ayşe hür bugünki yazısında, cemal grandenin 'atatürk'ün uşağı idim' kitabından şu notları taraf gazetesine yazdı:
"devrin en ünlü rakısı dimitrokopulo'dan atatürk her gece yarım kilo içerdi. mezesi de sadece tuzlu leblebiydi. ara sıra da fava denen zeytinyağlı, limonlu bakla ezmesi istediği olurdu."
...
mustafa kemalin rakıya muhabbetini gösteren bir olay 9 ağustos 1928 geçesi sarayburnu parkında yaşanmıştı. unlu arap şarkıcı cemaliyye'yi dinledikten sonra mustafa kemal, elindeki kadehi halka doğru kaldırıp,
"arkadaşlar, hanımlar, beyler! şu gördüğünüz içki rakıdır. bunu vaktiyle padişahlar saraylarda dört duvar ve kafes arasında gizli gizli içerlerdi. bizse, hepmiz şurada toplu olarak alenen içiyoruz. iste azız milletimin önünde ve onun şerefine içiyorum" demiş, bunun üzerine gazinoda kim varsa ayağa fırlamış ve "yaşa paşam! sağol paşam! allah seni başımızdan eksik etmesin!" diyerek kadehlerini ona doğru kaldırmışlardı.
...
"her geçe içtiği halde atatürk'ün bir kere bile içki yüzünden kendinden geçtiğini, taşkınlıklar yaptığını görmedik, duymadım. aksını iddia edenler varsa, bunların yaptıkları düpedüz dedikodudan başka bir şey değildir..."
oguz boyunun yigit evladi yildirim bayezid; kendisine siginan bir sarhos emirle bir dag eskiyasini, 'zamanin ve mekanin en büyük hükümdari' olarak bilinen timura vermeyerek, ve topraklarindan kaçan iki küçücük beği de bir daha istemeyerek büyük savasi göze aldi.
nigboluda avrupayi dize getiren bayezid han, yaralanmis bir arslan gibiydi. timura yazdigi mektuplardan biri söyleydi:
"kuduz köpek! kuduz köpek! kuduz köpek! seni cezalandirmadan, topraklarimdan sürüp çikarmadan haremime girmeyecegim!"
ve adini timurun adi üzerine altin harflerle yazdiriyordu. timura 71 yillik tantanali ömrü boyunca hiç bir hükümdar, Yildirim cüretiyle hakaretler yagdirmamistir.
sonrasi zaten malum. ankara faciasi falan iste...
oysa iki hükümdar el ele verse, kardes iki orduyu birbirine çarpistirmasa ne önümzde rusya, ne çin ne avrupa durabilirdi!
bursaya giren ordusunun , büyük bir zafer çilginligiyla osmanli arsivini yaktigi dogrudur. ama elde böyle karanlik bir emrin timur tarafindan verildigine dair bir belge yoktur. bursayi yagmalayan ordunun basinda timurun sevgili torunu muhammed mirza vardi.
camide kilinmayan ve tören boyunca hiç bir dini simge bulunmayan cenazedir. kizkardesi makbule hanim yetkilileri sıkıştirmasa belki hiç kilinmayacakti bile. bunda atatürkün suçu yok tabiki, kendi cenazesini kendisi düzenleyemezdi...
önemsiz bir basarisi üzerine ortaligi velveleye verenler veya hakki olmadan yüksek makamdan konusanlar için kullanilan deyimdir.
ilginç ve gülünç bir hikayesi vardir:
Ünlü deyimler ve öyküleri - Osman çizmeciler (s.20)
tarihimizdeki ilk istatistik tanzimat yıllarında yapılmış. ancak o yıllarda, sayımın ve sayılmanın faydasını anlamayan insanlara istatistiği izah etmek çok zor olduğundan, idareciler düşünüp taşınmışlar ve yumuşak geçiş için öncelikle köylerde bir hayvan sayımı yapmayı muvâfık bulmuşlar.
köylünün biri, sayım bittikten, memurlar gittikten sonra, o âna kadar sessiz kalıp sayıma dâhil edilmemesi için durmadan yemlediği fakat bir türlü muvaffak olamadığı ahırdaki merkebinin anırmaya devam ettiğini görmüş.
adam sabahtan beri bir işe yaramadan yalnızca semiren, üstüne üstlük sayıma da giren merkebine bakmış, bakmış ve sayım sebebiyle yapamadığı işlerinin, boşa geçen gününün de acısıyla çıkışmış:
insana yaptirabilecegi bütün kötülükleri içine alir bu deyim. bir açigini yakaladigi anda kisiyi mahvetmeye, hayatini söndürmeye hazirdir birine diş bileyen kişi.
fenerbahcenin en büyük basarisinin 10 senedir kadiköyde galatasaraya yenilmemesinin olmasi ve bunu her konu açildiginda dile getirmeleri sonrasinda bir galatasaraylinin yapmak istedigi seydir.
son on yilda yanilmiyorsam 5 lig, 1 uefa , 1 süper kupa, 2 türkiye kupasi alan galatasarayin karsisinda efb nin ciddi basarisi var mi?
sadece kadikoydeki maçlari sayarak ve yenildiginiz maçlari hiç yasanmamis sayip, 'on yildir yenemiyorsunuz bizi' saçmaligindan artik vaz geçin. ana yemekten bahsetmeyip çorbanin suyunun suyusunun istatistigiyle övünmeyin!
bu tarz tavsiye alisverisleri veya tartismalar darginlikla sonuçlanabilir, dikkatli olun.
sigarayi birakmak isteyenlerin en çok tekrarladigi kendi kendini kandirma sözüdür. son paketi bittikten en fazla bir gun sonra yenisini alir ve içinden aynisini geçirir: bu son paketim. tabi yine ayni seyi tekrarlayinca içinden bile demeye utanir ve unutmaya çalisir...
maç boyunca aşama aşama değişen diyaloglardır.
maçin ilk 15 dakikasinda rakip takimlar gayet sportiftir ve maç fair play içinde geçer. faullerde, süpheli durumlarda pek tartisilmaz. takimlar kendi içlerinde de böyledir. Ilk 15-20 dakika top kaptirana bir alkis veya aferin gelebilir. çok fazla kaleyi yoklayip iskalayana da bravo, güzel suttu diye motive edici sözler edilir. arada (çogu zaman karsi taraftan) espri bile olur.
maçin ortalarinda takim içi artik tehlike çanlari çalar ve herkes birbirini pasli oynamasi için, adam takip edilmesiyle alakali ciddi bir sekilde uyayir. kimse bunun disinda pek fazla konusmaz. baslarda oldugu gibi verilmeyen faullere artik müsamaha gösterilmez, o faul alinir.
son 10 dakikaya girerken artik fark açilmistir ve ödenmesi gereken baklava ve kola parasi düsünülür. diyaloglar artik en sert seklini almistir. gol kaçirana 'lan bari bunu at be guizayi bile geçtin amina koyim' diye firça çekilir, kaçirandan da kesin cevap gelir: 'sanki sen bi bok yapiyon amina koyim, biraz kos!'. Hele ayni takimda bir de abi kardes varsa o zaman abinin kardesine tekme tokat dalışına şahit olabilirsiniz.
maç bitiminde yenen takimdan provokasyon niteliginde en az iki espri gelir.
cemaatin dua etmesini beklemeksizin sazan gibi ezbere bildigi dualari siralayan hocadir.
bu gece kadir gecesi be hoca. ulan birak da duamizi bugun kendimiz yapalim, 40 yilin basinda camiye gelmisiz. sen namazdan once kadir gecesinde edilen duanin kabul olacagindan dem vur, sonra dua vakti gelince eller açilir açilmaz basla arapça duaya. lan cemaat ne zaman kendi duasini yapacak?
ettehiyatünün cümle basliklarinin sesli okunmasidir. mesela hoca 'ettehiyatü lillahi ves...' sonra 've ala ibadilla...' son olarak da 'eshedu enlaaaaaaa...' yi sesliden sessize dogru okur, herkesin kafasini karistirir. yahu hoca bari sen yapma, yasli dedeleri anladik da bari sen yapma!
ayni masada oturuyorsa adamin sinirini gerecek türden insandir. bütün maç boyunca bagira bagira teknik direktöre laf atar, onu çikar bunu sok diye yersiz fikirleri vardir. bu takimla, bu zihniyetle olmaz diye sözleri olur. yahu arkadas neden bagirarak herkesi sinir edersin! hele bide tuttugu takim yenilirse zaten morali bozuk olan kahve cemaatini ben demistim sözünü iki üç kez tekrarlayarak daha da sinir eder. cemaatin en az yarisinin adami bogmak istediginden eminim.
saatlerce dinlenebilecek radyodur. programlari gayet ögreticidir. Hele bir görünmezler var ki isi gücü biraktirip kendini dinlettiriyor.
il il burç fm radyo frekanslari söyle:
istanbul88.8
Ankara 90
izmir 95.2
Adana 90.8
Antalya 97.6
Bursa 92.5
Edirne 104.3
Erzurum 98
Eskişehir 91.8
Gaziantep 88.8
içel 106.8
K.Maraş 97.3
Kayseri 92.5
Kocaeli 94.2
Konya 92.6
Malatya 105.2
Trabzon 92.5
grup yeniçağ, güçlü bir müzik altyapısına sahip, newage formunda türkçe sözlü eserleri ile dikkat çeken bir türk müzik grubu.
yeniçağ; üç yakın dostun (ferhat özgür kale, serdar kiper ve ömer faruk narlı) 15-20 yıllık arkadaşlıklarının ardından müzik bilgilerini ve yeteneklerini birleştirerek topluma sunma amacıyla oluşturdukları bir gruptur. ezgileri çok güzeldir. (alıntıdır)
çiçek abbas filminin kahramani abbasin sakire ilk rajonunu kesmesinin ardindan sakirin saskinlik ifadesidir.
olay söyle gelisir:
abbas: evet arkadaslar, münübüsümüzü almisik. bundan sonra alibeyköy hattinda çiçek abbasinda münübüsü çalisacak. herkese benden çaayy!! (arkadan biri: ulan yavrum abbas beee...)
sakir: ben istemem!
abbas: peki... sakire çay yok!
sakir: nne demek sakir!
abbas: adini mi degistirdin?
sakir: sen bana nasil sakir dersin lan kelek?!
...
Kural hastasi insanlardir. Mesela hiz limiti bir caddede 50 ise Belçikali 50yi orda geçmez ve arkasinda uzunca bir kuyruk olusur. Türklerle genelde geçinemezler, sevmezler. Hayatin her alaninda (okullarda, futbolda, trafikte, bürokraside vs) Belçikalilarin kurallara harfiyen uymalari biz Türkleri çileden çikarir. Türklerin Belçikada gözü açik olup da ticaretten çok para kazanmasini zannimca hazmedemiyorlar.
