Yatsı namazını takiben kurbanları kesmeye başlayan ve fenerbahçeli oldukları öğrenilen bir grup, cami imamını dövdü. Araya giren esnaf tarafından sakinleştirilen fenerbahçeliler; biz namazı, bayram namazı sandık dedi. imam ise hastanede sorularımıza 2-2 diye işaret ederek cevap verdi; ''Biz yatsıyı kıldık, bayram namazı değil bu, bayram namazı 2 rekat'' demek istemiştim!
tanım: fenerbahçelilerin bayram ile olan ilişkisidir.
Baby please dont go please dont leave me
In my dreams I know you are
always by my side
Everywhere I go you linger in my mind
I've been waiting so long for a special guy
Then you came to lift me up and make me fly
Chorus
Baby don't go
I just want you here
Right by your side
I won't hide my tears
Baby don't go
Waited for so long
I want you so
Come and hold me strong
Gotta feeling that I can't resist to
From the moment I laid my eyes on you
Honey tell me what you wanna do
'Cause my heart is getting
lost inside of you
Hold me in your arms and whisper in my ear
Guess I've always known that
you would say goodbye
(Say goodbye)
Time and time again
You love has made me cry
(Made me cry)
I spent hours trying to get you on the phone
(On the phone)
Lying on my bed feeling so alone
(Oehoehoe)
Chorus
(Come on baby hold me strong)
Gotta feeling that I can't resist to
From the moment I laid my eyes on you
Honey tell me what you wanna do
'Cause my heart is getting
lost inside of you
Hold me in your arms and whisper in my ear
Keep my body warm, say the
words I long to hear
Hold me in your arms like
you'll never go away
I'm waiting for your touch
just beggin' you to stay
Baby don't go baby don't go
Hello europian people,
I am Daniel from Praga,
Bohemian sun of Vysehrad,
I am just asking like a small child,
Where is my home?
I am just asking for my identity.
Who am I? I am lost!
Sorry for my english I am born in Czech.
Hello german people I am Daniel from Praga.
Coca cola Berlin, skoda revolucion.
Junge people hip-hop, understanding english.
Multikulti national, I am a crazy joint.
Hello people italiano, KFC di Roma!
Searching for my home, europian union.
Sorry for my english, I am czecho brother.
I am searching for my home, Europian union.
Hello polish people I am Daniel from Praga,
One, two of Nokia, jesc;e nezgynela.
Bic Mac I am very happy, like my polish brother.
Lovestory in Hypermarket, Sony, Jogobella.
Bonjour french people, I am Daniel from Praga.
I know Peugeot Brno, you know, everybody peace.
Your politik loves you, my politik loves me,
suburban of Paris, make now cheese.
Hello europian people I am Daniel of cesko.
One land now, yes, happy clappy passport.
Visacard, Banking, SONY, Euro, Tesco.
Neonazi-antifa sitcom, police people sport.
Hallo my europien brother,
We are one land now, I know you and you know me now too.
I am Daniel of Praga this is just a song. This is not fire just poem.
This is just question, just imagination. Like a child.
I will be better silent now.
There is somebody he don't likes poems about nations.
His ear is everywhere.
We will better whisper.
American tango, europian mango.
Helou speeking Vysehrad sexi in the night...
I am like the chicken kitchen Praga Vietnam hole.
Don't say no! Pepsicola light.
Europian union europian soul.
Bir erkeği normalde de ağlatması zordur.
Bir erkek duygularını göstermez belli etmez onları.
Kendi içine atar orada sindirir bitirir.
Kendi duygularının kendi paratoneridir bir nevi.
Ama bir erkek ağladığında asla sahte olmaz gözyaşları.
Bir erkek ağladığında yürekten ağlar.
Acısını taa derinlerde yaşıyordur, artık içine atamayacağı kadar yoğun hissediyor demektir.
Pişmandır demektir.
Suçluluk duygusu üzüntü kaybetmişlik hepsi bir aradadır.
Çünkü bir erkek sadece;
gerçekten değer verdiği hayatından büyük bir parçası koparsa ağlar.
Erkekler; çocuktan farksızdır;
Ve çocuklar.. En sevdikleri şey elinden alınınca ağlar..
Hıçkıra hıçkıra ağlar...
Anne dışarıda alış-verişteydi. iki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz kulak oluyo...rdu.
Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde 'çay seti' oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.
Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu.
Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti.
Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:
'Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?'
Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.
Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair bir çok şeyi bilmez ama onları çok sever...
bırakıp gider senin en sevdiğin, en kıymet verdiğin kişi, gider sevgilin... sen arkasında kalırsın gözü yaşlı, onun da gözleri yaşlıdır, neden ayrılır ki insanlar çok sevdiklerinde. herkesin bir sebebi vardır, giden elinde nedenleri ile gider, kimse çok sevip boş yere gitmez, ama gittiğinde arkasında göz yaşı bırakır.
Konuşamıyorum.. anlatmak istediklerimi söyleyemiyorum.. öylece sana bakıyorum, gözlerinin taa en derinine.. n'olur kızma bana, kırılma.. başka çarem kalmadı inan.. elim kolum bağlandı, dilim lal oldu.. anla beni.. sen de gerçekten görerek bak bana, anlayacaksın.. ben en çok seni sevdim..
kadınların, erkeklerin anlamlı sorularına * karşılık olarak yapıştırdığı cevaplardır. karın ağrısı yaratabilir.
Erkek: Bana isminizi bağışlar mısınız?
Kadın: Neden? Sizin yok mu?
Erkek: Size bir içki ısmarlayabilir miyim?
Kadın: Aslında içkinin parasını direkt alsam daha iyi olur.
Erkek: Ben bir fotoğrafçıyım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.
Kadın: Ben de estetik cerrahım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.
Erkek: Sanırım sizinle daha önce bir kez çıkmıştık ya da iki kez?
Kadın: Sadece bir kez çıkmış olabiliriz, çünkü aynı hatayı ikinci kez yapmam.
Erkek: Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz!
Kadın: Sanırım doğarken sizin payınızı da ben almışım.
Erkek: Bu cumartesi benimle çıkar mısınız?
Kadın: Üzgünüm, bu cumartesi başım ağrıyacak.
Erkek: Birçok erkeğin başını döndürüyor olmalısınız.
Kadın: Siz de birçok kadının midesini bulandırıyor olmalısınız.
Erkek: Sizi çok mutlu edebilirim.
Kadın: Nasıl? Gidiyor musunuz?
Erkek: Size evlenme teklif etsem, ne cevap verirdiniz?
Kadın: Bir şey diyemezdim muhtemelen, çünkü gülerken konuşamam.
Erkek: Sizi sinemaya davet edebilir miyim?
Kadın: Ben o filmi gördüm.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Sizden saklanıyordum.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Hayatınızın geri kalanında da olacağım yerde, rüyalarınızda.
Erkek: Sizi daha önce bir yerde görmüş gibiyim...
Kadın: Evet, o yüzden artık oraya gitmiyorum.
Erkek: Bu koltuk boş mu?
Kadın: Evet, ama oturursanız bu boşalacak.
Erkek: Ne işle meşgulsünüz?
Kadın: Kadın taklidi yapıyorum.
Erkek: Sizi çıplak görebilseydim çok mutlu ölürdüm herhalde.
Kadın: Ben sizi çıplak görseydim gülmekten ölürdüm herhalde:
kürşat başar'ın mükkemmel olani okunası, okunduktan sonra tavsiye edilesi romanıdır. 50 yıl önce yaşanmış yasak bir aşkı anlatır. aşkı "birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın" diye tanımlar kitabında. *
istanbul alman konsolosluğundaki ticari vizelerin evrakları kontrol eden kadından bahsediyorum. mükemmel iyi ve zeki müren türkçesi ile beni kendine hayran bırakan 50 yaşlarındadır. *
şarabı yanlız olmaktan dolayı tek başına içme aktivitesidir. *
yanında sevdiğin olsa, kesinlikle mevcut duruma değişilecek olaydır. ama yalnızsan, yapacak çokta bir şey yoktur.
serin bir bursa akşamında camları açıp, hafif hafif esen rüzgar eşliğinde yapıyorum bunu. birazdan sözlüğü bırakıp, ayşe kulin'in adı aylin isimli kitabı ile süsleyeceğim şarabı. meditasyon yapmak gibi bir şey, sessiz bir ortam, kitap, sen ve şarap. detayları yarın anlatacağım sözlük.
editbüdüt: onunla hiç şarap içmedik ama vodka içmiştik... onunla herşeyin tadı başka be sözlük, vallahi bak inan bana.
Lara fabian'ın başına gelen olaydır. tam seyircilerine şarkını söyleyeceğin anda, onlar sana söylemeye başlarlar. onlar sana değil, sen onlara eşlik edersin.
aşkı en zirvesinde yaşayıp, sonra ondan ayrı kalmanın sonucudur.
heranını paylaşırsın, herşeyi paylaşırsın... o kadar çok seversin, o kadar çok aşıksındır ki. her şey tersine gider zaten bir şeyi çok istediğinde. bir şeyi çok istersen olmaz der zaten atalarımız. ne kadar da haklılar.
en çok onu sevdim hayatımda, hayatım değişti onu tanıdıktan sonra. hayatımın ta kendisi oldu. onu gördüğümde bile, daha dokunmadan, sarılmadan heyecanlanırdım. yine görsem yine heyecanlanırım. kalp atışlarıma o bile inanamazd, "nasıl da atıyor kalbin" derdi. mutlu hayallere dalardık beraber. biz gidecektik onunla buralardan, hayallerimizi gerçekleştireceğimiz yere gidecektik. ama, * şimdi ayrıyız ve ben aşkın, sevginin sevginin en tepe noktasından aşağı düştüm, hala düşüyorum... bu onu artık sevmiyorum demek değil. ona olan sevgim, aşkım bir zerre kadar azalmadı, onu hala çok seviyorum, hala ona çok aşığım. ölene kadar da seveceğim...
Şiirlere sığındım yine bu gece, adını yazdım duvarlar sensizliğimin. Hayatı ıskalamak bir kez daha yıkar beni sevgili, tutunmaya çalışıyorum özlemlerime...bir şiir sıkıyorum bir kez daha hayatın postallarına.Güneşin doğmayı reddettiği saatlerdeyim,
Anılarımı boğmak üzereyim bu gece...korkutuyorum rakı kadehini, O da firar etmek istiyor parmaklarımın arasından. Bir sigara daha yakıyorum, alıp başını gidiyor sensizlik...önce halkalar halinde sonra bilinmeyen bir yöne doğru yol alarak.
Senin yokluğun mu beni bu hale getirdi? Yoksa seni keşfetmenin bedelimiydi? Bunca acı, özlem ve de yalnızlığın kahreden çığlıkları...
Seninle ölmek bile güzeldir sevgili. işte onun için kurşun sıkıyorum, namussuz yalnızlığın kapkara yüreğine. Bu alçak gecenin yırtıcılığında...
Bir volta daha atmak geliyor içimden... pencereden karanlığa bir kez daha bakmak. Bir ses daha duymak istiyorum; yumuşacık, içten, yalansız bir ses... gecenin hayatın üzerine çullandığı bu saatlerde.
Ellerin geliyor aklıma,takılı kalıyorum ıslak bakışlarına, zaman bile isyan ederken geceye. Gidip yatmak gelmiyor içimden; geceyi yırtıp çığlık çığlığa geçerken martılar.
Şiirlerin bile pes ettiği saatlerdeyim, adını yazıyorum ak kağıt üstüne... harfler bile titrek bir dansa kalkarken gözlerimin önünde.
Bir yarım cennetlik kuşlar kadar hafif ve bir o kadar çocuksu, diğer yanlarım öldürücü darbeler altında can çekişiyor... Karlar yağıyor en son sığınağıma.
Uzanıyor parmaklarım tespihime...acıyı akıtmak isterken küçük taşlara bir kez daha reddediliyorum, kayıp düşüyor elimden meret. Son darbeye yaklaştığımı hissediyorum biraz daha...
Sonsuzluklara yuvarlanıyorum, ardımdan şaha kalkmışken özlemler... Tutunacak her şey izne çıkarılmış bu gece ne garip. Bir sevdanın bedelini ödüyorum düşerek...seri atışlara duruyor yüreğim...çiğneyip geçmek isterken beni gerçeklerin en acımasız olanı.
Zehirli bir çiçek hediye ediyorum ayrılığın başladığı yerde geceye...bir ıslık tutturuyorum ritmine aldırmadan.
Yanımda olsaydın eğer diyorum kendi kendime, bir öpücük kondururdum alnına, gözlerindeki neme bakmak isterdim uzun uzun, o ıslaklığı öpmek isterdim sevgili, soluklarını hapsettiğin anlarda. Evliyalarına verdiği kadar sabır diledim Allahtan... özlemlerin ne olduğunu sadece sen bilirsin diye birde not düştüm.
Bir kahraman gibi savaş açtım koca geceye... yenilgiye alışmış silahlarımla bir kez daha yenileceğimi bilerek...
Uyumaya çalışacağım artık sevgili... yine sensiz karşılayacak beni yastığım.
Bilmiyorum sevgili... yine seni düşünürüm belki de... ya da babamın anlatmayı unuttuğu bir masal anlatırım kendi kendime.
Kimbilir beklide koyun sayarım bir süre... Çocuk yanlarıma sarılırken senin yokluklarında...
darma duman olan hayatın normale döndürülmeye çalışılmasıdır.
hayat en kötü yönünü gösterdi. beni acılarla sınadı, acılardan bir hayat verdi. elim ayağıma dolaştı, kalbim sendeledi... aylardır ağrımayan midem ağrıdı... dayanamaz oldum, o da... şu bir gerçek ki o hep haklıydı, onu hala cok seviyorum, ölene kadar da seveceğim. her ne kadar ayrı olsakta...
sergey editov: bu hayat dönmez normale... normali döndürk zaten biz bu hayata.
Bu kokteyl, pirinç şarabı, Jackfruit ve bir tarantula ile yapılıyor. Kamboçyalıların çoğu bu karışımın kalbe iyi geldiğine ve afrodizyak etkisi olduğuna inanıyor.