece akıl yoluyla madde ötesinin varolduğunu bilebilir. Bu madde ötesi de Tanrı'nın kendisidir.
--spoiler--
alıntı: http://www.ateizmecevap.c.../index.php?showtopic=4822
hem atatürk'ün anısına iğrenç bir saygısızlık yapması hem de dine küfür etmek için fırsat kollayan sırtlanlara bekledikleri fırsatı vermesi sebebiyle bariz kötü niyetli olarak değerlendirdiğim önerme.
başarılı derken kime göre neye göre bir de onu açıklamamız lazım. tabii ki son 20 seneki hükümetlere göre. yoksa akp'nin dışişlerinde bir ikon olduğunu filan söylemiyoruz.
ha bu arada yeri gelmişken..rte bugün yine israil'i bombalamaya devam etmiş. daha önce de dedim yine diyorum: that's enough! avantajı dezavantaja çevirmeyin, fazla ileri gitmeyin. biri rte'yi sustursun artık.
israil'in haaretz gazetesinin en popüler köşe yazarlarından biri olayı ironik bir şekilde net olarak açıklamış. tepkinin ne kadar büyük olduğunu açıkça görebiliyoruz.
başlığında şöyle diyor: başbakanın tüm kehanetleri doğru çıktı. her zaman tüm dünyanın bize karşı olduğunu söylemiştir - işte şimdi haklı!
beni bilen bilir. azılı bir akp ve chp düşmanıyımdır. 3 günden beri olanı biteni izliyorum. rte'nin yaptığı konuşmanın hamaset olduğunu da söyledim, konvoy saldırısıyla ilgili yapılanların yetersiz olduğunu da.
ama her durumda objektif olduğumu iddia eden birisi olarak bu başlığı açma zorunluluğunu da hissettim.
neden?
çünkü dünya basınını 3 gündür dikkatle izliyorum. yabancı köşe yazarlarını satır satır okuyorum. haberlerin altına yorum yazan elemanları okuyorum. politikacıların demeçlerini inceliyorum. geldiğim nokta: israil ski tutmuş durumda.
bunu ben değil en çok da israil'lilerin kendisi söylüyor. başbakan netanyahu'ya inanılmaz bir öfke var. israil'in düştüğü durumdan ne israil'deki aklı selim insanlar ne de dünyadaki yahudiler memnun.
eğer biraz daha ileri gidlirse türkiye bize savaş açacak, kendinize gelin yorumları oldukça popüler.
gazze ablukası gevşetiliyor. clinton ve obama'dan yoğun baskı var. ab ülkeleri türkiye'nin iran ve islam coğrafyası ile daha da yakınlaşmasından korkuyor, kendilerine saf olarak türkiye'nin yanını seçmeyi daha uygun buluyorlar.
ve türkiye'nin saygınlığı artıyor. her geçen gün daha da açık bir şekilde.
ve ben akp nin bu konudaki hakkını teslim etmek zorundayım.
kendilerinden hoşlanmama duygum hala devam ediyor.
zamanında israil ve abd ile kurdukları işbirliği için onları asla affetmeyeceğim. ülkenin en stratejik noktalarını sattıkları için hakkımı asla helal etmeyeceğim.
lakin itiraf ediyorum: akp hiçbir şeyde olmasa da dış politikada "şimdiye kadar" başarılıdır. çünkü dış politika bir "imaj" işidir.
bu başarının devam edip etmeyeceğini göreceğiz. krizin bundan sonra nasıl yönetileceği çok önemli. rte biraz arka planda kalıp da işleri davutoğlu'na bırakırsa isabet olur, kasımpaşa ekolünü abartırsa bu sefer biz ski tutarız bunu da söylemek isterim naçizhane.
bazıları tarafından çok şişirildiğini şaşkınlık içinde gözlemlediğim bir ülke.
üstte yazı yazan arkadaşlara ayar vermek gibi bir amacım yok. kendilerinden özür dileyerek israil'in hürriyet'i modundaki şu gazetenin linkini vermek isterim:
buradaki haberleri ve köşe yazarlarının yazılarını incelerlerse israil'in nasıl yusuf yusuf olduğunu çok net görebilirler.
bir de abicim nedir bu büyütme onu anlamıyorum. bunlar da insan sonuçta, zaafları var. tek mesele zaafını bulup ona göre politika izlemek. bizim götümüz yemez filan? manyak mısınız olm? kurtuluş savaşı'nda 4 yandan bizi kuşatanlar dominik cumhuriyeti değildi. ingiltere, fransa, rusya filandı. back to ilkokul falan yane. azıcık relax hacılar.
bm insan hakları komisyonu'nun da oy çokluğuyla çıkardığı bir karar. peki bu karara imza atmayan ülkeler kimler? abd, italya ve hollanda. 9 ülke de çekimser kalmış. çekimserlik ne aq?
anca konuşan bir kişi olduğunu bugün bir kez daha hep birlikte gördük. konuşmasının sonuna kadar sabırla bekledim. işte şimdi söyleyecek ne yapılacağını israil'e diye...adam gezdiği gördüğü yerleri anlatmaya geçti.
birazdan yapacağı konuşmanın içeriğinde israil in eline veren bir eylem planından bahsetmezse halkın kendisinin eline vermesi muhtemeldir. zira kasımpaşa ekolü konuşmalar artık dadmin etmiyor.
not: eylemden kastım tabii ki de savaş filan değildir. savaş isteyecek kadar armut değilim. maksat askeri antlaşmalardan çekilme, ticari ambargo vs. dir.
kendisini islam, hristiyanlık, laiklik, atatürk, türklük, kürtlük gibi kavramlar üzerinden değil sadece "fikri hür birey" kavramıyla tanımlamak isteyen kitle mensubu.
ne gandhi kemal balonunu ne de kasımpaşalı ekolünü istemeyen ve her ortamda şeytanın avukatı olmaya zorlanan zavallı bir kişi.