1990 yapımı, başrollerinde sean connery ve alec baldwin olan, stratejik önemi çok yüksek son teknolojiye sahip bir sovyet denizaltısının abd'ye iltica sürecini konu alan bir film. özellikle müzikleri çok başarılı. *http://www.imdb.com/title/tt0099810/
2007 yapımı drama filmi. başrollerinde (sırasıyla) Brendan Fraser, Andy Garcia, Sarah Michelle Gellar, Forest Whitaker ve "Kevin Bacon" oynuyor. son zamanlarda moda olmaya başlayan, farklı insanların son derece dramatik hayatlarının enteresan bir şekilde kesişimi üzerine film çekme furyasının son örneklerinden. hâlihazırdaki imdb puanının da (7.9) gösterdiği üzere başarılı bir film. özellikle kurgusu iyi düşünülmüş. başrollerdeki isimler de çok ilginç: happiness, pleasure, sorrow, love...
oturulup izlenerek kafa dağıtılabilecek eğlenceli bir dizi olmaktan öteye gidememiştir. heroes, 4400 ve benzeri dizilerin bir benzeri olmakla beraber mini dizi olmanın verdiği dezavantajla konuyu doğru düzgün toparlayamamış, saçmalıklar, çelişkiler, vs. bırakarak iyi kötü gelir elde edip raflardaki yerini almıştır.
tam bir ingiliz rugby oyuncusu tipine sahip wentworth miller tarafından canlandırılan aşırı zeki olarak tasarlanmış ama biraz abartılmış karakter. hapishaneden kaçacağı için inşaat mühendisi olarak tasarlanmış ama dizinin uzamasıyla senaristlerin muhtemelen mesleğini başka mı seçseydik acaba diye düşündükleri her yeni bölümle biraz daha zorlama hale gelen karakterdir. tünel, su hattı, vs. derken inşaat mühendisliği ile alakalı şeyler tükeniverdi. bu karaktere olan hayranlığı da ağzı açık izliyorum. birçok amerikan filminde aşırı zeki tipler görürüz ve çoğununda tip olarak aşağı kalır yanları yoktur. (mesela jason bourne karakteri) niye onlara burun kıvıranlar bu scofield tipine hayranlar hala anlayamadım. anladık zeki meki de, kaç ulan bunun iq'su 500 mü, 1000 mi? ne yalan söyliyim, alexander mahone ve özellikle t bag deseniz belki ama michael scofield...
dinle ilgili en ağırıma giden şey şudur:
insanların çoğu dinin ne olduğunu bilmez, anlamaz, hatta küfreder ona.
din uğruna yapılanları takdir etmezler veya eleştirmezler. umurlarında bile değildir. dinin koyduğu kuralları genellikle yobazca bulurlar.
ama yine aynı insanlar onun her türlü iyi yönünü sonuna kadar talep ederler. başları sıkışınca dua ederler, yakınları ve kendileri ölünce cennete gitmek isterler, her şey yolunda gitsin isterler, vs.
ancak şu vardır ki dini anlamayıp takdir edemeyen, hatta onu anlamaya çalışmayan ama onun her tür iyi yönünü talep edenler sonunda din gününün sahibi tarafından cezalandırılmayı da peşinen kabul etmiş sayılırlar. ve bunun adil olmayan veya şeytani bir tarafı yoktur.
yaradana küfrederken sizi kimin yarattığını unutmayın.
(bkz: bilim/#2972799)*
futbol spikerlerinin sıkça kullanmayı sevdiği zamandır. aslında geçmiş zaman yerine şimdiki zaman kullanmak caizdir, ama futbol maçlarında anlık olayların tasvirinde kullanılınca biraz garip durur:
-hagi vuruyooor? (sanki yavaşlatılmış çekim, son hecenin sesi giderek yükseltilerek soru havası verilir, acaba gol olacak mı? hagi bile bağdaş kurmuş bu sorunun cevabını bekliyor.)
-top kornere gidiyor... (top toplamış pılını pırtını gidiyor, döndürebilene aşkolsun!)
-ve top direkten dönüyooor! (ulen zaten dönmeseydi niye top diyelim?)
-ve beşiktaş 3-2 öne geçiyor. (daha geçmedi ama geçme süreci devam ediyor.)
göze batmayan kullanımı da yok değildir:
-deivid sol taraftan boşa kaçıyor, onu görürse tehlike!
-maldini görev alanına dönüyor.
-hasan şaş hakeme itiraz ediyor. vb.
1890-1973 yıları arasında yaşamış savaş amerikan pilotudur. aynı zamanda otomobil yarışçılığı, otomobil tasarımcılığı, hükümet danışmanlığı yapmıştır. daha fazla bilgi http://en.wikipedia.org/wiki/Eddie_Rickenbacker
adresinden edinilebilir. ***
(bkz: ozlu sozler/#240726) de yazan özlü(!) sözü dikkatimi çekmişti. * "bir milyon dolar yerine, bir milyon arkadaşı tercih ederim." demiş. ilk okuyuşta ben de buna karşılık "ulen zaten bir milyon arkadaşın olsa hepsinden bir dolar rica etsen bir milyon dolar çıkar; hangi gerzek bir milyon doları tercih eder ki?" demiştim ama sonra kendi kendime "vardır bir bildiği, yoksa dalga geçilsin diye mi tarihe geçmiş bu söz?" diyerekten wikipedia'yı açtım. onur madalyalı* kahraman bir pilot olduğunu öğrenince saygılarından kaydetmişlerdir gibi ikinci bir önyargıya kapıldım ama okumaya devam edebildim.
ve nitekim gördüm ki rickenbacker de aynı şeyi kastetmiş (sanırım). zira yukarıda vermiş olduğum wikipedia adresinin eastern air lines paragrafında yazdığına göre bu havayolu şirketini arkadaşlarının yardımlarıyla kurmuş.
velhasıl, bırakın sözlüğü falan da çıkın dışarı arkadaş edinin gençler. hem hava da alırsınız biraz. (bkz: çıkış butonundaki edebi yazı)
(bkz: pragmatizm)
baharda çiçek açmış bir ağaç buna en güzel örnektir.
biraz felsefi olacak ama yine de yazayım: aslında her şey göreceli olmaksızın güzeldir. sadece bazı insanlar bu güzelliklerden bazılarını takdir edecek kadar estetik bilincine sahip değillerdir ki aslında böyle olması da başka bir güzelliktir...
(ing.) günah çıkarma, özür dileme, gönül alma anlam üçgeninin ağırlık merkezine yakın bir yerdedir efendim.
yabancıların olmadık abidik gubidik hikayelerden güzel* filmler çıkarabilme becerilerinin bir ispatı daha. alakasız gelebilir ama cold mountain'i anımsatan bir film.
ayrıca filmi izlerken ister istemez gelen bir çağrışım da şu: (bkz: indim havuz başına)
sadece atonement filminin sonlarındaki kısacık performansı ile bile sağlam oyuncu olduğunu göstermiş, bu kadının kesin bir kaç oscar'ı vardır izlenimi uyandırmıştır. nitekim oscar karnesi hayli kabarık. 1 adet en iyi yardımcı aktris kazanmış, 1 kere aday olmuş. 4 tane de en iyi aktris adaylığı varmış.
insanları 9 kişilik tipine sınıflandıran bir karakter inceleme türü. son derece isabetli neticeler vermektedir. denemesi bedava: http://www.enneagraminstitute.com/