yeter da gece gece ruhumu daralttınız. tecavüz, taciz, cinayet, yolsuzluk. hayatımız bunlarla dolu zaten insanlara biraz alan bırakın. nefes alsınlar.
gerçekleri yadsımaktan bahsetmiyorum burada sadece aşırı uyarım olumsuz etkiler ya da meşrulaştırma doğurur.
amk ne yaptınız lan bana mantıklı entryi girer, bi de utanmadan temellendirir oldum. yatyom yeter
biyoetik uzmanı Carl Elliott'un en çok güvendiğimiz belki de güvenmeye mecbur olduğumuz bir sektöre yönelik perde arkasını incelediği kitap. ilaç endüstrisinin her kapitalist yapı gibi kar marjı dışında hiçbir şeyi önemsemediğini ve bunu yaparken hem halktan hem de doktorlardan nasıl yararlandığını göstermektedir. beyaz önlüklü doktorların siyah şapkalı figüranlara dönüşmesini ve bunu kiminin habersiz kiminin ise bile isteye yapmasını kişilerin kendi ağzından dinlemek kitabın etkileyiciliğini arttırmakta. bundan sonra doktora her gidişimde bakacağım ilk şey kalemi. eğer astrazeneca falan yazıyorsa arkamı dönüp çıkacağım. tabii bu etkiler görece sosyal bir devlet olan ülkemizde amerika kadar yoğun olmasa da biraz gözlemle fark edilebilir haldedir. neyse alın size güzel bir alıntı hastalık bile satılabilir bir metadır:
''Filozof lan Hacking'in açıkladığı gibi, yeni kimlikler farklı tarihsel süreçlerde sosyal kuvvetlere yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Bazen bu kimlikler belirli altkültürlerle (bohemler, hippiler, gotikler, punklar, motosikletçiler) bağlantılıdır; bazen de yeni tıbbi tekniklerin ortaya çıkışıyla tetiklenir, 1960'lı ve 70'li yıllarda cinsel organları oluşturma ve değiştirmeye yönelik yeni cerrahi teknikler bulunmasıyla birlikte transseksüel kimliğinin doğuşunda olduğu gibi. Çağdaş nörobiyolojik kavramlarımızı farklı kılan şey, bunların ilaç pazarlamacıları tarafından pompalanmasıdır.
Utangaç değilsiniz, sosyal anksiyete bozukluğunuz var.
Aklınız bir karış havada değil, hayalperest ya da yerinde duramayan
biri değilsiniz, hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluğundan
mustaripsiniz. Dengesiz değilsiniz; bipolarsınız. Her tanıyı bir reçete
izler. ilaca duyduğunuz gereksinim kimliğinizin bir parçasıdır artık.''
bakın özetliyorum konuyu:
evde kaçak viskim cebimde yaklaşık 480 lira param vardı(son dört gündür inşaatta amelelik yapıyorum yoksa bu kadar para nerdeee)velhasıl dün saat 18.30 da alışverişe çıktım ki akşam keyfime bakayım. efendim çiğ köftemi, fındık-fıstık-kaju üçgenini ve kırmızı marlboromu alıp elimde sepetim içki dolabının karşısına geçtim ve hesap ettim. ben viski seven biri değilim bu sebeple stok iptal. şarap desen yanına yemek yapmaya üşeniyorum. vodka alsam bi yerden sonra fazla sıcaklıyorum. rakı tek başına içilmez diyerek onu da eledim kaldı geriye bira. aldım 6 tuborg gittim eve açtım bir bira atıştırmalıkları hazırlarken bir yandan da akrabaları arayıp görüşme faslını bitiriyorum herşey tamam olunca oturdum masama ikinci biramı açtım o ses türkiye yılbaşı özel şeysine bakıyorum. herkesin neşeli oluşu kanıma dokunmaya başladığı için tvyi kapatıp bir müzik açıyorum. işte her şey burda kopuyor.
müzik:https://youtu.be/yUNoUfFmePk
sürekli çalı açıp şarkıya eşlik ederken biramın bittiğini farkettim bi bira daha içeyim diye kalktım dönüşte balkonda bir sigara içeyim derken yağmur başladı öyle bikaç dakka yağmuru dinlerken ağladım. anamı arayıp yeni yılını kutladım sonrada vurdum kafayı yattım. evet tabiri caizse yıkık oldum dün gece.
sözlük yazarlarının sıkça yaşadığıdır. Hemen hemen 10 başlıktan üçünde bir dini metnin karşınıza çıkmasıyla ortaya çıkan bu sorunsal cehenneme kombine almış şahsımı germektedir. Yapmayın efendim gusledip mi girelim illa sözlüğe?
Siyah bi donum var ama absürt olan rengi değil. Afedersiniz çüküme denk düşen yerde No fear yazıyor yanlarında ateşle bezeli kurukafalar var. Hani ortamda soyunmak zorunda kalsam ne düşünürler kim bilir.
başa gelendir. Ne yalan söyleyim biraz şüpheleniyorum hani "acıyıp atıyorlar herhalde" diyorum sonra rehavete kapılmamak için kendimi ikna ediyor "belkide ederin bu kadardır oğlum hem bunu bulamayanlarda var" tarzı kaderci yaklaşımlara yöneliyorum. Bunu kabullendikten ve acının yedi aşamasını atlattıktan sonra kendimle barışma yoluna giriyor banko oylarıma güvenip Allah ne verdiyse kul ne hakettiyse yazıyorum. Biraz duruluyor artılar o zaman idrak ediyorum ki yok öyle bir şey. Belirli bir süre sonra yine aynı olay cereyan ediyor ve süreç tekrar ediyor. Evet uludağ sözlük yazarlığım böyle deviniyor.
T: iki artılık bir yazar söylemi. Sitem değil feraset içerir
yurdum insanıdır. Herkes kendi doğrularını canı pahasına savunmak ve yaymak istiyor. Komisyon vermeyecekler size ya da plaket. Değmez yani trolünü yapmaya bile değmez.
Efenim western filmlerinde görebileceğiniz bir hakaret çeşididir. Üç dolarlık banknot bulunmadığı için senin ederin yok demektir. Gerçi bizde dolar şuan arşa değiyor ama olayın özüne odaklanalım.
Edit: Dur lan iki dolar mıydı o? Bir iki film izleyip geliyorum
Edit 2: üçe fitim artık